Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/232 E. 2022/778 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/232 Esas
KARAR NO: 2022/778
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/09/2021
NUMARASI: 2019/573 E. – 2021/596 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 21/07/2017
KARAR TARİHİ: 28/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin yeni bir işyeri olarak 23.02.2015 tarihinde faaliyetlerine başladığını, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile …, …, …, …, … Gıda Ltd. Şti’ye icra takibi başlattığını, bu icra takibinde müvekkili şirketin borçlu olarak gösterilmediği gibi müvekkili şirketin davalı şirkete herhangi bir borcu da bulunmadığını, davalı tarafın İstanbul … İcra Müdürlüğünden almış olduğu talimat ile müvekkilin Afyon’daki şubesine Afyon İcra Müdürlüğü’nün … Tal. dosyası ile borçlulardan …’in sahibi olduğu işletme olarak öngördüğü müvekkilinin işyerine hacze geldiğini, hacze gelinen işyerinde …’in kiracı olarak bulunmakta olup müvekkilinin bu işyerini mal sahibinin de onayını alarak kiraladığını ve bu işyerinde kendi şirket faaliyetlerine başladığını, müvekkilinin ne …’in alacağını ne de borçlarını bilebilecek konumda olduğunu, ayrıca bu konuda bir iddiada bulunulması ve müvekkilinin işyerinde haciz yapılabilmesi için tasarrufun iptali davası açılmasının ve bu davanın sonucuna göre işlem yapılması gerekmekte iken her nasılsa davalı şirketin müvekkilinin şirketinde bulunan mallar üzerinde haciz tatbik ettirerek muhafaza altına aldığını, müvekkilinin şirketin itibarının zedelenmemesi açısından 3. şahıs sıfatıyla takip tutarını ödenmek zorunda kaldığını, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra takibi dosyasına borçlu bulunmadıkları halde 3. şahıs sıfatıyla haciz tehdidi altında ödemek durumunda kalınan 120.000 TL’nin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsil ve istirdadı ile müvekkiline ödenmesine, % 20 ‘den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; borçlu ile davacı arasında çok açık bir şekilde organik bağ olarak nitelendirilen ilişki mevcut olduğunu, davacı şirketin 04.03.2015 tarihinde borçlu … tarafından kurulduğunu, borçlunun aynı adreste sırasıyla … – … adlı yine gıda sektöründe faaliyet gösteren şirketleri kurduğunu, …’nın haciz tatbik edilen adreste 10.07.2013 tarihinde kurulduğunu, borcun doğum tarihinden sonra da adres ile ilgisini saklayabilmek adına sicilden terkin ettirildiğini, icra takip dosyasında borçlu bulunan ve borçlunun annesinin kurucusu olduğu … Tic. Ltd. Şti.’nin de aynı tarihlerde müdürlüğünü yaptığını ve borcun doğumundan sonra müdürlük görevinden istifa ettiğini, borçlunun borcun doğumundan sonra davacı şirkette bulunan hisselerini kağıt üzerinde devrettiğini ancak perde arkasında çalışmaya devam ettiğini, borçlunun adresine hacze gidildiğini, 17.11.2016 tarihli haciz zaptının birinci sayfasında yazılı olduğu üzere etraftan borçlu sorulduğunda haciz tatbik edilen adresin borçluya ait olduğunun tespit edildiğini, haciz mahallinde borçlunun faaliyette ve adresin borçlu kullanımında olduğunu gösterir belgeler bulunduğunu, davacının tasarrufun iptali davası açılması gerektiği yolunda ki iddiasının dayanaktan yoksun olduğunu, adreste 2013 yılından itibaren aynı iş kolunda aynı şahıs tarafından ticari faaliyet yürütüldüğünü, haciz zaptı ile sabit olduğu üzere işyerinin …’den devir alındığını, Borçlar Kanunu 202. maddesinin amir hükmü gereğince bir işletmeyi devir alanın, devir edenin borçlarından malvarlığındaki ve işletmedeki borçlardan sorumlu olacağını, borçlunun borçlarını ödemek yerine davacının arkasına gizlenerek ticari faaliyetine devam ettiğini, davacı şirketin borçlu şirketi atıl bıraktığını ve muvazaalı devirlerle fiili ilişkiyi saklamaya çalıştığını, borçlu ile davacıların birlikte faaliyet gösterdiğinin kabulünün gerektiğini beyan ederek davanın reddine, davacının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/09/2021 tarih ve 2019/573 Esas – 2021/596 Karar sayılı kararıyla; “… 24/02/2015 tarihinde kurulmuş olan davacı şirketin kurucu ortak ve şirket kurucu müdürünün borçlu … olması, 18/03/2015 tarihinde yapılan tescil işlemi ile şirket ortaklarının değişmiş olmasına rağmen dışarıdan müdür olara münferiden imza yetkili … olması, …’in müdürlük ve imza yetkisinin 27/04/2015 tarihinde iptal edilmiş olması, icra takibinde diğer borçlu … Ltd Şti’nin 24/03/2015 tarihinde … ve … kurucu ortaklar olmak üzere tüzel kişilik kazanmış olması ve müdürlük ve imza yetkisinin …’a ve dışarıdan müdür olarak …’e yirmi sene için müştereken verilmiş olması dikkate alınarak davacı … Ltd. Şti ile borçlu … Ltd Şti arasında organik bağ bulunduğu, her ikisinin ortak ve müdürleri aynı olup aynı iş kolunda faaliyet gösterdikleri, …’in davacı şirketteki müdürlüğünün danışıklı olarak 27/04/2015 tarihinde sona erdirildiği, ertesi günü yine …’in müdürlüğünü üstlendiği borçlu … Tic Ltd Şti arasında … ve …’in de kefil oldukları 28/04/2015 tarihli faktoring ilişkisinin kurulduğu, borcun doğumundan sonra …’in davacı şirketteki müdürlüğünün danışıklı olarak 11/06/2015 tarihinde sona erdirildiği, icra takibine konu çekte …, …, …’in çekte avalist oldukları, çekin keşide tarihinin 27/09/2015 olduğu dolayısıyla … Ltd Şti, …, … ve …’in de … ve … şirketleri ile aynı organik bağ içerisinde yer aldıkları anlaşılmış, haciz mahalli olan … Mahallesi … No:… Merkez/ Afyonkarahisar adresindeki dükkandaki malların davacının tüzel kişilik perdesi ardında …’e ait olduğu kanısı ile ve haciz yapılan dükkanın kira sözleşmesinin ve tahhütnamenin … tarafından imzalanmış olması da bu kanıyı güçlendirdiğinden tüzel kişilik perdesinin aralanması ile davacı şirketin ödemiş olduğu icra dosyası borcu ile ilgisinin bulunmadığı kabul edilemeyeceğinden davacının davasının reddine, takibin durdurulmaması ile zarar oluşmadığı dikkate alınarak davalının tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Davalı tarafından başlatılan icra takibinde müvekkil şirket borçlu gösterilmediğini ve müvekkilin davalıya borcunun da bulunmadığını, Davalı tarafından takip borçlusu …’in işletmesi olduğu düşünülerek müvekkilin işyerine hacze gelindiğini, …’in işyerinde kiracı olarak bulunduğunu, müvekkilinin bu kişinin borçlarından haberdar olmadığını, Müvekkil adresinde yapılan bu haksız haciz nedeniyle şirketin itibarının zedelenmemesi için üçüncü şahıs sıfatıyla takip tutarının ödenmek zorunda kalındığını, Mahkemenin davanın reddine ilişkin kararının gerekçe içermediğini, mahkemece gerekçeli kararda yazılan hususların hiçbirisinin davalı savunmasında yer almadığını, mahkemece sanki tasarrufun iptali davası gibi hüküm kurulduğunu, oysa davanın sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak açıldığını.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasınıda; davalı tarafından … Ltd Şti, …, …, … ile … Tic Ltd Şti aleyhine icra takibi başlatıldığı, … Mahallesi … N:… Merkez/ Afyonkarahisar adresinde borçlu …’in adresi olduğundan bahisle 17/11/2016 tarihinde haciz uygulandığı, haciz sırasında adresin davacıya ait olduğunun ve işyerinin …’den devralındığının belirtildiği anlaşılmıştır. *Davacı … Ltd. Şti’nin ticaret sicil kaydının incelenmesinde, 24/02/2015 tarihinde tüzel kişilik kazandığı, kurucu ortak ve şirket kurucu müdürünün … olduğu, 18/03/2015 tarihinde yapılan tescil işlemi ile şirket ortaklarının …, …, … ve … olduğu, şirket müdürlerinin … ve dışarıdan müdür olarak bir sene için münferiden imza yetkisi verilen … olduğu, 27/04/2015 tarihinde yapılan tescil işlemi ile …’in müdürlük ve imza yetkisinin iptal edildiği anlaşılmıştır. *İcra dosyasının borçlularından … Tic Ltd Şti’nin ticaret sicil kaydının incelenmesinde; 24/03/2015 tarihinde tüzel kişilik kazandığı, kurucu ortakların … ve … olduğu, 30/03/2015 tarihinde yapılan tescil işlemi ile … ve şirket dışından müdür olarak …’e yirmi sene için müştereken müdürlük ve imza yetkisi verildiği, 11/06/2015 tarihinde yapılan tescil işlemi ile şirketin tek ortaklı hale geldiği, tek ortağının ve şirket müdürünün … olduğu anlaşılmıştır. *Haciz mahallinde bulunan 24/02/2015 tarihli kira sözleşmesinin ve taahhütnamenin incelenmesinde, kiracının … Tic. Ltd. Şti olduğu, kira sözleşmesini kiracı sıfatı ile … Tic. Ltd. Şti adına işletme müdürü …’in imzaladığı, dükkanı döner salonu ve kafe olarak kullanacağına dair taahhütnameyi …’in imzaladığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Dava, istirdat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından; “… davacı şirketin kurucu ortak ve şirket kurucu müdürünün borçlu … olduğu, şirket ortaklarının daha sonra değişmiş olmasına rağmen dışarıdan müdür olarak borçlu …’in atandığı, …’in davacı şirketteki müdürlüğünün danışıklı olarak 27/04/2015 tarihinde sona erdirildiği, icra takibine konu çekte …, …, …’in avalist oldukları, çekin keşide tarihinin 27/09/2015 olduğu dolayısıyla … Tic Ltd Şti, …, … ve …’in de … ve … şirketleri ile aynı organik bağ içerisinde yer aldıkları, haciz mahallindeki adresteki dükkandaki malların davacının tüzel kişilik perdesi ardında …’e ait olduğu kanısı ile ve haciz yapılan dükkanın kira sözleşmesinin ve tahhütnamenin … tarafından imzalanmış olması da bu kanıyı güçlendirdiğinden davacı şirketin ödemiş olduğu icra dosyası borcu ile ilgisinin bulunmadığı kabul edilemeyeceğinden davacının davasının reddine” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davalı alacaklı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyada dava dışı borçlulara karşı başlatılan icra takibi sırasında, icra takibinde borçlu olarak gösterilmeyen davacının işyeri adresinde haciz işleminin yapıldığı, davacı tarafından istihkak iddiasında bulunulduğu ancak haciz mahallinde borçlu …’e ait evrak bulunması nedeniyle icra memuru tarafından haciz işlemlerine devam edildiği ancak alacaklının muhafaza talebinin reddedildiği, davacı tarafından İstanbul 11.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/148 Esas – 2017/1265 Karar sayılı dosyasıyla açtığı “Memur Muamelesini Şikayet” davasının ödeme nedeniyle konusuz kaldığı gerekçesiyle sona erdiği, davacının üçüncü kişi sıfatıyla icra dosyasına yaptığı ödemenin istirdadı için işbu davayı açtığı anlaşılmıştır. Dava, borçlu olunmayan tutarın icra baskısı altında ödendiği iddiasıyla açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı, takip dosyasının tarafı olmayıp üçüncü kişi konumundadır. 2004 Sayılı İİK’nun 9. ve devamı maddeleri uyarınca icra dosyasına yapılan ödemeler borca mahsuben yapılmış sayılır. Buna göre takip dosyasının tarafı olmayan davacı üçüncü kişilerin ödediği bedeli sebepsiz zenginleşme kurallarına göre takip dosyası borçlusundan geri isteme hakkı bulunmakla birlikte, somut dava yönünden davalı takip alacaklısı sebepsiz zenginleşen konumunda değildir. Ayrıca İİK’nun 72.maddesi uyarınca istirdat davasını da ancak takip borçlusu açabilecektir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacının icra takip dosyasına ödediği bedeli davalıdan geri isteme hakkı bulunmamaktadır (Bakınız. Yargıtay 4.HD 2015/16289 E. 2016/3744 K. , Yargıtay 19.HD 2013/11618 E. 2014/8909 K. , Yargıtay 11.HD 2020/3425 E. 2020/5455 K.). Buna göre ilk derece mahkemesi tarafından davacının aktif husumetinin bulunmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken davanın esastan reddine karar verilmesi hatalıdır. Oluşan bu duruma göre davanın usulden reddi nedeni ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2 maddesi gereğince vekalet ücretinin maktu olarak takdiri gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf isteminin bu kapsamda kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/09/2021 tarih, 2019/573 E. – 2021/596 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-İlk derece yargılaması yönünden; a)Davacının aktif husumetinin bulunmaması nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE, b)Alınması gereken 80,70 TL harcın, peşin yatırılan 2.049,30 TL harçtan mahsubu ile artan 1.968,60 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, c)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, d)Davalı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-İstinaf yargılaması yönünden; a)İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, b)İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 76,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 238,10 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c)İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/04/2022