Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/322 E. 2022/478 K. 18.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/322 Esas
KARAR NO: 2022/478
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/12/2021
NUMARASI: 2021/37 E. – 2021/228 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; her iki davalı şirketin aralarında organik bağlantı bulunduğunu, davalı …’nin 03. sınıfta … başvuru numaralı “…” marka tescil başvurusunun davacının itirazı üzerine davacıya ait dava dilekçesinde ekli marka tescil belgeleri uyarınca tescilli “…” markası ile benzer olması nedeniyle TPMK tarafından 07/12/2017 tarihinde reddedildiğini, davalı …’nin “…” markasını tescil ettirdiğini, ancak ürünleri üzerinde “…” markasını bu marka ile birlikte kullandığını, “…” markalı ürünleri satışa sunduğunu, bu marka kullanımının kötü niyetli olduğunu, davacının bu nedenle zarara uğradığını, ayrıca davalının inovacosmetics.com alan adını da kullandığını belirterek, davalı yana ait ticaret sicilinde bulunan isimde yer alan ve karışıklığa yol açan “…” ibaresinin TTK’nun 52. maddesi uyarınca kaldırılmasına, SMK’nun 7 ve 29. maddeleri uyarınca haksız eylemin durdurulmasına, dava sonuçlanıncaya kadar SMK uyarınca ilgili ürünün “…” adı ile üretilmesinin ve satışa arzının engellenmesine, yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; müvekkili … Tic. Ltd. Şti.’nin bu unvanı ile 2012 yılından bu yana faaliyet göstermekte olan, kozmetik sektöründe tanınan ve tüketici kitlesince ürünleri beğenilen, gerek yurtiçi, gerek yurt dışı pazarda varlık gösteren, cirosu yüksek, saygın bir firma olduğunu, müvekkiline ait, 30’dan fazla kozmetik markasının Türk Patent Kurumu nezdinde tescilli olup, bu sektörde aktif faaliyet gösterildiğini, ürünlerin özellikle e-ticaret pazarında yoğun ilgi gördüğünü, davacının üzerinde hak iddia ettiği “…” ve “…” markalarının sahibi olmadığını, markaların özellikle şekil bakımından farklılık arz etmekte olup, tüketicide karışıklığa sebebiyet vermelerinin söz konusu olmadığını, bunun aksinin kabulünde dahi gerek tanınırlık, gerekse ciro, müşteri memnuniyeti, uluslararası pazarda bulunma vs. bakımından müvekkili firmanın her açıdan davacının hak sahipliği iddia ettiği markalardan daha üstün olduğunun açıkça görüldüğünü, müvekkili şirketin “…” markasını tescilli olarak hukuka ve prosedürlere uygun şekilde kullanmakta olduğunu, davada iradi taraf değişikliğine muvafakatlarının olmadığını, HMK m.124/3-4 hükmü bakımından ise karşı tarafın, taraf bakımından yanılgısının basit bir maddi hata olmadığını ve taraf değişikliği talebinin dürüstlük kuralına uygun düşmediğini beyanla, davacının talebinin reddi ile dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21.12.2021 tarih ve 2021/37 Esas – 2021/228 Karar sayılı kararıyla; “… davacının davada aktif taraf ehliyeti bulunması HMK’nun 114/1-d maddesi uyarınca dava şartlarından olup, HMK’nun 115/1. maddesi uyarınca dava şartları yargılamanın her aşamasında Mahkemece kendiliğinden araştırılabileceği, açılan marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesi davasında, davacının davasına dayanak olarak gösterilen markalar dava açılmadan çok önce dava dışı şirkete devredilmiş olduğundan, davacı bu şirketin ortağı ve yetkilisi olsa dahi marka sahibi şirketin ayrı bir tüzel kişiliği bulunduğundan, davacının aktif taraf ehliyetinin mevcut olmadığı gerekçeleriyle ön inceleme tutanağı imzalanmadan önce HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili, süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “… Dış Tic. Ltd. Şti. olup, inhisari lisans sözleşmesi ile markayı kullanım ve dava açma hakkı sahibinin davacı olduğunu,Islahın geçerli olduğunu, mahkemenin onayına bağlı olmadığını, buna rağmen mahkemece ıslahın talep olarak değerlendirerek reddedilmesinin usule aykırı olduğunu, Bilirkişi raporunda ‘…e ait markalar ile davalı yanın kullanımındaki marka arasında iltibas ilişkisinin varlığına’ dair değerlendirme yapıldığını, bu nedenle dava dışı şirket ile davacı arasındaki organik bağ da gözetilerek ıslah yoluna başvurduklarını, İnhisari lisans sözleşmesinin 01.01.2018 tarihli olduğunu, sözleşmenin noterde yapılmasının zorunlu olmadığını, sözleşme uyarınca lisans alan davacının lisans verenin sahip olduğu tüm hukuki yollara başvurma hakkına sahip olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *Markaların tescil kayıtları incelendiğinde; 25/01/1993 başvuru tarihli, … tescil numaralı “…” markasının … Limited Şirketi adına 03. sınıfta “Far, oje, ruj, maskara, allık, krem, temizleme sütü, tonik ve taş pudra (natürel)” için, 06/08/2012 başvuru tarihli, … tescil numaralı “… ” markasının 03, 05, 08, 35, 44. sınıflarda …Ticaret Limited Şirketi adına tescilli oldukları, dava açılmadan önce Bakırköy … Noterliği’nin 05/12/2017 tarihli ve … yevmiye numaralı Marka Devir Sözleşmesi ile davacı …’in bu iki markayı da … şirketine devrettiği tespit edilmiştir.
GEREKÇE: Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi ve durdurulması istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesi tarafından, “… davacının davada aktif taraf ehliyeti bulunması HMK’nun 114/1-d maddesi uyarınca dava şartlarından olup, açılan marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesi davasında, davacının davasına dayanak olarak gösterilen markalar dava açılmadan çok önce dava dışı şirkete devredilmiş olduğundan, davacı bu şirketin ortağı ve yetkilisi olsa dahi marka sahibi şirketin ayrı bir tüzel kişiliği bulunduğundan, davacının aktif taraf ehliyetinin mevcut olmadığından davanın usulden reddine” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı vekilinin HMK.124 maddesine dayalı olarak taraf değişikliği yapılarak, davacının dava dışı … Ticaret Limited Şirketi olarak değiştirilmesi talebinin, mahkemece yerinde gerekçelerle kabul edilmemesi isabetlidir. Mahkemece bu talebin reddi sonrasında davacı vekili tarafından dava dışı şirket tarafından davacıya davaya konu markaların kullanım hakkının verildiğine dair 01/01/2018 tarihli İnhisari Lisans Sözleşmesi’nin sunularak aktif husumetin varlığı ileri sürülmüş ise de, mahkemece “Sözleşmenin noter onaylı olmadığı, her zaman düzenlenebilecek adi sözleşme niteliğinde olduğu, davacının gerek dava dilekçesinde, gerekse davada taraf değişikliği talepli dilekçesinde lisans sözleşmesinden hiç söz etmediği, bu nedenle bu sözleşmenin dava açıldıktan sonra düzenlenmiş olduğu, taraf ehliyetinin davanın açıldığı tarihe göre değerlendirilmesi gerektiği, sonradan düzenlenen marka kullanım hakkının devri sözleşmesinin davacıya davada taraf sıfatı kazandırmayacağı.” gerekçesiyle sözleşmenin dikkate alınmaması yerinde olmuştur. Aynı amaçla yapılan davacı ıslahı ile de aktif husumet sorununun çözümü mümkün değildir.Davaya konu markaların TPMK tescil kayıtları uyarınca; 25/01/1993 başvuru tarihli, … tescil numaralı “…” markasının …Dış Ticaret Limited Şirketi adına 03. Sınıfta, … tescil numaralı “… ” markasının 03, 05, 08, 35, 44. sınıflarda … Dış Ticaret Limited Şirketi adına tescilli oldukları, dava açılmadan önce Bakırköy … Noterliği’nin 05/12/2017 tarihli ve … yevmiye numaralı Marka Devir Sözleşmesi ile davacı …’in bu iki markayı da … şirketine devrettiği sabittir. Bir davada, davacı ve davalı sıfatının kime ait olduğu tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Dava dilekçesinde, davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler şeklen taraf ise de; hakkın sahibi veya kendisine karşı hakkın himayesi istenmesi gereken kişiler olmadıkları belirlenir ise, davanın sıfat yokluğundan (husumetten) reddi gerekir. Husumetten red kararı usule ilişkin bir karar olmayıp; davada taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını belirleyen esasa ilişkin bir karardır. Husumet dava şartı olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan, yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken bir husustur. Buna göre mahkemenin husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine dair vermiş olduğu karar yerinde olduğundan, davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/03/2022