Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/418 E. 2022/412 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/418 Esas
KARAR NO: 2022/412
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/10/2021
NUMARASI: 2020/201 2021/797
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı asil dava dilekçesinde özetle; Kendisinin … San. Ltd. Şti’nin hissedarı olduğunu, 2008 yılında firmanın tekstil işi ile iştigal ettiğini, davalı … Tic. Ltd. Şti’den satın aldıkları kumaş sebebi ile … San. Ltd. Şti’nin davalı firmaya borçlandığını, o dönemde işlerin kötü gitmesi sebebi ile davalıya ödeme yapamadıklarını, 13/11/2008 tarihinde kolon kanseri olan eşinin yanında refakatçi olarak kaldığını, dinlenmek amacı ile annesinin evine gittiği bir gün … Tic. Ltd. Şti. firmasının yetkilisi olduğunu söyleyen şahısların şirketin alacaklarını tahsil edemedikleri için geldiklerini, akabinde apar topar arabaya bindirilerek birlikte şirket binasına gittiklerini, bu esnada şirket avukatı …’un da şirkette bulunduğunu, kendisine bono imzalatmak istediklerini ancak hazır bono bulunmadığı için A4 kağıda bono hazırladıklarını ve ” buradan çıkamazsın, bu bonoyu imzalayacaksın, bunu imzalamazsan seni yaşatmayız ” gibi laflar ederek baskı altında zorlama ile bonoyu imzalattıklarını, bonoda alacaklının davalı … olduğunu, zorla imzalattırılan bonodan kaynaklı olarak kendisi aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, …’na giderek şikayette de bulunduğunu, o dönemde hissedarı olduğu şirketin davalı firmaya borcunun bulunduğunu, ancak kendisinin herhangi bir borcunun bulunmadığının belirterek başlatılan icra takibinde borçlu olmadığının tespitini, %20 oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak kendisine verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacının dava dilekçesinde davalıya işlerin kötüye gitmesi sebebiyle borçlarını ödeyemediği ve senedin bu borca ilişkin imzalandığını ikrar etmesi sebebiyle davanın esastan reddi gerektiğini, bu durumun firma ticari defterlerinin incelenmesi durumunda da açıklığa kavuşabileceğini, borcun açıkça kabul edildiği işbu davada menfi tespit yani borçlu olunmadığı hususu tezat oluşturmakla davanın aslında konusuz kaldığını, zorla imzalatıldığı iddia edilen senetin borcun tahsiline ilişkin iyi niyetli sulh görüşmeleri sonucunda … Dış Ticaret ve … yetkilisi olan davacı borçlu tarafından bizzat düzenlendiğini, davacının iddialarını ispatlamakla yükümlü olduğunu, öte yandan kabul anlamına gelmemekle birlikte iddia edildiği gibi eğer zorla tehdit edilerek senet imzalatma durumu varsa buna ilişkin dava açılması gerektiğini ancak olayın üzerinden 10 yıl geçmesi sebebiyle şikayet zamanaşımı süresinin de dolduğunu, arz edilen nedenlerle davacı borçlu tarafından açılan menfi tespit davasının ve kötü niyet tazminatına ilişkin taleplerinin reddini talep etmiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre; “TBK.nun 39.maddesine göre,“Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.” denilmek suretiyle korkutulanın korkutma etkisi ortadan kalktıktan sonra 1 yıl içerisinde sözleşmeden dönebileceği hüküm altına alınmış olup korkutma hak düşürücü süreye tabidir. İptal hakkı için bir yıllık süre, iradeyi sakatlayan sebeplerin öğrenilmesi veya korkunun etkisinin ortadan kalkmasıyla başlar. Somut olayda senedin tanzim tarihi 2008 yılı olmasına rağmen davanın 2018 yılında açıldığı, davacının beyan ettiği ve mahkememizce de celp edilen … … Sor. Numaralı dosyasında işbu dosya davacısının 2010 yılında şikayetçi olduğu ve soruşturma aşamasında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmıştır. Dosya davacısının 13/11/2018 tarihinde gerçekleşen olayda korkunun ortadan kalktığı tarih olarak kabul edilebilecek olan 2010 yılından 1 yıl içerisinde iptal davası açmadığı, yine davalı tarafça kendisine icra takibi yapıldıktan sonra da iptal davası açmadığı, senet nedeniyle borçsuzluğun tespitine ilişkin davayı ise olayın gerçekleşmesinden, senedin tanzim tarihinden 10 yıl sonra açtığı anlaşılmaktadır. Belirtilen bu sebeplerle davacının davaya konu senette imzayı inkar etmediği, hissedarı olduğu şirketin karşı tarafa borcunun olduğunu kabul ettiği ancak kendisinin bizzat borçlu olmadığı ve davaya konu senette korkutma yoluyla senet imzalatıldığından bahisle borçsuzluğun tespitine yönelik açtığı davayı TBK’nun 39. Maddesi gereğince hak düşürücü süre içerisinde açmadığı (19.Hukuk Dairesi: 2015/11959Esas, 2016/5583 Karar 04.04.2016 tarih, 2015/12271Esas, 2016/3131 Karar, 25.02.2016 tarih)” gerekçeleriyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu bononun müvekkilinin tehdit edilerek baskı altında imzalattırıldığını, müvekkili aleyhine davalılardan … tarafından takip yapıldığını, bunun üzerine bu davayı açtıklarını, dava konusu takibin zamanaşımı sebebiyle iptal edildiğini, kararın İstanbul 25. İcra hukuk mahkemesinin 2020/617 Esas sayılı dosyasında verildiğini, dolayısıyla mahkemenin takibin iptalinin sonucunu beklemesi gerektiğini, ayrıca müvekkilinin bu sebepten 2016 yılında haberdar olduğunu, icra takibini de 2016 yılında satış işlemlerinden sonra öğrendiğini ve hemen bu davanın açıldığını, dolayısıyla hak düşürücü sürenin gerçekleşmediğini bildirerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Davalı şirket tarafından davacı aleyhine senede dayalı olarak toplam 50.020-TL nin tahsili için kambiyo senetlerine dayalı takip başlatıldığı, takip dayanağı senedin 13/11/2008 tanzim, 14/11/2008 vade tarihli 49.850-YTL bedelli nakden kaydıyla düzenlenmiş keşidecisinin davacı, lehtarın davalı olduğu görülmüştür. Huzurdaki davanın ilk olarak 03/07/2018 tarihinde İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı, mahkemenin davanın ticari dava olduğundan bahisle Asliye Ticaret Mahkemesine görev yönünden usulden red kararı verdiği yargılamaya Asliye Ticaret Mahkemesinde devam edildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72. Maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf dava konusu bononun baskı altında zorla imzalatıldığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. 6098 Sayılı TBK’nın 39/1 maddesi uyarınca korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf korkutmanın etkisini ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse sözleşmeyi onamış sayılır. Söz konusu maddedeki süre hak düşürücü süre olup, Hakim tarafından re’sen gözetilmesi gerekir. Takip ve dava konusu senedi tanzim tarihinin 13/11/2008 olduğu, davacının dosya içerisine yansıyan belgelerden Eyüp C.Başsavcılığına 2010 yılında şikayette bulunduğu ancak huzurdaki davanın ise 03/07/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre davacı taraf davasını TBK’nın 39. Maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açmamıştır. Her ne kadar davacı taraf icra hukuk mahkemesinin takibin iptaline karar verdiğini ileri sürmüş ise de, söz konusu kararın İİK’nın 33/a maddesi gereğince zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasına dair olduğu, bu kararın takip hukukuna ilişkin bir karar olup, davacının ise huzurdaki davada irade fesadı nedeniyle menfi tespit talebinde bulunduğu gözetildiğinde işbu dava bakımından icranın geri bırakılması kararının sonuca etkili olmayacağı anlaşıldığından bu yöne ilişkin istinaf talebi de yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi 16/03/2022