Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/504 E. 2023/1951 K. 21.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/504 Esas
KARAR NO: 2023/1951 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/12/2021
NUMARASI: 2021/63 E. – 2021/272 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)
KARAR TARİHİ: 21/12/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketinin kuruluş tarihi olan 1995 yılından itibaren ayakkabı ve terlik üretimi yaptığını, Türkiye ve Dünyada birçok noktaya ihracat gerçekleştirdiğini, müvekkilinin 2003 yılından bu yana “…” ibaresini marka olarak … sayı ile tescilli ettirdiğini, “…” markasını piyasada saygın bir marka haline getirmek için büyük emek ve sermaye harcadığını, söz konusu müvekkili markasının TPMK nezdinde tanınmış marka olarak da kayıt altına alındığını, ancak hal böyle iken davalının, müvekkiline ait tescilli “…” ibaresini ticari unvanında kullandığını, bu unvanı TTK ve SMK’ya aykırı olarak oluşturduğunu ve davalının bu eyleminin müvekkilinin tescilli markasından doğan haklarına tecavüz oluşturduğunu iddia ederek, müvekkilinin tescilli markasına yönelik tecavüzün önlenmesini, men’ini, müvekkilinin tescilli markasının kullanıldığı tabelaların sökülmesini, reklam vasıtası, basılı evrak ve ürünlerin toplatılmasını, davalının müvekkilinin tescilli markasını internet ve sosyal medya üzerinde kullanımının durdurulmasını ve verilecek hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalıya usulüne uygun tebligat yapıldığı, ancak davaya ilişkin herhangi bir cevap vermediği anlaşılmıştır.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 09/12/2021 tarihli 2021/63 E. – 2021/272 K. sayılı kararıyla; “…Ticaret sicil kayıtları, davalı şirketin … unvanı ile ilk defa 16/12/2008 tarihinde kurulup, ticaret siciline tescil edildiği, en son yerleşim yeri adresinin tebligat yapılan adres olduğu, herhangi bir faaliyetinin bulunmadığı gibi, herhangi bir markasal kullanımının da söz konusu olmadığı anlaşılmıştır. Davalı şirketin ilk tescil tarihi 16/12/2008 olup, dava tarihi itibariyle aradan geçen zaman gözetildiğinde, hak düşürücü süre söz konusu olduğu gibi, davalının markasal bir kullanımı da ispatlanamamıştır. Ayrıca, Yüksek Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29/06/2020 tarih ve 2019/1692 Esas – 2020/3239 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere SMK’nın 29/1-a hükmü ile yapılan yollama gereği m.7/3-e maddesinde yer alan “işaretin ticaret unvanı ve işletme adı olarak kullanılması” hükmü işaretin markasal kullanılması durumunda uygulanabilecektir. Zira m.7/3’de işaretin ticaret alanında kullanılması halinde yasaklanabileceği hükme bağlanmıştır. Marka hukuku kapsamında işaretin ticaret alanında kullanılması ifadesi ile kastedilen işaretin markasal olarak kullanılmasıdır. Diğer taraftan, SMK’nın 7/3-e maddesinin gerekçesinde söz konusu düzenleme ile … sayılı … Marka Yönergesiyle uyum sağlandığından bahsedilmiş olup, Yönerge’nin 3. maddesinde yer alan hükmün, yine Yönerge’nin genel gerekçesi no 19’daki açıklamalara göre değerlendirilmesi gerekir. Buna göre, ticaret unvanı ancak tescilli bir markaya tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden ayırt ediciliği sağlayıcı bir işaret olarak kullanılması halinde, marka hakkına tecavüz oluşturacağı açıklaması karşısında, Kanun Koyucunun amacının ticaret unvanının tescilli marka ile karıştırılmaya yol açacak şekilde kullanılması halinin marka hakkına tecavüz olarak kabul edilmesi gerektiği yönünde olup, tek başına ticaret unvanının tescil ettirilmiş olması marka hakkına tecavüz teşkil etmez. Bu itibarla ispatlanamayan davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davalının müvekkiline ait tanınmış “…” markasını ticaret unvanında kullandığını, davalının eylemlerinin SMK’nun 29 ve 7. maddeleri uyarınca müvekkilinin markasına tecavüz teşkil ettiğini,Mahkemece müvekkilinin tanınmış marka tescilinin ve marka haklarının dikkate alınmadığını, gerek doktrin, gerekse yargı kararları uyarınca müvekkili ile davalı şirketin ana faaliyet alanlarının farklı olmasının tanınmış marka koruması açısından fark yaratmadığını, müvekkilinin “…” ibareli yaklaşık 100 adet markasının tescilli olduğunu, Ticaret unvanının markaya tecavüz teşkil etmesi için karıştırılma ihtimalinin mevcut olmasının yeterli olduğunu, ticaret unvanının davalının bu markayı kullandığını gösterdiğini, SMK’nun 7/3-e maddesi uyarınca, ticaret unvanının ve işletme adının terkinini talep etmek için işletme adının markasal kullanılmasının zorunlu olmadığını, Müvekkilinin davalının bu kullanımından dolayı zarar gördüğünü belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında bulunan Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları incelendiğinde; …, “…+ŞEKİL” ibareli markanın 19/12/2013 tarihinden itibaren davacı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.Dosya içine alınan ticaret sicil kayıtları incelendiğinde; davacı şirketin 19 Ekim 1994 tarihinde kurulduğu, davalı şirketin 22/05/2008 tarihinde kurulduğu, faaliyet alanının belirli bir mala tahsis edilmiş mağazalarda telekomünikasyon teçhizatının perakende ticareti (telefon, cep telefonu, faks vb.) olduğu tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesince bilirkişi incelemesi için, Muş Asliye Hukuk Mahkemesi’ne talimat yazılarak, resen seçilen fotoğrafçı bilirkişi marifetiyle davalının belirtilen adresinde keşif yapılmak suretiyle, davalı tarafa ait iş yerinin tabela ve sair fotoğrafları çekilerek ve var ise ticari evrakı incelenerek, “…” ibaresini kullanıp kullanmadığı, kullanıyorsa kullanım şeklini gösterir fotoğrafların alınması hususlarında rapor tanzimi istenilmiş olup, aldırılan bilirkişi raporunda sonuç olarak, bahsedilen “…” ibareli herhangi bir iş yeri, dükkan, işletme ve sair tüm uğraşlarına rağmen bulamadıklarını, ancak yine de gelinen alana ilişkin fotoğraf ve videolar çekildiği bildirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi davasıdır.Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yargı yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava dilekçesinde davalının ticaret unvanının terkini talebi bulunmadığından, davacı vekilinin buna ilişkin istinaf talebiyle ilgili inceleme yapılmamıştır.Davacı vekili davalının ticaret unvanında müvekkilinin tanınmış “…” markasını kullanmasının marka hakkına tecavüz teşkil ettiğine dair istinaf talebiyle ilgili yapılan incelemede; davalının adresinde yapılan keşif sonucunda bu adreste … San Tic. Ltd. Şti.’nin bulunmadığı, bu nedenle marka kullanımlarının tespit edilemediği anlaşılmıştır. SMK’nın 29/1-a hükmü ile yapılan yollama gereği 7/3-e maddesinde yer alan “işaretin ticaret unvanı ve işletme adı olarak kullanılması” hükmü işaretin markasal kullanılması durumunda uygulanabilir. Zira SMK’nun 7/3. maddesinde işaretin ticaret alanında kullanılması halinde yasaklanabileceğinin hükme bağlandığı, marka hukuku kapsamında işaretin ticaret alanında kullanılması ifadesi ile kastedilenin işaretin markasal olarak kullanılması olduğu, 2015/2436 sayılı … Marka Yönergesi’nin 3. maddesinde yer alan hükme ve Yönerge’nin genel gerekçesinin 19. bendindeki açıklamalara göre, ticaret unvanının ancak tescilli bir markanın tescili kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden ayırt ediciliği sağlayıcı bir işaret olarak kullanılması halinde, marka hakkına tecavüz oluşturacağı açıklaması karşısında, Kanun Koyucunun amacının ticaret unvanının tescilli marka ile karıştırılmaya yol açacak şekilde kullanılması halinin marka hakkına tecavüz olarak kabul edilmesi gerektiği, davalının ticaret unvanının markasal olarak kullanıldığına dair dosyaya hiçbir delil sunulmadığı, davacının markasının tanınmış marka olmasının somut duruma bir etkisinin bulunmadığı, ilk derece mahkemesince ispatlanamayan marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesi davasının reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine varılmakla, davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 269,85 TL maktu harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15TL eksik harcın davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 21/12/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.