Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/31 E. 2022/734 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/31 Esas
KARAR NO: 2022/734 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/03/2021
NUMARASI: 2019/212 E. – 2021/117 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekilinin dava dilekçesinde; Müvekkilinin inşaat kimyasalları üretici ve dağıtıcısı olarak çalışan ve 1700′ den fazla çalışanı ile Türkiye de dahil olmak üzere dünyada 18 ülkede dağıtım ağı ile 4 kıtada global olarak dağıtım yapan Polonya menşeli … şirketlerinden biri olduğunu, müvekkilinin Türk Patent Enstitüsü nezdinde davalı adına 01,03,05 ve 17.sınıflarda tescil edilmiş olan … tescil nolu …, … tescil nolu …, … tescil nolu …, … tescil nolu …, … tescil nolu …, … tescil nolu … şekil ve … tescil nolu … markaların varlığından haberdar olduğunu, davalı adına belirtilen markalarda “…” ibaresinin müvekkili adına tescilli markaların esas unsuru olan “…” ibaresi ile görsel, işitsel ve kavramsal olarak ayırt edilmeyecek derecede benzer olduğunu, bu benzerliğin tüketiciler nezdinde karıştırılmakta olduğunu, müvekkilinin davalı tarafa Beyoğlu … Noterliği aracılığı ile dava konusu markalardan feragat edilmesi aksi halde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, davalı tarafın bu ihtarnameye cevap vermemesi nedeniyle bu davaya açtığını, bu nedenlerle dava konusu markaların hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine, üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için tedbir kararı verilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin davaya cevap dilekçesinde; davacı tarafın hükümsüzlüğünü talep ettiği … tescil nolu markanın daha önce başka bir dava ile hükümsüz kılındığını, kararın kesinleştiğini, bu nedenle talebin bu marka yönünden usulden reddini, esas hakkında ise müvekkilinin başta yapıştırıcı ve otomotiv sektörü olmak üzere pek çok sektörde faaliyet gösterdiğini, Türkiye’ de ve dünyanın bazı ülkelerinde faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, tanınmış bir marka olduğunu, müvekkilinin ürettiği ürünler yada kullandığı yada lisans verdiği markaları kendi adına tescil ettirdiğini, müvekkilinin dava konusu markaları uzun yıllardır yurt içi ve yurt dışında kullanmakta olduğunu, bu süre içerisinde markaların tanıtımını ve pazarlamasını yaptığını, taraflar arasındaki markaların sınıfsal benzerliğinin bulunmadığını, müvekkili markalarının davacı markalarıyla karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacı markalarının tanınmış olmadığından hükümsüzlük taleplerinin kabul edilemeyeceğini, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bu nedenlerle dava konusu markalar yönünden davanın reddine, kötü niyetli dava açılması nedeniyle davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesine, 5.000TL disiplin para cezasına mahkum edilmesine,karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 4.FSHHM’nin 20.04.2017 tarihli 2015/133 E. – 2017/59 K.sayılı kararıyla; “Dava konusu 2009/12813 tescil nolu davalının markasının 19/09/2014 tarihinde hükümsüz kılındığı anlaşıldığından bu konuda yeniden karar verilmeye yer olmadığına, davacının davasının kabulüne,”karar vermiştir. Davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF KARARI: Dairemizin 20.06.2019 tarihli 2018/1543 E. – 2019/1335 K.sayılı kararıyla; “…Davacı vekilinin dava dilekçesinde davalı adına tescilli …, …, …, …, … ve … sayılı markaların hükümsüzlüğünü talep ettiği, ilk derece mahkemesinin istinaf başvurusuna konu kararında; “Dava konusu … tescil no’lu davalı markasının 19.09.2014 tarihinde hükümsüz kılındığı anlaşıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,” , “Davacının davasının kabulüne,” karar verdiği, hüküm fıkralarının birbiriyle çeliştiği, 6100 sayılı HMK’nın 297/son maddesinde, “Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir” hükmüne aykırı olacak şekilde, “davanın kabulü” kararının neyi kapsadığının, hangi taleplerin kabul edildiğinin açıklanmadığı, davanın davalı markalarının hükümsüzlüğü talebini içermesi karşısında, talepler hakkında infazı mümkün karar verilmediği, davada konusuz kalan talep yönünden de yeterli araştırma yapılmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusu ve HMK 355. Madde gereğince resen yapılan inceleme sonunda, davalı vekilinin diğer istinaf talepleri bu aşamada incelenmeksizin , istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılarak, 2009/12813 sayılı markaya ilişkin kesinleşme şerhli mahkeme kararı ile, hükümsüzlük kararının TPMK’ya tescil tarihine ilişkin kayıtlar getirildikten sonra yapılacak inceleme ile karar verilmesi, yine davaya konu diğer markalar hakkındaki talepler yönünden de HMK’nın 297/son maddesine uygun şekilde karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 2.FSHHM’nin 09.03.2021 tarihli 2019/212 E. – 2021/117 K.sayılı kararıyla; “… davacının tescilli … markasının yurt dışında tanınmış marka olduğu, bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere, davacı firmanın dünya çapında 2003 yılından beri faaliyet gösteren önemli bir firma olduğu, uluslararası birçok fuara katıldığı, bu firmanın dünyada tanınırlığı sonrasında Türkiye Pazarına girdiğinin anlaşıldığı, her ne kadar bilirkişi raporunda benzerlik taşımayan emtialar bakımından davacının tanınmış marka iddiasına dayanamayacağı belirtilmiş ise de, yine raporda yer aldığı üzere, davalının tescil başvurusunu yapmış olduğu esnada davacı markasının tüm dünyada özellikle tanınan bir marka olması ve davalının bu markanın varlığından haberdar olmamasının mümkün olmayacağı, tarafların aynı sektör içerisinde yer alması nedeni ile bunun davalı tarafça bilinebileceği tespitleri karşısında mahkemece … markasının tanınmış marka olduğu, bu sebeple davalı tarafın markasını tescil ettirirken davacı markasının ilgili sektördeki tanınmışlığından yararlanma kastı ile hareket etmiş olabileceği kanaatine varıldığı, bu nedenle taraf markalarının tescil edildiği emtialar karşılaştırıldığında benzer olmayan ürünler bakımından da davacının markasının tanınmışlığı dikkate alındığında davalı markalarının 556 sayılı KHK md. 62 vd. Uyarınca, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve/veya hizmetlerle benzer olmayan, ancak Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki işaretin kullanılması nedeni ile dava konusu markaların tümü bakımından hükümsüzlük koşullarının oluştuğu sonucuna varıldığı” gerekçesiyle; Davanın KABULÜ İLE, davalı adına TPMK nezdinde … numara ile tescilli “…”, … numara ile tescilli “…”, … numara ile tescilli “…”, … numara ile tescilli “…”, … numara ile tescilli “…” ve … numara ile tescilli “…” ibareli markanın tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, -Davaya konu davalı adına … tescil numaralı markanın dava tarihinden sonra TPMK kayıtlarından terkin edildiği anlaşıldığından bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davaya konu markanın dava tarihinden önce açılan ve karara bağlanan başka bir mahkeme kararıyla hükümsüz kılındığını, hükümsüz kılınan marka yönünden dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, 2 numaralı hükmün hatalı olduğunu, kaldı ki konusuz kalma halinde dahi kararın usuli sonuçlarının kararın gerekçesinde açıklanması gerektiğini. -Mahkeme kararında bilirkişi raporu dayanak yapılmışsa da, müvekkilinin lehine olarak yorumlanan tespitler yönünden de, raporun aksine karar verildiğini. -Dava konusu markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, mahkeme kararının 11. Bendinde de “her iki markanın sembol, yazı, karakter ve logoları farklıdır…” denildiğini. -Davaya konu markaların uzman tüketiciye hitap ettiğini, tüketicinin sıradan halk kitlesi olmadığını, bire bir aynı olmayan ürünlerin uzman kişilerce karıştırılmasının mümkün olmadığını. -Müvekkilinin dava konusu markaların uzun yıllar tanıtımını ve pazarlamasını yaptığını, davacının yıllarca sessiz kaldığını, … tescilli markanın başvuru tarihinin 16/09/2009 tarihi olup 6 yıl sonra diğer markalar yönünden 4 yıl sonra dava açıldığını, davacının dava açma hakkını yitirdiğini. -Müvekkilinin dava konusu markaları Türkiye’de davacıdan çok önce kullanmaya başladığını, davacı tarafça kendisine ait olmayan 2010 tarihli faturanın müvekkili tarafından ise 2009 tarihli faturanın dosyaya sunulduğunu. -Davacı markalarının Dünyaca bilinen marka olmadığını, müvekkilinin markalarının Türkiye’de davacı markasından daha önce tanındığını, davacının 556 Sayılı KHK 8/4 maddesi uyarınca iddia ettiği taleplerin dinlenebilir olmadığını. -…, Yunan Mitolojisine göre altın çağda dünyayı yönetmiş olan güçlü Tanrı ırkının adı olup, gücü temsil eden anlamlarda kullanıldığını,”…” kelimesinin yapı kimyasalları sektöründe de sıklıkla kullanılan bir ibare olduğunu,”…” ibaresini içeren bir çok ürünün piyasada mevcut olduğunu ve bir markaya özgülenmesinin mümkün olmadığını. -Bilirkişi raporunun subjektif değerlendirmeler içerdiğini, somut olarak desteklenmediğini, koşulsuz olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını beyanla, hükmün kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; … sayılı davalı markasının İstanbul 4. FSHHM’nin 26.02.2013 tarih ve 2011/279 E.2013/24K. sayılı kararı ile hükümsüz kılındığını, müvekkilinin o davanın tarafı olmadığını, kararın 19.04.2014 tarihinde kesinleştiğini, TPMK’nın 27.12.2019 tarihli cevabi yazısında “… sayılı markanın, İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nden gelen 12.05.2016 tarihli yazıyı takiben Türk Patent sicilinden terkin edildiğinin” bildirildiğini, terkin işleminin 20.06.2016 tarihinde tamamlandığını, davanın 23/06/2015 tarihinde açıldığını, mahkeme kararının doğru olduğunu. -Bilirkişi raporunun takdiri delil olduğunu, davalının iddiasını gerekçelendiremediğini, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, markaların kelime unsurlarının tüketici zihninde öncelikli olarak iz bırakan unsurlar olduğunu, somut olayda markaların ayırt edici unsurlarının … ve … kelime unsurları olmakla, 5 harften oluşan markalarda tek harf farklılığı bulunduğunu, farklı harfin de işitsel olarak oldukça benzer olduğunu. -Kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için markaların kullanıldığı ürünlerin algısı yüksek bir kitleye hitap ettiği düşünülse dahi karıştırılma ihtimalinin yokluğundan bahsedilemeyeceğini, markaların tescil edildiği ürünlerin konut, ofis ve endüstriyel yapılarda inşaat ve onarım işlerinde kullanıldığını, bu ürünlerin inşaat ve onarım işlerinde çalışanlarca kullanıldığı gibi, evde tamirat işlerini kendi yapan son tüketiciye de hitap ettiğini, inşaat ve onarım işlerinde çalışanların mesleklerinde uzman olsalar da aldıkları eğitim göz önüne alındığında uzmanlık ve dikkat seviyelerinin ortalama tüketici seviyesinde kabul edilmesi gerektiğini, karıştırma ihtimalinin çok genel ifade ile, “ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması olup ECJ (Avrupa Adalet Divanının) ise karıştırılma ihtimalini, “halkın, söz konusu mal ve/veya hizmetlerin aynı ya da bağlantılı işletmelerden geldiğini düşünme tehlikesidir” biçiminde tanımladığını, karıştırılma ihtimali bulunmadığına yönelik istinaf sebebinin yerinde olmadığını. -Sessiz kalma yoluyla hak kaybı koşullarının oluşmadığını, … sayılı markanın tescil tarihinin 06/01/2011 olup, 4 yıl sonra dava açıldığını, diğer markaların 2014 yılı içerisinde tescil edildiğini dava tarihine kadar 1 yıl geçtiğini. -Müvekkilinin … numaralı … markasının başvuru tarihinin 23/09/2003 olup, markasını davalıdan çok önce kullandığını gösterdiğini. -Davacı markalarının tanınmış olduğunu, dosyaya sunulan tescil belgeleri, sektörel haberler, markanın Türkiye’de kullanımını ve satışını gösterir fatura örneklerinin markanın Türkiye’de hitap ettiği müşteri kitlesi tarafından tanındığını ve bilindiğini gösterdiğini. -… kelimesinin anlamı ile ilgili iddiaların doğru olmadığını beyanla istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: İstanbul 4. FSHHM’nin 26.02.2013 tarih ve 2011/279 E.2013/24K. sayılı kararı ile davalıya ait 2009/12813 sayılı markanın hükümsüz kılındığı, kararın 19.04.2014 tarihinde kesinleştiği, TPMK’dan celp edilen kayıttan, “… sayılı markanın, İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nden gelen 12.05.2016 tarihli yazıyı takiben Türk Patent sicilinden terkin edildiğinin” bildirildiği, davanın 23/06/2015 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. Marka tescil kayıtlarından davacı adına 01/02/17. Sınıflarda … başvuru numaralı … markasının 23/09/2003 tarihinden itibaren, 06/17. Sınıflarda … başvuru numaralı … markasının 23/10/2009 başvuru tarihinden itibaren davacı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır. TPE’den celp edilen marka tescil kayıtlarından; davalı adına … başvuru sayılı 16.03.2009 başvuru tarihli “…” markasının 06/01/2011 tarihinde 01. Sınıfta tescil edildiği anlaşılmıştır. Davalının … sayılı … ibareli markasının 01/03/05/17 sınıflarda 08/06/2011 başvuru tarihli 11/06/2014 tescil tarihli olduğu, … sayılı … ibareli markasının 17. sınıfta 07/07/2011 başvuru tarihli 23/06/2014 tescil tarihli olduğu, …sayılı … ibareli markasının 17. sınıfta 07/0/72011 başvuru tarihli 23/06/2014 tescil tarihli olduğu, … sayılı … ibareli markasının 17. sınıfta 07/07/2011 başvuru tarihli 10/06/2014 tescil tarihli olduğu, … sayılı … ibareli markasının 01. sınıfta 07/07/2011 başvuru tarihli 12/12/2014 tescil tarihli olduğu, … sayılı … ibareli markasının 01/17 sınıflarda 07/07/2011 başvuru tarihli 20/10/2014 tescil tarihli olduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince üç kişilik bilirkişi heyetinden alınan 01/04/2016 tarihli raporda; dava konusu markaların her ikisinin aynı sektörde olduğu, davacı markası “…” ın davalı markası “…”a göre daha bilinir olduğu, dava konusu olan markanın … markası ile okunuş, yazılış ve kullanım alanları olarak benzerlik gösterdiği. -Davalının tescilli … sayılı “…”; … sayılı “…”; … sayılı “…” ve … sayılı “…” markaları ile davacının … sayılı “…” markasının 1. Emtia sınıfındaki Ev ve Kırtasiye amaçlı olmayan tutkallar emtiasında birebir örtüştüğü. – Davacının … sayılı “…” markasının tescilli olduğu 2. Emtia sınıfındaki İşlenmemiş doğal reçineler, Boyalar, vernikler, tıklar, pas önleyiciler ve 1. Emtia sınıfındaki Derz Dolgu ve fayans/mermer yapıştırma maddeleri, Ev ve kırtasiye amaçlı olmayan tutkal emtiası ile davalının … sayılı “…” markasının tescilli olduğu 1. Emtia sınıfındaki Ev ve kırtasiye amaçlı olmayan tutkallar. Derz dolgu ve fayans/mermer yapıştırma maddeleri ile 3. Emtia sınıfındaki Parlatma ve bakım ürünleri (deri, vinil metal, ahşap v.b.için ) emtiaları arasında örtüşme ve benzerlik bulunduğu. -Davacının … sayılı “…” markası ile davalının … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…” markaları arasında 17. emtia sınıfındaki Yarı mamül sentetikler, sünger kavuçuk, reçineler, ambalaj veya sarma amaçlı olmayan plastik, selüloz, vizkoz filmler ve folyolar emtiasında birebir örtüşme olduğu. -Davalının “…” markasının kapsadığı 5. sınıftaki bu emtialar ile davacı markalarının tescilli olduğu diğer emtia sınıfları arasında herhangi bir benzerliğin bulunmadığı ve 556 sayılı KHK m. M.8/f.4 hükmünün uygulanmasını sağlayacak belgelerin dosya içeriğinde olmadığı beyan edilmiştir. İlk derece mahkemesince İnşaat mühendisi bilirkişiden alınan 28/12/2016 tarihli raporda; davacı marka tescillerinin daha önce yapıldığı, taraf markalarının aynı sektörde bulunduğu, davacı taraf markalarının ülkemizde ve ülke dışında bilinir olduğu ve … markalı ürünlerin Türkiye’de satıldığı, … teriminin Polonyaca dilinde, Türkçede kullanılan … ile aynı anlamda kullanıldığı, işitsel ve anlamsal olarak aynı oldukları, sektördeki ortalama tüketicilerin … ve … ibareli ürünleri, … markasının bilinirliği ve işitsel benzerliği nedeniyle karıştırma ihtimalinin olduğu ve tüketicilerin davacı ve davalı arasında ekonomik bağlantı olduğu algısına kapılmasının ihtimal dahilinde olduğu, davalı tarafın marka tescili yaparken davacı marka tescillerinden kolayca haberdar olmasının mümkün olduğu beyan edilmiştir.
G E R E K Ç E: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin … markasının tanınmış marka olduğunu, davalı adına tescilli …, …, …, …, … ve … sayılı … unsurlu markaların müvekkilinin markaları ile benzer olup karıştırılma ihtimali bulunduğunu, 556 Sayılı KHK 8/4 maddesi gereğince ve davalı markalarının kötüniyetli olarak tescil edildiğini ileri sürerek davalı markalarının hükümsüzlüğünü talep etmiştir. İlk derece mahkemesince … sayılı marka yönünden konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer markalar yönünden davanın kabulüne, davalı markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde … sayılı markanın, dava tarihinden önce mahkeme kararıyla hükümsüz kılındığını, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Dosya kapsamında bulunan mahkeme kararı ve TPMK yazı cevabından; İstanbul 4. FSHHM’nin 26.02.2013 tarih ve 2011/279 E.2013/24K. sayılı kararı ile davalıya ait 2009/12813 sayılı markanın hükümsüz kılındığı, kararın 19.04.2014 tarihinde kesinleştiği, TPMK’dan celp edilen kayıttan, ” İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nden gelen 12.05.2016 tarihli yazıyı takiben Türk Patent sicilinden terkin edildiğinin” bildirildiği, davanın terkin tarihinden önce 23/06/2015 tarihinde açıldığı anlaşılmakla, mahkemece bu marka yönünden konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, markanın 06/01/2011 tescil tarihinden dava tarihine kadar 5 yıllık sessiz kalma süresi geçmediğinden , yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Davalının hükümsüzlüğü istenen diğer markalarının 2014 yılında tescil edildiği, tescil tarihleri ile dava tarihi arasında yaklaşık bir yıllık süre bulunduğu, davacı vekilinin sessiz kalma yoluyla dava açma hakkının yitirildiğine yönelik istinaf sebebinin de yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları ile, davacının … markasının sektörel bilinirliğinin bulunduğu tespit edilmişse de, tanınmış olduğunun ispatlanamadığı anlaşılmakla, mahkemece gerekçeli kararda somut dayanakları açıklanmadan davacı markasının tanınmış olduğu tespitinin yapılması yerinde değildir. Hükümsüzlüğü istenen davalı markalarının başvuru tarihinin 2011 yılı olduğu gözetildiğinde, 2011 yılı itibarıyla davacı markasının tanınmış olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği, davacı markası 2003 yılından itibaren tescilli ise de, dosyaya sunulan faturalardan 2010 yılından itibaren Türkiye’de yoğun şekilde kullanılmaya başlandığının bilirkişi heyet raporundan anlaşıldığı ancak tanınmışlığının ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır. Dosya kapsamında davalının markalarını kötüniyetli olarak tescil ettirdiğini gösterir somut deliller de bulunmamaktadır. Bu durumda tescil sınıfları da gözetilerek, taraf markalarının benzer olup olmadığı, karıştırılma/iltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmiştir. Mahkemece alınan 01/04/2016 tarihli heyet raporu ile inşaat mühendisi bilirkişiden alınan 28/12/2016 tarihli raporda, markaların hitap ettiği tüketici kitlesi nezdinde karıştırılma ihtimali bulunduğu tespit edilmiştir. Gerçekten de davacının … markaları ile, davalı adına tescilli … ibareli markalarının görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer oldukları, davalı markalarındaki şekil unsurunun tali unsur olduğu, markaların asli unsurunun … ibareleri olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı markasının davalı markalarının başvuru tarihi itibarıyla tanınmış olduğu ispatlanamadığından, davacının 556 Sayılı KHK 8/4 maddesinde düzenlenen tanınmış markanın genişletilmiş korumasından faydalanamayacağı, markaların tescil sınıflarının karşılaştırılması gerektiği, mahkemece alınan bilirkişi heyet raporunda taraf markalarının birebir örtüştüğü ve benzer olduğunun tespit edildiği emtia sınıflarında kısmen hükümsüzlük kararı verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile tümüyle hükümsüzlük kararı verilmesinin yerinde olmadığı kanaatine varılmış, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, kısmen reddine, mahkeme kararının kaldırılmasına, 2009/12813 sayılı marka yönünden konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı adına tescilli diğer markaların hükümsüzlük talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-Davalı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine, 2-İstanbul 2.FSHHM’nin 09.03.2021 tarihli 2019/212 E. – 2021/117 K.sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince, KALDIRILMASINA, 3-A) Davaya konu … sayılı marka yönünden konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, B) Davalı adına TPMK nezdinde … numara ile tescilli “…” markasının tescilli olduğu 1. Emtia sınıfındaki “Ev ve kırtasiye amaçlı olmayan tutkallar. Derz dolgu ve fayans/mermer yapıştırma maddeleri” , 3. Emtia sınıfındaki “Parlatma ve bakım ürünleri (deri, vinil metal, ahşap v.b.için ) ve emtiaları” ve 17. emtia sınıfındaki “Yarı mamül sentetikler, sünger kavuçuk, reçineler, ambalaj veya sarma amaçlı olmayan plastik, selüloz, vizkoz filmler ve folyolar” emtialarında KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE C) Davalı adına … numara ile tescilli “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…” markalarının 17. emtia sınıfındaki “Yarı mamül sentetikler, sünger kavuçuk, reçineler, ambalaj veya sarma amaçlı olmayan plastik, selüloz, vizkoz filmler ve folyolar” emtialarında KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE -Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, 4-İlk derece yargılaması yönünden; A)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70 TL karar harcından peşin yatırılan 27,70 TL’nin mahsubu ile kalan 53,00 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına, B) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davanın kabul edilen kısmı üzerinden, davacı yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine, C) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davanın ret edilen kısmı üzerinden, davalı yararına hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine, Ç) Davacı tarafından yapılan: 2.350,00TL bilirkişi ücreti,373,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.723,00 TL olmak üzere yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre 2/3 oranında 1.815,33 TL giderin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, D) Davacı tarafça yapılan 55,40 TL harç (peşin+başvuru) giderin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, E) Davalı tarafından masraf yapılmadığından karar verilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılaması yönünden; a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, b-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacılardan alınarak, davalıya verilmesine, c-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince ilgilisine iadesine, ç-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 27/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.