Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/596 E. 2022/963 K. 01.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/596 Esas
KARAR NO: 2022/963
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/10/2021
NUMARASI: 2018/415 E. – 2021/319 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 18 Kasım 1987 yılında Adana … Noterliğinde Onaylattığı “…” adlı bestesinin davalı …’in okumuş olduğu “…” adlı şarkısının aranağmesi ve meyan kısmı ile aynı notaları çağrıştırdığını, haksız yere duygularına sahiplenildiğini, bu şarkıdan maddi manevi rant sağlayan … üyesi, “…” şarkısında besteci olarak görünen …’ün haksız yere duygularını sahiplenerek bu olaydan maddi ve manevi rant sağladığını, “…” şarkısının kendi eseriyle %80 oranında yakın derecede paralellik gösterdiğini ve bu durumun maddi-manevi haklarını zedelediğini, ayrıca eserinin izni olmadan işlenmiş, çoğaltılmış ve umuma iletilmiş olmasından kaynaklı olarak ta haklarının zayi olduğunu, bu nedenle FSEK hükümleri uyarınca üç katı tazminat talebine karşılık şimdilik 50.000,00 TL’nin olay tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tazminine, FSEK md. 70/1 uyarınca ihlal edilen maddi manevi haklarına karşılık her maddi paranın olay tarihlerinden itibaren işleyecek reskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … Müzik Prodüksiyen vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde davacının TC kimlik numarasının yer almadığını, davalıların açık adreslerinin bulunmadığını , açık bir şekilde talep sonucunun bulunmadığını, delil olarak belirtilen hususların açık olmadığını, bu nedenlerledava dilekçesinnde HMK 119. Maddede belirtilen zorunlu unsurların tamamlanması için davacı tarafa 7 günlük kesin süre verilmesi, bu süre içerisinde eksik hususlar tamamlanmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, Kültür Bakanlığı tarafından onaylanarak kayıt ve tescili yapılan ve 21.12.1999 tarihinde Eser İşletme Belgesi çıkartılan eser için, davacının zamanaşımı süresinin dolduğunu, bu nedenle zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davanın bu yönü ile usulden reddinin gerektiğini, dava konusu eserin yapımının müvekkili şirkete ait olmadığını, işbu eseri barındıran albümler, albümlerin yapımcısı olan “… San. Ve Tic. A.Ş.” nin iflası sonucu Beyoğlu İflas Müdürlüğünün 16.12.2009 tarih … sayılı yazısına istinaden 01.12.2009 tarihinde yapılan ihale sonucunda “TÜM TAKYİDATLARINDAN ARİ OLARAK” ihale edildiğini ve ihalenin kesinleşerek … Ltd. Şti. Adına tescil edildiğini, 10.02.2010 tarihinden itibaren ise eserin kullanım hakkının Noter Satış Sözleşmesi ile müvekkili şirkete devredildiğini, müvekkili şirketin dava konusu eseri, Eser İşletme Belgesinde de açıkça görüldüğü üzere, tüm takyidatlarından ari olarak icra satışı yoluyla devir alan … Müzik’ten devraldığını, eserin yapımına ilişkin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, bu nedenle davanın müvekkili şirket yönünden husumet nedeni ile reddinin gerektiğini, huzurdaki davaya konu eserin umuma arzının 1999 yılında gerçekleştiğini, davacının yaklaşık 20 yıl boyunca dava konusu esere ilişkin herhangi bir talepte bulundığını, iktibas iddiasında bulunmadığını, sessiz kaldığını ve 20 yıl sonra huzurdaki davayı açtığını, davaya konu eserin davacının iddia ettiği gibi kendi eseri ile aynı notaları çağırıştırıyor idiyse, yaklaşık yirmi yıl boyunca bu hususta herhangi bir talebinin, itirazının bulunmaması ve yirmi yıl sonra huzurdaki davayı açmış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı tarafın tamamen kötü niyetli bir şekilde zamanaşımı süresinin dahi dolmasından uzun yıllar sonra dava açtığını, ayrıca kabul anlamına gelmemekle birlikte talep edilen tazminat miktarının da fahiş olduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu beyanla öncelikle dava dilekçesinin HMK 119 da düzenlenen unsurları taşımaması nedeniyle, davacı tarafa eksik hususların tamamlanması için 7 günlük kesin süre verilmesine, bu süre içinde eksik unsurlar tamamlanmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine, davada zamanaşımı süresinin dolmuş olmasından ötürü haksız ve mesnetsiz davanın reddine, davanın müvekkili şirket açısından husumet yönünden reddine, davanın esasına girilmesi halinde, haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin ihtilafa konu şarkıyı sadece seslendirdiğini, “…” isimli şarkının ve şarkının yer aldığı albümün yani ilgili eserlerin sahibinin davalılardan … San. Tic. LTD. ŞTİ.’nin de cevap dilekçesinde Mahkemeye sunduğu 21.12.1999 tarihli Müzik Eseri İşletme Belgesinde de yer aldığı üzere … San. ve Tic. A.Ş. Olduğunu, eserlerin kullanım hakkının 10.02.2010 tarihinde … Hiz. San. Tic. LTD. ŞTİ.’ye devredildiğini, hal böyleyken müvekkilinin sadece FSEK kapsamında icracı sanatçı olduğunu ve eser üzerinde herhangi bir hak sahipliğinin bulunmadığı dikkate alındığında müvekkilin davada taraf olma sıfatının bulunmadığını, bu nedenle davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddinin gerektiğini, dava konusu “…” şarkısınin müvekkili tarafından “…” isimli albümde 1999 yılında seslendirildiğini, davacı tarafından da 1999 yılında “…” şarkısının duyulduğu ve bilindiği dikkate alındığında davacının iddia etmiş olduğu bahse konu şarkının bestesinin kendi eseriyle benzerliğini de 1999 yılında fark etmiş olacağı gerçeği karşısında dava açma süresinin de 1999 yılında işlemeye başladığını, hal böyleyken davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin ayrıca davacının tazminat talebinde bulunma hakkının da zamanaşımına uğraması nedeni ile davanın reddinin gerektiğini, “…” isimli şarkının ve şarkının yer aldığı albümün yani ilgili eserlerin sahibinin 21.12.1999 tarihli Müzik Eseri İşletme Belgesinde de yer aldığı üzere … Tic. A.Ş. olduğunu, müvekkili ile … Tic. A.Ş. arasında 1998 tarihinde imzalanan sözleşmenin 4.3.maddesi;“Sanatçının Marş Müzik nam ve hesabına banda okuduğu eserlerin tüm dünya üzerinde her türlü çoğaltma, yayma, dağıtım ve yayın hakları 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, 3527 Sayılı Sinema Video ve Müzik Eserleri Yasası, 3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Yasa ve konu ile ilgili diğer yasal düzenlemeler muvacehesinde süre, yer ve sayı bakımından sınırlandırılmamış olarak marş müziğe aittir.” şeklinde düzenlendiğini, müvekkilinin eser üzerinde herhangi bir hak sahipliği bulunmadığının açık olduğunu, müvekkilinin eser açısından eseri icra eden iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olduğunu, bu nedenle davacının müvekkilinden herhangi bir hak talep etmesinin dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, hakkın kötüye kullanılması soncunu doğurduğunu beyanla haksız davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine, Mahkemenin aksi kanaatte olması halinde ise bu kez davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, Mahkemenin usulen herhangi bir eksiklik bulunmadığı kanaatinde olması halinde ise davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle “…Sözü ve müziği kendisine ait olan “…” şarkısını 1997 yılında bestelediğini, 1999 yılında … tarafından seslendirildiğini, davacıyı tanımadığını, davacının “…” adlı eserinin 1987 yılı ile 1999 yılları arasında okunmadığını, hiçbir yayında ve sosyal medyada hiçbir sanatçı tarafından seslendirildiğinin duyulmadığını, 19 sene sonrasında bu şarkının müziğinin kendisine ait olduğunu iddia etmesinin manidar olduğunu, bütün şarkıların azda olsa birbirine benzeyebileceğini, kendisinin bir çok sanatçıların söylediği pek çok şarkısı olduğunu, piyasada bir çok eserinin okunduğunu ve seslendirildiğini, davacının hiçbir yerde yayınlanmayan, hiçbir sanatkar tarafından okunmayan eserinden esinlenmiş olmasının imkansız olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 26.10.2021 tarih ve 2018/415 Esas – 2021/319 Karar sayılı kararıyla; “… dosyada mübrez noter onay belgesi dikkate alındığında davacının FSEK 11’deki karine çerçevesinde davaya konu ettiği … isimli bestenin eser sahibi olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı tarafa ait … ve davalılara ait “…” isimli müzik eserlerinin bilirkişilerce karşılıklı olarak incelemesi yapılmak sureti ile hak ihlali bakımından bir tespit ve değerlendirmede bulunulmuşsa da öncelikle davalıların zamanaşımı itirazlarının incelenmesi gerekecektir. Zamanaşımı alacak hakkının, belirli bir süre içinde kullanılmaması nedeni ile dava edebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Fsek’te tazminat davaları için ayrı bir zamanaşımı bulunmadığından, TBK’daki genel hükümlere göre değerlendirme yapılır. Fikir ve Sanat eseri üzerindeki mali ve manevi hakların ihlali taraflar arasındaki bir sözleşmeden kaynaklanmamakta ise, eser sahibinin talep hakkı kural olarak TBK 146. Maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımı süresine tabi olur. Buna karşılık fikir ve sanat eseri üzerindeki mali ve manevi hakların haksız bir fiil ile ihlali söz konusu ise TBK 72 uyarınca zarara uğrayan tarafın zararı ve faili öğrenme tarihinden itibaren iki sene ve herhalde on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.01.2014 Tarih, 2013/11201 E., 2014/707 K. sayılı kararında, “FSEK 68’e göre talepte bulunulması ve mahkemecede bu şekilde hüküm tesis edilmesi nedeni ile taraflar arasında farazi sözleşme ilişkisi kurulmuş olacağından dava genel zamanaşımı süresi olan on yıllık zamanşımına tabidir.” denilmektedir. Davalı vekilinin cevap dilekçesi ekinde sunmuş olduğu Kültür ve Turizm Bakanlığı, Müzik Eseri İşletme Belgesinden de anlaşılacağı üzere, ihlal iddiasına konu … isimli eserin tescil tarihi 21/12/1999 olup, dava tarihi 27/08/2018’dir. Tescil tarihi üzerinden 19 yıl sonra davacı yanın mali ve manevi hak ihlaline dayalı açmış olduğu davada eylemin haksız fiil olması nedeniyle Borçlar Kanunu’ndaki haksız fiillere ilişkin 2 yıllık ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri bulunmakta olup, ayrıca FSEK 68.maddesinde de farazi sözleşme ilişkisinin doğma ihtimali gereğince 10 yıllık sözleşmesel zamanaşımı süresinin uygulanacağı açıktır. Tüm bu nedenlerle dosya kapsamı, sunulan deliller, alınan bilirkişi raporu, FSEK md. 70 ve TBK 72 VE 146. Maddeleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde davanın zamanaşımına uğradığı sonucuna varılmakla, reddine karar.” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Davalıların zamanaşımı defini kabul anlamına gelmemekle beraber her üç davalı hakkında da zamanaşımı sebebiyle davanın reddi hukuken doğru olmadığını, davada 3 davalı bulunmakta olup; davalılardan … zamanaşımı definde bulunmadığını, diğer iki davalının bulunduğunu, Zamanaşımı bir defi olup; mahkemece resen gözönüne alınamayacağını, ancak tarafların cevap verme süresi içerisinde ileri sürülmesi halinde mahkemece gözönüne alınması gerektiğini, Davalılardan …’in zamanşımı defini 14 günlük cevap süresi içerisinde değil, uzatılmış ek süre içerisinde ileri sürdüğünü, mahkemece cevap süresinin uzatılmasının ilk itirazları kapsamayacağını, bu sebeble … hakkındaki davanın zamanaşımı sebebiyle reddi kararının hatalı olduğunu, İlk derece mahkemesince zamanaşımı yönünden davanın reddinin yanlış olduğunu, davalılar tarafından gerçekleştirilen hak ihlalinin bir cezai müeyyidesi mevcut olup, bu hususta bir ceza davasının açılmamış olması uzamış ceza davası süresinin uygulanmasına engel olmadığını, olayda uzamış ceza davası zamanaşımının söz konusu olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, eser sahipliğinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “… dosya kapsamı, sunulan deliller, alınan bilirkişi raporu, FSEK md. 70 ve TBK 72 VE 146. maddeleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde davanın zamanaşımına uğradığı sonucuna varılmakla, davanın reddine” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır Davalı …’in cevap verme süresinin uzatılması için talepte bulunduğu, mahkemece cevap süresinin uzatıldığı, davalının mahkemece verilen bu süre içinde cevaplarını ve zamanaşımı defini ileri sürdüğü anlaşıldığından; davacının zamanaşımı savunmasının süresinde ileri sürülmediği yönündeki iddiası yerinde değildir. Davacı vekili, “Davalılar tarafından gerçekleştirilen hak ihlalinin bir cezai müeyyidesi mevcut olup, bu hususta bir ceza davasının açılmamış olmasının uzamış ceza davası süresinin uygulanmasına engel olmadığını, olayda uzamış ceza davası zamanaşımının uygulanması gerektiğini.” ileri sürmüş ise de; davanın açıldığı tarih itibariyle ceza zamanaşımı süresinin de dolduğu, buna göre mahkemenin zamanaşımı süresi hesabının yerinde olduğu görülmüştür. Ancak, davalı …’ün cevap dilekçesinde açıkça zamanaşımı savunmasını ileri sürmediği anlaşıldığından, zamanaşımı defini ileri sürmeyen davalı yönünden de davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi hatalı olduğundan, davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,2-İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 26/10/2021 tarih, 2018/415 E. – 2021/319 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 220,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 131,50 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 352,20 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.01/06/2022