Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/479 E. 2023/1685 K. 21.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/479 Esas
KARAR NO: 2023/1685
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/09/2021
NUMARASI: 2020/829 Esas – 2021/753 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/11/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı tarafından davalı-alacaklıya verilen senet borç ikrarı içerir olarak değil teminat senedi olarak verildiğini senetlerden ve başkaca hukuki ilişkiden dolayı davacının davalıya borcu bulunmadığını, davalılardan … Tic. Ltd. Şti adına İstanbul …İcra … E. Sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını, ancak kötü niyetli olarak icra dosyasına itiraz edildiğini, davacı tarafça İstanbul 16.Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/77 E. Sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını bahse konu icra dosyasında ki borçtan kurtulmak adına davacı tarafından teminat olarak verildiğini ve senedin haksız ve hukuka aykırı bir şekilde icra takibine konu edildiğini, davacının icra takibinde alacaklı görünen davalı tarafa karşı borç doğuracak ve kendisini borç altına sokacak hiçbir hukuki işlemi bulunmadığını, menfi tespit davasında ispat yükünün davalı- alacaklıda olduğunu, davalı işbu davada davacıdan alacaklı olduğunu ve alacağının dayandığı hukuki ilişkisini ispat etmek zorunda olduğunu belirterek davacı vekili davanın kabulü ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını arz ve talep etmiştir.
CEVAPLAR: Davalı … ve … vekili cevap dilekçesinde; Davalı … diğer davalı … İnşaat’ın ortağı ve yetkilisi olduğunu, … İnşaat şirketi Lüleburgaz Belediyesi’nin … inşaatı ihalesini aldığını, bu ihalenin elektrik işlerini de 12/05/2016 tarihli taşeronluk sözleşmesi ile davacıya bıraktığını, bu sözleşme sayesinde tanıştığını ve zaman içinde aralarında bir hukuk oluştuğunu, davacının talebi üzerine kendisine elden 100.000 TL ödünç verildiğini, bu alacağın karşılığı olarak da borçludan aynı bedelli bir adet bono alındığını, işbu bono şirket ortağı … tarafından borcundan dolayı diğer davalı …’e ciro edilerek verildiğini, davacı, senedin … İnşaat ile yapılan sözleşmenin teminatı olarak düzenlendiğini söyleyerek borcu ödemekten imtina etmek istediğini, böyle bir durumun kesinlikle söz konusu olmadığını, Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatlarına göre teminat senedi iddiasının iddia eden tarafından yazılı delille ispatlanması gerektiğini, bu da senet metninde veya ayrı bir belgede böyle bir hususun yer almasıyla mümkün olduğunu, ancak ne senet üzerine yazılmış bir ibare ne sözleşmede yer almadığını, ne de ayrı bir protokole veya yazılı belgeye bağlanmadığını, taşeronluk sözleşmesinde her husus ayrıntılı olarak düzenlendiği halde böyle bir teminat senedinin es geçildiği, kayda düşülmediği ihtimali hayatın olağan akışına uymadığı gibi akla ve mantığa da uygun olmadığını belirterek davalı vekili davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını arz ve talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde;Davaya konu senedin ciro yolu ile devralındığını ve de teminat senedi olmadığını bu sebeple davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/09/2021 tarih ve 2020/829 Esas – 2021/753 Karar sayılı kararıyla; “… takibe konu bonoda borçlu tanzim eden, alacaklı lehtar konumundadır. Bu nedenle borçlunun fındık satım sözleşmesinin teminatı olarak alacaklıya verildiğine yönelik kişisel defiyi (senet metninden bononun teminat olarak verildiği anlaşılmasa dahi) bono lehtarı olan alacaklıya karşı ileri sürebilir. Alacaklı bononun satım sözleşmesi kapsamında verildiğini kabul etmekle birlikte bononun teminat amaçlı değil, malın teslimi karşılığında verildiğini beyan etmektedir. Yukarıda yer alan açıklamalar doğrultusunda davacı takibe konu senedin teminat senedi olarak verildiğini yazılı delil ile ispat edememiş ancak davacının yemin deliline dayandığı görülmüştür. Davalı …nın … İnşaat yetkilisi ve ortağı olduğu anlaşılmakla davalının yemin teklifi uyarınca duruşmaya katılıp yemini eda ettiği anlaşılmış olup, ispat edilmeyen davanın reddi ile davalıların kötüniyet tazminat taleplerinin de koşulları oluşmadığından reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Müvekkil tarafından davalı-alacaklıya verilen senet borç ikrarı içerir olarak değil teminat senedi olarak verilmiş olup söz konusu senetlerden ve başkaca hukuki ilişkiden dolayı müvekkilin davalı tarafa hiçbir borcu bulunmadığını, Müvekkilin icra takibinde alacaklı görünen davalı tarafa karşı borç doğuracak ve kendisini borç altına sokacak hiçbir hukuki işlemi bulunmadığını, her ne kadar icra takibine senetlerden dolayı geçilmiş ve bonoların geçerliliği aradaki hukuki işlemden soyut ve imzalardan bağımsız ise de müvekkili davalı taraf lehine borç altına sokan herhangi bir işlemin söz konusu olmadığını, Müvekkil ile davalı arasında yapılan sözleşme uyarınca, mal veya hizmetin eksiksiz tamamlanacağını, taahhüdün sorunsuz yerine getirileceğini; aksi takdirde belli bir bedel ödeme sorumluluğu ile karşı karşıya kalınacağını beyan eden tarafın imzaladığı şartlı-bedelli senede teminat senedi deneceğini, çünkü TTK’da kıymetli evrakların kayıtsız şartsız borç ikrarı içermesi gerektiği açıkça belirtildiğini, teminat senetlerinde ise borcun doğması için kararlaştırılan taahhüdün yerine getirilmemesi şartı bulunduğunu, Sözleşmenin parçası olan senetler o sözleşmeye teminat olarak verildiklerinden ancak söz konusu risk gerçekleştiğinde yargılamaya konu olacağını, işbu durum yargılamayı gerektirdiğinden bu senetlerin ihtiyati hacze ya da icra takibine konu edilebilmeleri mümkün olamayacağını, İşbu menfi tespit davasında ispat yükünün İİK. gereği davalı- alacaklıda olduğunu, davalının davada müvekkilden alacaklı olduğunu ve alacağının dayandığı hukuki ilişkisini ispat etmek zorunda olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesi tarafından, “… davalının yemin teklifi uyarınca duruşmaya katılıp yemini eda ettiği anlaşılmış olup ispat edilmeyen davanın reddi ile davalıların kötüniyet tazminat taleplerinin de koşulları oluşmadığından reddine.” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı, davaya konu 22.10.2017 – 10/01/2018 vade tarihli ve 100.000,00-TL bedelli bononun davalıya teminat amacıyla verildiğini davalıya böyle bir borcun bulunmadığını beyanla menfi tespit isteminde bulunmuş; davalı taraf ise, davacı iddialarının doğru olmadığını ve aksinin yazılı delille ispatının gerektiğini beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Takibe konu bononun “Nakden” kaydını içerdiği ve davalı tarafından dosyaya sunulan cevap ve delillerle ‘davacıya borç para verildiği’nin tekrarlandığı, buna göre senedin ihdas nedeninin talil edilmediği, ispat yükünün davacı tarafta olduğu görülmüştür. Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. Davaya konu bononun teminat ve bedelsizlik iddiaları bakımından açılan menfi tespit davasında ispat yükü davacı borçludadır. Davalı tarafça senedin talili yapılmadığından ispat yükünün yer değiştirdiğinden de söz edilemeyecektir. Davacı tarafından ispata yarar delil sunulmadığı, davacı tarafça yemin deliline dayanıldığı ve davalı tarafça yeminin eda edildiği de gözetildiğinde mahkemece ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmadığından davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 269,85 TL harçtan, peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.21/11/2023