Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/671 E. 2022/1024 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/671 Esas
KARAR NO: 2022/1024
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
TARİHİ: 08/02/2022 Tarihli ara karar
NUMARASI: 2022/13
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin uzun yıllardır, kuaför ve güzellik bakım ürünleri kapsamında ithalat ve ihracat faaliyetleri gerçekleştirdiğini ve bu doğrultuda markalarını kullanmakta olduğunu, Davaya konu “…” marka kirpiklerin de müvekkilinin yıllardır hem fiziksel hem e-ticaret kapsamında internet üzerinden satışa sunduğu ürünler olduğunu, markanın müvekkilin ticari faaliyetleri, piyasada gösterdiği arz, tanınım ve reklam çalışmaları, pazar yeri satış modeliyle e-ticaret gerçekleştirilen uygulamalar kapsamındaki satışları gibi nedenlerle tanındığını, ayırt edici nitelik kazandığını ve itibar sahibi olduğunu, Müvekkili şirketin, dava konusu markayı uzun yıllardır satışa sunması, ithalat ve ihracat faaliyetleri kapsamında kullanması nedenleriyle, tüketici tarafından dava konusu marka ile müvekkil şirket ilişkilendirildiğini ve müvekkili şirkein hukuki anlamda bir önceki ve gerçek hak sahipliği edindiğini, davaya konu markanın ithalat ve ihracatını gösterir irsaliyelerin eklendiğini, Davalı yanın markayı müvekkili şirketin kullanımlarından yıllar sonra- kötü niyetle kendi adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil ettirdiğini Davalı yanın, dava konusu markanın müvekkil şirket tarafından yoğun kullanımını bilmemesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin güzellik/bakım sektörünün öncülerinden olduğunu, davaya konu markanın satışını da yıllardır markanın tescil edildiği mal ve hizmet sınıfları kapsamında gerçekleştirmekte olduğunu, Müvekkili şirketin, önceki kullanımları nedeniyle kazandığı hukuki yarar kapsamında 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu madde 6 fıkra 3 md dikkate alınarak tescilsiz bir marka için önceki kullanımdan kaynaklanan hak elde edildiği takdirde hükümsüzlük davası açılabileceği sonucuna ulaşıldığını, Huzurdaki davada; müvekkili şirketin, dava konusu markayı kullanmak suretiyle marka hakkına sahip olduğunun açık olduğunu, Müvekkilinin dava konusu markayı ticari etki yaratacak, tüketici algısında kendisiyle ilişkilendirecek biçimde ve yoğun şekilde kullandığına ilişkin kayıtlar yönünden; 2015-2021 yılları arasında dava konusu markaya sahip ürünlerin alış faaliyetlerine ilişkin belgeler, 2017-2021 yılları arasında dava konusu markaya sahip ürünlerin satış faaliyetlerine ilişkin belgelerin görüleceğini, Davalı yanın müvekkili şirket tarafından yoğun kullanılan markayı satışa arz ederek müvekkili şirketin sağladığı itibardan da yararlandığını ve haksız kazanç elde ettiğini, Müvekkili şirketin yıllardır kullanımında olan markayı kötü niyetle tescil ettiren davalı yanın, markayı kullanmasının engellenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve neticeten davanın kabulü ile markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince tedbir talebi dosya üzerinden değerlendirilerek; “…Mevcut durum itibariyle yapılan değerlendirmede; Davacı vekili her ne kadar “…” markasının davalı tarafça kullanımının engellenmesi yönünde ihtiyati tedbir talep etmiş ise de, davanın esası hakkında tedbir kararı verilemeyeceğinden, davalının markasının tescilli olduğu da gözetilerek, kötü niyet iddiasının tespit ve değerlendirmesi de yargılamayı gerektirdiğinden HMK’ nın 389 Madde şartlarına uymadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davaya konu “…” marka ürünleri uzun yıllardır hem fiziksel olarak hem de e-ticaret kapsamında internet üzerinden müvekkili tarafından satıldığını, “…” marka ürünleri satması ile ayırt edici nitelik ve itibar kazanan müvekkili şirketin, tüketici tarafından işbu marka ile ilişkilendirildiğini ve bu yönde önceki ve gerçek hak sahipliğini edindiğini, bu durum dosyaya sunduğumuz davaya konu markanın ithalat ve ihracatını gösteren irsaliyeler, alış ve satış irsaliyeleri ile şüpheye mahal vermeyecek şekilde ispatlandığını İhtiyati tedbir isteğinin markanın dava süresince kullanımının engellenmesine yönelik olduğunu, tedbir ile müvekkilinin telafisi güç ve hatta imkansız zararlara uğramayacağını, somut olayda netice-i talebin gerçekleşmesinin tehdit altında olduğu sunulan deliller ile ispatlandığını, SMK m.159/2 a bendine göre davalı tarafça davaya konu markanın kullanımının engellenmesi yönünde ifa amaçlı tedbire hükmedilmesi mümkün olduğunu mahkemenin bu talebin esasa ilişkin olması sebebiyle reddedilmesi haksız ve mesnetsiz olduğunu ihtiyati tedbire esas olarak korunması gereken bir hakkın varlığı ve ihtiyati tedbir sebebinin şartları oluşmuş olmasına rağmen, ihtiyati tedbir talebinin reddedilesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, “…” markasının hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Davacı vekili, dava dilekçesi ile markanın davalı tarafça kullanılmasının engellenmesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Dairemiz önüne gelen somut uyuşmazlık ise; ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin ara kararın kaldırılması istemine yöneliktir. Davacı yan, “…” markasının tescil tarihinden önce kendisi tarafından kullanılarak tanınır hale getirildiğini, davalının tescilinin kötüniyetli olduğunu ve hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de; davanın konusu, delililer, davalının istinafa cevap dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde bu aşamada ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmesi yerinde görülmüş, davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Harç peşin alındığından yeninden harç alınmasına yer olmadığına,3-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 07/06/2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.