Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/574 E. 2022/632 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/574 Esas
KARAR NO: 2022/632
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2021
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 13/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin isim ve logosunun Türk Patent ve Marka Kurumu’nda tescilli olduğunu, bu kapsamda müvekkili şirketin markasının tanınmış marka statüsünde olduğunu, davalı işyeri yetkilisi tarafından işletilen ve … Mah. … Cad. No:… Bağcılar/İstanbul adresinde bulunan işletmede müvekkili şirketin tescilli markalarının yahut ayırt edilemeyecek derecede benzerlerinin mağaza tabelasında ve diğer her türlü tanıtım vasıtalarında kullanıldığının tespit edildiğini, davalı aleyhine ihtiyati tedbir istemli delil tespiti davası açıldığını, Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2021/189 değişik iş sayılı dosyasından tespit yapılarak rapor alındığını ve 05/08/2021 tarihinde ihtiyati tedbir kararı verildiğini, açıklanan nedenlerle müvekkili tescilli marka hakkına yönelik tecavüzünün tespiti, önlenmesi ve durdurulması ile marka hakkına tecavüz teşkil eden malların dava sonucunda imha edilmesini, şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat ve 75.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “davacı vekiline HMK 119/1-b son gereği davalı kimlik bilgilerini açıklamak üzere kesin süre verilerek sonuçlarının hatırlatıldığı, kesin süreye rağmen davacı tarafça talebinin usulüne uygun bir şekilde açıklanmadığı, HMK 119/2 maddesinde, “Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.” hükmünün düzenlendiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar doktrin ve Yüksek Yargıtay’ın içtihatlarına göre HMK 119/1-b bendi uyarınca münhasıran davalının adres bilgilerinin eksik olması durumunda, mahkemece res’en araştırma yapılması gerektiği, res’en araştırma sonucunda da adres bilgileri bulunmazsa ilanen tebligat yoluna gidilmesi gerektiği mahkememizin malumu ve uygulaması olsa da, somut olayda sadece davalının adresi değil davalının hiçbir kimlik bilgisinin mahkememize sunulmadığı, gerçek ya da tüzel kişi olup olmadığının dahi bilinmediği bu hali ile mahkememizce res’en nazara alınması gereken taraf ve davalı sıfatı ve ehliyetinin dahi kontrol edilemediği, tüzel kişiliği bulunmayan işletmenin “yetkilisi” sıfatının yazılacak müzekkereler ile net bir şekilde tayininin mümkün olmadığı, davacının, dava açmadan önce delil tespiti yolu ile husumet yöneltmek istediği davalıya tespit imkanı varken, esas hakkında açtığı davada, önce husumet yönelteceği kişinin araştırılarak davacıya sunulması ardından davalının tespit olunarak yargılamaya devam edilmesini talep ettiği, bu talebin HMK 119.maddesi ile sağlanmak istenen usul ekonomisi ve yargılamanın sağlıklı ve makul sürede sonuçlandırılması ilkelerine ve söz konusu maddenin lafzı ile ruhuna uygun olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Aksi halin kabulü, yani, davacının dava açmadan önce belirleyemediği, kim olduğunun sunulan dava dilekçesine göre mahkememizce de net bir şekilde belirlenmesinin mümkün olmadığı her durumda, müphem ve anonim kişilere esas hakkında açılan davaların senelerce uzamasına ve sağlıklı bir sonuca ulaşılamamasına yol açar. Mahkememizce bir araştırma ile net bir şekilde tayini mümkün olanlar hariç (Bir anonim şirketinin kurucu ortağı, dava tarihi itibariyle temsile yetkilisi, gibi) davaya konu olayda olduğu gibi, bir işletmede tecavüz oluşturduğunu iddia edilen fiilden ne derece kimin sorumlu olduğunu iddia ederek söz konusu fiillerle ilişkilendirdiği kişileri, talep ve dava ile bağlı olan mahkememize sunmak, davacının asli görevidir. Yoksa mahkememizin görevi, sorumlu olabilecek kişileri araştırarak davacının seçimine sunmak değildir. Y.11.HD.’de bir internet sitesinin sahibi olarak gösterilen davalılar için 09/10/2014 T., 2014/10553 E., 2014/152261 K.ve 15/04/2014 T., 2013/18032 E. Ve 2014/7404 K.sayılı ilamlarında “dava dilekçesi ile tensip tutanağının dava dilekçesinde bildirilen davalı adresine tebliğe gönderildiği, ancak adres yetersizliğinden ve adı geçen iş yerinin tanınmadığından bahisle tebligatın iade edildiği, bunun üzerine HMK’nın 119/1-b ve 119/2 maddeleri uyarınca dosyada davalının TC.kimlik numarasının bulunmaması ve mernis sorgulamasının yapılamaması nedeniyle davalının tebliğe yarar açık adresinin, tebliğden itibaren bir haftalık kesin süre içerisinde bildirilmesi, aksi halde 119/son maddesi gereğince işlem yapılacağı hususunda davacı vekiline tebligat gönderildiği, davacı vekilinin kesin süreye rağmen eksikliği tamamlamadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına” karar veren yerel mahkemenin kararını onadığı” gerekçeleriyle davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; karşı tarafın marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerinin önlenmesi ve durdurulması amacıyla Bakırköy 1 FSHHM 2021/189 D.İş sayılı dosyasında tespit ve tedbir talep ettiklerini, bu dosyada iş yeri yetkilisinin tespiti için zabıta araştırması ile İTO ve İstanbul Esnaf Ve Sanatkarlar Odasına müzekkere yazılarak adresi belli olan iş yerinin kimin işlettiği ya da kime ait olduğunun araştırılmasının istendiğini, vergi dairesinden gelen cevabi yazıda adresin kapalı olduğu, 7 aydır açılmadığını ve kişiye ulaşılamadığının beyan edildiğini, tespit işleminin de iş yeri dışındaki kullanımların tespit edildiğini ve bunlarla ilgili olarak ihtiyati tedbir kararı verildiğini, iş yeri yetkilisinin tespitinin mahkemeden istenilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığını, davacının davalının kimlik ve adres bilgilerine erişiminin mümkün olmadığı hallerde bu hususun mahkemece araştırılması gerektiği Yargıtay içtihatları ve Doktrin uyarınca sabit olduğunu ayrıca bu durumun Anayasanın 36.maddesindeki hak arama hürriyetinin bir gereği olduğunu, Yargıtay 11. H.D nin 2013/5492 E – 21835 K sayılı ilamının bu yönde olduğunu, mahkemeye davalının kimlik ve adresinin nasıl tespit edilebileceğini dilekçelerinden defalarca açıkladıklarını, araştırmanın mahkemece yapılabileceğini, bu hususun müvekkilinden beklenmesinin hak arama hürriyeti ile bağdaşmayacağını bildirmiştir. İstinaf dilekçesi ekinde, Kocasinan Vergi Dairesinden gönderilen cevabi yazısının bulunduğu buna göre söz konusu iş yerinin kapalı olduğu, mükellef ismi belirtilmediği, tabela unvanı ile de mükellef tespitinin yapılamadığı, bu cevap ekindeki yoklama fişinde iş yerinin kapalı olduğunun belirtildiği görülmüştür. Bakırköy 1 FSHHM 2021/189 D.İş sayılı dosyasında davacı tarafından karşı taraf olarak “…” aleyhine delil tespiti ve ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğu, dosyada alınan 13/08/2021 tarihli bilirkişi raporunda aleyhine tespit istenilen iş yerinin kapalı olduğu, kim tarafından işletildiğinin tespit edilemediği, ilgili vergi dairesinden faaliyette bulunanın tespit edilmesinin mümkün olduğu, tespit istemine ait iş yerindeki kullanımların fotoğraflarının raporu içerisinde gösterildiği ve kullanımların markasal nitelikteki kullanım arz ettiği, bu şekildeki kullanımın talepte bulunanın iznine dayanmadığı sürece markaya tecavüz ve haksız rekabete sebebiyet vereceği yolunda görüş bildirildiği, mahkemenin vergi dairesine yazı yazdığı, ayrıca 05/08/2021 tarihinde 5.000-TL teminat karşılığında tabela ve sair evraklara el koyularak yediemine teslimi şeklinde ihtiyati tedbir kararı verildiği görülmüştür. Mahkemenin tensiple birlikte davacı vekilinin ihtiyati tedbirin devamı yolunda karar verilmesi talebinin HMK 397.maddesi uyarınca tedbir kendiliğinden kalktığından reddine karar verildiği, işbu kararın da davacı vekilince istinaf edildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Mahkemece davacı tarafça davalının açık adresinin bildirilmesi için verilen 1 haftalık kesin süre içerisinde bu hususun tamamlanmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı taraf, davalı olarak gösterilen … Yetkilisi aleyhine delil tespiti yaptırmış, dosya içeriğinden söz konusu iş yerinin kim tarafından işletildiği hususunun tespit edilemediği anlaşılmıştır. Nitekim bu konuda Vergi Dairesinden gelen cevabi yazı içeriğinden de iş yerinin kapalı olduğu tabela unvanı ile de mükellef tespitinin yapılamadığının bildirildiği görülmüştür. HMK 119.maddesi uyarınca davalının adı ve soyadının dava dilekçesinde gösterilmesi gerekir. Ancak bu husustaki eksikliğin davacı tarafça verilen kesin süre içerisinde giderilemediği anlaşılmıştır. Somut olayda davalının hem adı ve soyadı hem adresi hem de TC kimlik numarası bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/04/2022