Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/664 E. 2022/763 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/664 Esas
KARAR NO: 2022/763
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/06/2021
NUMARASI: 2020/946 2021/636
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 28/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının eski eşi olan dava dışı … ile davalı …, anne bir baba ayrı kardeş olduğunu, taraflar arasındaki hukuki ilişki kurulurken davalı taraf, müvekkilimin eski eşinden olan faizli alacağına ve gene eski eşi için davalının verdiği teminat mektubunun paraya çevrilmesi üzerine buna karşılık olarak müvekkilimin evini basmış, eski eşini darp etmiş, müvekkilime de zorla senet imzalattığını, bu konuda Büyükçekmece C. Savcılığı nezdinde 2008/11985 sor. Sayılı dosya ile soruşturma başlatıldığını ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, davalının müvekkilini eski eşini tehdit ve cebrine dair Kadıköy 7. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2011/2118 E. Sayılı dosyası ile yargılama yapıldığını, müvekkilinin daha sonra, davalının icra takibi başlattığını haricen öğrendiğini, Bakırköy … İcra Müdürülüğü’nün … sayılı dosyası ile takibe koyduğu bono hali hazırda görülmekte olan İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/33 E. 2019/409 K. Sayılı menfii tespit davası bulunduğunu, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/3025 E. Sayılı dosyası ile arşivde incelenmek üzere beklediğini, bu davada davalı tarafa müvekkilinin borcunun bulunmadığını, senedin zorla imzalatıldığı ileri sürdüğünü, müvekkiline yukarıda anılan icra dosyası ile bono hiç bir zaman tebliğ edilmediğini, buna karşılık icra dairesinde de uzun bir süre bono aslına ulaşılamadığını, dosyada UYAP ortamına taranması suretiyle varlığı daha sonradan tespit edilemediğini, bononun incelenmesinde, bono metni üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığının anlaşıldığının, çıplak gözle bile vekaletnamedeki imza ile bono metnindeki imzanın açık farkı karşısında işbu davayı açtıklarını, senet metnini incelemeye yeni olanak doğduğu için ve de daha öncesinde icra dairesi nezdinde bu olanak tanınmadığı için bononun sahteliğini ileri sürdüklerini, Bono metninde bir diğer hukuka aykırılık ise bonon unsurlarından keşide yerinin yer almadığını, bonodaki adres de müvekkilinin adresi olmadığını, tebligat da müvekkili tarafından tebellüğ edilmeden, müvekkilinin adını kullanan bir kişi tarafından ve müvekkilinin imzası dışında bir imza ile müvekkilinin dışındaki bir kişi tarafından tebliğ alındığını, müvekkilim bu yönden de mağdur olduğunu, takipten çok geç haberdar olduğunu, takibe konu bono dışında da cebir suretiyle tehdit ve yağma suçu işlenerek farklı bonolar alındığı için müvekkilinin bu bonolardan biri olabileceği düşüncesi ile bu konu ve vakıa menfii tespit davasında konu edildiğini, bononun sahteliğinin ise bono metni incelendiğinde anlaşıldığını, görülmekte olan bir davanın veya icra takibinin dayanağını teşkil eden senet hakkında sahtelik iddiasında bulunulabildiğini, adi senetlerde sahtelik iddiası icra takibinde itiraz olarak veya davada savunma sebebi olarak ileri sürülebildiğini, resmi senedin sahte olduğu ise ancak ayrı bir menfi tespit davası açılarak ileri sürülebildiğini, ancak, her halükarda sahtelik iddiasının somutlaştırılması gerektiğini, sahte olduğu iddia edilen adi senetler gerek icra takibinde gerekse davada hiçbir işleme esas alınamadığını, buna karşılık, resmi senetler sahte oldukları mahkeme kararıyla tespit edilinceye kadar, davalarda ve icra takiplerinde işlemlere konu olabildiğini, HMK.m.209 uyarınca gerek hukuk mahkemesinde açılan sahtelik davası gerekse ceza mahkemesinde görülen sahtecilik davası açıldığında, icra takibi kendiliğinden duracağını belirterek davanın kabulü ile bononun iptaline ve bono nedeni ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı cevap dilekçesinde özetle;Davacının senedi rızası ile imzaladığını, imzanın kendisine ait olduğunu, aynı konuda açılan davayı kaybettiğini belirtip derdestlik itirazında bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “…. Dava açılmadan önce davalı aleyhine İstanbul 21.Asliye Hukuk Mahkemesi 2018/33 Esas 2019/409 Karar sayılı dosyası ile aynı icra takibine konu aynı senetten dolayı menfi tespit davası açıldığı iş bu davanın reddedildiği ve Yargıtay aşamasında olduğu anlaşılmıştır. Menfi tespit davasındaki kararı henüz şekli anlamda kesinlik kazanmamış olması red kararının kesinleşinceye kadar geçen süreç içerisinde derdest kalmaya devam edeceğinden davacı vekili tarafından davalı aleyhine mahkememizde açılan menfi tespit davasında derdestlik olumsuz dava şartının olduğu anlaşılmakla…” şeklindeki gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf isteminde özetle; derdestlik koşullarının oluşmadığını, İstanbul 21.Asliye Hukuk Mahkemesi 2018/33 Esas 2019/409 Karar sayılı dosyasında zorla imza atıldığı gerekçesine dayanıldığını, Müvekkilinden cebir, tehdit ve yağma suçu işlenerek farklı bonolar alındığı için müvekkilince bu bonolardan biri olabileceği düşüncesi ile ilgili davanın açıldığını ancak senedin incelenmesine imkan verildiğinde senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığını, bonodaki adresin müvekkiline ait olmadığının anlaşıldığını, icra dairesinin uzun süre senet aslına ulaşılamadığını, Her iki davanın sebebi ve konusunun farklı olduğunu, Sahteliğe dayalı davaların HMK 209 md özel olarak düzenlendiğini, tedbir talebinin de kabulü gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Davacı, davaya konu senetteki imzanın kendisine ait olmadığını, keşide yerinin olmadığını, adresin müvekkiline ait olmadığını iddia ederek menfi tespit talebinde bulunmuştur.İlk derece mahkemesince davanın derdestlik nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Derdestlik itirazına konu İstanbul 21.Asliye Hukuk Mahkemesi 2018/33 Esas 2019/409 Karar sayılı dosyasında davacı; yağma, tehdit ile açığa imzalı olarak alındığı iddia edilen senede 200.000TL yazılmak sureti ile işleme konulduğu iddiası ile borçsuzluğun tespitine kararı verilmesini talep etmiştir. İlgili mahkemece davanın esastan reddine karar verilmiş olup ilgili karar temyiz incelemesindedir. Derdestlik dava şartının oluşması için tarafların, dava konusunun ve hukuki sebebin her iki davada aynı olması gerekir. Davacı ilk davada açığa imzayı kabul etmiş ancak imzanın cebir ve tehdide dayalı olduğunu iddia etmişken, iş bu davada ise imza inkarına ve senedin unsurlarındaki eksikliğe dayanmıştır. Bu durumda; hukuki sebebin farklı olması nedeniyle derdestlik oluşmamıştır. Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1-a-4 maddesi gereğince KABULÜNE, 2-Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/06/2021 tarih, 2020/946 E. – 2021/636 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, -Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 3-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 126,60 TL posta masrafı olmak üzere toplam 288,70 TL’nin davalıdan alınarak davcıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-4 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi. 28/04/2022