Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/35 E. 2023/1534 K. 20.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/35 Esas
KARAR NO: 2023/1534 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/03/2021
NUMARASI: 2018/559 E. – 2021/132 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Fikir Ve Sanat Eseri İle İlgili Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/10/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunduğu dava dilekçesinde; Müvekkili ile davalı arasında imzalanan 08/04/2016 tarihli “Ürün ve Hizmet Sözleşmesi” ile bu sözleşmenin kapsamının açıklandığı 10/06/2016 tarihli “Hizmet Sözleşmesinin Esasları Sözleşmesi” gereğince davalının abonelerine hizmet verebilmek için gerekli yazılımın yapılması, akabinde destek bakım ve yenileme sorumluluğunun üstlenildiğini ve sözleşmenin gerekirse uzatılması hususunda anlaşma sağlandığını, bu doğrultu da müvekkilinin personel istihdam ederek ciddi yatırımlar yapmak suretiyle davalı tarafın ihtiyacı olan yazılımı yaparak her iki sözleşmeden kaynaklı sorumluluklarını ifa etmesine ve davalı tarafın müşteri sayısında ciddi artışlar sağlamasına rağmen hak edişlerin süresinde ödenmediğini, ayrıca davalı tarafça sözleşmenin feshedileceği yönünde şüpheler oluşturularak müvekkilinin zarara uğratıldığını ve daha sonra da davalı tarafın sözleşmeyi tek taraflı olarak nedensiz ve haksız bir şekilde feshettiğini, müvekkilinin sözleşmenin devam edeceğine olan inancı nedeniyle 350.000,00 TL gibi düşük bir ücretle yazılım yapmayı kabul ettiğini, ayrıca müvekkilinin fikri mülkiyeti kendisine ait olan yazılımı davalı tarafa devretmek istemesine rağmen düşük bir ücret teklif ettiğini, davalı tarafın sözleşmenin ortasında sözleşmeyi feshetme çabası ve yazılımın fikri mülkiyet haklarına sahip olması durumunun tamamen hakkın kötüye kullanılması ve haksız ticaret uygulaması olduğunu, müvekkilinin davalının talepleri ile sözleşmenin devam ettiği süreçte yazılıma yeni eklemeler yaptığını, bu yeni uygulamaların bedel kısmının zımni şekilde sözleşme sonundaki mahsuplaşmaya bırakıldığını, yapılacak bilirkişi incelemesi ile, talep edilen yazılım (ürün) ile şu anda kullanılan ürün arasında karşılaştırılması mukabil olmayacak fahişlikte bir fark bulunduğunun ortaya çıkacağını, hatta şu anda davalı şirket tarafından kullanılmakta olan ürün ile ilk sözleşme de kararlaştırılan yazılımın çok daha farklı unsurlar ve kapsamlar içerdiğini, davalının sözleşmeyi neden göstermeden feshetmesinden dolayı müvekkilinin oldukça kısıtlı bir alan olan telekomünikasyon sektöründe yeni teklifler almasını engellediğini, davalının sözleşme devam ederken başka firmalarla görüşmeler yapmasının müvekkilinin ticari itibarını zedelediğini belirterek, yazılımın değer farkı için 3.150.000,00 TL, ayrıca uğranılan ticari itibar zararı için 350.000,00 TL ve mahrum kalınan kardan dolayı da şimdilik 1.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesince 2017/1154 Esas, 2018/726 Karar sayılı kararla görevsizlik kararı verilerek, dosya İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine gönderilmiş, 2018/559 Esas numarasına kaydedilerek yargılamaya devam edilmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasındaki 10/06/2016 tarihli “Katma Değerli Servislerin Sunulmasında İşbirliği Sözleşmesi” nin hukuka, usule ve sözleşmeye uygun olarak yenilenmemesi nedeniyle sonra erdirildiğini, davacının iddialarının dinlenilebilir olmadığını, davacı tarafa sözleşmenin 1 yıllık sürenin sonunda yenilenmeyeceğinin usulüne uygun olarak bildirildiğinden haksız bir fesihten söz edilemeyeceğini, yine ticari itibar kaybına uğrandığı iddiasının da kabulünün mümkün olmadığını, davacının dayandığı 05/04/2016 tarihli sözleşme ile 10/06/2016 tarihli sözleşmelerin birbirinden bağımsız olduğunu, davacı ile imzalanan 05/04/2016 tarihli “Yazılım ve Hizmeti Tedarik Çerçevesi Sözleşmesi” nin konusunun, davacı tarafça müvekkili şirkete yazılım hizmeti sunulması olduğunu, davacı tarafça tüm mali hakları müvekkili şirkete ait olan bir yazılım hazırlandığını ve söz konusu yazılımın bedelinin müvekkili şirket tarafından ödenerek sözleşmenin gereklerinin yerine getirildiğini, bu sözleşmenin ani edimli bir sözleşme olduğunu ve ayrıca 24 aylık bakımları ile garanti süresinin huzurdaki ihtilafla ve gerek 05/04/2016 tarihli gerekse 10/06/2016 tarihli sözleşme ile ilgisi olmadığını, 10/06/2016 tarihli “Katma Değerli Servislerin Sunulmasında İşbirliği Sözleşmesi” nin davacı tarafın müvekkili şirket abonelerinde sunulacak olan katma değerli servisler hizmetinde tarafların hak ve yükümlülüklerini düzenleyen sözleşme olduğunu, dava konusu yazılıma ilişkin tüm mali hakların müvekkili şirkete ait olduğunu, davacı tarafça yazılım nedeniyle mali hak ve bedel talep etmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek, haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 11/03/2021 tarihli 2018/559 E. – 2021/131 K. sayılı kararıyla; “…Dava konusu yazılım haklarının davalı tarafa ait olduğu, taraflar arasında imzalanmış olan 10/06/2016 tarihli Katma Değerli Servislerin Sunulmasında İşbirliği Sözleşmesinde yer alan hükümlere uygun olarak sözleşmenin süresinin sonunda yenilenmeyerek sona erdirildiği, haksız fesih durumunun mevcut olmadığı, davacı tarafça talep edilen “Müvekkil şirket tarafından hayata geçirilen dilekçenin 1. bölümünde belirtmiş olduğumuz kapalı iken bilgilendirme servisine ve eklerine ait olan, kodlar platformu ve en son gelinen yazılımın eklenmiş tüm bileşenleri ile birlikte emsal ürünlere göre piyasa değerinin ivedilikle mahkemeniz eliyle tespitinin yapılması hususu” değerlendirildiğinde; Sözleşme ile bağıtlanmış olan bir iş ilişkisi çerçevesinde hazırlanmış olan programın sözleşme hükümlerince devri gerçekleştirildiğinden söz konusu tespitin yapılmasının dava konusunu etkilemeyeceği, davacı tarafça talep edilen “fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile yapılan değişiklikler sonucunda yazlımın gelmiş olduğu değer farkı için şimdilik 3.150.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tazmini” hususu değerlendirildiğinde; Taraflar arasındaki sözleşmeler incelendiğinde, sözleşme süresi sonunda sözleşmenin yenilenmemesi/devam etmemesi durumunda programın son hali üzerinden bir değerlendirme yapılarak sözleşmede yer alan bedel ile sözleşmenin sona erdiği tarih itibariyle oluşan mali değerler arasındaki farkın yazılımı gerçekleştiren şirkete ödeneceğine ilişkin bir hüküm ya da buna işaret eden herhangi bir ifade olmadığı ve davalı şirketin de sözleşmenin “Sözleşmenin devam etmemesi durumunda sözleşme bitiş tarihi itibariyle programın mali değerinin tespit edilerek aradaki farkın yazılımı gerçekleştiren şirkete verileceği hususunu iddia eden bir ifade olmadığından, davacı şirketin bu talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğu, söz konusu tazmin talebinin mümkün olmadığı, davacı tarafça talep edilen “uğranılan ticarî itibar ziyanı ile 350.000 TL’nin (Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla) dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tazmini” hususu değerlendirildiğinde; Davalı şirketin sözleşme şartlarına aykırı hareket etmediği ve sözleşme süresi sonunda sözleşmeyi yenilemediği görülmekte olup davacı şirketi küçük düşürecek ya da itibarını zedeleyecek somut ve kasıtlı bir eyleminin bulunmadığı, her ne kadar davacı mevcut sözleşme devam ederken aynı yazılım konusunda davalının başka telekomünikasyon şirketleriyle görüşme yapmasının kendisinin ticari itibarını zedelediğini iddia etmiş ise de söz konusu sözleşme incelendiğinde davalı şirketin münhasıran davacı şirket ile çalışacağına ve bununla birlikte sözleşme süresi boyunca davalı şirketin başka şirketler ile sözleşme konusu yazılım ile ilgili görüşmeler yapamayacağına ilişkin bir hüküm bulunmaması sebebiyle tazminat talebinin yerinde olmadığı, davacı tarafça talep edilen “Mahrum kalınan kayıplardan dolayı şimdilik 1.000 TL olmak üzere dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tazminine karar verilmesi” hususu değerlendirildiğinde; Sözleşmenin normal süresi sonunda yenilenmeyerek devam etmemesinden dolayı ortada haksız fesih mevcut olmadığından sözleşmenin, sözleşme hükümlerinde yer alan süre çerçevesinde sona ermiş olmasından dolayı tazminat talebinin yerinde olmadığı kanaatine varıldığından davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davanın alacak davası olduğunu, kaldı ki davanın tazminat talebi olarak kabul edilmesi halinde dahi nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesi uyarınca konusu para ile değerlendirilebilen davalarda Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla, Tarifenin üçüncü kısmına göre vekalet ücreti belirlenmesi gerektiğini, Mahkemece nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, ayrıca yazılımın değer farkıyla ilgili talebin maddi tazminat değil, alacak talebi olduğunu, bu nedenle değer farkı talebiyle ilgili de Tarifenin 13. maddesi uyarınca nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, Mahkemece maktu vekalet ücretine hükmedilmesi halinde dahi davacının maddi tazminat talepleri ile manevi tazminat talebi için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi ve manevi tazminat talebiyle ilgili tarifenin 10. maddesi uyarınca vekalet ücretinin belirlenmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin maktu ve nispi vekalet ücretine ilişkin esaslara uyulmaksızın verilen hatalı kararının vekalet ücreti yönünden kaldırılarak, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; sözleşme üzerinden inceleme yapılarak davanın reddine karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığını, IT ve Telekomünikasyon sektöründe bu tür sözleşmelerin devamlılığının esas olduğunu, müvekkilinin de sözleşmenin 1 yıl sonunda yenileneceğine güvenerek sözleşme süresince yazılıma yeni eklemeler yaptığını, davalının bu durumdan büyük faydalar sağladığını, sözleşmede bulunmamasına rağmen davalı tarafından müvekkiline yaptırılan sözleşme harici yazılımların mevcudiyetinin bilirkişilerce araştırılmadığını ve incelenmediğini, Davalının sözleşme bitmeden ihale açarak ve müvekkilini oyalayarak ticari ahlaka aykırı hareket ettiğini, asıl amacının yazılımı çok ucuz fiyata ele geçirmek olduğunu, Davalının müvekkili şirketten sözleşme dışı yeni ilaveler ve yeni yazılımlar, yeni alanlarda kullanılmak üzere geliştirmeler istenilmesine rağmen, bunun karşılığını yerine getirmediğini, bilirkişi tarafından incelendiğinde, sözleşme konusu yazılım ile davalının şu anda kullandığı ürün arasında karşılaştırılması mukabil olmayacak fahişlikte fark bulunduğunu, müvekkilinin bu yeni uygulamaların bedel kısmını zımni şekilde sözleşme sonundaki mahsuplaşmaya bıraktığını, Davalının sözleşmede yer alan hükümlere riayet etmeyerek sözleşmesel ilişkileri çiğnediğini belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Taraflar arasında imzalanan 05/04/2016 yürürlük tarihli “Yazılım ve Hizmet Tedariki Çerçeve Sözleşmesi” incelendiğinde; 2. maddesinde, sözleşmenin konusunun …’un yazılım ve hizmet ihtiyacının karşılanması amacıyla tedarikçiden yazılım temin edilmesi ve hizmetin bu sözleşme ve eklerine uygun olarak tedarikçi tarafından … için yerine getirilmesi şartlarının ve tarafların bu doğrultudaki yükümlülüklerinin belirlenmesi olarak belirtildiği görülmüştür.Sözleşmenin 25.1. maddesinde, sözleşmenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay süre ile yürürlükte kalacağı, 25.2. maddesi uyarınca, taraflardan herhangi biri tarafından sözleşme süresinin hitamından en az 30 gün önce noter marifetiyle feshi ihbarda bulunulmadığı takdirde 12 aylık süreler halinde otomatik olarak yenileneceğinin kararlaştırıldığı, Taraflar arasında imzalanan ve 10/06/2016’da yürürlüğe giren “Katma Değerli Servislerin Sunulmasında İşbirliği Sözleşmesi” incelendiğinde; sözleşmenin 3.1. maddesinde sözleşme devam ettiği sürece davacı firmanın iletişim sektöründe faaliyet gösteren diğer şirketlerle ve iştirakleri ile aynı ya da benzer konuda görüşme ve müzakere yapamayacağı, sözleşme imzalayamayacağının kararlaştırıldığı, Sözleşmenin 9.1. maddesinde sözleşmenin yürürlük tarihinde yürürlüğe gireceği ve bu tarihten itibaren 12 ay süre ile yürürlükte kalacağı, taraflardan birinin sözleşme süresinin hitamından en az 30 gün önce Noter marifeti ile feshi ihbarda bulunmadığı takdirde sözleşmenin 12 aylık süreler halinde otomatik olarak yenileneceğinin kararlaştırıldığı, Sözleşmenin 12.1. maddesi uyarınca, aksi bu sözleşmede ve eklerinde belirtilmedikçe Katma Değerli Servis ve İçerik’e ilişkin tüm Fikri ve Sınai Mülkiyet haklarının yaratıldığı andan itibaren kendiliğinden …’a ait olacağı, davalının tüm fikri ve sınai mülkiyet haklarını …’a temlik edeceği ya da gelecekte bir temlik işlemi ile temlik edilmesini temin edeceğinin kararlaştırıldığı, Sözleşmenin 15.4. maddesinde; …’nun yedi gün önceden yazılı olarak bildirmek kaydıyla Sözleşmeyi herhangi bir şarta bağlı olmaksızın ve sebep göstermeksizin, her zaman ve tek taraflı olarak feshetme hakkına sahip olduğunun kararlaştırıldığı, İlk derece mahkemesince bilirkişi heyetinden alınan 06/12/2019 tarihli raporda; Dava konusu yazılım haklarının davalı tarafa ait olduğu, davalı ve davacı taraflar arasında imzalanmış olan Katma Değerli Servislerin Sunulmasında İşbirliği Sözleşmesinin sözleşme içerisinde yer alan hükümlere uygun olarak süresinin sonunda yenilenmeyerek sona erdirildiği, haksız fesih durumunun mevcut olmadığı, davacı yanın talep etmiş olduğu “Müvekkil şirket tarafından hayata geçirilen dilekçenin 1. bölümünde belirtmiş olduğumuz kapalı iken bilgilendirme servisine ve eklerine ait olan, kodlar platformu ve en son gelinen yazılımın eklenmiş tüm bileşenleri ile birlikte emsal ürünlere göre piyasa değerinin ivedilikle mahkemeniz eliyle tespitinin yapılması hususu” değerlendirildiğinde; Sözleşme ile bağıtlanmış olan bir iş ilişkisi çerçevesinde hazırlanmış olan programın sözleşme hükümlerince devri gerçekleştirildiğinden söz konusu tespitin yapılmasının dava konusunu etkilemeyeceği, davacı yanın talep etmiş olduğu; “fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile yapılan değişiklikler sonucunda yazlımın gelmiş olduğu değer farkı için şimdilik 3.150.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tazmini” hususu değerlendirildiğinde; Taraflar arasındaki sözleşmeler incelendiğinde, sözleşme süresi sonunda sözleşmenin yenilenmemesi/devam etmemesi durumunda programın son hali üzerinden bir değerlendirme yapılarak sözleşmede yer alan bedel ile sözleşmenin sona erdiği tarih itibariyle oluşan mali değerler arasındaki farkın yazılımı gerçekleştiren şirkete ödeneceğine ilişkin bir hüküm ya da buna işaret eden herhangi bir ifade olmadığı ve davalı şirketin de sözleşmenin şu maddesine istinaden; sözleşmenin devam etmemesi durumunda sözleşme bitiş tarihi itibariyle programın mali değerinin tespit edilerek aradaki farkın yazılımı gerçekleştiren şirkete verileceği hususunu iddia eden bir ifade olmadığından, davacı şirketin bu talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğu, söz konusu tazmin talebinin mümkün olmadığı, davacı yanın talep etmiş olduğu; “uğranılan ticarî itibar ziyanı ile 350.000 TL’nin (Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla) dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tazmini” hususu değerlendirildiğinde; davalı şirketin sözleşme şartlarına aykırı hareket etmediği ve sözleşme süresi sonunda sözleşmeyi yenilemediği görülmekte olup, davacı şirketi küçük düşürecek ya da itibarını zedeleyecek somut ve kasıtlı bir eyleminin bulunmadığı, her ne kadar davacı mevcut sözleşme devam ederken aynı yazılım konusunda davalının başka telekomünikasyon şirketleriyle görüşme yapmasının kendisinin ticari itibarını zedelediğini iddia etmiş ise de, söz konusu sözleşme incelendiğinde davalı şirketin münhasıran davacı şirket ile çalışacağına ve bununla birlikte sözleşme süresi boyunca davalı şirketin başka şirketler ile sözleşme konusu yazılım ile ilgili görüşmeler yapamayacağına ilişkin bir hüküm bulunmaması sebebiyle, söz konusu tazminat talebinin mümkün olmadığı, davacı yanın talep etmiş olduğu; “Mahrum kalınan kayıplardan dolayı şimdilik 1.000 TL olmak üzere dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tazminine karar verilmesi” hususu değerlendirildiğinde; Sözleşmenin normal süresi sonunda yenilenmeyerek devam etmemesinden dolayı ortada haksız fesih mevcut olmadığından sözleşmenin, sözleşme hükümlerinde yer alan süre çerçevesinde sona ermiş olmasından dolayı söz konusu tazminat talebinin mümkün olmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.İlk derece mahkemesince bilirkişi heyetinden alınan 15/12/2020 tarihli ek raporda; Davalı tarafın incelenmesini talep etmiş olduğu hususların incelenmesinin davanın seyri açısından herhangi bir önem arz etmediği, sözleşmesel olarak bu durumdan dolayı herhangi bir ihtilaf olmadığı, bilirkişi incelemesinin davacı tarafın rapora itirazında belirttiği gibi sözleşme maddeleri üzerinden gerçekleştiği, nitekim sözleşmeye aykırı bir durum söz konusu olmadığından sözleşme dışında herhangi bir inceleme yapılmasına gerek olmadığı, kök raporda ifade edilen münhasırlık konusunun davacı tarafından yanlış yorumlandığı, sözleşme maddeleri ile sabit olmak üzere davalının bu iş/hizmet için münhasırlık taahhüdü vermediği, rapordaki ifadenin davacı yanın kendisinin başka işler yapabileceği anlamını hatalı olarak çıkardığı, oysa ki kök raporda yer alan ifadenin davalının başkalarıyla çalışabileceği, görüşebileceği, teklif alabileceği ifadesi olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasında imzalanan yazılım temin ve hizmet sözleşmesinden kaynaklanan yazılım bedeli alacağı, sözleşmenin haksız feshedilmesi nedeniyle mahrum kalınan kar tazminatı ve manevi tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, her iki taraf vekili de karara karşı istinaf yargı yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalı vekili, müvekkilinin sözleşmenin 12 aydan daha uzun süre devam edeceği inancıyla sözleşmeye konu olan yazılımın fikri haklarını davalı şirkete oldukça düşük bir bedelle devrettiğini, ayrıca sözleşme süresince davalının talepleri doğrultusunda yazılıma pek çok yenilikler eklenmesine rağmen bu kısma ilişkin davalı tarafça bir bedel ödenmediğini belirterek istinaf talebinde bulunmuşsa da, taraflar arasında imzalanan ve 10/06/2016’da yürürlüğe giren Katma Değerli Servislerin Sunulmasında İşbirliği Sözleşmesinin 12.1. maddesi uyarınca, aksi bu sözleşmede ve eklerinde belirtilmedikçe Katma Değerli Servis ve İçerik’e ilişkin tüm Fikri ve Sınai Mülkiyet haklarının yaratıldığı andan itibaren kendiliğinden …’a ait olacağı, davalının tüm fikri ve sınai mülkiyet haklarını …’a temlik edeceği ya da gelecekte bir temlik işlemi ile temlik edilmesini temin edeceğinin kararlaştırıldığı, tacir olan davacı şirketin basiretli bir tacir olarak sözleşme imzalanırken sözleşmeye konu yazılımın gerçek bedelini karşı taraftan talep etmesi gerektiği, sözleşme imzalandıktan ve ifa edildikten sonra yazılım bedelinin düşük olduğunun iddia edilemeyeceği, yine sözleşmede sözleşme süresi sonunda sözleşmenin yenilenmemesi/devam etmemesi durumunda programın son hali üzerinden bir değerlendirme yapılarak sözleşmede yer alan bedel ile sözleşmenin sona erdiği tarih itibariyle oluşan mali değerler arasındaki farkın yazılımı gerçekleştiren şirkete ödeneceğine ilişkin bir hüküm ya da buna işaret eden herhangi bir ifadenin de bulunmadığı, bu nedenle davacının yazılıma eklenen yenilikler için ayrıca bedel talep edemeyeceği kanaatine varılmakla, buna ilişkin istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı tarafça sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi nedeniyle mahrum kaldıkları karın ödenmesi gerektiğine ilişkin istinaf talebi incelendiğinde; taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından, Sözleşmenin 9.1. maddesi uyarınca kararlaştırıldığı şekilde sözleşme süresinin bitimine 30 gün kala noter kanalıyla davacı tarafa fesih ihbarı gönderilmesi suretiyle feshedildiği, sözleşme gereğince fesih için herhangi bir neden belirtilmesine gerek bulunmadığı, sözleşme hükümlerine uygun olarak fesih yapıldığından, haksız bir fesihten söz edilemeyeceği, bu nedenle mahrum kalınan karın talep edilemeyeceği kanaatine varılmakla, buna ilişkin istinaf talebi de yerinde bulunmamıştır.Davacı vekili, davalı tarafın sözleşme sona ermeden aynı hizmetin satın alınması için ihale açtığı ve başka firmalarla görüşmeler yaptığı, bu şekilde müvekkilinin ticari itibarının zedelendiğine belirterek, manevi tazminat ödenmesi gerektiğine dair istinaf talebinde bulunmuşsa da, davalı şirketin sözleşme şartlarına aykırı hareket etmediği ve sözleşme süresi sonunda sözleşme hükümlerine uygun şekilde ihbarda bulunarak sözleşmeyi yenilemediği, davacı şirketi küçük düşürecek ya da itibarını zedeleyecek somut ve kasıtlı bir eyleminin bulunmadığı, her ne kadar davacı mevcut sözleşme devam ederken aynı yazılım konusunda davalının başka telekomünikasyon şirketleriyle görüşme yapmasının kendisinin ticari itibarını zedelediğini iddia etmiş ise de, söz konusu sözleşme incelendiğinde davalı şirketin münhasıran davacı şirket ile çalışacağına ve bununla birlikte sözleşme süresi boyunca davalı şirketin başka şirketler ile sözleşme konusu yazılım ile ilgili görüşmeler yapamayacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı, bu görüşmelerin davacının ticari itibarına zarar vermediği, bu nedenle davacı şirkete manevi tazminat ödenmesini gerektirecek bir durum bulunmadığı kanaatine varılmakla, davacı vekilinin buna ilişkin istinaf talepleri de kabul edilmemiştir.Davalı vekilinin davacı tarafından talep edilen her bir alacak için ayrı ayrı vekalet ücreti hükmedilmesi gerektiğine dair istinaf talebiyle ilgili yapılan incelemede; davacı tarafça 3.150.000,00 TL yazılım bedeli, 1.000,00 TL mahrum kalınan kar tazminatı ve 350.000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunulduğu, her bir talebin birbirinden farklı nitelikte oldukları, bu nedenle her bir talep için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.Davalı vekili, davacının talep ettiği yazılım bedelinin tazminat değil, alacak niteliğinde olması nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesi uyarınca talep edilen 3.150.000,00 TL üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek istinaf talebinde bulunmuştur. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının talep ettiği yazılım bedelinin maddi tazminat niteliğinde olmayıp, sözleşmeye dayanılarak talep edilen alacak olduğu, bu nedenle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca bu miktar üzerinden hesaplanacak nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, bunun da 295.500,00 TL olduğu tespit edilmiş, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar verilmiştir. Davacı tarafın 1.000,00 TL mahrum kalınan kar tazminatıyla ilgili Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2. maddesi uyarınca hükmedilecek vekalet ücreti reddedilen miktarı geçemeyeceğinden davalı lehine 1.000,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, 350.000,00 TL manevi tazminat talebiyle ilgili olarak da, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/3. maddesi uyarınca manevi tazminatın tamamının reddi halinde bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre vekalet ücretine hükmedileceği belirtildiğinden, manevi tazminat talebiyle ilgili davalı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 25.500,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılarak, davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddine, davalı vekilinin istinaf taleplerinin kabulüne, ilk derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından yeniden hüküm kurulmasına, davanın reddine dair karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-Davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ İLE; -6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 11/03/2021 tarihli 2018/559 E. – 2021/132 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,-Davanın REDDİNE,3-İlk derece yargılaması yönünden; a-Alınması gereken 269,85 TL harcın peşin alınan 59.788,33 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 59.518,48 TL harcın talebi halinde davacıya iadesine,b-Davalı vekiline yazılım bedeli davası üzerinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca göre takdir edilen 295.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,c-Davalı vekiline kar mahrumiyeti tazminatı davası üzerinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2. maddesine göre takdir edilen 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,ç-Davalı vekiline manevi tazminatı davası üzerinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/3. maddesine göre takdir edilen 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,d-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,e-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine, 4-İstinaf yargılaması yönünden;a-Davacı yanın istinaf istemi kabul olunmadığından, alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 210,55 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,b-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,c-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 50,00TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 212,10 TL’nin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,ç-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince ilgilisine iadesine, d-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 20/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.