Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/689 E. 2023/1839 K. 07.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/689 Esas
KARAR NO: 2023/1839
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/02/2018
NUMARASI: 2016/762 2018/134
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/12/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının 2012 yılına kadar müvekkili şirketim %95,80 oranında hissesine sahip olduğunu, eşi … ve yine davalıya ait ….AŞ..nin de şirketin diğer hissedarları olduğunu, 20/09/2012 tarihinde davalı ve diğer ortakların sermaye payları alım-satım sözleşmesi imzalayarak tüm payların … satımı konusunda anlaşma imzaladığını ve hisselerinin devrolduğunu, ….AŞ.ile …Ltd.Şti.(eski ünvan) arasında aynı tarihte danışmanlık sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme uyarınca danışman durumundaki … adına sözleşmedeki faaliyetlerin yürütülmesi için davalının görevlendirildiğini, sözleşmenin 1 yıllığına imzalandığını, davalının hisselerini devretmesine rağmen 25/07/2013 tarihinde Genel Kurul Kararı ile görevi sonlandırılıncaya kadar yönetim kurulu üyesi olarak da görev yaptığını, hisse satışı ile ilgili verdiği yanlış bilgi ve garantiler nedeniyle bu görevine son verildiğini, hisse devir sözleşmesinin 19 ve 20.maddeleri uyarınca alıcı ve satıcı arasındaki uyuşmazlıklarda tahkim yolu öngörüldüğünden davacı şirket zararlarının tazmini için tahkime gidildiğini, tahkim kararının tenfizi için Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan davanın derdest olduğunu, hisse devrinden 3 yıl sonra İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … sayılı dosya ile davalının kambiyo takibi başlattığının öğrenildiğini, takibe konu çeklerin davacının müşterisi olan dava dışı …Ltd.Şti.ve onun ortakları … ve … arasında ihracat hizmetine dayalı 26/07/2012 tarihli sözleşmeden doğan teminat olarak alındığını, buna göre …’e yapılan ihracat bedeli olan 183.759,16 USD.yi davacıya ödemeyi taahhüt ettiğini ve kefil olduğunu, bu yüzden söz konusu çeklerin keşide edildiğini, ihracat sözleşmesinin hisse devir sözleşmesinin 5 numaralı ekinde beyan edilerek şirketin borçları yanısıra bu tür alacaklarının da devralındığını, kendileri lehine keşide edilen bu çek bedellerinin asıl borçlu …’den tahsil edilmediği gibi bu firmadan hizmet veya mal alınmadığının da sabit olduğunu, söz konusu işlemleri şirket kayıtlarına kaydetme yetkisi olmasına rağmen davalının bu kaydı yapmamasının kötü niyeti gösterdiğini, çeklerin davacı tarafça bankaya ibraz için ciro edildiğini, ancak davalının şirketten ayrılmadan çekleri ele geçirip ciro etmek suretiyle davacıyı borçlu hale getirdiğini, bu çeklerin davalıya verilmesini gerektiren hiçbir hukuki ve ticari ilişkileri bulunmadığını, bu nedenle suç duyurusunda bulunulduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü … sayılı icra dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadıklarının tespitine ve %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin takibe konu çeklerin davacı ile takip borçlularından … arasında henüz … çoğunluk hisse ve yönetimi kendisinde iken 26/07/2012 tarihinde düzenlenen sözleşme kapsamında verildiğini, bu sözleşmede 183.759,16 USD borcun 01/11/2012 tarihine kadar ödenmemesi durumunda …Ltd.Şti.ile firma ortaklarının borçtan müşterek müteselsil kefil olarak sorumlu olduğunun belirtildiğini, söz konusu borcun 02/05/2012-24/07/2012 tarihleri arasında sözleşmede belirtilen 10 adet fatura alacağından oluştuğunu, dolayısıyla alacağın doğduğu tarihler itibariyle şirket sahibinin kendisi olduğunu, çeklerin ele geçirildiği iddiasının doğru olmadığını zira çeklerin davacı şirket yetkilisi … ile kendisi tarafından birlikte imza ile ciro edildiğini, hisse satış sözleşmesinin ek 6 no.lu ekinde 4.2 maddesi ile şirketin alacak hesaplarından herhangi biri yahut müşterilerce veya 3.kişilerce verilmiş çek ve kambiyo senetlerinden herhangi birinin 29/08/2013 tarihine kadar tahsil edilememesi durumunda bu miktarın satıcı yani kendisi tarafından ödeneceği, alıcının bu miktarı 2013 yılında ödenecek satış bedelinden mahsup etme yahut satıcılar tarafından sunulan teminat mektubunu paraya çevirme hakkının olacağının düzenlendiğini, bu madde kapsamında 3.400.000,00 TL.tutarında teminat mektubu verildiğini ve … tarafından teminat mektuplarının bozdurulduğunu, söz konusu çek bedelleri kendisine ait teminat mektupları bozularak tahsil edildiğinden … firmasının söz konusu borcuna ait takip hakkının da kendisine geçtiğini, çek üzerindeki cironun temlik cirosu olduğunu, çekte tahsil cirosu ile verildiğine dair bir kayıt bulunmadığını, aksinin davacı tarafça ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuş, davacının % 20 den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “…Davacı taraf dava konusu çeklerin, davacı ile müşterisi olan ….Ltd.Şti.ve bu şirketin ortakları olan … ve … arasında imzalanan 26/07/2012 tarihli ihracat sözleşmesinin teminatı olarak verildiğini, çek bedellerinin …Ltd.Şti.nden tahsil edilmediğini, davalının çekleri haksız olarak ele geçirdiğini ileri sürmüştür. Davacı ile dava dışı …Ltd.Şti.ve …, … arasında imzalanan 26/07/2012 tarihli sözleşme, davacının … firmalarıyla yapmış olduğu alışverişe ilişkin 10 adet fatura karşılığı 183.759,16 USD tutarındaki ihracat bedelinin bu firmalar tarafından 01/11/2012 tarihine kadar ödenmemesi halinde sözleşmeyi imzalayan ….Ltd.Şti.ve firma ortakları … ile …’ın söz konusu borca kefil olduklarına ilişkindir. Sözleşmede dava konusu çeklerden bahsedilmemekle birlikte, davacı bu çeklerin sözleşme ile kabul edilen kefalet nedeniyle sözleşmedeki borca karşılık gelecek tutarda düzenlenip verildiğini, sözleşme ve çeklerin hisse devir sözleşmesinin 5 no.lu ekinde de beyan edildiğini, şirketin bu tip alacaklarının da devralındığını ileri sürmüş, davalı da dava konusu çeklerin 26/07/2012 tarihli ihracaat sözleşmesi kapsamında henüz kendisi davacı şirketin ortak ve yönetim kurulu üyesi olarak düzenlenip verildiğini kabul etmiştir. ….Yapılan yargılama, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporları bir arada değerlendirildiğinde, davacının borçlu olmadığının tespiti talebinde bulunduğu 2 adet çek için davalı, hisse devir protokolü hükümlerine dayanarak dava dışı … firmasının borcunu teminat mektuplarının bozdurulması suretiyle ödediğini, çekleri takip hakkının kendisine geçtiğini ileri sürmüş ise de, alacağını dayandırdığı ödediğini ileri sürdüğü teminat mektuplarının lehtarı davalı olmayıp sözleşmede satıcılardan biri olarak adı geçen … Ltd.Şti.dir. Ödeme şirket hesabından yapılmıştır, dolayasıyla davalının çek bedellerini dava dışı … ödediği savunması yerinde olmadığı gibi, çeklerin 21/06/2013 tarihinde bankaya ibraz edildiği ve karşılıksız işlemi gördüğü, davalıya cironun bu tarih öncesi yapıldığı, teminat mektuplarının 14/08/2013 ve 26/08/2013 tarihinde tazmin edilmiş olması karşısında, davalının çeklerin teminat mektuplarının tazmin edilmiş olması nedeniyle kendisine ciro edildiği savunmasına da itibar edilmemiştir. Öte yandan hisse devir sözleşmesinin tarafları arasında davacı şirket bulunmamaktadır. Hisse devir sözleşmesi davalı ve dava dışı … arasında yapılmıştır.Hisse devir sözleşmesi uyarınca teminat mektupları, bu firma tarafından bozdurulmuştur. Davalının çek bedellerini davacı firmaya ödemesi gibi durum söz konusu değildir. … ile davacı farklı tüzel kişilikler olup davalı … ile arasındaki sözleşme hükümleri uyarınca çek bedellerini ödediğini ileri sürmekte, davacı ile arasında çeke dayalı doğrudan bir alacak ilişkisi olmadığını kendisi de kabul etmektedir. Bu durumda takip konusu çekler mücerret borç ikrarı olmaktan çıkmıştır. İspat yükü davalıya geçmiş olup, davalı çeklerden ötürü alacaklı olduğunu ispatlayamamış durumda olduğundan davacının menfi tespit davasında haklı olduğu kabul edilmiştir. Yargılama sırasında takip konusu borç davacı tarafından 29/08/2016 tarihinde 623.171,92 TL.olarak ödenmiş olduğundan dava istirdat davasına dönüşmüştür. Davacı vekili sunduğu 05/02/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 623.171,92 TL.ye yükselttiklerini beyanla ödenen 378.000 TL için dava tarihinden itibaren ve 245.171,92 TL.lik kısım içinde ıslah tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesini talep etmiştir. Menfi tespit davasının yargılaması devam ederken borçlunun ödeme yapması halinde dava yasa gereği istirdat davasına dönüşür. Bu durumda dava davacı lehine sonuçlanırsa davacının ödeme tarihinden itibaren faiz talep etmesi mümkündür. Ancak davacı ödediği tutarın tamamı için ödeme tarihinden itibaren faiz talep etmemiş, dava açarken harç yatırdığı tutar için dava tarihinden, ıslah ettiği kısım için ıslah tarihinden itibaren avans faizi talebinde bulunmuştur. Ödenen tutara dava tarihinden itibaren faiz talebi yerinde olmadığından kabul edilmemiş, ödenen tutarının 378.000 TL.ne 29/08/2016 ödeme tarihinden itibaren bakiye 245.171,92 TL.sine taleple bağlı kalınarak 05/02/2018 tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesi suretiyle toplam 623.171,92 TL.nin davalı taraftan istirdatına karar verilmiştir. Davacı çeklerin iadesini de talep etmiş olmakla birlikte talepte davacı dışında başkaca takip borçlularıda bulunduğundan bu istem yerinde görülmemiş, davacıyı menfi tespit davası açmaya zorlayan davalının takipte haksız ve kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davacının tazminat talebide reddedilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile neticeten “1-DAVANIN KABULÜNE, Davacının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında yürütülen takipten ötürü davalıya borçlu olmadığının tespitine,2- Yargılama sırasında borç ödenmiş olmakla dava istirdat davasına dönüştüğünden ödenen 623.171,92 TL’nin davalı taraftan istirdatına, bu tutarın 378.000,00 TL’si için ödeme tarihi olan 29/08/2016 tarihinden kalan 245.171,92 TL’si için taleple bağlı kalınarak 05/02/2018 tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine, 3- Takibe konu çekin iadesi talebinin reddine, 4- Davacı tarafın tazminat talebinin reddine, ” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;Yerel mahkemenin sözleşme hükümlerini, sözleşme taraflarını hatalı, eksik, çelişkili ve tek taraflı yorumladığını, 26/07/2012 tarihli sözleşmede belirtildiği üzere 02/05/2012 – 24/07/2012 tarihli faturalara istinaden tanzim edilen çeklerin alındığı dönemde, müvekkilİ … % 95,80 hisseye, dava dışı eşi … %0,01 hisseye sahip ve dava dışı müvekkile ait …Ltd.Şti. ‘ ne ait % 4,19 hisse bulunduğunu, alacağın doğduğu 02/05/2012 – 24/07/2012 tarihleri arasında şirketin sahibinin müvekkili olduğunu, Bu sebeple, mahkemenin davanın tarafları ve sözleşmenin tarafları hakkında yaptığı değerlendirme hukuka aykırı olduğunu, satış sözleşmesinin EK-6 No’lu ekinin ( Schedule-6) maddesin dilekçede koyu punto olarak yazılı kısmının Türkçe’ye çevirisinde; “.. Şirketin alacak hesaplarından herhangi biri yahut müşterilerce veya 3. Kişilerce verilmiş çek ve kambiyo senetlerinden herhangi biri 29 Ağustos 2013 tarihine kadar tahsil edilemez ise, tahsil edilemeyen bu miktar Satıcılar (… bey) tarafından ödenecektir ve Alıcının ( …’in yeni sahibi ) bu miktarı 7.1(iii) 2013 yılında ödenecek satış bedelinden mahsup etme hakkı yahut Satıcılar tarafından sunulan herhangi bir teminat mektubunu paraya çevirme hakkı olacaktır” denildiğini, müvekkilinin sahibi olduğu ….Ltd.Şti.’ nden teminat mektuplarını verildiğini, Tahsil edilemeyen miktardan da müvekkilinin sorumlu tutulduğunu, Müvekkilinin devirden önce davacı …’ in ve … sahibi olduğunu, Müvekkilinin teminat mektuplarının lehdarı olup olmamasının iş bu dava da bir önemi bulunmadığınu, bu hususun, satıcılar arasındaki iç ilişki olduğunu, Teminat mektuplarının da paraya çevrilerek ödendiğinin dekontlar ve mahkeme kararı uyarınca sabit olduğunu, bilirkişi raporunun sonuç kısmında açıkça “.. Sözleşmeye göre 01.11.2012 tarihine kadar gelmesi gereken ihracat bedelleri gelmemiştir. 2013 yılı içinde bu borçlar tahsil edilmiş olup yıl sonu bakiyeleri sıfırdır. Ödemenin şirket ortağı … tarafından ödendiği şirket yetkilileri tarafından ifade edilmiştir. … firmasının da 2013 yılı sonu itibari ile borcu görülmemektedir.” denildiğini, Davacı şirketin ortağı, şirketi devralan … tarafından müvekkilinin teminat mektuplarını bozdurarak yaptığı ödemeyi kabul eden yerel mahkemenin, şirketi devreden müvekkilinin alacaklı olduğunu kabul etmemesinin yerinde olmadığını,Mahkemenin ” Öte yandan hisse devir sözleşmesinin tarafları arasında davacı yabancı şirket bulunmamaktadır.” şeklindeki gerekçesinin de hatalı yorum olduüunu, Davacı şirketin zaten müvekkili tarafından devrolanan şirket olduğundan sözleşmenin nasıl tarafı olmasının beklendiğinin anlaşılamadığını, Bu sebeple, mahkemenin kararında da belirttiği üzere, hisse devir sözleşmesi davalı ve dava dışı … arasında yapıldığını, Müvekkilinin sahibi olduğu … şirketi’ nin teminat mektuplarını bozdurarak, davacı şirkete şüpheli alacakları ödeyen … olduğunu, Şüpheli alacak kapsamında kalan alacağı davacı şirket tahsil ettiğinden, temlik cirosu ile verilen çekten dolayı müvekkil … alacaklı olduğunu,Bu durumun … nezdindede açıklandığını, kararı veren hakimlerin Türk uyruklu olanı hariç ( Doç Dr. … ) taraflı ve yabancı şirketi destekleyen tutumu nedeniyle, kararın 6. ve 7. bendinde hem teminat mektuplarını tek taraflı olarak bozdurarak nakde çevirilmesine hak kazandıkları sonucuna vardıklarını ve … tahsil edilmemiş alacaklarını müvekkiline temlik etmek yükümlülüğü bulunmadığına hükmettiklerini, değerlendirmenin yerinde olmadığını, aksi yorum halinde müvekkilinden 2 kere tahsilat yapılması hükmünde olacağını,Kararda yer verilen 3.400.000 TL teminat mektubundan 2.909.508,72 TL tazminat talebi düşüldüğünde dahi, aradaki fark kadarıyla müvekkilinin alacaklı olacağını,Mazars raporunda şüpheli alacaklar kısmında; “… – … 91.822,79 USD … – … 91.936,39 USD … 26.100,82 USD ” olarak belirtildiğini, Söz konusu borcun 02/05/2012 – 24/07/2012 tarihleri arasında sözleşmede belirtilen 10 adet faturaya konu 183.759,16 dolarlık alacaktan oluştuğunu, Takibe konu çeklerin, … A.Ş ile takip borçlularından … arasında 26/07/2012 tarihli sözleşme kapsamında tanzim edildiğini, Takibe konu 21.06.2013 tarihli 180.000 TL ve 21/06/2013 tarihli 198.000 TL tutarlı çeklerin de, sözleşmeden kaynaklanan 183.759,16 USD karşılığında verildiği miktarı da aynı olmakla sabit olduğunu, ICC’ nin 201 nolu kararına Doç. Dr. … muhalefet şerhinin yerinde olduğunu, ICC kararında olayı Türk hukukuna göre yorumlayan Türk hakiminin yorumunun Türk hukukunu bağlayacağı olduğunu,teminat mektuplarının tanzim tarihinin değerlendirilmesi gerekirken, tazmin tarihini değerlendiren kararın yerinde olmadığını, teminat mektuplarının 19.09.2012 tarihi itibariyle tanzim edilerek dava dışı …’ ye verildiğini, Müvekkilinin 3.400.000 TL tutarında teminat mektubu verdiğini, müvekkiline ait toplam 3.400.000 TL tutarındaki 3 Teminat mektubunun bozdurduğu banka SWIFTLERİ ve bankadan gelen müzekkere cevapları uyarınca sabit olduğunu, çeklerin deftere işlenmemiş olmasının yahut alındı makbuzunun düzenlenmemiş olmasının sorumlusu davacı şirket olduğunu, Müvekkilinin alacaklı olduğuna ilişkin kayıtları girmeyen de davacı şirket olduğunu,davacı şirket alacağı müvekkiline devir yolu ile temlik ettiğinden müvekkilinin alacağı bulunmadığını,aksinin ispatının da, davacı şirketin sorumluluğunda olduğunu, mahkemenin ispat yüküne yönelik değerlendirmesinin yerinde olmadığını, Senet üzerindeki cironun, TEMLİK CİROSU olduğunu, çeklerin müvekkiline davacının sunduğu vekaletnamede ismi bulunan … ile müvekkili … ‘ ın birlikte imza ile ciro ettiklerini, davacı tarafın imzaya da itiraz etmediğini, belirterek mahkemenin kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında davalının davacı ile birlikte dava dışı … Ticaret Ltd.Şti, … ve … hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlattığı, takibin konusunun 21/06/2013 tarih, 180.000 TL.ve 198.000 TL.bedelli, … AŞ. Hasanpaşa şubesine ait … ve … no.lu çekler olduğu, takip toplamının 536.055,77 TL takip tarihinin 11.05.2016 olduğu, 623.171,92 TL’nin 29.08.2016 Da davacı … tarafından ödendiği görülmektedir. Takibe ve davaya konu 21/06/2013 tarih, 180.000 TL.ve 198.000 TL.bedelli, … AŞ. Hasanpaşa şubesine ait … ve … no.lu çeklerde, keşidecinin dava dışı ….Tic.Ltd.Şti.olduğu, her iki çekin davacı ….AŞ.emrine düzenlendiği, çeklerin arka yüzlerinde … ve … tarafından aval şerhinin verildiği, davacı … San.ve Tic.AŞ.nin cirosu ile de davalıya geçtiği, davalı tarafından … ciro edildiği, bankaya 21/06/2013’de ibraz ile karşılıksız işleminin uygulandığı, bunun üzerine davalı tarafça 11/05/2016 tarihinde 536.055,77 TL.üzerinden icra takibine konu edildiği anlaşılmıştır. Dosyaya sunulan hisse devir sözleşmesi ile, davalı ile birlikte dava dışı … ve …AŞ.nin davacı şirkette sahip oldukları, hisselerin tamamını 20/09/2012 tarihi itibariyle ….ye sattıkları, şirketin tek ortağının …olduğu, aynı gün davacı şirket ile eski ortak …AŞ.arasında danışmanlık sözleşmesi imzalandığı ve bu sözleşme uyarınca davalının sözleşmedeki faaliyetlerin tamamının yürütülmesi için münhasıran görevlendirildiği tespit edilmiştir. Davacı şirket sicil kayıtlarına göre davalının 29/08/2012 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında 3 yıl süre ile yönetim kurulu üyeliğine seçilmiş olduğu, 20/09/2012 tarihinde davacı şirketteki hisselerini devretmiş olmakla birlikte, şirketin 01/10/2012 tarih 2012/11 sayılı yönetim kurulu kararı ile davalının … ile birlikte her türlü işlemi parasal sınıra bakılmaksızın müştereken imzaya yetkili kılındığı, şirketi 25/07/2013 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında görülen lüzum üzerine davalının yönetim kurulu üyeliğine son verildiği, böylece davalının hisse devrinden sonra yaklaşık 1 yıl daha davacı şirketin yönetiminde yer aldığı belirlenmiştir. Dosyaya sunulan hisse devir protokolünün Garantiler Başlıklı “Çizelge 6″düzenlemesinin 4.2maddesinde “………Şirket alacak hesaplarından veya şirket tarafından müşterilerden veya diğer 3.kişilerden alınan çek ve senetlerin herhangi birinin 29/08/2013 tarihine kadar tahsil edilmemesi durumunda bu tutar satıcılar tarafından geri ödenir ve alıcı, bu tutarı 2013 yılında ödenmesi gereken madde 7.1(iii)altında belirtilen satın alma fiyatından düşme hakkına veya satıcılar tarafından sunulan teminat mektubunu kullanma hakkına sahip olur”hükmünü haizdir. Sözleşmenin alım bedeli başlıklı 7.1 maddesinde; alım bedelinin 17.000.000TL olacağı, tamamlamada 13.600.000TL sinin ödeneceği, 3.400.000TL için ise teminat mektubunun tamamlama gününde alıcılara teslim edileceği, … şirketinin 1 numaralı banka teminat mektubunun kendi adına ve diğer satıcıların sorumluluğunda verdiğini beyan kabul ve taahhüt eder şeklinde düzenleme yer almaktadır. Davalının dayandığı 3 adet teminat mektubu olup teminat mektuplarının lehtarı davacı şirketin eski hissedarı ve sözleşmede satıcı sıfatıyla imzası bulunan …Ltd.Şti.dir. Bu teminat mektuplarını …’nin talebi üzerine 14/08/2013 ve 26/08/2013 tarihlerinde ödeme yapılmak suretiyle tazmin olmuştur. Davalı teminat mektuplarının lehtarı olmayıp satıcılardan …Ltd.Şti.ye ait olduğu anlaşılmıştır.Davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarında mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılarak rapor alınmış, raporda dava konusu çeklerin davacı şirket kayıtlarında yer almadığı, kasa girişinin yapılmadığı, davalının davacıdan alacaklı olduğunu gösteren hiçbir kayıt bulunmadığı belirlenmiştir.
GEREKÇE Dava, İİK 72.maddesine dayalı olarak açılan borçsuzluğun tespiti istemine ilişkindir. Yargılama sırasında borç ödenmiş olmakla dava istirdat davasına dönüşmüştür.İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava konusu çeklerde dava dışı … şirketi keşideci, dava dışı … ve … avalist konumunda olup davacının lehtar-ciranta, davalının 2.ciranta konumunda olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar dava konusu çeklerin 26.07.2012 Tarihli sözleşmeden kaynaklandığını ileri sürmüşlerdir. Davacı, senedin dava dışı keşideci tarafından teminat senedi olarak verildiğini, tahsil amacı ile cirolandığını, çek tarihinde şirket yöneticisi olan davalı yanca haksız olarak ele geçirildiğini iddia etmiştir. Davalı ise, çekin 26.07.2012 Tarihli sözleşmeden kaynaklandığını kabul etmekle birlikte dava dışı … şirketi ile 20.09.2012 Tarihinde yapılan hisse devir sözleşmesi gereğince verilen teminat mektuplarının tazmin edildiğini, talep hakkının kendisine geçtiğini, cironun temlik cirosu olduğunu savunmuştur. Somut uyuşmazlıkta; dava konusu çekler 26.07.2012 Tarihli sözleşme gereğince dava dışı … şirketi yönünden teminat olarak verilmiş olup davalı, hisse devir protokolü hükümlerine dayanarak dava dışı … firmasının borcunu teminat mektuplarının bozdurulması suretiyle ödediğini, çekleri takip hakkının kendisine geçtiğini ileri sürmüş ise de, alacağını dayandırdığı ve ödediğini ileri sürdüğü teminat mektuplarının lehtarının davalı değil hisse devri sözleşmesinde satıcı olarak yer alan … ŞTİ olduğu, ödemenin dava dışı şirket hesabından yapıldığı, davalının çek bedellerinin ödediği savunmasının yerinde olmadığı, hisse devir sözleşmesinin davalı ile dava dışı …, …ŞTİ ile … arasında yapıldığı, sözleşmede “şirket çek ve senetlerinin herhangi birinin 29 Ağustos 2013’e kadar ödenmemesi halinde bu tutarın satıcılar tarafından geri ödeneceğinin” yer aldığı, ancak dava konusu çeklerin 21/06/2013 Tarihli olup teminat mektuplarının 14/08/2013 ve 26/08/2013 tarihinde tazmin edildiği, davalının davacı şirketteki yöneticiliğinin 20/08/2013 Tarihli karar ile sona erdiği, çeklerin tanzim tarihi ve fatura tarihleri itibarı ile davacı şirkette yönetici olduğu dikkate alındığında davalının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve esas yönünden hukuka aykırılık görülmemiş, davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 42.568,87-TL harçtan, peşin yatırılan 10.642,22-TL’nin mahsubu ile bakiye 31,926,65-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, -Davacının gider avansından kullanıldığı anlaşılan 14,35-TL istinaf masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/12/2023