Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/615 E. 2022/2093 K. 09.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/615 Esas
KARAR NO: 2022/2093
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/02/2019
NUMARASI: 2017/241 2019/114
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından tebliğe çıkarılan ödeme emrinin, bila tarihinde müvekkillerine tebliğ edildiğini, ancak müvekkilleri ile davalı taraf arasında yapılan şifahi görüşmeler neticesinde müvekkillerinin borcunu ödediğini söylediğini ve bu nedenle de İcra Mahkemesi’ne başvurarak takibe itiraz etmediğini, İcra Müdürlüğünün dosyasında alacaklı gözüken … tarafından 18.03.2015 tanzim, 22.11.2016 vadeli 40.000.00 TL bedelli bonodan kaynaklı icra takibi yapıldığını, ancak müvekkillerinin işbu bonoya istinaden alacaklının banka hesabına 24.11.2016 tarihinde 30.000,00 TL, 07.12.2016 tarihinde ise 8.000,00 TL ödeme yaptığını, bono bedelinin banka kanalı ile ödendiğini, ödeme emrinde alacak miktarının 41.032,88 TL olarak belirtildiğini, öncelikle, icra takibinden önce yapılan ödemelerin dikkate alınarak icra takibinin takipten önce ödenen 38.0000,00 TL ve ferileri yönünden ihtiyati tedbir kararı verilerek takibin durdurulmasını, dava sonunda ödeme nedeni ile bu kısım ve ferileri yönünden takibin iptaline karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karsı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı borçluların söz konusu borçlarını tediye etmeyerek temerrüde düştüklerini, akabinde davacı/borçluların mal kaçırma ve adres değiştirme işlemine giriştiklerini, teminat karşılığında, borçlunun, borca yeter miktarda menkul, gayrimenkulleri ile 3. şahıslardaki hak ve alacaklarının haczi, menkullerinin muhafazası için ihtiyati haciz talebinde bulunulduğunu, İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesince 10.01.2017 tarihli 2017/29 D.İş Esas, 2017/29 karar sayısıyla vadesi gelmiş bonolar için ihtiyati haciz kararı alındığını, İİK m.257 ve müteakip maddeleri gereğince; vadesi gelmiş ve tediye edilmeyerek temerrüde düşmüş olması ve borçlunun mal kaçırma ve adres değiştirme gayesi olması nedeniyle, rehin ile de temin edilmemiş olan alacaklarının güvence altına alınabilmesi için borçluların menkul, gayrimenkul, üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarını ihtiyaten haczine karar verilmesinin akabinde İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ilgili icra takibinin konusunu 18.03.2015 düzenleme tarihli, 22.11.2016 vade tarihli 40.000,00 TL bedelli bono oluşturduğunu, iş bu icra dosyasına binaen borçlu şahıslara ödeme emrinin tebliğ edildiğini, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde ilgili icra dosyasına herhangi bir itiraz yapılmamasının akabinde İİK m.62 madde uyarınca borcun kesinleştiğini, borçlu şahıs iş bu bonoya istinaden banka hesabına 24.11.2016 tarihinde 30.000,00 TL, 07.12.2016 tarihinde ise 8.000,00 TL ödeme yaptığını iddia etmiş ve buna ilişkin dava dilekçesinde banka havale dekontları sunduğunu, ilgili bononun vade tarihine bakıldığında 18.03.2015 düzenleme tarihli 40.000,00 TL bedelli ve vade tarihinin 22.11.2016 olduğunun görüldüğünü, mahkemeye sunulan dekontların tarihleri incelendiğinde ise yapılan havale işleminin bononun vade tarihinden sonra olup, içeriklerinde “bono karşılığı” veya herhangi bir açıklama bulunmadığının görüldüğünü, davacı vekili bu ödemenin takip konusu olan bono bedeline mahsuben yapıldığını savunduğunu, oysaki alacaklının bu ödemenin takip konusu senede ilişkin olarak yapıldığı yönünde kabul beyanı bulunmadığını, müvekkili ve davacı borçlu arasında eskiden kalma bir ticari ilişki bulunduğunu, bu ticari ilişkiyi taraflar ortaklık sıfatıyla yürüttüğünü, ortaklığın sona ermesinin akabinde davaya konu bono ve ayrıca başka icra takiplerine konu olan bonolar düzenlenip taraflarca imzalandığını, ancak davacı tarafından taahhüt yerine getirilmediğini, vadesi gelen bonoların tahsil edilemediğini, müvekkili ve davacı/borçlunun ticari ilişkilerine binaen aralarındaki ticari ilişkiden kaynaklı bir çok para akışı olduğunu, ancak icra takibi konusu olan bonoya ilişkin olarak davacı borçlu herhangi bir ödeme de bulunmadığı gibi ayrıca kötü niyetli bir şekilde alacaklı müvekkillerinin ticari hayatına zarar verme kastıyla oyaladıklarını, sürüncemede bıraktıklarını, 18.03.2015 tanzim, 22.12.2016 tanzim ve 40.000,00 TL bedeli banka kanalı ile ödediğini iddia etmekte olmasına rağmen bononun elinde olmaması izah edilen beyanla çelişkili olduğunu, bononun, borçlusunun elinde olması bono bedelinin ödendiğine karine teşkil ettiğini, Ptt havalesi ve banka makbuzları Borçlar Kanunu’nun 103.maddesinde belirtilen makbuz ve belgelerden olmadığını, Banka, alacaklı olmadığı gibi alacaklının temsilcisi de olmadığını, bu itibarla tevdi yerine veya bir banka hesabına yatırılan ödemeler karşılığında alınan bir belge ödemenin gerçekleştiğini gösterir bir delil sayılırsa da bu belge alacaklının iradesi yerine geçerek Borçlar Kanununun 103.maddesi açısından borçlu yararına hukuki sonuçlar doğuramayacağını, alacaklının tevdii yerinden veya bankadan parayı alırken ihtirazi kayıt dermayan etmemiş bulunması halinde dahi sonucun değişmeyeceğini, borçlunun davasının reddi ile % 20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “Davacıların, dava konusu bonodan kaynaklanan borçları ödediklerini yazılı belgeyle ispatlamaları gerektiği, Banka makbuzlarında (havale, eft gibi) bir açıklama bulunmaması durumunda; bu makbuzların bir borçlandırma belgesi değil ödeme aracı olarak esas alınması gerektiği, dolasıyla davacıların sunmuş oldukları banka makbuzlarının, dava konusu senet nedeniyle yapılan birer ödeme olduklarının kabul edilebilmesi için bu makbuzlarda açıkça bu yönde bir açıklamanın bulunması ya da makbuzların miktarlarının toplamının dava konusu senedin miktarıyla ve vadesiyle örtüşmesi gerektiği,sunulan makbuzların hiçbir açıklama içermediği, makbuzların toplan tutarı ile bononun tutarının örtüşmediği hususları dikkate alındığında; yapılan bu ödemenin dava konusu senet nedeniyle yapıldığının kabulüne olanak bulunmadığı ve davacı tarafça davanın ispatlanamadığı” gerekçeleriyle davanın reddine, davacıların kötüniyeti ve ağır kusuru tespit edilemediğinden ve şartları oluşmadığından davalının tazminat talebinin reddine karar vermiş, taraflarca bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; takibe konu 40.000-TL bedelli senedin ödenmesi için müvekkili tarafından 24/11/2016 da 30.000-TL 07/12/2016 da ise 8.000-TL nin banka kanalıyla ödendiğini, ödemelerin gerek davalı gerekse mahkemece kabul edildiğini, ancak mahkemenin ödemelerin takibe konu senet için yapıldığını kabul etmediğini oysa senedin vadesinin 22/11/2016 olup, ilk ödemenin vadeden iki gün sonra yapıldığını, dekontlarda açıklama olmasa da takip konusu senede ilişkin yapıldığının kabulü gerektiğini, zira takibe konu senedin vadesinin gelmiş olduğunu, davalının ödemelerin takip konusu senet ile ilgisi olmadığını ileri sürerek vasıflı ikrarda bulunduğunu, buna göre ispat külfetinin davalıya geçtiğini, 38.000-TL lik ödemeyi alan ve kabul eden davalının bu ödemeyi başka bir alacağı için aldığı iddiasında ise bunu ispat etmesi gerektiği, Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, davalının ödemelerin başka bir alacağa ilişkin olduğuna yönelik herhangi bir delil sunamadığını, sadece 2.000-TL lik eksik ödeme bulunduğunu, mahkemenin bu hususları gözetmediğini, davanın reddi kararının doğru olmadığını bildirmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde katılmalı istinaf talebinde bulunmuş; davacının istinaf taleplerinin reddi gerektiğini ancak davanın kötü niyetli olması sebebiyle lehlerine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, hükmün bu yönden düzeltilmesini istemiştir.Davalı tarafından davacılar aleyhine bonoya dayalı olarak toplam 41.032,88-TL nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı bononun 18/03/2015 tanzim, 22/11/2016 vade tarihli 40.000-TL bedelli nakden kaydıyla düzenlenmiş, keşidecilerinin davacılar lehtarın ise davalı olduğu görülmüştür.Dava dışı … tarafından davacılar aleyhine bonoya dayalı toplam 79.143,01-TL nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı, takip konusu bonoların tanzim tarihlerinin 18/03/2015 tarihli vadelerinin ise 22/09/2016 ve 22/12/2016 tarihli olduğu, her birinin 40.000-TL bedelli olup, keşidecilerinin davacılar lehtarının ise dava dışı … olduğu görülmüştür. Dava dilekçesine ekli dekontların incelenmesinde davacı … tarafından davalı hesabına 24/11/2016 tarihinde 30.000-TL, 07/12/2016 tarihinde 8.000-TL EFT yoluyla ödeme yapıldığı, ödemelerde herhangi bir açıklama bulunmadığı görülmüştür. Davalı vekili düplik dilekçesinde, müvekkili ile davacı arasında eskiden kalma ticari ilişki bulunduğunu, bu ticari ilişkinin taraflarca ortaklık sıfatı ile yürütüldüğünü, ortaklığın sona ermesinin akabinde davaya konu bono ve başka icra takiplerine konu bonoların düzenlenip taraflarca imzalandığını, davacının ödemeleri yerine getirmediğini, sunulan banka havale dekontlarının önceki ticari ilişkilerden kaynaklanan borçlarına ilişkin yapıldığını bildirmiştir. Davalı vekilinin 26/02/2018 tarihli dilekçesinde ise taraflar arasındaki önceki ticari ilişki bağlamında … A.Ş. Ye ait bilgileri ve davalı tarafından söz konusu ortaklık hesabına ödemeler yapıldığını beyan ederek dekont sunduğunu, davacı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün …, … ve … sayılı takiplere konu borcun tahsil edildiğini, davacıların 38.000-TL lik ödeme dekontlarını göstererek tüm takiplere ve bonolara itiraz ettiğini, dilekçe ekinde davalı tarafından alıcısı … A.Ş. Olan 16/07/2014 tarihli 21.000-TL bedelli ve 26/03/2014 tarihli 250.000-TL tutarlı dekont fotokopileri ile ticaret sicil gazetesinin 09/04/2014 tarihli nüshasının 704. Sayfasının fotokopisinin sunulduğu, sayfa içeriğinden … A.Ş. Nin 01/04/2014 tarihli olağan genel kurul toplantı tutanağının ilan edildiği, davalının ve davacılardan …nün yönetim kurulu üyeliğine seçildikleri görülmüştür. 21/09/2018 tarihli bilirkişi raporunda; Davacıların, dava konusu bonodan kaynaklanan borçları ödediklerini yazılı belgeyle ispatlamaları gerektiği, banka makbuzlarında (havale, eft gibi) bir açıklama bulunmaması durumunda; bu makbuzların bir borçlandırma belgesi değil ödeme aracı olarak esas alınması gerektiği, dolasıyla davacıların surımuş oldukları banka makbuzlarının, dava konusu senet nedeniyle yapılan birer ödeme olduklarının kabul edilebilmesi için bu makbuzlarda açıkça bu yönde bir açıklamanın bulunması ya da makbuzların miktarlarının toplamının dava konusu senedin miktarıyla ve vadesiyle örtüşmesi gerektiği, sunulan makbuzlarını hiçbir açıklama içermediği, makbuzların topları tutarı ile bononun tutarının örtüşmediği hususları dikkate alındığında; yapılan bu ödemenin dava konusu senet nedeniyle yapıldığının kabulüne olanak bulunmadığı, davalı açısından icra inkar tazminatı şartlarının da gerçekleştiği” yolunda görüş bildirdiği görülmüştür.23/12/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda; kök rapordaki görüşlerde bir değişiklik olmadığının görüldüğü bildirilmiştir. Dairemizin 02/03/2022 tarihli geri çevirme kararı sonrasında mahkemece davalı vekiline muhtıra çıkarıldığı ve muhtırada istenilen harcın 17/03/2022 tarihinde davalı vekilince ikmal edildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72. Maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf dava konusu bonoya istinaden ödeme yaptıklarını ancak bu ödemelerin dikkate alınmadığını iddia etmiş, davalı taraf ise bu ödemelerin taraflar arasında eskiden kalma bir ticari ilişki nedeniyle yapıldığını savunmuştur. Mahkemece davanın reddine dair verilen karar taraf vekillerince istinaf edilmiştir.Somut olayda takip ve dava konusu bonoların tanzim tarihlerinin 18/03/2015, vade tarihlerinin ise 22/09/2016 ve 22/12/2016 olduğu, davacının ödemelerinde ise herhangi bir açıklama bulunmamakla birlikte ödeme tarihlerinin 24/11/2016 ve 07/12/2016 olup, bu tarihler gerek her iki bononun tanzim tarihinden sonra gerekse takibe konu edilen 22/09/2016 vadeli bononun vadesinden sonradır. Bu tarihler dikkate alındığında; davalı taraf yapılan ödemeyi kabul etmekle birlikte bunun başka bir alacağına ilişkin olduğunu savunduğundan ispat külfeti davalı tarafa geçer. Mahkemece ispat külfetinin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Mahkemece yapılacak iş davalıya ileri sürdüğü ticari ilişki kapsamında alacaklı olduğuna dair delilleri ibraz için imkan tanınarak ve sunulacak olan bu deliller doğrultusunda yargılamaya devam edilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermekten ibarettir.Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiştir.Davalı vekilinin istinaf talebi ise, lehlerine kötü niyet tazminatı hükmedilmesine ilişkin olup, bu aşamada davacı vekilinin istinaf talebi kabul edildiğinden yargılamaya devam edileceğinden incelenmesine gerek görülmemiştir.Yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü, davalı vekilinin istinaf talebinin ise şimdilik incelenmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacılar vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,2-Davalı vekilinin istinaf talebinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,3-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/02/2019 tarih, 2017/241 E. – 2019/114 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde davalıya savunmasını ispat imkanı tanınarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 5-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacılara iadesine, 6-Davalının istinaf talebi incelenmediğinden talebi halinde istinaf haçlarının ilk derece mahkemesince kendisine iadesine, 7- İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan yargılama gideri olan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 110,70 TL posta masrafı olmak üzere toplam 232 TL’nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 8-Davalının istinaf giderleri konusunda bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına,9-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.09/12/2022