Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/225 E. 2023/1742 K. 24.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/225 Esas
KARAR NO: 2023/1742
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/04/2021
NUMARASI: 2018/587 Esas – 2021/208 Karar
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
KARAR TARİHİ: 24/11/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin “…” tanınmış markasının davalı tarafından “…” internet sitesi alan adı ve internet sitesinde sunulan hizmetlerde haksız ve izinsiz olarak kullanıldığını, davalının 31.12.2014 tarihinde “… ” markasının tescili için TPMK’na yaptığı başvurunun reddedildiğini, buna rağmen “…” ibaresinin davalı tarafından haksız ve izinsiz olarak internet sitesinde sunulan hizmetlerde ve internet sitesi alan adında kullanılmaya devam edildiğini, davalı şirket yetkilisinin 35.sınıfta ” …” şeklinde marka tescili bulunmasına rağmen, davalının tescil edilmiş biçimde değil, markanın kompozisyonu tamamen değiştirilmek ve diğer tüm unsurları çıkarılmak suretiyle, “…” ibaresi tek başına ön planda olacak biçimde dava konusu şekilde kullandığını, çeşitli fuarlarda “…” ibaresi ile ürünlerini teşhir ettiği stantlarda müvekkiline ait markayla iltibas yaratan ibare kullandığını, müvekkilinin 1980 yılına dayanan geçmişi ile Türkiye ve dünyanın önde gelen pırlanta markalarından birisi olduğunu, TPMK nezdinde müvekkili adına tescilli on tane marka olduğunu, 35. sınıfta da tescilinin olduğunu, davalının tescil başvurusu reddedilen ibareyi sunmuş olduğu hizmetlerde ve internet sitesi alan adında, müvekkilinin markası ile iltibas yaratacak şekilde haksız ve izinsiz olarak kullanmak suretiyle marka hakkına tecavüz fiilini gerçekleştirdiğini, davalının kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin tanınmış tescili “…” ve “…” markalarının itibarından haksız menfaat elde ederek ve markanın itibarına zarar verecek şekilde markayı kullandığını, müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını, müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil eden alan adının kullanıldığı “…” internet sitesine ve içeriğine tecavüz fiilînin önlenmesi ve müvekkilinin muhtemel zararlarının önüne geçilmesi adına erişimin engellenmesi gerektiğini belirterek, öncelikle, davalının fiilinin, Sınai Mülkiyet Kanunu uyarınca marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, devamında tecavüzün önlenmesine, marka hakkına tecavüzün önlenmesi adına teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilerek, marka hakkına tecavüz teşkil eden alan adının kullanıldığı “…” internet sitesine erişimin engellenmesine, söz konusu tecavüz fiili sonucunda marka hakkı tecavüze uğrayan müvekkil şirketin uğramış olduğu zararın tazminine yönelik olarak, davalı aleyhine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 1.000,00 TL manevi tazminata, marka hakkına tecavüz teşkil eden alan adının kullanıldığı “…” internet sitesi alan adının kullanımının yasaklanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 07/08/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile 132.283,06 TL maddi tazminat talep ettiklerini beyan etmiş, gerekli harcı yatırmıştır.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin 31.12.2014 tarihinde TPE nezdinde … başvuru numaralı tescil talebi ile 35. sınıfta “…” şeklini tescil etmek için başvurduğunu ve başvurunun ret olduğunu, tescilsiz “…” ibaresinin müvekkili tarafından hiç kullanılmadığını, davacının iddia ettiği şekilde bir kullanımı olduğuna ilişkin yaptığı veya resmi kurumlarca yaptırdığı hiçbir tespit bulunmadığını, ilgili görsellerin her zaman hazırlanabilecek nitelikte belgeler olmakla delil olarak da kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin ilgili tescilsiz kullanımları olduğunun tespit edilmesi halinde bunların ne kadar zamandır kullandığının tespit edilmesi ve susma sebebi ile hak kaybının şartlarının somut uyuşmazlık yönünden değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin 15.10.2007 tarihinde kurulduğunu ve tescil edildiğini, sektörde aktif olarak çalıştığını, 23.10.2007 tarihinden bu yana www…com alan adının sahibi olduğunu, bu internet sitesini de ilgili tarihten beri aktif olarak kullandığını, davacının zaten hali hazırda müvekkilinin 2014 yılında yaptığı tescil başvurusundan haberdar olduğu nazara alındığında, davacının 5 yıldan daha fazla süredir buna sessiz kalmış olma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğunu, bilirkişinin tespitinin aksine müvekkili tarafından “…” ibaresinin internet sitesinde kullanılmadığı gibi, bilirkişi tarafından da bu yönde yapılmış bir tespit olmadığını, müvekkil şirketin internet sitesinde “…” veya “…” şeklinde kullanım olduğunu, bilirkişi değerlendirmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda: “Davalı yanca 35. sınıf için yapılan “…” ibareli marka başvurusunun reddedilmiş olmasına rağmen, davalı yan İnternet sitesi üzerinde “… ” ibaresi kullanılarak online satış yapılmakta olduğu, davalı yan adına tescilli olan markalarının, markaların tescil edildiği şekli ile kullanım zorunluluğu olması ilkesinden dolayı davalı yana “…” şeklinde kullanım hakkı vermediği” kanaatine varıldığını, ancak bilirkişinin tamamen hukuki dayanaktan yoksun değerlendirmelerde bulunduğunu, müvekkilinin hiç bir zaman (davacının da bu yönde bir iddiasının bulunmadığı) “…” şeklinde bir kullanımı olmadığı gibi, markanın sadece tescil dışı kullanılmasının, başkasının markası ile iltibas yarattığı ve marka hakkına tecavüz fiilinin gerçekleştiği sonucunu doğurmadığını, tescil dışı kullanımının iltibas yaratıp yaratmadığı hususunun tespit edilmesi gerektiğini, bilirkişi tarafından ise bu hususa ilişkin bütünlük ve dürüstlük ilkesi esas alınmak suretiyle ayrıntılı değerlendirme yapılmadığını, müvekkilinin internet sitesi ve diğer üçüncü mecralarda TPE nezdinde … tescil numaralı ve müvekkili şirketin yetkilisi ve hissedarı olan … adına tescilli markasını kullandığını, yalnızca alt kısımda yer alan “…” ibaresinin biraz daha sağa yaslı şekilde kullanıldığını, SMK’nun 9/2-a maddesi uyarınca “Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılmasının” markasal kullanım olarak kabul edildiğini, somut uyuşmazlıkta davacı tarafa ait tescilli markalar ile müvekkilin kullanım hakkı bulunan … tescil numaralı markası ya da internet sitesindeki kullanımı arasında iltibas bulunmasının mümkün olmadığını, iki kullanım arasında yalnızca başlangıçtaki “…” ibaresi ortaksa da, özellikle davacının markasının tek ve baskılı unsuru “…” ibaresinin ise gayet vurgulu ve büyük harfler ile yazıldığı, müvekkilinin markaları içerisinde geçen “…” ibaresinin ise bütün içerisinde vurgulu olmadığı gibi, küçük harflerle yazılı ve bütünün bir parçası niteliğinde yer aldığını, müvekkilinin belli zamanlarda internet sitesinde sayfasının üst kısmında “…Limited Şirketi” ibaresini kullansa da, bu hususun marka hakkına tecavüz oluşturacak bir fiil teşkil etmediğini, ayrıca 29.03.2019 tarihinde … başvuru numarası ile “… LİMİTED ŞİRKETİ” markasının 35. sınıfta marka başvurusunun devam ettiğini, davacının “…” ve “…” kullanımının marka hakkına tecavüz ettiği için bu davayı açtığını, davalının tescilli ve başvuru halindeki markalarına ilişkin dava açılmadığını, davacının 12 yılı aşkın süredir müvekkilinin kullandığı unvan ve unvana dayalı kullanıma karşı sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, müvekkilinin ticari etki yaratacak şekilde haksız ve izinsiz internet sitesi alan adı olarak kullanıldığı iddiasının kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin “…” adlı domainin tek sahibi olduğunu, kullanımının tescilli markaları ile uyumlu olduğunu, müvekkilinin davacının doğrudan hitap ettiği iş ile iştigal etmediğini, “…” ve “… ” markaları arasında bütünlük ilkesi ve dürüstlük ilkesi gereği SMK uyarınca herhangi bir iltibas bulunmadığını, … domain adresi yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, müvekkilinin … internet alan adını 23.10.2007 tarihinde aldığını ve bu tarihten itibaren aktif olarak kullandığını, 12 yıl sonra dava açılmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini beyan etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 29/04/2021 tarihli 2018/587 E. – 2021/208 K. sayılı kararıyla; “…Somut olayda: Davalı şirketin … ayırt edici unsurunu kullanarak ticaret unvanını oluşturduğu ve sicile 15/10/2007 tarihinde tescil ettirdiği, 23/10/2007 tarihinden itibaren ise … adlı internet sitesinde faaliyetini sürdürdüğü, 17/07/2019 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere davalı tarafın sahip olduğu tescilli markaları kapsamı dışında … ibaresini tek başına ayırt edici unsur olarak ticari faaliyetlerinde kullandığı, bu kullanımların 14/11/2013 tarihli … internet sitesi görsellerinde yer aldığı, davanın ise 27/12/2018 tarihinde yani 5 yıllık süre geçtikten sonra açıldığı anlaşılmıştır.Davacı ve davalı şirketin İstanbul ilinde olduğu, davacı tarafın davalı kullanımlarına karşı 5 yılı aşkın süredir itiraz etmediği, ayrıca davalının kötü niyetli olduğunun kanıtlanamadığı böylece sessiz kalmak sureti ile hak kaybına uğranıldığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Mahkemece davanın sessiz kalma nedeniyle hak kaybı gerekçesiyle reddine karar verilmişse de, davalının ticaret unvanının 2007 yılında tescil edildiği, marka hakkına tecavüz davasının ise 2018 yılında açıldığı gerekçe gösterilerek sessiz kalma değerlendirmesi yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, Müvekkili şirketin davalının haksız ve hukuka aykırı markasal kullanımlarının davaya konu edildiği şekilde olduğunu bilme imkanının bulunmadığını, davaya konu “…” ibaresinin marka olarak 2018 tarihli fuarda davalı tarafça kullanıldığını öğrendiklerini ve buna ilişkin olarak yapılan tespitler üzerine yine 2018 yılında huzurdaki davanın ikame edildiğini,Davalının kötüniyetli olduğunu, Müvekkili şirket adına “…” ibareli markanın 04.07.2014 tarihinde tanınmış marka olarak tescil edildiğini, davalı tarafın ise hukuka aykırı olarak 31.12.2014 tarihinde … numarası ile 35.sınıfta “… +Şekil” markasının tescili için yapmış olduğu başvurunun müvekkili şirketin tanınmış marka tescili ve diğer tescilleri dikkate alınarak TPMK tarafından re’sen reddedildiğini, Yine davalı şirketin … tescil numaralı “…+Şekil” markasının da tescilli olduğu şekilden farklı olarak “…” ibaresi ön plana çıkartılarak kullanıldığını, bu kullanımların kötüniyetli olduğunu, Yargılama süresince davalı tarafça “…” ibarelerinin kullanılmadığı, şirket yetkilisi adına tescilli olan “…” (İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/169 Esas sayılı dosyasında hükümsüzlüğüne karar verilmiş olup, şu anda istinaf incelemesindedir.) ibareli ve “…” ibareli marka tescillerinin kullanıldığının iddia edildiğini, ancak dosyada bulunan tüm evraklarda, optik fuarlarında, bilirkişi raporlarında iddia edilen marka tescillerine ilişkin kullanımlarının bulunmadığının açıkça tespit edildiğini, söz konusu beyanların da HMK’nun 29. maddesindeki “Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar.” hükmüne aykırı olduğunu, bu hususun bile davalı tarafın kötü niyetini gösterdiğini, Davanın reddine dayanak yapılan Yargıtay kararlarının olaya uygun olmadığını belirterek, İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 29.04.2021 tarih, 2018/587 E.,2021/208 K. Sayılı davanın reddi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne, 07.08.2020 tarihli ıslah dilekçeleri uyarınca maddi ve manevi tazminatların davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Taraflara ait marka tescil kayıtları incelendiğinde; … numarası ile “…” markasının 04/07/2014 tarihli yazısı ile davacı adına tanınmış marka olarak özel sicile tescil edildiği, … tescil numaralı “…” markasının 14, 21, 34 ve 35. Sınıflarda davacı adına, … tescil numaralı “…” markasının 01, 02, 05, 07, 08, 09, 12, 13, 15, 16, 17, 19, 21, 28, 31, 33, 34, 36, 38, 39, 42, 44 ve 45. sınıflarda “Gözlükler, güneş gözlükler, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları” emtiasını da kapsar şekilde davacı adına tescilli olduğu, davacının “…” esas unsurlu başka markalarının da tescili oldukları, 19/08/2016 başvuru,17/05/2017 tescil tarihli, …tescil numaralı “…” markasının 09. sınıfta, 22/01/2016 başvuru, 27/10/2016 tescil tarihli, … tescil numaralı “…” markası 09. sınıfta “Gözlükler, güneş gözlükler, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları” için davalı adına tescilli olduğu,Davalı şirketin yetkilisi … adına tescilli 22/01/2016 başvuru, 21/11/2016 tescil tarihli, … tescil numaralı “…” markasının 35. sınıfta tescilli olduğu, Davalının 31/12/2014 başvuru tarihli, … tescil başvuru numaralı “… +Şekil” markasının 35. Sınıfta tescili için yaptığı başvurunun ve 22/01/2016 başvuru tarihli, … tescil başvuru numaralı “…” markasının 09. sınıfta tescili için yaptığı başvurunun reddedildiği tespit edilmiştir.Davalı şirkete ait ticaret sicil kaydı incelendiğinde; 15/10/2007 tarihinde tescil edildiği görülmüştür.İlk derece mahkemesince alınan 22/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda; Whois kaydına göre, alan adı sahibi belli olmamakla birlikte, alan adı sahibinin adresi kısmında …San ve Tic Ltd Şti … Cad. … Kat … No:… şeklinde belirtildiği, belirtilen şirket unvanı ile huzurdaki davanın davalısının birbiri ile birebir aynı olduğu, davalı yanca 35.sınıf için yapılan “… + şekil” ibareli marka başvurusu reddedilmiş olmasına rağmen, davalı yan internet sitesi üzerinde “…” ibaresi kullanılarak online satış yapılmakta olduğu, davalı yan adına tescilli olan ve içinde “…” ibaresi geçen “…” ve “… ” markalarının, markaların tescil edildiği şekli ile kullanım zorunluluğu olması ilkesinden dolayı davalı yana “…” şeklinde kullanım hakkı vermediği kanaatinde olmakla birlikte takdirin mahkemeye ait olduğu, davalı şirketin yetkili olduğu iddia edilen … adına tescilli markanın “…” şeklinde olduğu, firmanın yetkilisi olan kişi adına tescilli bir markanın firma tarafından kullanılıyor olmasındaki hukuki ilişki vs. hususların değerlendirilmesinin ayrı bir konu olması bir yana, markanın tescil edildiği şekli ile kullanılma zorunluluğu ilkesi uyarınca söz konusu markanın 35.sınıfta tescilli olmasının davalı yana “…” ibaresini internet sitesinde kullanma hakkı vermeyeceği kanaatine varıldığı bildirilmiştir. 17/07/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; www…com.tr alan adı whois (sahibi/yetkilisi) bilgileri kontrol edildiğinde, bu bilgilere göre alan adı sahibi/yetkilisinin … San. ve Tic. Ltd. Şti. olduğu, alan adının 23 Ekim 2007 tarihinde alındığı, 22 Haziran 2019 tarihinde kontrol edilen www…com.tr alan adı içerisinde bulunan web sitesi ekran görüntüleri incelendiğinde “…” ibaresinin olduğunun görüldüğü, web.archive.org sistemi üzerinden kontrol edilen … alan adının geçmiş tarihlerde yedeği alınan tarihlerden bazılarının 14 Kasım 2013, 27 Haziran 2014, 04 Ocak 2015, 19 Temmuz 2016, 02 Nisan 2016 tarihli yedeklerde “…” ibaresinin kullanıldığı, 28 Nisan 2018 tarihli yedekte ise (406 – Not Acceptable hatası) hatasının olduğu görülmekte olup ekran görüntülerinin sunulduğu, davalının … numara ile 35. sınıfta “… + Şekil” ibareli marka başvurusunun reddedildiği, davacının … numaralı “…” markasının tanınmışlığına TPMK nın 04.07.2014 tarihli yazısı ile karar verildiği, davalının 31/12/2014 tarihinde yapmış olduğu “… ” ibareli marka başvurusu sırasında davacının “…” markasının TPMK’nun tanınmış markalar sicilinde tanınmış marka olarak kayıtlı olduğu, davalı tarafından optik sektöründe kullanılan “…”, “… ” ibareli markalarının davacının tescilli tanınmış “…” markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, bu sebeple iltibas yarattığı, 6769 sayılı SMK kapsamında düzenlenen marka hakkına tecavüz hükümlerine aykırı bir fiil işlenmiş olduğu bildirilmiştir. 13/07/2020 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; Davacı tarafın davalı kullanımlarına 5 yılı aşkın süredir itiraz etmediği dikkate alındığında, somut olayın sessiz kalma suretiyle hak kaybı kapsamında değerlendirilebileceği, davacı markasının tanınmış marka statüsünde olması ve davalının markasal kullanımlarının davacının markasını tescil ettirdiği mal ve hizmetler ile benzer/aynı nitelikte bulunması sebebiyle 17/07/2019 tarihli bilirkişi raporundaki değerlendirmelere katılarak, davalı kullanımlarının davacının marka hakkına tecavüz ettiği, Mahkemenin 16/01/2019 tarihli ara kararının 6.maddesi gereğince, davalının iş yerinde dava tarihinden geriye iki yıllık ticari defter ve satış faturalarının tetkikinde dava tarihinden geriye iki yıllık toplam cirosunun 13.228.305,87-TL olarak tespit edildiği ve takdiri Mahkemeye ait olmak üzere davalının tecavüze konu markadan elde ettiği cirosunun 2.645.661,17-TL olarak belirlendiği, dosyada emsal lisans sözleşmesi bulunmadığı, İTO’nun genel kabul görmüş görüşüne göre emsal lisans bedeli oranı her ne kadar markaya yönelik satışların %15’i olduğu yönünde olsa da, davalının cirosu, satış kapasitesi, elde ettiği gelir, tecavüze konu markaya dair cirosu, farklı sektörde faaliyet göstermesi ve sektörel değerlendirmeler dikkate alınarak takdiri Mahkemeye ait olmak üzere %5 i oranında emsal lisans bedeli oranı uygulanmak suretiyle 6769 sayılı SMK nun 151/2-c maddesi uyarınca davacının davalıdan talep edebileceği maddi tazminatın miktarının 132.283,06-TL olarak hesaplandığı, manevi tazminatın takdirinin Mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat davası ile alan adının kullanılmasının yasaklanması davasıdır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yargı yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflara ait marka tescil kayıtları incelendiğinde; davacıya ait “…” markasının kuyumculuk ve mücevher ürünleri için 04/07/2014 tarihinden itibaren tanınmış marka olarak TPMK tarafından tescil edildiği, davacının “…” ibaresini içeren… ve … tescil numaralı markalarının ve daha başka markalarının da tescilli oldukları, davalının da … tescil numaralı “…” markasının ve … tescil numaralı “…” markasının 09. sınıfta “Gözlükler, güneş gözlükler, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları” için davalı adına tescilli olduğu, ancak davalıya ait … alan adlı internet sitesinde “…” veya “…” şeklinde marka kullanımında bulunulduğunun tespit edildiği, davacının da “…” esas unsurlu markası 09. sınıfta “Gözlükler, güneş gözlükler, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları” için tescilli olduğu gibi, davacının markasının tanınmış olduğu mücevher ürünleri ile gözlük ürünleri de aksesuar niteliğinde olduğundan davalının marka kullanımının davacının tescilli markaları ile aynı veya benzer ürünler kapsamında olduğu, her iki tarafın alıcı kitlesinin de ortalama tüketici kitlesi olduğu ve markalar arasında “…” ortak unsurundan dolayı bağlantı kurabilecekleri, markaların karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimalinin mevcut olduğu kanaatine varılmıştır.Ancak, davalı şirketin 15/10/2007 tarihinden bu yana “…” ibaresini esas unsur olarak içeren ticaret unvanını tescilli olarak kullandığı, yine … alan adını da 23/10/2007 tarihinden bu yana adına tahsis ettirerek kullandığı, internet sitesinde gözlük ürünleri ve aksesuarları ile ilgili ürün tanıtımı yaptığı, iştigal ettiği alanın da gözlük ticareti olduğu, buna rağmen davacı tarafın davalının bu kullanımlarına dava açılana kadar itirazda bulunmadığı, davalının bazı marka tescil başvurularının da TPMK tarafından resen reddedildiği, davalının internet sitesinde “…” ve “… ” marka kullanımlarıyla ilgili en eski kullanım tarihi olarak 14/11/2013 tarihinin tespit edildiği, davanın ise 27/12/2018 tarihinde, yani aradan 5 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra açıldığı, aynı şehirde ve bağlantılı emtialar için ticari faaliyette bulunan davacının, davalının alan adı ve marka kullanımlarından haberdar olmamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davalının 2007 yılından bu yana tescilli ticaret unvanına uygun alan adını kullanmasının kötüniyetli kullanım kabul edilemeyeceği, davalının “…” ve “… ” markalarını ilk kullanmaya başladığı tarihte davacının markasının tanınmış marka olarak henüz tescil edilmemiş olduğu, davalının marka kullanımına başladığı tarihte kötüniyetle hareket ettiğinin davacı tarafça ispatlanması gerektiği, davacının buna ilişkin dosyaya hiçbir delil sunamadığı, yalnızca davalının 2014 ve 2016 yıllarında yaptığı ve TPMK tarafından reddedilen marka tescil başvurularını delil olarak bildirdiği, marka tescil başvurusu yapılmasının davalının kötüniyetli olduğuna dair delil teşkil etmediği, bu durumda davalının marka kullanımlarına 5 yıldan daha uzun süre sessiz kaldıktan sonra dava açılmasının TMK’nun 2. maddesi uyarınca hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, davacının sessiz kalma nedeniyle hak kaybına uğradığı kanaatine varılmakla, davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 269,85 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/11/2023