Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/511 E. 2023/1953 K. 21.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/511 Esas
KARAR NO: 2023/1953 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/11/2021
NUMARASI: 2021/231 E. – 2021/215 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 21/12/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; mağazacılık ve perakende sektöründe faaliyet gösteren müvekkilinin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde “…”, “…” ve “… ” ifadesini içeren birçok marka ve tasarım tesciline sahip olduğunu, tescil edilen markalardan bazılarının tanınmış marka listesinde yer aldığını, davalı tarafından mağazasında ve ürünleri üzerinde yer alan ibarelerde “…” ibaresinin ön plana çıkarıldığını, bu durumun müvekkili şirkete ait tanınmış marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, bir bayi/franchise algısı yaratılmak suretiyle haksız kazanç elde edildiğini, söz konusu kullanımların marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2019/579 D. İş sayılı dosyası ile tespit edildiğini, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunun da söz konusu durumu doğrular nitelikte olduğunu, davalı tarafından söz konusu kullanımlar dışında bir de 11.06.2019 tarihli … başvuru numaralı “…” markası için 20. sınıf mal ve hizmet emtialarını kapsar şekilde başvuruda bulunulduğunu, davalının müvekkili şirketin ticaret sicil unvanı ve tanınmış markası olan ibareleri kullandığını ve müvekkili şirketin markaya verdiği maddi ve manevi katkıyı kullanarak haksız kazanç elde ettiğini, yoksun kalınan kazancın, SMK madde 151 kapsamında, müvekkili şirketin marka hakkına tecavüz eden davalı mağazanın “sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli” üzerinden tespit edilmek suretiyle hesaplanmasını istediklerini belirterek, davalı tarafın müvekkili şirketin 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında marka hakkına tecavüz oluşturduğun tespitine, tecavüzün men’ine ve ref’ine, davalı tarafından haksız ve izinsiz olarak satışa sunulan tüm ürünlerin satışının ve üretiminin durdurulmasına, ürünlerin mağazadan kaldırılmasına ve bu ürünlerin imha edilmesine, dava tarihten itibaren işleyecek olan en yüksek ticari faizin uygulanmasını ve fazlaya dair hakların saklı kalması kaydıyla müvekkili şirketin hak sahibi olarak uğradığı maddi tazminat yönünden zararın değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere HMK’nun107. maddesi uyarınca şimdilik 500,00-TL maddi ve 10.000,00-TL manevi tazminatın tazminine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BEDEL ARTIRIMI: Davacı vekili 16/06/2021 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat taleplerini 100,000,00 TL olarak artırdıklarını bildirerek harcını tamamladıkları görülmüştür.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin mağazasının konsepti, tarafların tabelalarında bulunan şekil ve yazı karakteri farklılıkları, tabelaların dizaynı, mağazaların bulunduğu yere dair farklılıklar, mağazaların dış görünüm farkları, ürün çeşitliliği ve hitap ettiği müşteri kitlesi bakımından herhangi bir tüketicinin aldatılmasına sebep olmayacak kadar açık, bariz değişiklikler olduğunu, davaya dayanak gösterilen bilirkişi raporunda önemli hatalar bulunduğunu, davacı tarafın markasını tescil ettirdiği mal ve hizmet sınıflarında kullandığını ispat edemediğini, bu bakımdan kullanmama defi ileri sürme haklarının bulunduğunu, imhaya ancak kaçınılmaz bir durumun varlığı halinde hükmedilebileceğinden imha talebinin reddini, davacının hakkına tecavüz söz konusu olmadığından bahisle tespit, men ve ref taleplerinin reddini, maddi ve manevi tazminat taleplerinin de koşulları oluşmadığından reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 24/11/2021 tarihli 2021/231 E. – 2021/215 K. sayılı kararıyla; “…Davacının davasının kısmen kabulü ile;-Davalının, davacıya ait “…” esas unsurlu markalardan doğan haklarına tecavüzünün tespitine, bu tecavüzün men ve ref’ine, Davalı yanın tecavüz oluşturan “…” ibaresini ihtiva eden ürünlerinin üretim ve satışının durdurulmasına, satışa arz edilmiş ürünlerdeki “…” ibaresinin bulunduğu etiketlerin sökülerek yahut kesilerek çıkarılmasına, -T.B.K. 50.ve 51.maddeleri nazara alınarak 30.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; maddi tazminat tutarının Mahkemece TBK’nun 50. maddesi uyarınca takdir edilmesine rağmen, reddedilen maddi tazminat tutarı üzerinden davalı lehine 7.375,00 TL vekalet ücretine ve yargılama giderine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, buna ilişkin gerek Yargıtay’ın, gerekse İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin örnek kararlarının mevcut olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının yalnızca müvekkili aleyhine hükmedilen yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden bozulmasına, müvekkili aleyhine hükmedilen 7.375,00 TL tutarındaki vekalet ücretine ilişkin hüküm fıkrasının hükümden tamamen çıkartılmasına, müvekkili üzerinde bırakılan 493,97 TL tutarındaki yargılama giderlerininde davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde; nihai (ortalama) bir tüketicinin, müvekkilinin satışını yaptığı yatak ürünü ile davacının satışını yaptığı züccaciye-ev tekstili ürünlerini karışma ihtimalinin, davacının mağazacılık anlayışı ile müvekkilin sokak arası küçük satış alanının dışarıdan yada içeriden karşılaştırıldığında bayi /franchise algısı yaratacak bir etkisinin olmadığı sabit olduğundan, tecavüzün tespiti kararının kaldırılarak davanın karara bağlanmasına, Ayrıca kullanmama definin müvekkil lehine olduğu gözetilmeksizin oluşturulan aleyhe kararın kaldırılmasına, Somut olayın özellikleri gözetilmeksizin; davacının 600 kodlu ürünlerinin fatura bazlı tespiti ile, yatak ürününün var olduğu tespit edilmeksizin varsayıma dayalı tecavüz iddiasının kabulü ile delil tespiti tarihi olan 11.12.2019 tarihinden, verilen tedbir kararının uygulandığı 23.12.2019 ve 24.12 2019 tarihleri arasındaki zamanı aşan hesaplamalar, 2018 yılı başından 2019 yılı sonunda D. İş dosyasından yapılan tespit tarihi olan 11.12.2019’a kadar markaya tecavüzün var olduğu varsayımı ile, tedbirin infazı ve dava sonrası dönemi de esas alacak şekilde oluşturulan zamansal hataya dayalı, davacın kar oranını dahi %6- %7 civarında iken İTO cevabında belirtilen %15 ‘lik oranı referans alan ve davalı şirketin tüm çalışma dönemi boyunca davacının marka hakkına tecavüz ettiği yanılgısı ile hazırlanan rapora itibar edilerek belirlenen maddi tazminatın kaldırılmasını, Şayet ihlalin varlığı kabul edilecekse, Kanunun son düzenlemesine ve gerekçesine uygun, ihlalin boyutu, tecavüz konusu ürünün adedi, taklit kastının olmadığı unsurları birlikte değerlendirilmeksizin; hakkaniyetli ve her iki tarafın mali tablolarının objektif olarak değerlendirmeyen, davacının sebepsiz zenginleşmesine sebep olacak ve müvekkilin maddi olarak altından kalkamayacağı boyutlardaki maddi tazminat kararının kaldırılmasını,Manevi tazminatın koşulları oluşmadığından kaldırılmasını, Nihayetinde davadaki kabullere göre belirlenen ve her bir kabul kalemi için ayrı ayrı hükmedilerek tazminat tutarı oranına varan vekalet ücretleri ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER: Dosyada bulunan TPMK kayıtları incelendiğinde; davacının … ve … sayılı tanınmış markalarının bulunduğu, 04/12/2014 başvuru, 07/08/2018 tescil tarihli, … numaralı “…+Şekil” markasının 02,16,20,24,29,32,35,37,42 ve 45. sınıflarda “Yatak şilteleri, tıbbi amaçlı olmayan havalı yataklar ve yastıklar” emtiasını da kapsar şekilde, … numaralı “…” markasının 24. sınıfta, … numaralı “…” markasının 24 ve 35. sınıflarda, … numaralı “…+Şekil” markasının 20, 24 ve 27. sınıflarda, … numaralı “…” markasının 24. sınıfta, … numaralı “…+Şekil” markasının 07, 08, 11, 20, 24 ve 27. sınıflarda “ev tekstil ürünleri” de dahil olmak üzere davacı adına tescilli oldukları tespit edilmiştir. Dosya arasında bulunan Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/579 D.İŞ sayılı dosyası incelendiğinde; bilirkişi raporunda “…talep eden şirketin … tescil numaralı tanınmış markalar başta olmak üzere … ibareli … tescil numaralı markaların sahibi olduğu, bu markaların ilgili sektör olan 20, 24 ve 35.sınıfların tamamını kapsadığı, alyehi8nde tespit talep olunan şirketin iştigal konusu 20 ve 24.sınıfta yer alan malları ve dolaylı olarak 35.sınıftaki hizmetleri kapsıyor olmakla, talep eden şirketin … ve … tescil numaralı markası ile aynı kapsamda yer alma vakıasının gerçekleştiği, talep eden şirket adına 20, 24, 35.sınıfı da kapsar şekilde tescilli ve aynı zamanda tanınmış marka olarak korunmakta olan … markasının aleyhine tespit edilen tarafça işyeri tabelasında neredeyse birebir aynı şekilde kullanıldığı, aleyhine tespiti yapılan şirket tarafından ürünler üzerinde ” …” şeklinde kelime terkipleri kullanılmakla beraber tüm ürünler üzerinde … ibaresinin ortak unsur olarak yer aldığı, ortalama bir tüketicinin markanın tertip tarzından … ibaresi yanında kullanılan … vb.ibarelerinin … ibaresine ekli alt marka olduğunu idrak edebileceği, ürünlerin satışa hazır şekilde işyerinde teşhir edildiği, ürünlerin bulunduğu mahallin mağaza veya teşhir salonu (showroom) olarak adlandırılabileceği, aleyhine tespit yapılan şirket adına başvurusu yapılan … numaralı … markasının 11/06/2019 tarihinde 20.sınıfı kapsar şekilde tescil edilmek istenmekte olduğu, ancak SMK 7/4 uyarınca bu marka henüz ilana açılmadığı için üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyeceği, aleyhinde tespit talep olunan şirketin … ibaresini de sınırlı olarak tanıtım malzemelerinde, yan unsur olarak tabelada ve resmi evrakta kullandığı” tespit ve görüşlerine yer verilmiştir. İlk derece mahkemesince alınan 04/05/2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda; “…davalı yanın kullanımlarının davacı yana ait tescilli markalardan kaynaklanan hakları ihlal eder mahiyette olduğu, davalı yanın kullanmama defi iddiasının davacı yanın dayanak markasının tescil tarihinden itibaren 5 yıllık süre henüz dolmadığından kabul edilemeyeceği, İTO dan gelen cevap yazısına göre; Davacının dava tarihinden geriye doğru 3 yıl içerisinde davaya konu olan 20. Sınıfta yer alan emtialardan … Mağaza, … Toptan, … Mağazalarında yapmış olduğu satışlardan elde ettiği cironun % 15 i anlaşıldığı, Buna göre; 2018 Yılı lisans bedeli: 361.471,05 TL, 2019 Yılı lisans bedeli: 867.026,25 TL, 2020 Yılı lisans bedeli: 170.755,20 TL olarak hesap edildiği, davalı yanın yatak ve baza sattığı, davacı yanın yatak ve baza satışının olmadığı ancak davacıya ait tanınmış marka vasfında olan “…” ibaresi özellikle davacı yanın yoğun kullanım gerçekleştirmekte olduğu 20. Sınıfta yer alan emtialar bakımından ayırt edici hale geldiğinden, davacı yanın 20. Sınıfta yer alan emtialarına ilişkin hesaplamalar yukarıda yapılmış olup, hesap edilen lisans bedelleri ve davalının kar/zarar durumunun yukarıda gösterildiği, TBK 50-51 maddeleri gereği maddi tazminat tutarının takdirinin mahkemeye ait olduğu” hususlarını bildirdikleri görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve durdurulması ile maddi ve manevi tazminat davasıdır.İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş, karara karşı her iki taraf vekili de istinaf yargı yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Her ne kadar davacı vekili hükmedilen maddi tazminatın TBK’nun 50. maddesi uyarınca mahkemece taktir edilmesine rağmen reddedilen kısım üzerinden davalı lehine 7.375,00 TL vekalet ücretine ve 493,97 TL yargılama giderine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf talebinde bulunmuşsa da, HMK’nun 326/2. maddesi uyarınca yargılama giderleri tarafların haklılık oranına göre paylaştırılacağı, maddi tazminat mahkemece takdir edilse dahi HMK’nun 326/2. maddesinin uygulanması gerektiği, bu nedenle mahkemece maddi tazminat talebinin kısmen reddedilmesinden dolayı davalı lehine vekalet ücretine ve yargılama giderine hükmedilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.Davalı vekilinin istinaf talepleriyle ilgili yapılan incelemede ise; davalıya ait iş yerinde yapılan delil tespiti ve alınan bilirkişi raporları ile, davalının iş yeri tabelasında ve yatak ürünleri üzerinde davacı adına tescilli ve tanınmış “…” markasının bazı ilave kelimelerle birlikte aynen kullanıldığının tespit edildiği, davacının markalarının ev tekstil ürünleri için tescilli olduğu, her ne kadar davalı tarafça davacının yatak ürünü için “…” markasının 5 yıldan bu yana kullanmadığı savunulmuşsa da, yatak ürününde tescilli … numaralı “…+Şekil” markasının tescil tarihi olan 07/08/2018 tarihinden dava tarihine kadar 5 yıllık sürenin dolmadığı, ayrıca yatak dışındaki ev tekstil ürünlerinde tanınmış olan “…” markasını taşıyan davalıya ait yatak ürünlerini gören ortalama tüketicinin davacı şirketin tanınmış markasıyla yatak üretimine de başladığını düşünebileceği, ev tekstil ürünleri ile yatak ürünün bağlantılı ürünler oldukları, bu şekilde iki firma arasında ilişkilendirilme ihtimalinin mevcut olduğu, davalının eyleminin SMK’nun 29 ve 7/2-b maddeleri uyarınca marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğu, lisans bedeline göre tazminat hesabı yapılırken davacının markasının tanınmış marka olması, davacının ticaret hacmi ve cirosu ile davalının ticaret hacmi ve cirosuna göre hakkaniyete uygun bir lisans bedeli belirlenmesi gerektiği, buna göre mahkemece takdir edilen 30.000,00 TL maddi tazminat tutarının hakkaniyete ve olaya uygun olduğu, maddi tazminat tutarı mahkemece takdir edildiğinden bilirkişiler tarafından dava tarihinden sonraki döneme için de hesaplama yapılmış olmasının sonuca etkili olmadığı kanaatine varılmakla, davalı vekilinin de istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekili ile davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf istemlerinin ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-Davacı yandan alınması gereken 269,85 TL maktu harçtan, peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL eksik harcın davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına, 3-Davalı yandan alınması gereken 2.732,40 TL nispi harçtan, peşin alınan 683,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.049,30TL eksik harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,5-İstinaf yargılama giderleri olarak, yalnız davacı avansından çıkış olduğu anlaşılmakla, 121,10TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 60,55 TL’sinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 21/12/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.