Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/600 E. 2022/1986 K. 25.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/600 Esas
KARAR NO: 2022/1986 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/01/2022
NUMARASI: 2020/263 E. – 2022/5 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; yurt içinde “…” ve “…” markası ve logosu altında petrol ürünlerinin satış ve dağıtımını sözleşmeli bayileri ile yapan müvekkili ile davalı şirket arasında 15.09.2010 tarihli protokol ile 21.09.2010 tarihli bayilik sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirket ile sözleşmelere konu istasyonun kurulu olduğu taşınmazın malikleri arasında da 04.10.2010 tarihli kira sözleşmesi imzalandığını,bayi olan şirketin istasyona ait yasal izin ve ruhsatlar ile bayilik lisansını alıp istasyonda yakıt satışına başlamasından sonra müvekkili şirket tarafından; davalının kestiği faturalara istinaden işletme yatırım desteği olarak toplamda 320.000.00-USD ödendiğini, müvekkili şirket tarafından davalının işlettiği istasyonun iletişim altyapı kurulumunun masrafının da masrafı da karşılanmak üzere davalının istasyonu için 1.642,85-TL +KDV=1.938,56-TL duran varlık yatırım bedeli ödendiğini, davalı bayi şirketin sözleşme süresi sonuna kadar istasyonu faal bir durumda işletmekle ve tüketicilere müvekkili şirketin ürünlerini satmakla yükümlü olduğunu, bayilik sözleşmesinin 2. md. ilk paragrafında davalının akaryakıt istasyonunda münhasıran müvekkilinden satın alacağı ürünleri bulundurmak ve satmakla yükümlü olduğunu, bu hususa aykırı davranmasının müvekkiline sözleşmeyi tek taraflı fesih hakkı verdiğinin hususlarının düzenlendiğini, davalının protokol gereğince üstlenmiş olduğu edimleri yerine getirmediğini, 2013 yılı Ağustos ayında müvekkilinden ürün almayı bıraktığını ve istasyonda satış yapmayı durdurduğunu, Protokolün 7. maddesindeki taahhüdü gereğince müvekkiline 500.000,00-USD tutarında cezai şart ödemesi gerektiğini, davalının protokol ve bayilik sözleşmesindeki taahhütlerini yerine getirmemesinden dolayı müvekkilinin yoksun kalacağı kârı davalıdan talep edebileceğinin açıkça kararlaştırıldığını, müvekkili şirketin Üsküdar … Noterliğinin 06.02.2014 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesini göndererek protokol ve sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini, müvekkilinin ödediği peşin kira bedelinin, işletme yatırım desteğinin ve yatırım bedellerinin kira sözleşmesinin kalan süresine tekabül eden kısmının protokol hükmü gereğince geri ödenmesini ve ayrıca protokol hükmü gereğince doğmuş olan 500.000,00USD cezai şartın ve protokol hükmüne göre tahakkuk eden 539.979,08-TL kâr mahrumiyetinin ödenmesini davalıya ihtaren bildirdiklerini,davalıya 11.02.2014 günü tebliğ edildiğini işbu ihtarnameye rağmen müvekkiline bir ödeme yapılmadığını beyanla; protokolün 7. maddesi hükmü gereğince doğmuş olan 500.000,00USD cezai şart alacağının 26.02.2014 temerrüt tarihinden fiili ödeme gününe kadar USD bazında 3095 sayılı kanunun 4/a maddesine göre işleyecek olan faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve davalının Protokol Bayilik Sözleşmesi hükümlerini ifa etmemesinden kaynaklanan kar mahrumiyeti alacağının belirsiz alacak davası kapsamında bilirkişi vasıtasıyla hesaplattırılıp miktarı tespit edildiğinde iddialarının genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın bilirkişi incelemesi sonucunda tespit edilecek olan tutara göre ıslah yoluyla artırmak üzere şimdilik 20.000,00TL’sinin 26.02.2014 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; cezai şartın hukuka aykırı nitelikte olduğunu, müvekkili şirketin mahvına neden olacak miktarda olduğunu, sözleşmelerde bayilik karşılığı bir takım yeni inşa işleri öngörüldüğünü, bunun karşılığında da müvekkili şirkete bir miktar avans verilmesinin kararlaştırıldığını, yeni inşa işlerine başlanıldıktan sonra ise davacı şirketin bu işlerin kendi anlaşmış olduğu şirketlerde yüksek bedelle yapılması konusunda ısrarcı olduğunu ve yapılan inşa bedelinin müvekkiline sağlanan faydadan çok daha fazla olduğunu, bunun sonucunda da müvekkilinin 40 yıldır devam eden ticari hayatının sona ermesi sürecinin başladığını, bu nedenle davacı şirketin dava konusu bedelleri istemeye hakkı bulunmadığını, sözleşmedeki cezai şart maddesi de değerlendirildiğinde müvekkili şirketin bir başka şirket ile anlaşmadığını, ticari faaliyetlerini davacının sebep olduğu maddi zorluk sebebiyle sonlandırmak zorunda kaldığını, kira sözleşmesinin müvekkili ile birlikte taşınmazın o zamanki hissedarı … tarafından imzalandığını ve peşin kira bedeli olan 24.000USD oranında tarafların hesabına yatırıldığını, dolayısıyla taşınmazın kiralanmasından ve peşin alınan paradan, verilen irtifak hakkına ilişkin sözleşmeden benzinliğin diğer hissedarı …’ın da faydalandığının dikkate alınarak …’ın da davalı sıfatını taşıması gerektiğini, 40 yıldır faal olan müvekkili şirketin faaliyetini durdurma sebebinin, keyfi sebepler olmayıp kendileri tarafından yapılmasına karar verilen inşaat maliyetlerini yönlendirmeleri, müvekkili şirketi zora sokmaları, müvekkilinin mahvına neden olacak nitelikte sözleşme imzalatmaları ve bu taşınmazın diğer maliki …’ın kira borcu sebebiyle müvekkiline icra takibi yapması sonrası zor durumdan kurtulmak adına tek çare kredi olan müvekkili için bankaların müvekkili şirketin icra geçmişi sebebiyle kredibiletisinin ortadan kalmış olması olduğunu, tüm bunlar yokmuşcasına açılan davada tüm bu hususların dikkate alınarak müvekkilinin sorumluluğunun tayin edilmesi gerektiğini, davacı şirketin dava dilekçesine kendisine ait malzemelerin iadesinden bahsetmiş ise de bu malzemelerin yarısının dava dışı …’a ait olduğu Gerze Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/149 Esas sayılı dosyasıyla da sabit olduğunu, …’ında davacı şirkete karşı sorumlu olduğunu, tüm bu nedenlerle davanın reddini, davacının dava konusu taleplerinin muhatabının taşınmazda, istasyonda ve kira sözleşmesinde yarı hissedar olan … olduğunun kabulü ile bu kişiye davanın yöneltilmesi konusunda davacının ihtar edilmesi veya dava konusu taleplerde bu oranda müvekkilinin sorumlu olmadığına karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/05/2017 tarihli 2014/1128 E. – 2017/410 K. sayılı kararıyla; “….Davanın kısmen kabulü ile kar mahrumiyetine ilişkin olmak üzere 16.644,10-TL’nın 26.02.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı cezai şart talebinin gerekçede açıklanacağı üzere 9/10 oranında indirim yapılarak 50.000-USD ‘nın 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca 26.02.2014 tarihinde tahsil tarihine kadar devlet bankalarının bu yabancı para ile açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir. Davacı vekili karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dairemizin 11/06/2020 tarihli 2017/4540 E. – 2020/1061 K.sayılı ilamıyla; “..Kar mahrumiyeti yönünden davacı, davalının ürün alımını bıraktığı tarihten sözleşmenin sona erme tarihine kadar hesaplama yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de; Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre davacının o bölgede başka bayiliği ne kadar sürede tesis edebileceği saptanarak bu süre için kar mahrumiyeti hesaplanması gerektiği, ancak mahkemece makul sürenin tespiti yönünden talimat mahkemesi aracılığıyla keşfen inceleme yapılarak bilirkişi incelemesi yapılması gerekliyken dosya üzerinden alınan bilirkişi raporuna göre belirlenen sürenin esas alınmasının yerinde olmadığı..” gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, mahkeme kararının kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, yargılamaya devam edilmesine ” karar verilmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/01/2020 tarihli 2020/263 E. – 2022/5 K. sayılı kararıyla; “İstinaf kaldırma kararı doğrultusunda mahallinde keşif yapılarak davacının aynı sektörde başka bir bayi bulma süresinin 2 ay olduğu tespit edilmiş ise de daha önceki karar davalı tarafça istinaf edilmemiş olmakla kazanılmış hak dikkate alınarak 2 ay üzerinden hüküm kurulduğu, davacı kar mahrumiyetine ilişkin bilirkişi kurulu en son alım tarihinden sözleşmenin bitim tarihine kadar olan sürede yani 27/08/2013 -21.09.2015 tarihleri arasında 755 gün hesap yapılırsa davacı alacağının 139.628,52-TL olduğu ancak davacının aynı sektörde başka bir bayi bulma süresinin makul olarak 3 ay olduğu kabul edildiği takdirde davacının alacağının 16.644,10-TL olarak belirlendiği,…818 sayılı Borçlar Kanununun 161/3. maddesinde “hakim fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükelleftir” hükmü yer aldığı, 6918 sayılı TBK 182/3 maddesinde aynı hüküm yer aldığı, 6762 TTK.nun 24.maddesinde ise “borçlu tacir ise kararlaştırılan cezai şartın indirilmesini isteyemez” hükmü bulunduğu, aynı hükmün 6102 sayılı TTK’nın 22.maddesinde tekrarlandığı, ancak hem doktrinde hem de Yargıtay İçtihatlarında (özellikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.3.1974 gün 1053-222 sayılı kararı) borçlu tacir olsa dahi kararlaştırılan cezai şart borçlunun iktisaden mahvına neden olacak derecede ağır ve yüksek ise cezai şarttan indirim yapılabileceğinin kabul edildiği, alınan bilirkişi raporları, cezai şartın tamamına hükmedildiği takdirde davalının mahfına sebebiyet vereceği belirlenmekle ve mahkemeninde kabulünde olmakla, protokolde belirlenen cezai şart alacağının 9/10 oranında indirim yapılarak cezai şart alacağına ilişkin davanın bu oran üzerinden kabulüne, mahkemece takdir indirimi yapıldığı için davalı lehine red olan cezai şart alacağı kısmı üzerinde vekalet ücreti takdir edilmemesine karar vermek gerektiği ” gerekçesiyle; “Davanın kısmen kabulü ile kar mahrumiyetine ilişkin olmak üzere 16.644,10-TL’nın 26.02.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,-Davacı cezai şart talebinin gerekçede açıklanacağı üzere 9/10 oranında indirim yapılarak 50.000-USD’nin 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi uyarınca 26.02.2014 tarihinde tahsil tarihine kadar devlet bankalarının bu yabancı para ile açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davacı tarafça sözleşme gereği müvekkiline 320.000 USD’nin işletme yatırım desteği olarak verildiğini, müvekkilinin de bu işletme yatırım desteğini istasyonun faal hale getirilmesinde ve işletiminde kullandığını, paranın 24.000 USD’sinin arazi maliklerine kira bedeli olarak ödendiğini, bu paranın iadesinin istenemeyeceğini, davacı tarafın müvekkilinin 27/08/2013 tarihinden itibaren yakıt alımını durdurduğu ileri sürülmüşse de; ba tarihten itibaren davacı tarafça müvekkiline yakıt verilmesinin durdurulduğunu, müvekkilinin mağdur edilerek ticaretine devam etmesine engel olunduğunu, davacı şirketin müvekkilinin ticaretinin kötü gitmesi nedeniyle sözleşmeyi feshettiğini, akaryakıt alımlarından doğan risk ve bayilik protokolü gereğince müvekkili tarafından kendilerine verilen 400.000 TL bedelli teminat mektubunun paraya çevrilerek davacının mağduriyetini giderdiğini, müvekkiline akaryakıt vermeyerek ticaret yapamaz hale getirdikten sonra sözleşmenin feshi ile işletme yatırım desteğinin istenilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E: Dava, bayilik sözleşmesinin feshi nedenine dayalı kar mahrumiyeti ve cezai şart istemlerine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili, istinaf başvurusunda bulunmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde, sözleşme gereğince müvekkiline 320.000 USD işletme yatırım desteği olarak verildiğini, işletmenin faal hale getirilmesi ve işletiminde kullanıldığını, iadesinin istenemeyeceğini ileri sürmüşse de, mahkemenin istinaf başvurusuna konu hükmünde, kar mahrumiyeti ve cezai şart alacağına hükmettiği, işletme yatırım bedelinin iadesine ilişkin hüküm kurulmadığı anlaşılmakla, istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde, davacı tarafın müvekkiline 27/08/2013 tarihinden itibaren yakıt alımını durdurduğu, çalışamaz hale getirdiğini, sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini, davanın reddi gerektiğini ileri sürdüğü anlaşılıyorsa da, ilk derece mahkemesinin 18/05/2017 tarihli 2014/1128 E. – 2017/410 K. sayılı kararında, davacının sözleşmeyi fesihte haklı olduğu kabul edilerek değerlendirme yapıldığı, istinaf başvurusuna konu mahkeme ilamındaki, davalıdan tahsiline karar verilen 16.644,10-TL kar mahrumiyeti ile 50.000 USD cezai şart alacağının, 18/05/2017 tarihli kararda da hüküm altına alındığı, bu hususlarda davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmadığı, davacı yönünden usuli kazanılmış hak teşkil ettiği kanaatiyle, yerinde görülmeyen davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 8.685,21 TL nispi harçtan, peşin alınan 2.172,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.513,21 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak;a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 54,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 25/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.