Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/274 E. 2023/1743 K. 24.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/274 Esas
KARAR NO: 2023/1743
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/11/2021
NUMARASI: 2019/340 Esas – 2021/234 Karar
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/11/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 21.07.2010 tarihinde kanun ile kurulmuş bir devlet üniversitesi olduğunu, isminin “…” markası olarak tescil edilmesi için ilk olarak 24.02.2012 tarihinde … başvuru numarası ile Türk Patent ve Marka Kurumu’na müracaatta bulunduğunu, bahse konu müracaata ilişkin yayına davalı tarafından itiraz edildiğini ve bu itirazın TPMK tarafından kabul edilerek başvurunun işlemden kaldırıldığını, müvekkilinin 07/02/2013 tarihinde … başvuru numarası ile “…” ibaresinin marka olarak tescili için yeniden başvuruda bulunduğunu, başvurunun davalının … tescil numaralı markası gerekçe gösterilerek TPMK tarafından reddedildiğini, ret kararına itirazının nihai olarak reddedilmesi üzerine Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde 2014/451 Esas sayılı dosyası ile davanın açıldığını, Mahkemece YİDK’nın … sayılı kararının iptal edildiğini ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesince onanarak kesinleştiğini, müvekkilinin davalının 2013 tarihli “…” markasının tescil başvurusundan üç yıl önce kanun ile kurulduğunu, kendisine kanun ile verilen … adının marka olarak çok geniş bir coğrafyada tanındığını, müvekkili üniversite tarafından ilgili eğitim-öğretim faaliyetlerinin icrası yoluyla sağlandığını, İstanbul Anadolu yakasında kurulan ikinci devlet üniversitesi olduğu için kamuoyu tarafından ilgiyle izlendiğini, söz konusu eğitim – öğretim faaliyetleri kapsamında müvekkilinin kuruluşu olan 2010 yılından itibaren tanıtım yayınlarında, eğitim araçlarında, web sitesinde, katıldığı tüm konferans. seminer, toplantı vs. faaliyetlerde bu marka ve logoyu kullanarak işbu markanın yerli ve yabancı kamuoyunda Üniversite ile bütünleşmiş bir değer olarak algılanmasını sağladığını, ” …” ibaresinin marka olarak tescilinin ilk olarak müvekkili tarafından talep edildiğini, müvekkilinin gerçek (önceye dayalı) hak sahibi olduğu hususunun Ankara 4. Fikri ve Sınaf Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/451 Esas sayılı dosyasında verdiği kesinleşen karar ile sabit olduğunu, kamuya mal olmuş kamu kuruluşlarının isimlerinin özel hukuk gerçek ve tüzel kişileri adına marka olarak tescil edilemeyeceğini, davalının “…”, “…” ve ” …” ibareli markalarını 5 yıldır kullanmadığı için de markaların hükümsüz kılınmaları gerektiğini, şirketlerin Anayasa’nın 130. maddesi uyarınca üniversite kurmalarının yasak olduğunu, bu itibarla davalı şirket tarafından tescil edilen “…” ve “…” ibareli markaların fiilen de kullanılmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin kuruluşundan sonra davalı şirketin yapmış olduğu tüm marka tescil başvurularının kötü niyetli olduğunu iddia ederek, … tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “…+Şekil” ve … tescil numaralı “…” ibareli markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; markanın hükümsüzlüğü davasının açılması için gerekli olan 5 yıllık kanuni sürenin dolduğunu, bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkiline ait markaların davacıya ait markalardan daha eski tarihli ve tescilli olmaları ile davacıya ait tescilli bir marka bulunmaması nedeniyle davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, marka üzerinde tescilli ve gerçek hak sahibinin müvekkili şirket olduğunu, davacının huzurdaki davayı kötü niyetle açtığını, “…” isminin davacının iddiasının aksine, müvekkili şirket tarafından tanınır hale getirildiğini, ilk defa müvekkili tarafından tescil edildiğini ve kullanıldığını, müvekkili ile özdeşleştiğini, 200’e yakın üniversitenin olduğu ülkemizde daha 10 yılını doldurmamış bir eğitim kurumunun yurt içinde ve yurt dışında tanındığının kabul edilmesinin mümkün olmadığını, 200 yıla yakın geçmişi olan bazı üniversitelerimizin dahi yurt dışında belirli bir tanımışlık seviyesine yeni yeni ulaşmaya başladıklarını, davacının bahsettiği Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/451 Esas sayılı davasında alınan kararın yalnızca “…” ibaresini taşıyan markaya ilişkin olduğunu, dolayısıyla müvekkiline ait diğer markalarla bir ilgisi olmadığını, “…” ibaresinin müvekkili şirket için bir kök marka niteliğinde olduğunu, müvekkilinin bu ibare altında genişleyerek yeni markalarında bu ibareyi sürekli olarak kullandığını ve böylece ibareyi içeren diğer markaların da seri markaya dönüştüğünü, müvekkilinin haklarının da tıpkı davacı gibi kanuna dayandığını, davacının isminin kamuya mal olmadığını, TPMK kayıtları incelendiğinde, üniversite için marka başvurularının gerçek ve tüzel kişilere verildiğinin görüleceğini, davacının “…” isminin müvekkili adına tescil edilemeyeceği ve müvekkili tarafından kullanılamayacağı iddiasının hukuki bir dayanağının bulunmadığını, “…” ibaresini taşıyan başka marka başvurularının müvekkiline ait markalar ile iltibas oluşturabileceği gerekçesiyle TPMK tarafından reddedildiğini, dolayısıyla ibarenin müvekkili şirkete ait olduğunun sabit olup, davacının davasında haksız olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 04/11/2021 tarihli 2019/340 E. – 2021/234 K. sayılı kararıyla; “…Davacının davasının KISMEN KABULÜNE, dava konusu … tescil nolu ” …” ve … tescil nolu “…” markalarının hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, Dava konusu diğer markalar yönünden davacının davasının reddine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davalı şirket adına tescilli … numaralı “…” markasının, müvekkili Üniversitenin kuruluşundan daha evvel tescil edilmiş olmakla birlikte, davalı şirketin bu markayı kullandığını ispat edemediğini,Davalının “…” adıyla Milli Eğitim Bakanlığı’ndan okul açma izni alıp almadığının bilinmediğini, davalı tarafın hangi tarihte okul açma izni aldığını Mahkemeye bildirmediğini,Marka iptali talebiyle açtıkları davada Bakırköy 2. FSHH. Mahkemesi 2021/318 E. Sayılı dosyasında mevcut 23.06.2021 tarihli Bilirkişi Raporunda, esas faaliyet alanı akaryakıt, petrol satışı olan davalının 01.04.2013 tarihinde ticari faaliyetine başladığının tespit edildiğini, davalının … tescil numaralı “…” markasının kullanılmama sebebiyle iptaline karar verildiğini, davalının 1990’lı yıllardan beri çeşitli eğitim öğretim kurumları kurup işlettiği hususu ispata muhtaç olduğu halde, bu husustaki itirazlarının Mahkeme tarafından huzurdaki davada dikkate alınmadığını,Davalı şirketin, müvekkili Üniversite’nin Kanunla kurulması ve kendi adını da marka olarak tescili için başvuruda bulunmasından sonra müvekkilinin marka tescil talebini engellemek ve “…” ibaresi üzerinde tekel oluşturmak üzere, içinde “…” ibaresinin yer aldığı pek çok marka tescil ettirdiğini ve bu markaların seri markalar olduğunu iddia ettiğini, Huzurdaki davanın kötüniyetli tescile dayalı marka hükümsüzlük davası olduğunu, buna karşılık Mahkemenin, bu hususları hiç araştırmadığını, söz konusu markaların seri marka olduğu kanaatiyle hüküm kurduğunu, bu durumun hukuka aykırı olduğunu,Davalının bir başka markasını faturalarında kullanmış olmasının, dava konusu diğer markaların da kullanıldığı anlamında yorumlanamayacağını, diğer bir deyişle davalı şirketin faturalarında kullanmış olduğu “…” markasının, davalıya ait olan “…” markasının da kullanımı olarak yorumlanmasının hukuken mümkün olmadığını, Davalının marka tescillerinin kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin “…” markasının tescili için yaptığı başvuruya itiraz eden davalının, markanın tescil edilmemesi üzerine bu markayı 8 gün sonra yaptığı başvuru ile kendi adına tescil ettirdiğini, Davalının “…” kelimesini kendi tekeline alma gayretiyle dava konusu markaları tescil ettirdiğini, sonra da bunların seri marka olduğunu iddia ettiğini, bu itibarla davalının seri marka iddiasının samimiyetten uzak ve objektif iyiniyete açıkça aykırı olduğunu, Davalının daha baştan zayıf karakterli bir sözcük olan ”….” ibaresini markasına koyarken, sonradan üçüncü kişiler tarafından başka bazı sözcüklerle birlikte aynı kelimenin markaları içerisine konulabileceğini öngörmesinin ve katlanmasının gerektiğini, Davalının “…” ibareli yalnızca bir adet markasının müvekkili Üniversitenin kuruluşundan evvel 2008 yılında tescil edilmiş olduğundan bahisle davalı şirketin “..” ibaresinin asıl-gerçek hak sahibi olduğuna hükmetmesinin hukuka ve kanuna aykırı olduğunu belirterek, Mahkeme kararının davanın reddine dair kısmının kaldırılarak, davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; müvekkilinin markaların gerçek hak sahibi olduğunu, markalarını ilgili sınıflarda kullandığını, Mahkemece … ve … numaralı markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, “…” ibaresinin müvekkilinin kök markalarının esas ve ayırt edici unsuru olduğunu, ilk kez müvekkili tarafından kullanıldığını ve tescil ettirildiğini, Müvekkilinin “…” esas unsurlu markalarının seri marka niteliğinde olduklarını, müvekkilinin markalar üzerinde tescille hak sahibi olduğunu, TPMK tarafından “…” ibaresini içeren tüm marka tescil başvurularının reddedildiğini, Davacının devlet üniversitesi olmasının ve kanunla kurulmasının marka hukuku açısından bir öneminin bulunmadığını, müvekkilinin marka haklarını SMK’na dayanarak kazandığını, Müvekkili şirketin “…” unsurunu barındıran 10 markası bulunduğunu ve “eğitim ve öğretim hizmetleri “için markalarını kullandığını, “…” ibaresinin eğitim ve öğretim hizmetleri için başkası adına tescil edilmesinin müvekkilinin markalarının ayırt edici özelliğini ortadan kaldıracağını, Davacının iş bu davayı açtıktan sonra Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine aynı markalar için 2021/318 Esas sayılı iptal davasını da açtığını, bu hususun bile davacının iyiniyetli olmadığını gösterdiğini belirterek, istinaf taleplerinin kabulüne, Mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları incelendiğinde; … tescil numaralı “…+ŞEKİL” ibareli markanın müddet olduğu, dava konusu 27/06/2007 başvuru, 04/05/2008 tescil tarihli, … tescil numaralı “… ” markasının 41. sınıfta, 07/02/2013 başvuru, 19/02/2014 tescil tarihli, … numaralı “…” markasının 41. Sınıfta, 18/08/2015 başvuru, 24/05/2016 tescil tarihli, … numaralı “…” markasının 41. Sınıfta, 20/06/2017 başvuru, 07/12/2017 tescil tarihli, … numaralı “…” markasının 41. Sınıfta, 27/11/2018 başvuru, 10/09/2019 tescil tarihli, … numaralı “…” markasının 41. sınıfta davalı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.İlk derece Mahkemesince alınan 10/12/2020 havale tarihli bilirkişi raporunda; davalı adına tescilli … tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “…” ve … tescil numaralı “…” markaları yönünden hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı ve davalının … tescil numaralı “… ” ve … tescil numaralı “ …” markalarının kötü niyetli tescile dayalı olarak hükümsüzlüğü ve sicilden terkinin gerekebileceğini belirtmiştir.İlk derece Mahkemesince aynı bilirkişiden alınan 06/09/2021 havale tarihli ek raporda; itirazlarının değerlendirilmesi neticesinde kök raporda ulaşılan kanaat ve sonuçtan dönülmesini gerektiren bir durum tespit edilemediği, davalı şirket adına tescilli … tescil numaralı “ …”, … tescil numaralı “… ” ve … tescil numaralı “…” markaları yönünden hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı, davalıya ait … tescil numaralı “… ” ve … tescil numaralı “… ” markalarının kötü niyetli tescile dayalı olarak hükümsüz kılınmalarının ve sicilden terkinlerinin mümkün olduğu, davalının 2013 ve 2007 tarihli markalarının kullanılmama nedeniyle iptali şartlarının gerçekleşmediği belirtilmiştir. Ankara 4. FSHHM’nin 2014/451 Esas, 2015/60 Karar sayılı kararı incelendiğinde; davacının …, davalının Türk Patent ve Marka Kurumu olduğu, davacının … sayılı ” …” ibareli marka başvurusunun, TPE YİDK’nun 2014-M-9887 sayılı kararıyla, …. San. ve Tic. A.Ş.’ne ait … tescil sayılı “…” ibareli markaya ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu gerekçe gösterilerek 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi uyarınca reddedilmesine dair YİDK kararının iptali için dava açıldığı, yapılan yargılama sonucunda “mukayese edilen markalarda ortak unsur ” …” ibaresi gözükse de; YİDK kararında redde mesnet baz alınan markanın … Anonim Şirketi adlı firmanın 07/02/2013 tarihli başvurusuna dayalı … şeklinde bir marka alması davacı kurumun bu markadan önce 2010 tarihinde kurulup faaliyete geçmesi, Cumhurbaşkanınca rektör atanması yapılması birlikte değerlendirildiğinde önceye dayalı bir hak olduğu anlaşıldığı, diğer yandan davacı kurumun … ibaresiyle dava dışı firmanın … şeklindeki markası birebir ayniyet oluşturmadığı, 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesinde geçen “aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer” ibaresi somut olayda gerçekleşmediği, iltibas konusunun ise 556 sayılı KHK’nın 8 nci maddesi kapsamında itiraz üzerine değerlendirilebileceği dikkate alındığında TPE YİDK’nın 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi gerekçe gösterilen kararı doğru görülmediğinden davanın kabulüne ve YİDK kararının iptaline” karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek onandığı tespit edilmiştir.
GEREKÇE: Dava, kullanmama nedeniyle marka iptali ve marka hükümsüzlüğü davasıdır.Mahkemece davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş, karara karşı her iki taraf vekili de istinaf yargı yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı vekilinin, davalı şirket adına tescilli … numaralı “…” markasının, müvekkili Üniversitenin kuruluşundan daha evvel tescil edilmiş olmakla birlikte, davalı şirketin bu markayı kullandığını ispat edemediğine ilişkin istinaf talebiyle ilgili dosya incelendiğinde; Mahkemece davanın çözümü için yalnızca marka uzmanı bir bilirkişiden rapor alındığı tespit edilmiştir. Ancak kullanmama nedeniyle iptal davasının çözümü için davalı tarafın ticari kayıtları ve belgeleri üzerinde bir marka uzmanı, eğitim ve öğretim sektöründen seçilecek bir bilirkişi ve muhasip bir bilirkişi tarafından inceleme yapılarak rapor hazırlanması gerektiği halde bu şekilde bir inceleme yapılmadığından, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin kabulüne, bu aşamada taraf vekillerinin diğer istinaf taleplerinin incelenmesine yer olmadığına, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, markaların kullanıldığını ispat yükü davalı tarafta olduğundan, Mahkemece davalının kullanmama nedeniyle iptali talep edilen … tescil numaralı “… ” ve … numaralı “…” ibareli markalarını dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık sürede tescilli oldukları mal ve hizmetlerde ciddi ve etkin biçimde kullanıldığına dair ticari kayıt ve delillerini dosyaya sunması için kesin süre verilerek, bir eğitim ve öğretim sektöründen bilirkişi, bir muhasip bilirkişi ve bir marka uzmanı bilirkişiden oluşacak bilirkişi heyetinden denetime uygun rapor alınarak ve ayrıca Bakırköy 2. FSHH. Mahkemesinin 2021/318 Esas sayılı dosyasının da dosya içine getirtilerek incelenmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne,2-Taraf vekillerinin diğer istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,3- 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 04/11/2021 tarihli, 2019/340 Esas, 2021/234 Karar sayılı kararının kaldırılmasına,4-Yukardaki gerekçede belirtildiği şekilde yargılamaya devam olunması için dosyanın ilk derece Mahkemesine İadesine 5-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 6- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 96,30 TL posta ve tebligat masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 8-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.24/11/2023