Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/464 E. 2022/982 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/464 Esas
KARAR NO: 2022/982
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/973
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)|Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı … Limited Şirketi vekili asıl davada, müvekkili şirketin eski sahibi …’in 15/01/2018 düzenleme tarihli, 16/02/2018 vade tarihli, 100.000,00 EURO bedelli bonoyu kendi eliyle tanzim edip davalıya verdiğini, müvekkili şirketini de borçlu göstermek için şirkete ait kaşeyi bono üzerin ebastığını, oysaki senet üzerindeki düzenleme ve vade tarihlerinin gerçeği yansıtmadığgını, geçmiş tarihli bono düzenlendiğini, kaldı ki kaşenin müvekkili şirkete ait olmayip sahte olarak düzenlendiğini, müvekkili şirketin 03/01/2018 tarihinde tescil, 11/01/2018 tarihinde de ilan edilen bir şirket olduğunu, bu şirketin … tarafından devir alındığını ve devrin 19/07/2018 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlandığını, şirketin kuruluş sermayesinin toplamının da 30.000 TL olup bunun yalnızca 7.500 TL’sinin tescilden önce ödendiğini, kuruluş sermayesi bu kadar küçük olan şirketin nasıl bir faaliyette bulunmuş da bu miktarda borç altına girmiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, öte yandan senet alacaklısı şahsın da benzer bir olay nedeniyle nitelikli dolandırıcılık suçundan yargılandığını ve 10 yıl hapis cezasına mahkum edildiğini belirterek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, kararın kesinleşinceye kadar takibin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir. Davalı vekili, iddiaların doğru olmadığını, bir şirketin birden fazla kaşesinin bulunabileceğini, kambiyo senetlerinin sebepten mücerret olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/737 E sayılı dosyasında davacı … tarafından davalı …’a karşı açılan davada İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitinin istenildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, davanın İİK’nun 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davası olduğu, İİK’nun HMK’ya göre özel kanun olup öncelikle uygulanması gerektiği, söz konusu bu davada HMK’nun 209.maddesi uyarınca tedbir kararı verilemeyeceği, öte yandan İİK 72/3’teki şartların da bulunmadığı gerekçeleriyle İİK 72 ve HMK 209’a dayalı tedbir taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Dairemiz 24/01/2019 tarihli kararıyla, HMK’nun 209. Ve İİK’nun 72.maddesi uyarınca takibin durdurulması yönündeki talebin reddi doğru olmakla birlikte dosya içeriğine göre İİK’nun 72/3 maddesi uyarınca teminat karşılığında icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmesi gerekirken, bu yön gözden kaçırılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir. Dairemiz kaldırma kararından sonra Mahkemece, 04/04/2019 tarihli ara karar ile Dairemiz kararı doğrultusunda İİK 72/3 maddesi uyarınca icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde ihtiyati tedbir kararı verildiği, davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını istediği, mahkemece 02/03/2021 tarihli dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, ihtiyati tedbirin reddi kararı üzerine İstanbul BAM tarafından bu kararın kaldırıldığı ve mahkemece İİK 72/3 maddesi uyarınca tedbir kararı verildiği, bu karardan sonra ihtiyati tedbirin kaldırılmasını gerektirir bir durumun bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin reddine karar verildiği görülmüştür. Davalı vekilinin talebi üzerine mahkemece yapılan inceleme sonunda, 28/01/2022 tarihinde “Birleşen dosya davacısı birleşen dosya dava dilekçesinde, icra veznesine yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesine dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş, birleşen dosya davalı vekili cevap dilekçesinde ihtiyati tedbir talebinin reddini talep etmiş, aynı zamanda 9 nolu celsede asıl dosyada verilen tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İcra İflas Kanunu 72/3. Maddesindeki “İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir..” Gerek yukarıda anılan kanun hükmü, gerek asıl dosyada mahkememizce tedbir talebinin reddi üzerine İstanbul Bam 16. Hukuk Dairesi’nin 2019/27 Esas 2019/116 karar sayılı ilamı ile, icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesine dair ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğine dair, tedbirin reddi kararını kaldırma gerekçesi ve mahkememizce asıl dosya için verilen tedbir kararı birlikte değerlendirildiğinde ve her iki dosyanın da aynı sebeplere dayanarak açılmış olması karşısında icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesine dair tedbir kararı vermek gerektiği kanaatine varılarak, birleşen dosya yönünden de tedbir talebi kabul edilmiştir. Davalı … vekilinin, asıl dosyadaki tedbirin kaldırılması talebi hakkında daha önce değerlendirme yapılıp (istinaf yolu açık olmak üzere) itirazın reddine karar verildiğinden tekrarlanan tedbirin reddine karar verilmiştir. 1-Birleşen dosyadaki davalı … vekilinin tedbir talebinin reddi talebinin REDDİNE, 2-Birleşen dosyadaki davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin İİK’nun 72/3 maddesine uygun görülmekle talebin KABULÜNE, ilerde muhtemel zarar veya ziyana karşılık olarak takdir edilen %15 tutarında (183.854,23 TL) teminat yatırılması halinde; İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … takip dosyasına konu alacak yönünden icra veznesine borçlu (birleşen dosya davacısı) tarafından yatırılmış/yatırılacak paranın alacaklıya (birleşen dosya davalısına) ödenmemesi için İHTİYATİ TEDBİR KONULMASINA” şeklinde karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin istinaf Dairesi kararı üzerine ihtiyati tedbir kararı verdiğini, bunun üzerine 24/02/2021 tarihinde ihtiyati tedbirin kaldırılmasını istediklerini ancak mahkemenin bu talebi reddettiğini daha sonra 13/09/2021 tarihli celsede tedbir kararının kaldırılmasını istediklerini bu talebin de reddedildiğini, 29/11/2021 tarihli celsede ise davalı vekilinin tedbir kararının kaldırılması talebi ile birleşen dosyada dava dilekçesi ile talep edilen ihtiyati tedbirin celse arasında değerlendirilmesine karar verildiğini, celse arasında tedbirin kaldırılması için 24/12/2021 tarihli dilekçesi sunduklarını bu talebin yine reddedildiğini, İstanbul 31. Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/323 E – 2021/457 K sayılı dosyasında verilen karar incelendiğinde, kararın kesinleşmesinde hukuki yarar bulunmadığını, bu taleplerinin ise mahkemenin 28/01/2022 tarihli kararında hiçbir gerekçe sunulmadan reddedildiğini, HMK 297.maddesi gereğince mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini, oysa ortaya davaya etki edecek birçok yeni delilin ortaya çıktığını, İstanbul 16. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/566 E – 2021/657 K sayılı kararında imzaya ve takibe itiraz davasının reddedildiğini, ağır ceza mahkemesinde görülen dava sonunda da 02/11/2021 tarihinde sanıkların suçlarının sabit olmadığı gerekçesiyle ayrı ayrı beraatine karar verildiğini, müvekkilinin beraat ettiğini, mahkemenin de ceza mahkemesinin son duruşma zaptını, gerekçeli kararını ve o karara karşı yapılan istinaf başvuru ve cevap dilekçelerini istediğini, beraat kararının savcının talebi üzerine verildiğini, buna rağmen mahkemenin ihtiyati tedbir kararının kaldırılması talebinin reddettiğini ve hiçbir gerekçe göstermediğini bildirmiştir. Davalı tarafından davacı aleyhine senede dayalı olarak toplam 109.408,90 EURO üzerinden takip yapıldığı, ayrıca ihtiyati haciz giderlerinin de talep edildiği görülmüştür. Takip ve dava konusu senedin 15/01/2018 tanzim, 16/02/2018 vade, 100.000,00 EURO bedelli, keşidecisinin … ve davacı şirket, lehtarın ise davalı olduğu, senedin nakden düzenlendiği görülmüştür. İstanbul 16. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/556 E – 2021/657 K sayılı ilamının incelenmesinde davacının işbu davanın davacısı şirket, davalısının ise işbu davanın davalısı olduğu, imza itirazında bulunulduğu, ayrıca müvekkilinin kayıtsız şartsız borcu kabul ettiğine dair bir ibare bulunmadığının ileri sürüldüğü, yargılama sonunda 23/06/2021 tarihinde imzaya itirazın ve davanın reddine karar verildiği görülmüştür. İstanbul 31. Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/323 E – 2021/457 K sayılı ilamının incelenmesinde, katılanın … ve davacı şirket olduğu, sanığın ise davalı … ile birleşen davanın davacısı … olduğu, suçun dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik olduğu, dava konusu senetle ilgili olarak yargılamanın yapıldığı ve sanıkların yüklenen suçları işlediği sabit olmadığı gerekçesiyle ayrı ayrı beraatlerine dair 02/11/2021 tarihinde karar verildiği, dosyanın incelenmesinde bu kararın istinafa gittiği ve istinafta kaldırıldığı ve yeni bir esas numarası aldığı, ilk derece mahkemesinin de ağır ceza mahkemesi dosyasının sonucunun beklenmesine dair ara karar verdiği görülmüştür. 28/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda; Sayın Mahkemece “Davacı taraf defteri üzerinde, davacı şirket ile davalı arasında ticari ilişki olup olmadığı, varsa defterlere yansıma şekli, davalının takibe konu ettiği senedin defterlerine işlenip işlenmediğinin denetime açık olacak şekilde rapor” talebine istinaden; Davacı ile Davalı arasında incelenen 03.01.2018- 28.02.2018 tarih aralığındaki Kanuni Defterlerinde “TİCARİ İLİŞKİ” ‘nin varlığını ispatlar bilgiye rastlanılmamıştır. Davaya konu edilen 15.01.2018 düzenleme tarihli, 16.02.2018 vade tarihli 100.000 Euro bedelli Senede ait Davacı …Tic. Ltd. Şti. Firmasınca paylaşılan 03.01.2018- 28.02.2018 tarih aralığındaki kanuni defterlerinde dava konusu senet’e ait kayıt yer almadığı” yolunda görüş bildirmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72. Maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin reddi kararına yöneliktir. Mahkemece başlangıçta İİK 72/3 maddesi uyarınca icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde ihtiyati tedbir kararı verildiği görülmüştür. Davalı vekili, İstanbul 31. Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/323 E – 2021/457 K sayılı dosyasında beraat kararı verildiğini, bu hususun dikkate alınması gerektiğini ileri sürmüş olup, ihtiyati tedbirin kaldırılmasını istemiştir. Söz konusu bu talep HMK’nın 396. Maddesinde ifadesini bulan durum ve koşulların değişmesi halinde ihtiyati tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına karar verilebileceği hususlarına dayanmaktadır. Kanun koyucu ihtiyati tedbire ilişkin kararlara karşı başvurulabilecek kanun yollarını, özenle, açıkça ve ayrıntılı şekilde düzenlemiş olup, HMK’nun 391’inci ve 394’üncü maddelerinde yer alan kanun yollarına ilişkin düzenlemeden de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolu açık değildir. Kanun koyucu bu yöndeki iradesini hem kanun yoluna başvurulabilecek tedbir kararlarını açıkça belirterek, hem de bunların dışındaki kararlara karşı kanun yollarına başvurulmasını yasaklayarak düzenlemiştir. HMK’nun 391’inci maddesinde sadece ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüşken, HMK’nun 394’üncü maddesinde ise sadece ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulacağı düzenlenmiştir. “Teminat karşılığı tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına” ilişkin 395’inci maddenin 3’üncü fıkrası ile “durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması”na ilişkin 396’ncı maddenin 2’nci fıkrasında, kanun yollarını düzenleyen HMK’nun 394’üncü maddesinin 4’inci fıkrasına bilinçli olarak atıf yapılmamıştır. Kanun koyucunun, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açma gibi bir iradesinin olmadığı HMK’nun 395’inci ve 396’ncı maddelerinin gerekçesinden de açıkça anlaşılmaktadır. Özellikle HMK’nun 396’ncı maddesine karşılık gelen Hükümet Tasarısının 400’üncü maddesinin gerekçesinde bu husus çok açık ve ayrıntılı şekilde ifade edilmiştir. Bu gerekçeye göre, “İhtiyatî tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasını düzenleyen bu maddede de, yukarıda belirtilen iki maddedeki ortak yönler dikkate alınarak itiraza ilişkin benzer hükümlere ayrıca atıf yapılmıştır. Ancak, itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulması hakkındaki fıkraya atıf yapılmamıştır. Zira, hâl ve şartların değişmesi, hukukî bir değerlendirmeden daha çok, maddî şartlarla yakından ilgili, nispeten sübjektif ve doğrudan mahkemenin takdirine bağlı bir husustur. Ayrıca, aynı yargılama süreci içinde, bir çok kez hâl ve şartlarda değişiklik olması sebebiyle, tedbirde değişiklik yapılması veya kaldırılması, bu yönde talepte bulunulması ya da talebin reddi söz konusu olabilir. Her talepten sonra verilecek karar hakkında kanun yoluna başvurulması, ihtiyatî tedbirler için kanun yoluna başvurulmasında istenen amacı da sağlamayacaktır. Kanun yolunun açılmış olmasının amacı, ihtiyatî tedbirlerle ilgili temel hukukî ve prensip hatalarının önüne geçmektir. Bu sebeple, ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez. Kanun yolu incelemesinde bu husus da değerlendirilerek bir karar verebilme imkânı kapalı değildir.” Madde gerekçesi çok açık olup, özellikle “ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez.” ifadesi karşısında, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği kabul edilemez. Türk Medeni Kanun’unun 1’inci maddesine göre, “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.” Yukarıdaki bentlerde sözüyle ve özüyle açıklanan ihtiyati tedbire ilişkin HMK’nun 391 ve 394’üncü maddelerine aykırı bir uygulama yapılmasına imkân veren bir yorum kuralı bulunmamaktadır. Kanunun açık hükmüne aykırı bir yorum, ancak bu konuda teknik bir gerekçe sunulması hâlinde mümkün olup, bunun dışındaki bir nedenle kanunun açık hükmüne aykırı şekilde karar verilemez. Kanun koyucunun ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açmasına yasa yapma tekniği bakımından bir engel olmadığı dikkate alındığında, kanunda yer almayan bir kuralın içtihat yoluyla konulması yorum kuralları ile bağdaşmadığı gibi kanuna aykırı (…) yorum sayılır. Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 01/10/2013 gün, 2013/12479 Esas, 2013/15056 Karar sayılı kararı da bu yöndedir. Somut olayda, yukarıda da özetlendiği üzere istinafa konu kararın HMK’nun 396/1 maddesi kapsamında verilen bir karar olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre söz konusu karar istinafa tabi olmayıp aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca HMK’nın 394. Maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları gereğince itiraza tabi bir karardır. Dolayısıyla davalı vekilinin istinaf dilekçesinin itiraz dilekçesi olarak değerlendirilmesi gerekir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf talebinin usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin USULDEN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf dilekçesinin itiraz dilekçesi olarak değerlendirilmesine, 3-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.02/06/2022