Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/427 E. 2022/757 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/427 Esas
KARAR NO: 2022/757
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/12/2021
NUMARASI: 2021/242 2021/752
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı alacaklı tarafından müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, takibin kesinleştiğini, takibe dayanak yapılan bonoların üzerindeki imzaların müvekkiline ait olmadığından bahisle müvekkilinin davalıya ilgili icra dosyası kapsamında borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, ilk olarak 06/02/2018 tarihinde Adli Tıp Kurumu Raporundaki tespitler gerekçe yapılarak davanın kabulüne ve davacının dava konusu senetler nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 25/03/2021 tarihli ilamıyla dava konusu senetlere ilişkin olarak Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesinde davacının resmi belgede sahtecilik suçlarından cezalandırılmasına karar verildiği, ancak dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtayda olduğu, TBK 74.maddesi gereğince maddi olguya ilişkin ceza mahkemesi kararları ve mahkumiyet hükmünün hukuk hakimini bağlayacağı, buna göre ceza mahkemesinin sonucunun beklenmesi gerektiğinden bahisle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın yargılamaya devam edilmek üzere iadesine karar verildiği, Dairemiz kaldırma kararından sonra ise, Mahkemece, toplanan delillere göre; “her ne kadar daha önce mahkememizce dava konusu bonolardaki imzaların davacıya ait olmadığı iddiasıyla davanın kabulüne karar verilmişse de, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 2018/1776E. 2021/639K. sayılı kararı ile Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/221-2016/100 E-K sayılı kararında dava konusu bonolarda imzası bulunan davacı şirket yetkilisinin resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılmasına karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşıldığından, dava konusu bonolarda ki imzalara itiraz eden davacının dava konusu bonolar beraberinde ki bonoları kanuna aykırı olarak sahte olarak düzenlediği kesinleştiği” gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.03.2016 tarih ve 2015/221 esas 2016/100 karar sayılı mahkumiyet kararı incelendiğinde dava konusu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile ilamsız takibe konu edilen, 07.01.2009 keşide tarihli 10.07.2009 vadeli 10.000,00 tl bedelli, 07.01.2009 keşide tarihli 30.07.2009 vadeli 10.000,00 tl bedelli, 07.01.2009 keşide tarihli 20.07.2009 vadeli 10.000,00 tl bedelli, 07.01.2009 keşide tarihli 20.06.2009 vadeli 10.000,00 tl bedelli, 07.01.2009 keşide tarihli 10.06.2009 vadeli 10.000,00 tl bedelli, 07.01.2009 keşide tarihli 10.05.2009 vadeli 10.000,00 tl bedelli, 07.01.2009 keşide tarihli 20.05.2009 vadeli 10.000,00 tl bedelli sahte bonoları düzenlenediği veya sahte olduğunu bildiği bu senetleri bilerek kullandığından bahisle resmi evrakta sahtecilik suçundan verilmiş bir mahkumiyet hükmü söz konusu olmayıp, mahkemece hataya düşülerek Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.03.2016 tarih ve 2015/221 esas 2016/100 karar sayılı mahkumiyet kararı ile dava konusu bonolar yönünden müvekkil aleyhine resmi evrakta sahtecilik suçundan verilmiş bir mahkumiyet söz konusuymuş gibi, bu karar gerekçe gösterilerek davalarının reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydı ile Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.03.2016 tarih ve 2015/221 esas 2016/100 karar sayılı mahkumiyet kararının dava konusu bonolarıda kapsadığı kabul edilse bile gerek Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/221 esas sayılı dosyasında gerekse iş bu istinaf talebine konu kararın verildiği İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/242 esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde dava konusu bonolardaki imza ve yazıların müvekkilin eli ürünü olmadığı başka bir deyişle bonoların müvekkil tarafından keşide ve tanzim edilmediği tespit edilmiş olmasına, Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.03.2016 tarih ve 2015/221 esas 2016/100 karar sayılı mahkumiyet kararının ise sahte belgeyi kullanma suçuna ilişkin olduğu dikkate alındığında, müvekkilin, kendisi tarafından tanzim ve keşide edilmeyen, borçlusu ve keşidecisi marmoda tekstil şirleti olarak görünen bonoların bedelinden sorumlu tutulmayacağı (TTK’nın 778. maddesinin atfıyla TTK’nın 678. maddesi uyarınca) dikkate alınarak davalarının kabulüne karar verilmesi gerekirken, Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.03.2016 tarih ve 2015/221 esas 2016/100 karar sayılı mahkumiyet kararı gerekçe gösterilerek davalarının reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, gerek istinaf talebine konu kararın verildiği İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/242 Esas sayılı dosyasında gerekse, Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/221 Esas sayılı dosyasında yargılamada sırasında yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde dava konusu bonolardaki imza ve yazıların müvekkilin eli ürünü olmadığı başka bir deyişle bonoların müvekkil tarafından keşide ve tanzim edilmediğinin tespit edildiğini, nitekim, Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.03.2016 Tarih ve 2015/221 Esas 2016/100 Karar sayılı mahkumiyet kararı, resmi belgelerden sayılan bonoyu sahte olarak keşide ve tanzim etmekten değil sahte olduğunu bildiği resmi belgeyi kullanmak eyleminden dolayı verildiğini, tüm bu hususların dava konusu bonoların müvekkil tarafından keşide ve tanzim edilmediğini açıkça ortaya koyduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydı ile, dava konusu sahte bonoları kullanmak suçundan, Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.03.2016 Tarih ve 2015/221 Esas 2016/100 Karar sayılı kararı ile müvekkilin mahkumiyetine karar verildiği, mahkumiyet kararının dava konusu bonoları da kapsadığı kabul edilse bile, müvekkil hakkında dava konusu bonoları sahte olarak keşide ve tanzim ettiğine ilişkin verilmiş bir mahkumiyet kararı olmadığını, Yerel Mahkemenin bu konudaki gerekçesi ve tespiti ceza dosyasındaki durum ile örtüşmediğini, Ceza mahkemesi nezdinde ortaya konan vakalar ve mahkumiyet kararının hukuk hakimi için bağlayıcı olduğundan hareketle davanın reddine karar verilmiş ise de müvekkil hakkında dava konusu bonoları sahte olarak keşide ve tanzim ettiğine ilişkin verilmiş bir mahkumiyet kararının olmadığını, bu durumun müvekkilin bono bedellerinden sorumlu tutulması sonucunu doğurmayacağı, sadece kusuru oranında haksız fiil sorumluluğunu gerektireceği, alacağını tahsil etmek isteyen davalı şirketin, mevcut ise aralarındaki temel ilişkiye dayanarak müvekkile alacak davası açması ya da haksız fiilden dolayı zarara uğradığından bahisle tazminata davası açması gerektiğinin açık olduğunu, müvekkilinin dava konusu bono bedellerinden sorumlu tutulamayacağı, davanın kabulü ile müvekkilin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken, Mahkeme tarafından, Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.03.2016 Tarih ve 2015/221 Esas 2016/100 Karar sayılı kararı ile müvekkilin dava konusu sahte bonoları keşide ve tanzim ettiği kabul edilerek mahkumiyetine karar verilmiş ve müvekkilin bono bedellerinden TTK’NIN 778. maddesinin atfıyla TTK’NIN 678. maddesi uyarınca sorumlu tutulması gerekiyormuş gibi davalarının reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/1408 E – 2012/1117 K sayılı ilamının incelenmesinde; davacının imzaya itirazlarının kabulü ile takibin davacı borçlu yönünden durdurulmasına karar verildiği, yine İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/1307 E – 2012/1116 K sayılı ilamının incelenmesinde, davacının imzaya itirazının kabulüne ve takibin davacı yönünden durdurulmasına karar verildiği görülmüştür. Bakırköy 16.Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/221 E – 2016/100 K sayılı ilamının incelenmesinde, davacı …’nun sanık olarak yargılandığı ve 14 adet senet nedeniyle dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından cezalandırılmasının istenildiği yargılama sonunda sanık …nun dolandırıcılık suçundan beraatine, resmi evrakta sahtecilk suçundan sahte bonolar kullanması nedeniyle cezalandırılmasına karar verildiği, işbu kararın Yargıtay’dan onanmak suretiyle 24/05/2021 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Yargılama sırasında Adli Tıp Kurumundan alınan 29/11/2017 tarihli raporda, inceleme konusu 7 adet senetteki borçlu imzalarının …’nun eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Mahkemece ilk olarak davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, konuyla ilgili olarak Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesinde davacının resmi belgede sahtecilik suçundan hakkında hüküm kurulduğu, ancak dosyanın Yargıtayda olduğu, TBK 74. Maddesi gözetilerek Ceza Mahkemesi kararının sonucunun beklenmesi gerektiğinden bahisle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verildiği, Dairemiz kaldırma kararından sonra mahkemece yapılan yargılamada davacının sanık olarak resmi belgeyi kullanma suçundan mahkum olduğu ve kararın kesinleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili her ne kadar takip ve dava konusu bonolardaki imzaların kendisine ait olmadığı hususunun gerek hukuk yargılamasında gerekse ceza yargılamasında alınan raporlarla sübuta erdiği ve müvekkilinin sahte belge tanziminden dolayı mahkumiyet hükmü almadığını ileri sürmüş ise de, kesinleşen ağır ceza mahkemesi kararında davacının sahte olarak tanzim edilen bonoları kullanmak suçundan mahkum olduğu ve ticari ilişkide bu bonoların kullanıldığının anlaşılması karşısında davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.28/04/2022