Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/290 E. 2023/1885 K. 12.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/290 Esas
KARAR NO: 2023/1885 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/10/2021
NUMARASI: 2020/103 E. – 2021/323 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/12/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında imzalanan 07/01/2019 tarihli …” Kitaplarını içerir “Dizgi-Hizmet Sözleşmesi” uyarınca, sözleşmeye konu edilen eserlerin son baskıya hazır olarak en geç 15/04/2019 tarihinde müvekkili şirkete teslim edileceğinin davalı tarafça kabul ve taahhüt edildiğini, bu süreye uygun şekilde tam ve eksiksiz bir teslim gerçekleşmemesi halinde gecikme, eksik teslim ve bu sebeple müvekkili şirketin uğradığı doğrudan ve dolaylı zararları tazmin hakkı ayrıca saklı olmak üzere müvekkili şirketin sözleşmeyi fesih, yapılan ödemeleri geri isteme ve bakiye bedelleri ödememe hakkı olduğu, bunun yanında sözleşme ile belirlenen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde 100.000,00 TL (yüz bin Türk Lirası) tazminatın derhal ve nakden ödeneceğinin karşılıklı olarak tam mutabakat ile imza altına alındığını, bu hususun sözleşmenin “Tarafların Sorumluluğu” başlıklı 5.maddesinin (e) fıkrasında da açıkça; “İŞGÖREN, işbu sözleşmede YAYINEVİ’nden kaynaklanan materyal teslim gecikmeleri haricinde bahsedilen yükümlülükleri yerine getirmez ve/veya taahhüt ettiği sürede işi teslim edemezse, hiçbir ihtara ve ihbara gerek kalmaksızın 100.000 TL (yüz bin TL) tazminat ödemeyi beyan, kabul ve taahhüt eder. ” şeklinde hüküm altına alındığını, ancak müvekkili şirket tarafından yapılan tüm uyarı ve hatırlatmalara rağmen sözleşmeye konu eserlerin 05/07/2019 tarihinde müvekkili geç teslim edildiğini, müvekkili şirketin baskı programının ve satış planının aksamasına, bu kapsamda müvekkili şirketin zarara uğramasına sebebiyet verildiğini, Davacı Müvekkili ile davalı arasında imzalanan 25/02/2019 tarihli ‘…’ kitaplarını içerir “Mali Hak Devir Sözleşmesi ve Eser Devir ve Yayın Satış Sözleşmesi” uyarınca, sözleşmeye konu edilen eserlerin son baskıya hazır olarak en geç 01/04/2019 tarihinde müvekkili şirkete teslim edileceğinin davalı tarafça kabul ve taahhüt edildiğini, projenin taahhüt edilen tarihlerde tam ve eksiksiz tesliminin sağlanmasından davalının sorumlu olduğunun açıkça beyan edildiğini ve bu taahhüdün davalı tarafından imza altına alındığını, yine tüm uyan ve hatırlatmalara rağmen sözleşmeye konu eserlerin davalı tarafça 05/07/2019 tarihinde müvekkili geç teslim edildiğini, müvekkili şirketin baskı programının ve satış planının aksamasına, bu kapsamda müvekkil şirketin zarara uğramasına neden olunduğunu, Sözleşme’nin taraflarca tam mutabakat ile imzalanan 8. Maddesi uyarınca; davalı tarafça sözleşmedeki bütün hükümlere riayet edileceğinin, yükümlülüklerin yerine getirileceğinin taahhüt edildiğini, yerine getirilmeyen her bir yükümlülük için 100,000 TL (yüz bin Türk Lirası) tutarında cezai şart ödeneceğinin taraflarca imza altına alındığını, Müvekkili ile davalı arasında imzalanan 25/02/2019 tarihli “…, … ve …” kitapları ile “…” kitaplarını içerir “Mali Hak Devir Sözleşmesi ve Eser Devir ve Yayın Satış Sözleşmesi” uyarınca , sözleşmeye konu edilen eserlerin son baskıya hazır olarak 01.04.2019 tarihinde müvekkili şirkete teslim edileceğinin davalı tarafça taahhüt edildiğini, projenin tam ve eksiksiz sağlanmasından davalı tarafın sorumlu olduğunun açıkça beyan edildiğini ve davalının bu taahhüdünün altına imza attığını, ancak yine tüm uyarı ve hatırlatmalara rağmen sözleşmeye konu eserlerin davalı tarafça 12-16/07/2019 tarihlerinde müvekkili şirkete geç teslim edildiğini, bir kez daha müvekkili şirketin baskı programının ve satış planının aksamasına, bu kapsamda müvekkili şirketin zarara uğramasına sebebiyet verildiğini, Sözleşme’nin taraflarca tam mutabakat ile imzalanan “Cezai Şart” başlıklı 8. Maddesi uyarınca;”a. YAZAR ve YAYINCI sözleşmedeki bütün hükümlere riayet edeceğini; üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getireceğini; yerine getirmediği her bir yükümlülük için hiçbir ihtara ve ihbara gerek kalmaksızın YAZAR, YAYINCI’ya kitap başı oluşacak telifin 5 katı kadar cezai şart olarak ödemeyi ve cezai şart miktarı ile ilgili olarak tenkis talebinde bulunmayacağını kabul beyan ve taahhüt eder.b. YAZAR ve YAYINCI iş bu sözleşme hükümleri ile cezai şart maddesindeki miktarı ve diğer yazılı hususları, herhangi bir tesir ve baskı altında kalmaksızın okuduğunu, anladığını kabul, beyan ve taahhüt eder. ” şeklinde düzenlendiğini, Müvekkili ile davalı arasında imzalanan 25/04/2019 tarihli “5, 6 ve 7. sınıf Türkçe, Matematik, Fen Bilimleri ve Sosyal Bilgileri Soru Bankaları ” kitaplarını içerir “‘Mali Hak Devir Sözleşmesi ve Eser Devir ve Yayın Satış Sözleşmesi” uyarınca sözleşmeye konu edilen eserlerin son baskıya hazır olarak 28/06/2019 tarihinde müvekkili şirkete teslim edileceğinin, imza altına alındığını, ancak davalı tarafça 05/09/2019 tarihinde müvekkili şirkete teslim edildiğini, ve müvekkili şirketin baskı programının ve satış planının aksamasına, ve müvekkili şirketin zarara uğramasına neden olunduğunu, Sözleşmenin taraflarca tam mutabakat ile imzalanan cezai şart başlıklı 8. maddesi uyarınca;“a-YAZAR ve YAYINCI sözleşmedeki bütün hükümlere riayet edeceğini, üzerine düşen yükümlülüklerini Yerine getireceğini, yerine getirmediği her bir yükümlülük için hiçbir ihtara ve ihbara gerek kalmaksızın YAZAR, YAYINCI’ya toplam oluşacak telifin beş katı kadarını cezai şart olarak ödemeyi ve cezai sart miktarı ile ilgili olarak tenkis talebinde bulunmayacağını kabul, beyan ve taahhüt eder.b- YAZAR ve YAYINCI iş bu sözleşme hükümleri ile cezai şart maddesindeki miktarı ve diğer yazılı hususları, herhangi bir tesir ve baskı altında kalmaksızın okuduğunu, anladığını kabul, beyan ve taahhüt eder. ” şeklinde düzenlendiğini, Davacı müvekkili ile davalı arasında imzalanan 25/05/2019 tarihli “5,6 ve 7.sınıf Türkçe, Matematik, Fen Bilimleri ve Sosyal Bilgiler Soru Bankaları” kitaplarını içerir “Dizgi-Hizmet Sözleşmesi uyarınca uyarınca, sözleşmeye konu edilen eserlerin son baskıya hazır olarak en geç 15/07/2019 tarihinde müvekkil şirkete teslim edileceğinin davalı tarafça kabul ve taahhüt edildiğini, bu süreye uygun şekilde tam ve eksiksiz bir teslim gerçekleşmemesi halinde gecikme, eksik teslim ve bu sebeple müvekkili şirketin uğradığı doğrudan ve dolaylı zararları tazmin hakkı ayrıca saklı olmak üzere müvekkili şirketin sözleşmeyi fesih, yapılan ödemeleri geri isteme ve bakiye bedelleri ödememe hakkı olduğu, bunun yanında her bir ihlal için 100.000 TL (yüz bin Türk Lirası) tazminatın derhal ve nakden ödeneceğinin karşılıklı olarak imza altına alındığını, ancak sözleşmeye konu eserlerin 05/09/2019 tarihinde müvekkili şirkete geç teslim edildiğini, müvekkili şirketin baskı programının ve satış planının aksamına, zarara uğramasına sebebiyet verildiğini, müvekkili şirket tarafından davalı şirkete Beyoğlu … Noterliğinin 18/11/2019 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cezai şart bedellerini ödenmesi gerekliliği ihtar edilmişse de, davalı tarafça olumlu bir karşılık yerilmediğini, davalının ortak mutabakat ile imzalanan sözleşmeler kapsamında taahhüt ettiği yükümlülükleri kötü niyetli olarak yerine getirmemeye devam ettiğini, bu ihtarname akabinde birden fazla ihtarname gönderildiğini, davalının yüklendiği edimleri gereği gibi yerine getirmemesinden ve taahhüt ettiği işleri geç teslim etmesinden dolayı köklü bir yayıncılık şirketi olan müvekkili şirketin maddi ve manevi zarara uğradığını, müşterileri nezdinde ticari itibarının zedelendiğini, özellikle sözleşme konusu kitapların ilköğretim öğrencileri için hazırlanan eğitim ve öğretim kitapları olduğu ve bu kitapların eğitim öğretim yılı başlamadan öğrencilerin temin edebilmesi adına piyasaya sürülmüş olması gerektiği, davalı şirketin 2-3 ay süreler ile baskı ve satış planlarının aksamasına sebebiyet verdiğini beyanla, 25/04/2019 tarihli “… ve … Soru Bankaları” kitaplarını içerir “Mali Hak Devir Sözleşmesi Ve Eser Devir Ve Yayın Satış Sözleşmesi” kapsamında meydana gelen 63.000,00-TL bakiye telif ve danışmanlık bedeli üzerindeki takas mahsup taleplerinin kabulü halinde a) Kabulü halinde şimdilik kısmen 10.000 TL’sinin, b) Reddi halinde şimdilik kısmen 73.000 TL’sinin, faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, davalı tarafından kötü niyetli olarak açılabilecek takip ve davalara ilişkin icrai işlemlerin önlenmesi ve durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine, dava konusu sözleşmelerin davalı şirket tarafından ihlalleri nedeniyle; 25/05/2019 tarihli Dizgi-Hizmet Sözleşmesinin ihlali nedeniyle cezai şart bedelinin şimdilik kısmen 10,000 TL’sinin, 25/02/2019 tarihli Mali Haklar Devir (Eser Devir ve Yayın Satış) Sözleşmesinin ihlali nedeniyle cezai şart bedelinin şimdilik kısmen 10,000 TL’sinin, 07/01/2019 tarihli Dizgi-Hizmet Sözleşmesinin ihlali nedeniyle cezai şart bedelinin şimdilik kısmen 10.000 TL’sinin, 25/02/2019 tarihli Mali Hakları Devir (Eser Devir ve Yayın Satış) Sözleşmesinin ihlali nedeniyle cezai şart bedelinin şimdilik kısmen 10.000 TL’sinin, olmak üzere fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik toplam 113.000 TL cezai şart bedelinin her bir ihlal için ayrı ayrı edim yükümlülüklerinin yerine getirilmesi gereken tarihlerden itibaren işletilecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, fazlaya dair dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı şirketin taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin ihlali nedeniyle müvekkili şirketi uğratmış olduğu zararların tazmini için şimdilik kısmen 5,000 TL maddi tazminatın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; Geç teslim, geç teslimden kaynaklı zarar, sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerin davalı müvekkil şirket tarafından ihlali iddiaları tamamen haksız ve gerçek dışı olduğunu, müvekkili şirketin davacı tarafla aralarında gerçekleşen ticari iş ve eylemlerin tamamında iyi niyet ve güven prensiplerine uygun şekilde büyük bir özveriyle çalışmaya gayret gösterdiğini ve sözleşmesel yükümlülükler bağlamında yerine getirmesi gereken tüm edimleri eksiksiz ve tam şekilde ifa ettiğini, müvekkili şirketin tüm projelerde sergilediği iyi niyetli ve özverili çalışmaların, davacı şirket ve davacı şirketin ilgili birim yetkililerince çok iyi bilinmesine rağmen davacı tarafın işbu dava ile tamamen asılsız, haksız ve kötü niyetli bir hak elde etme çabasına girdiğini, davaya dayanak sözleşmelerde öngörülen cezai şart bedelleri likit ve belirli olması itibariyle, kısmi davaya konu edilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle hukuki yarar yokluğundan davanın reddinin gerektiğini, davacı taraf takas – mahsup talebi ile en baştan davalı müvekkilinin de davacı taraftan sözleşmeden kaynaklanan alacağı olduğunu ikrar ettiğini, ancak müvekkili şirketin alacağı muaccel bir alacakken, davacı tarafın alacak iddiasında bulunduğu cezai şartın koşullarının dahi oluşmadığını, bu nedenle takas-mahsup talebinin de hukuken mümkün olmadığını, taraflar arasında mevcut sözleşmelerde öngörülen cezai şart bedellerinin, sözleşmenin niteliğine aykırı olduğunu ve müvekkili şirketin ticari hayatının mahvına sebep olacak miktarlarda fahiş olduğunu, taraflar arasında sözleşme ile kararlaştırılan cezai şartın tacirin mahvına sebep olacak olması halinde, cezai şart bedelinin indirilmesi hususunun, yerleşmiş Yargıtay içtihatları ile sabit olduğunu, huzurdaki uyuşmazlık konusu bakımından müvekkili şirket aleyhinde cezai şart bedeline hükmedilmesini gerektiren haklı bir sebep bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı tarafın tek taraflı hak ve menfaatleri gözetilerek tamamen tek tarafı koruyucu hükümler ihtiva eden bu sözleşmelerde cezai şart bedellerinin de müvekkilinin ticari iş hacmi ve ekonomik durumu ile bağdaşamayacak şekilde fahiş miktarlar olduğunu, davacı tarafın sözleşmeye konu yükümlülüklerin zamanında yerine getirilmediği iddialarının asılsız olup, müvekkili şirketin sözleşmelerden kaynaklı yükümlülüklerini karşılıklı iş planlamalarına uygun şekilde ifa ettiğini, bu süreçte yaşanan tüm gecikmelerin iş sahibi davacının risk alanına dahil olan hususlardan kaynaklanan “haklı gecikmeler” olduğunu ve borca aykırılık teşkil etmediğini, yüklenicinin eseri tamamlayarak teslim etme edimini yerine getirmekte gecikmesine iş sahibinin risk alanından doğan bir durum sebep olmuşsa, bu gecikmenin, borca objektif olarak aykırı olmayan, haklı bir gecikme olduğunu, bu durumda yüklenicinin, gecikme sebebi ortadan kalktığında çalışmanın hızlandırılacağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça veya dürüstlük kuralı çalışmanın hızlandırılmasını gerektirmedikçe, eseri sözleşmeyle belirlenen veya işin niteliğinden çıkarılan vadede teslim edebilmek için çalışmalarını hızlandırmak zorunda olmadığını, yüklenicinin eseri teslim etme ediminin haklı olarak geciktiği durumlarda, sözleşmede süre uzatımına ilişkin bir düzenleme bulunmasa dahi, eserin teslim süresinin kendiliğinden meydana gelen haklı gecikmeye uygun olarak makul biçimde uzayacağını, böylece eserin teslim vadesi ve buna bağlı olarak da teslim borcunun muaccel olacağı anın, uzayan teslim süresinin son gününe ertelenmiş olacağını, “Haklı gecikmenin”, edimin ifasındaki gecikmeyi borca objektif olarak aykırı olmaktan çıkarttığı için, aynı zamanda yüklenicinin borçlu temerrüdüne düşmesine de engel olan bir durum olduğunu, iş bu davada müvekkil şirkete yüklenen edimler yönünden hiçbir gecikmenin söz konusu olmadığını, ancak davacı şirketin projeye ilişkin kendi sorumluluğunda olan edimlerde yarattığı gecikmelerin müvekkil şirketin işi tamamlama zamanının değişmesine doğrudan neden olduğunu, yüklenicinin eseri teslim etmede gecikmesinin, onun yükümlülüğüne aykırılık teşkil etmediği hallerde, “haklı gecikmenin” söz konusu olacağını davaya konu eserlerin meydana geliş sürecindeki iş planlaması kısaca ” Yayınevi ile ajans (yazar) arasında yapılan görüşmeler neticesinde projenin konusu belirlenir, projenin genel içeriğinin ve planlamanın yazar tarafından yayınevine sunulması ve onay üzerine projeye başlanır, ilk olarak yazar tarafından kara kalem yazma aşaması tamamlanarak, yazılanlar dizgiye gönderilir, bu aşamada ressamlık işler ayrıca ressama gönderilir, dizgi aşamasında gerekli düzeltiler ve ilk okumaların dizgi ve yazar arasında karşılıklı gönderimlerle tamamlanmasından sonra son okumanın yazar tarafından yapılması ve onay verilmesi ile yayınevi tarafından çapraz okuma işlemleri yapılarak süreç, yayın koordinatörünün onayı ile sonladırılarak ozalitler çıkarılıp baskıya gönderilir…” şeklinde geliştiğini, özetlenen bu iş sürecinde davalı müvekkili şirketin ifa edeceği yükümlülükler olduğu gibi müvekkili şirket dışında davacı ve işin niteliği gereği dava dışı 3. Kişilerin de birtakım yükümlülüklerinin söz konusu olduğunu, b nedenle davacı tarafın iddiaları değerlendirilirken işin niteliğinden kaynaklı birbirine zincirleme bağlı karşılıklı edimlerin davacı tarafça süresinde yerine getirilip getirilmediği yahut sürece olumsuz etki eden başkaca hususların olup olmadığının da tespit edilmesi gerektiğini, bu yönden davacının kendi kusuru ile bir takım aksaklıklara neden olduğunun açıkça görüleceğini, bahse konu sözleşmeye dair edimlerin ifası aşamasında bahse konu sözleşmeler dışında fazladan bir iş yükü doğuracak şekilde müvekkili şirkete tevdii edilen “… ÇALIŞMA KİTAPLARI – (18 ADET) ” ile ilgili ayrı bir iş konusunun mevcut olduğunu, bu proje ile ilgili istenen işlerin, davaya konu eserlerin yapımı aşamasında sürecin işleyişinde büyük aksamalara yol açacak şekilde öne aldırıldığını, . Bu projenin kara kalem ve revize çalışmalarının öne alınmasının diğer davaya konu 3 projeninde yapım sürecine doğrudan etki ettiğini, ayrıca karakalem çalışmasından sonra projenin tekrardan davacı tarafça rafa kaldırılmasının yazarlara yapılacak ödemelerin de aksamasına neden olduğunu, bu durum karşısında davaya konu projelerde görev alan müvekkili şirket bünyesindeki yazar kadrosunun müvekkili şirketin zor duruma düşmesine sebep olduğunu, …; (1440 sayfa) projenin başlangıç ve devamı aşamasında davacı yayınevinde görevli yayın koordinatörü ve genel yayın yönetmeninin işten ayrılmasında kaynaklı proje sürecinin uzadığını, ilkokul setinde içerik olarak görsellerin fazla olması itibariyle müvekkili şirkette harici ressamdan kaynaklı aksaklıkların yaşandığını, ki bu eserin sözleşmesinde ressamdan kaynaklı gecikmelerin söz konusu olabileceğinin ifade edilmesine rağmen davacı tarafça bu hususun göz ardı edildiğini, çizgi ekibine davacı yayınevi tarafından dizgi şablonunun geç teslim edildiğini, sözleşmede yazılı iş tanımında yer almayan set kapaklarının müvekkili şirkete yaptırıldığını, yine davacı şirketin satışını destekleme görevi olmamasına rağmen akıllı tahta uygulaması vs. işlerin müvekkil şirketçe yapıldığını, … 5. 6. VE 7. SINIF “…” KİTAPARI İLE 8. SINIF “…” KİTAPLARI; 8 sınıf mantık muhakeme soru bankasının büyük kısmının müvekkili şirket tarafından yazılıp davacı şirkete teslim edildikten sonra davacı tarafça bu kitabın projeden çıkartıldığını, bu projede dizginin davacı yayınevine ait olduğunu, dizgi işlemlerine davacı tarafça geç başlandığnıı, bu projenin işlemlerinin devamı sırasında …. KOLEJİ İÇİN 60 TANE YENİ NESİL SORU HAZIRLANMASI işinin müvekkili şirkete tevdi edildiğini ve ilk olarak bu işe öncelik verilmesinin istenildiğini, bu iş nedeniyle davaya konu projenin dizgi işlemlerinin durduğunu ve 20- 25 günlük iş kaybına sebep olduğunu, Yayınevi tarafından yapılması gereken çapraz okuma işleminin uzman bir eğitmen yerine yayınevi editörü tarafından okunmaya başlanmasından kaynaklı normalin üzerinde bir zamanda çapraz okuma yapıldığını, 5. 6. VE 7. SINIF SORU BANKALARI; (12 KİTAP) dizgi anlaşmasının davacı şirket tarafından geç yapılmasından kaynaklı gecikme yaşandığını, 1 numarada belirtilen kazanım odaklı 18 kitabın revize çalışmalarının öne alınmasının istenilmesi üzerine proje sürecinin davacı tarafça sekteye uğratıldığını, Projede ressamlık işlerin bulunması nedeniyle müvekkil şirketçe davacı taraftan ressam tayin edilmesi istenmesi rağmen davacı tarafın bu talebin gereğini yerine getirmediğini, müvekkilinin işe bu aksaklık karşısında kendi sorumluluğunda olmaması rağmen photoshop ile görselleri oluşturduğunu, davacı tarafça shutter şifresi verilmemesine rağmen kendi bütçesi ile shutterdan görsel indirimi yaptığını, biten kitaplarla ilgili davacı tarafça kısım kısım çapraz okuma yapılabilmesi mümkün iken davacı tarafın, projeyi kasten geciktirme amacı güdercesine tüm kitaplar teslim edildikten sonra çapraz okuma yapılacağını ifade ederek doğrudan zaman kaybına sebep olduğunu, tüm bu süreç içerisinde müvekkil şirketten sözleşme dışı; 8. Sınıf mantık kitabı çapraz okuma, 8. Sınıf soru bankası çapraz okuma, 8. Sınıf bahçeşehir soru bankaları için soru örnekleri, 8. Sınıf deneme 4 çapraz okuma gibi işlerinde istenildiğini, davaya konu sözleşmeler tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olduğundan, ifa sırasının davacıya geçtiği durumlarda davacı tarafın üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini, geciktirdiği veya bu sorumlulukları da davalı şirkete yüklediği haller söz konusu olduğundan, BK md. 81 gereği davacı tarafın sözleşmenin süresinin uzamasına cevaz vermiş sayıldığını, nitekim davacı şirket ile müvekkili şirket arasında 15.05.2019 tarihinde sözleşmeye konu eserlerin teslim tarihlerinin ileri tarihlere ertelendiğini, dolayısıyla davacı tarafın kabulünde olan bu durum karşısında sözleşmede yazılı tarihler göz önünde bulundurularak sözleşmeye aykırılıktan söz etmesinin mümkün olmayacağını, davaya konu gecikmelerin davacı tarafın sorumluluk alanında olan işbirliği edimlerinden kaynaklandığından alacaklı temerrüdünün söz konusu olduğunu, bu nedenle teslim süresinin, kural olarak gecikme süresi kadar uzayacağını ve cezai şarta konu edilemeyeceğini, davaya konu gecikmelerde müvekkili şirkete yüklenebilecek ve cezai şart ödenmesini gerektirecek bir kusur bulunmadığını davacı tarafın maddi zarara ilişkin iddialarının tamamen haksız ve asılsız olduğunu, bu husustaki iddialarını ispata yarar hiçbir delil sunulmadığını, hiçbir hukuki dayanağı bulunmayan afaki zarar iddiasına itibar edilmesinin mümkün olmadığını, aksine davacı tarafın haksız ve hukuka aykırı eylemlerinden kaynaklı müvekkili şirketin maddi manevi zararının söz konusu olduğundan bahisle davacı tarafın takas – mahsup ve ihtiyati tedbir talebinin reddine, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın usul ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
MAHKEME KARARI: İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 26/10/2021 tarihli 2020/103E.- 2021/323K.sayılı kararıyla; “…toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları bir arada değerlendirildiğinde taraflar arasında güven ilişkisine dayalı olarak kurulan sözleşme gereğince davalının yüklenilen işi yapabileceği inancı ile davacı yayınevi tarafından beş adet sözleşme kapsamında 62 adet eserin yazılması ve baskıya hazır hale getirilmesi işinin davalı tarafından üstlenildiği, dava konusu kitapların yardımcı kaynak niteliğinde olduğu, işin mahiyeti gözetildiğinde yaşanan gecikmenin sektörel teamüllere göre uygun düşeceği, yaşanan gecikmede davacı yayınevinin de belirtilen dönemlerde 4 farklı yayın koordinatörü ile çalışmasından kaynaklanan gecikmelere sebebiyet verebileceği, TBK 179/2 maddesi uyarınca davacının ifayı kabulden önce veya kabul sırasında davalıya herhangi bir ihtirazi kayıtta bulunmamış olması dikkate alınarak sübut bulmayan davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI: Davacı vekili süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde; davalının sözleşmeye konu eserleri süresinde teslim etmediğinin tanık beyanları ile sabit olduğunu, Cezai şartın talep edilemeyeceği hususunu ispat yükünün davalıda olduğunu, Dava dilekçesinin ekinde sundukları e-posta yazışmalarından da davalıya sürekli uyarılarda bulunduklarının sabit olduğunu, e-posta yazışmalarında davalının kendi kusurunu kabul ederek birden çok kez özür dilediğini,
TBK’nun 131/2. maddesinde ceza koşulu isteme hakkı hem sözleşme ile saklı tutulmuş, hem de durum ve koşullardan hakkın saklı tutulduğu açıkça anlaşılıyorsa geç ifa çekincesiz kabul edilse dahi cezai şartın talep edilebileceğinin düzenlendiğini, sözleşmenin 8. maddesinde hiçbir ihtara ve ihbara gerek kalmaksızın cezai şartın ödeneceğinin tam mutabakat ile kabul edildiğini, bu nedenle müvekkilinin cezai şart talep edebileceğini, Gerekçeli kararda müvekkilinin gecikmeye sebep olduğu ve sürekli yayın koordinatörünü değiştirdiği iddialarının doğru olmadığını, bilirkişi raporundaki 2018-2019 ve 2019-2020 eğitim öğretim yılında 4 yayın koordinatörünün değiştirildiği iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkili şirket çalışanlarından …’nın proje yöneticisi, …’ın yayın yönetmeni, … ’ın pazarlama uzmanı olarak çalıştıklarını, her birinin farklı görevleri olduğunu, davalının yazışmalarını … ile yürüttüğünün sunulan e-posta yazışmaları ile sabit olduğunu, müvekkilinin gecikmeye neden olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını, talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde; davacının 113.000,00 TL cezai şart, 5.000,00 TL ise maddi tazminat talep ettiğini, ancak Mahkemece davacı tarafından talep edilen cezai şart alacağının tazminat olarak kabul edildiğini ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/3-4. maddesi uyarınca müvekkili lehine maktu vekalet ücretine hükmedildiğini, oysa cezai şart alacağı talebiyle ilgili nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek, kararın bu yönden kaldırılmasına, müvekkili lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
DAVACI TANIĞI …’nın 02.07.2021 tarihli duruşmada “…Ben davacı şirketin başka bir markası olan … çalışıyorum, ben yayın yönetmeniyim, 2021 yılı nisan ayı sonunda kurumdaki görevimden ayrıldım, dava konusu uyuşmazlığı bulunduğu dönemde şirkette yayın yönetmeniydim, Ben davalı şirkette proje temsilcisi olarak … dışında herhangi bir kişiyi tanımıyorum, başka bir kişiyle görüşmedim, bu görüşmelerde bizim davacı şirket olarak beklentimiz, kitapların zamanında ve nitelikli olarak teslim edilmesi yönündeydi, davalı şirket ile kitap teslimi konusunda görüşmelerimizde kapasitelerinin çok üstünde, kaldıramayacakları kadar iş yüklendiklerini şahsen düşünüyorum, bu sebepten dolayı da işler bir türlü yetişmiyordu, geriye doğru kayma vardı, kitaplarım tanıtımı noktasında haziran ve eylül ayları kritik aylardır, davalı şirket iş yükünden dolayı hem haziran ayını hem eylül ayını kaçırmış bulunduk, esasında biz davalı taraf ile yapmış olduğumuz sözleşmede haziran ayındaki gecikmenin makul olacağını kendimiz kabul etmiştik, ancak gecikme eylül ayına sarkınca neredeyse bir yıl heba oldu, teslimat gerçekleşmediği için mağduriyet oluştu, biz okulların açıldığı gün, kitaplar masada hazır bulunmalıdır, okulların eylülün ikinci haftası açıldığı düşünecek olursak, burada mağduriyet oluşmaktadır, bizim normal şartlar altında bu kitapları en geç temmuz sonu itibariyle basmaya başlamamız gerekiyor, ki kitapları tanıtıp, satışını ve dağıtımını yapabilelim, ben işin aksamasına neden olacak şekilde sözleşme dışı başka bir işin davalı şirkete tevdi edilip edilmediğini bilmiyorum, ancak benim dönemimde edilmemiştir, ben şirkette 13/06/2019 tarihinde çalışmaya başladım, öncesinde böyle bir durum var ise onu da bilemem, ben 13/06/2019 da işe başladım, benden önce başka bir arkadaş vardı, onun tam olarak ne zaman ayrıldığını bilmiyorum, yayıncının bu konuda iki tür sorumluluğu vardır, bir yazılan eseri dizilmesi, bu konudaki … ve ayrı bir sözleşme yapılarak iş … tarafından yüklenilmiştir, yayıncının ikinci sorumluluğu da görsellerin temini, bunun için de kurum …com adresinde bir kullanıcımız var, bu kullanıcı üzerinden görselleri temin ediyoruz, Kullanıcı adı ve parolasını karşı tarafa ilettik…” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi’nce 02.07.2021 tarihli duruşmada DAVACI TANIĞI …’in alınan beyanında “… Ben davacı firmada editör olarak görev yapmaktayım, ben göreve 16/04/2019 tarihinde başladım, davalı şirket ile yapılan sözleşme bildiğim kadarıyla benden önce yapılmıştır, ben göreve başladığım tarihten itibaren davalı şirketin bize gönderdiği kitabın editöryel incelemelerini yaptım, MEB müfredatı gereğince kitaplarda bir takım düzenlemeler yaptım, eksiklikleri belirttim ve kendilerine bunu rapor halinde ilettim, herkes için ayrı ayrı rapor yazıldı, ancak bu düzeltilmesi istenilen kitaplar hem geç teslim edilmişti, hem de düzeltmesi yapılmamıştı, bizim kitaplarımızın normal şartlarda birinci sınıflar için nisan ayında teslimi yapılması gerekiyordu, bir grup kitabın haziran ayında teslimi yapılması gerekiyordu, bir grup kitabın da temmuz ayında teslimi yapılması gerekiyordu, biz zaten yukarıda bahsettiğim gibi düzeltmeleri yaparken dahi kitaplar süresi içerisinde teslim edilmemişti, buna rağmen bildirmiş olduğumuz hatalara ilişkin davalı tarafın geri dönüşünde bu hataların hala giderilmediği de görülmüştür. Kitapların bu şekilde gecikmesi piyasaya geç çıkması, satılmamasına neden oldu, hala depolarda kitaplar durmaktadır, davalı şirkete sözleşmesi yapılmadığı halde kendilerine fazladan yük yükleyecek bir talep davacı şirket tarafından bulunulmamıştır, davalının telif haklarının ödenip ödenmediği hususunda bilgim yoktur…” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesi’nce 02.07.2021 tarihli duruşmada DAVALI TANIĞI …’in alınan beyanında; “…Ben davalı şirkette projeden sorumlu yönetici olarak çalışmaktayım, ben davacı ve davalı şirket arasında imzalanan sözleşmede bizzat bulunuyordum, 2018/2019 eğitim öğretim döneminde … grubu ile 18 kitaplık bir çalışma planı başlattık, biz çok kuvvetli bir ekiple çalıştık, piyasanın neredeyse en iyi hocaları ile çalıştık, üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirdik, bu nedenle gecikmeden dolayı bir sorumluluğumuz yoktur, şirket yöneticisi değilim, şirkette projeden sorumlu yöneticiyim…” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince Emekli Öğretmen Yayıncı Yardımcı Ders Kitapları Yazarı …, Mali Müşavir … ve Öğr.Üyesi Borçlar Hukuku Borçlar Mev.Kay.Nit.Hesaplama Uzmanı …’den oluşan bilirkişi heyetinden alınan 21.05.2021 tarihli bilirkişi raporunda; “…Davalı ile davacı arasında yapılan beş adet sözleşmede 62 adet eserin yazılması ve baskıya hazır hale getirilmesinin ağır bir yük olduğu ve sektörde emsal işlerde benzer gecikmelerin yaşandığı, Davacı, davalıya yapmış olduğu bir sözleşmedeki eserin basım aşamasına gelmeden diğerleri için sözleşme yapması, davalının verilen işi yapacağına inanmasından kaynaklandığını ve ona güvendiğini ortaya koyan bir husus olduğu, Eserlerin çokluğu ( 62 adet ), farklı branşlarda olması, farklı birimlerde, farklı kişilerce yapılıyor olması, bunun yanında şekil ve içerik yönünden MEB müfredat programına uygun olması, yazım kurallarına özenle dikkat edilmesinin gerekmesi, Davalının sözleşme dışı, yazara proje dışı işler vererek iş takvimi üzerinde aksamalarına neden olmaları, üzerine aldığı yükümlülükleri ( dizgi, ressam işleri, çapraz okuma,) yerine getirmekte yavaş hareket etmesi gibi durumların ise gecikmelere yol açabileceği, Davaya konu eserlerin okullar açıldıktan sonra öğrencilerle iletiliyor (satılıyor) olması göz önünde bulundurulduğunda, devasa bir projenin gerçekleştirilmesinde iki üç ay gibi gecikmenin kitap yazım-basım işinde daha açık bir ifade ile yardımcı ders kitapları alanında doğal bir gecikme olduğu ve davacının satışlarına da mevsimsel olarak bir engel teşkil etmediği, Yardımcı ders kitabı niteliğinde olan bu kitaplar ve kitapçıkların çoğunun da test kitapları olduğu, test kitaplarının okulda konular işlendikten sonra çocuğun kendi kendini test etmesi/sınamasından ibaret öğrenme temrinleri olduğu, Testler ve test kitapçıkları ünitelere göre hazırlandığını düşünüldüğünde en erken kitapların bir ders aracı olarak kullanma başlangıcı Ekim ayı sonu olduğu, bu açıdan da bakıldığında davacının gecikmeden kaynaklanan bir zararının söz konusu olamayacağı, ayrıca davalı ile davacı arasındaki bu devasa projenin okullar açılmadan hayata geçmiş olmasının bir başarı olduğu, davacı tarafça projeleri onaylayıp yürüten yayın koordinatörleri 2018-2019, 2019-2020 eğitim öğretim yılı içinde istikrarlı bir çalışma yapamadığı bu süre içinde 4 yayın koordinatörü (… Hanım, … Hanım … Hanım ve … ) değiştirilmiş, hepsinin farklı farklı görüş ve düşünceleri nedeniyle projede, farklı görüş ve talepleri nedeniyle aksamalar olduğu, bu durum dikkate alındığında gecikmenin sadece davalıdan kaynaklanmadığının, davacınında gecikmede etkisinin bulunduğu, Taraflar arasında yer alan sözleşmelerin ifalarının sözleşmelerde belirlenen ifa tarihlerinde değil, daha sonraki tarihlerde gerçekleştiği halde davacının söz konusu ifaları itirazi kayıt ileri sürmeden kabul ettiği ve bütün ifalar gerçekleştirildikten sonra davalı tarafa cezai şart talebine yönelik olarak noter aracılığı ile ihtarname gönderdiği, Davacının ifayı kabulden önce veya kabul sırasında davalıya herhangi bir çekince bildirdiğine dair bilgi veya belgeye dosya kapsamında rastlanmadığı, yukarıda yer verilen Hukuk Genel Kurulu İçtihadı ışığında ve Borçlar Kanunu m. 179/2 hükmünde aranan çekince bildirme şartına ilişkin hüküm dikkate alındığında, ifadan önce veya ifa sırasında çekince bildirilmemesinden dolayı cezai şart talep edilemeyeceği hususundaki takdirin Mahkemeye ait olduğu, davalının davacıdan alacağı olan 63.000.-TL’nın takasa konu olup olamayacağı hususun Mahkemenin takdirinde olduğu, ancak Söz konusu cezai şart hükümlerinin Medeni Kanun m. 2 kapsamında vs. hukuki olarak geçerli olup olmadığı, cezai şart miktarlarının fahiş olup olmadığı, cezai şart miktarlarının indirilip indirilemeyeceği, indirim yönünde Mahkemenin takdire varması halinde indirim miktarının ne olacağı hususlarının Mahkemenin takdirinde olduğu, davacı ile davalı arasında edimlerin oluşturulması ve ifasına ilişkin birçok yazışmanın, sözleşmede yer alan ifa tarihlerinden sonra da devam etmiş olması hususunun, yazılı sözleşmelerdeki ifa tarihlerinin örtülü sözleşme ile uzatılıp uzatılmadığı, davacının bu yönde davalı nezdinde haklı bir güven oluşturup oluşturmadığı gibi hususların da Mahkemenin takdirinde olduğu…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince aynı bilirkişi heyetinden alınan ek raporda; “…Davacının davalıdan cezai şart talep edebilmesi için, davalının ifasında meydana gelen gecikmede hiçbir olumsuz etkisinin bulunmaması gerekmektedir. Oysa Kök raporumuzda;“ Cezai müeyyide işin verilen sürede bitirilmiş olması için yayıncın, yazar üzerindeki ağırlığını hissettirmek için önceden konulan bir tedbirdir. Diğer önemli bir husus davacı tarafça projeleri onaylayıp yürüten yayın koordinatörleri 2018-2019, 2019-2020 eğitim öğretim yılı içinde istikrarlı bir çalışma yapamadığı bu süre içinde 4 yayın koordinatörü ( … Hanım, … Hanım … Hanım ve … ) değiştirilmiş, hepsinin farklı farklı görüş ve düşünceleri nedeniyle projede, farklı görüş ve talepleri nedeniyle aksamalar olduğu düşüncesindeyiz. Projenin gecikmesi doğrudan davalı ile ilgili değil, davacı da üzerine aldığı, dizgi, ressam ve diğer görselleri sağlama gibi konularda takvimi iyi kullanmadığı, zira sözleşmelerde yazarın yayıncıya karşı cezai bir müeyyidesi olmadığından rahat hareket ettiği ve sık sık sorumlu yayın koordinatörlerinin değiştiği de bir etkendir. Gecikmeye etken diğer bir etken de davacı tarafından yayıncıdan sözleşme dışı … kitabı çapraz okuma, … bankası çapraz okuma, … Soru bankaları gibi işleri araya koymalardır.” tespitlerine yer verilmiştir. Yukarıda yer verilen nedenlerden dolayı davacının, davalının borcunu ifasında gecikme olmasında katkısı bulunduğu ve nedenle cezai şart talebinin şartlarının oluşmadığı” kanaati bildirilmiştir.
G E R E K Ç E: Dava, taraflar arasında akdedilen 07/01/2019, 25/02/2019, 25/04/2019, 25/05/2019 tarihli bir takım dizgi hizmet sözleşmesi ve çeşitli yardımcı kitapların mali hak devri, eser devri, yayın ve satış sözleşmelerine ilişkin uyuşmazlıklardan kaynaklanan cezai şart ve sözleşmeye aykırılık nedeniyle maddi tazminat taleplerine ilişkin davadır.Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı her iki taraf vekili de istinaf yargı yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Öncelikle davacı vekilinin istinaf talepleri incelenmiştir. Taraflar arasında imzalanan 07/01/2019 tarihli Hizmet Sözleşmesi incelendiğinde, 4/b maddesi uyarınca yayınların Yayıncıya en geç 15 Nisan 2019 tarihinde teslim edileceği, 5/a maddesinde ise “İşgören işbu sözleşmede YAYINEVİ’nden kaynaklana materyal teslimi gecikmeleri haricinde bahsedilen yükümlülükleri yerine getirmez ve/veya taahhüt ettiği sürede işi teslim etmezse, hiçbir ihtara ve ihbara gerek kalmaksızın 100.000 TL (Yüz bin TL) tazminat ödemeyi beyan, kabul ve taahhüt eder.” denildiği,Taraflar arasında imzalanan 25/02/2019 tarihli Mali Hakları Devir Sözleşmesi (Eser Devir ve Yayın Satış Sözleşmesi) Sözleşmesi incelendiğinde; 8. maddesinde “Yazar ve Yayıncı sözleşmedeki bütün hükümlere riayet edeceğini, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getireceğini, yerine getirmediği her bir yükümlülük için hiçbir ihtara ve ihbara gerek kalmaksızın Yazar, Yayıncı’ya bütün set için toplam 100.000 (Yüz bin) Türk Lirası cezai şart ödemeyi ve cezai şart miktarı ile ilgili tenkis talebinde bulunmayacağını kabul, beyan ve taahhüt eder” denildiği, Taraflar arasında imzalanan 25/04/2019 Mali Hakları Devir Sözleşmesi (Eser Devir ve Yayın Satış Sözleşmesi) incelendiğinde; 8. maddesinde “Yazar ve Yayıncı sözleşmedeki bütün hükümlere riayet edeceğini, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getireceğini, yerine getirmediği her bir yükümlülük için hiçbir ihtara ve ihbara gerek kalmaksızın Yazar, Yayıncı’ya toplam oluşacak telifin beş kayı kadar cezai şart olarak ödemeyi ve cezai şart miktarı ile ilgili tenkis talebinde bulunmayacağını kabul, beyan ve taahhüt eder” denildiği, Taraflar arasında imzalanan 25/05/2019 tarihli Hizmet Sözleşmesi incelendiğinde, 4/b maddesi uyarınca yayınların Yayıncıya en geç 15/0/ 2019 tarihinde teslim edileceği, 5/a maddesinde ise “İşgören işbu sözleşmede YAYINEVİ’nden kaynaklana materyal teslimi gecikmeleri haricinde bahsedilen yükümlülükleri yerine getirmez ve/veya taahhüt ettiği sürede işi teslim etmezse, hiçbir ihtara ve ihbara gerek kalmaksızın 100.000 TL (Yüz bin TL) tazminat ödemeyi beyan, kabul ve taahhüt eder.” Denildiği tespit edilmiştir.Sözleşmeye konu eserlerin davacıya sözleşmelerde belirtilen sürelerde teslim edilmediği konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Alınan bilirkişi raporları, tanık anlatımları ve taraflar arasındaki e-mail yazışmaları birlikte değerlendirildiğinde; davalının yüklendiği edimlerin kapsamına ve eser sayısına göre bu gecikmenin sektörde görülebilen makul gecikmeler olduğu, davacının bu gecikmeler nedeniyle zarara uğramadığının tespit edildiği, davacı tarafın da sözleşmelerin geç ifasında dolayı ne gibi zarara uğradığına dair dosyaya bir delil sunmadığı, bu nedenlerle 5.000,00 TL tazminat talebinin reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine varılmıştır.Davacının cezai şart talepleriyle ilgili ise; her ne kadar davacı vekili cezai şartın ihtara ve ihbara gerek kalmaksızın ödeneceği konusunda iki tarafın anlaştığını, davalının süresinden sonra teslim ettiği eserleri çekincesiz olarak teslim almasının cezai şartı talep edemeyeceği sonucunu doğurmayacağını belirterek istinaf talebinde bulunmuşsa da, taraflar arasındaki sözleşmelerde kararlaştırılan cezai şartın TBK’nun 179/2. maddesinde düzenlenen ifaya ekli cezai şart niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu cezai şartın istenebilmesi için sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça gecikmiş ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemesi gerekmektedir. Aksi halde cezai şart isteme hakkı düşer. Gecikmiş ifadan önce keşide edilen ihtarla gecikme cezası isteme hakkı saklı tutulmuş, sözleşmede cezai şart talep edebilmek için ihtirazi kayda gerek olmadığı kararlaştırılmış ise, ya da ifadan önce alacaklının bu hakkını saklı tuttuğu anlamına gelecek davranışları mevcut ise sonradan yapılan teslimde çekince konulmamış olsa dahi cezai şart isteme hakkı düşmez. Ancak somut olayda taraflar arasındaki sözleşmelerde cezai şart için ihtirazi kayda gerek olmadığının kararlaştırılmadığı, davacı tarafça hiçbir çekince ileri sürülmeden eserlerin teslim alındığı, davalı tarafa ifadan sonra ihtarname gönderildiği, bu nedenle cezai şart alacağının talep edilemeyeceği, TBK’nun 131/2. maddesindeki koşulların mevcut olmadığı, sözleşme ile veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle cezai şartın ifasını isteme hakkının saklı tutulmadığı, saklı tutulduğuna işaret eden bir delil ve durumun da bulunmadığı, sözleşmenin ifa edilmesi ile cezai şart borcunun da sona erdiği kanaatine varılmakla, davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı vekilinin istinaf talepleri incelendiğinde; davacının sözleşmenin süresinde ifa edilmemesi nedeniyle uğradığı zarara ilişkin 5.000,00 TL tazminat ile toplam 113.000,00 TL cezai şart alacağı talebinde bulunduğu, bu iki talebin birbirinden farklı talepler olmasına rağmen mahkemece her iki talebin reddine karar verildiği halde, davalı lehine tek vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/2. maddesine göre reddedilen 5.000,00 TL maddi tazminat için 5.000,00 TL, 113.000,00 TL cezai şart alacağı için ise Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/1. maddesi gereğince 25.500,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden hüküm kurulmasına, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesine rağmen nispi harç alınmasına ve nispi harçtan eksik kalan kısmın davalıdan alınmasına karar verilmişse de, harç tahsili kamu düzeninden olması nedeniyle bu maddi hata Dairemizce resen düzeltilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-Davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf isteminin esastan KABULÜNE, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 26/10/2021 tarihli 2020/103 E. – 2021/323 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,Davanın REDDİNE,3-İlk derece yargılaması yönünden; a-) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 269,85 TL harcın peşin yatırılan 2.015,15 TL’den mahsubu ile fazla alınan 1.745,30 TL bakiye karar harcının talebi halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, b-) Reddedilen maddi tazminat davası için karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/2. maddesi uyarınca davalı yararına hesap olunan 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine, c-) Reddedilen cezai şart alacağı davası için karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/1. maddesi uyarınca davalı yararına hesap olunan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine, ç-) Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,d-) Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine,4-İstinaf yargılaması yönünden; a-Davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmediğinden davacı yandan alınması gereken 269,85TL maktu istinaf harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 210,55 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, b-Davalı vekilinin istinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talep halinde iadesine,c-İstinaf yargılaması sırasında davalı tarafından yapılan 220,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, ile 54,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 274,70 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ç-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 12/12/2023 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.