Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/222 E. 2022/658 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/222 Esas
KARAR NO: 2022/658
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/12/2021
NUMARASI: 2020/556 E. – 2021/1379 K.
DAVANIN KONUSU: Kıymetli Evrak İptali (Çek İptali (Hasımlı))
KARAR TARİHİ: 14/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkili şirket ile davalı şirketin demir alım satımına ilişkin 23.12.2013 tarihli sözleşme düzenlediklerini, sözleşme gereği müvekkilinin davalı şirkete 400 ton demir satışı yapacağını, müvekkilinin 400 ton demir karşılığında davalı taraftan 577.200 TL nakit aldığını ve teminat olarak davalı tarafa davaya konu olan 250.000 TL bedelli çeki verdiğini ve yine 450.000 TL banka teminat mektubu verilmesinin kararlaştırıldığını, teminat mektubunun banka merkezinde onaylanmasının zaman alması üzerine, davalının ısrarla paranın kendilerine iade edilmesini talep ettiğinden müvekkili firmanın 10.01.2014 tarihinde davalıya 577.200 TL tutarı iade ettiğini, müvekkili firmanın davalı firmaya Üsküdar …Noterliğinin 16.01.2014 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesini keşide ederek sözleşmenin halen devam ettiğini, 3 gün içinde sözleşmede belirtilen miktarı hesaba yatırıldığında sözleşmede belirtilen tarihlerde teslimatın yapılacağını beyan edip aksi halde çekin iadesini talep ettiğini, davalının parayı yatırmadığı gibi 250.000,00 TL bedelli çeki iade etmediğini ve davalının anlaşmayı haksız olarak feshettiğini, açıklanan nedenlerle 30.04.2014 ödeme tarihli … no.lu 250.000,00 TL bedelli … Ümraniye Çarşı şubesine ait olan çekin yazılmasının önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkili firmanın borçlu olmadığının tespiti ile davaya konu çekin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında karışık ebatta nervürlü 400 ton inşaat demiri satın alınması hususunda 23.12.2013 tarihli sözleşme imzalandığını, müvekkilinin ton bedeli olarak 1.443,00 TL üzerinden 400 ton inşaat demirinin bedeli olan KDV dahil 577.200,00 TL tutarı karşı tarafa peşin ve nakit olarak ödediğini, Sözleşmenin 4.md de karşı tarafın 30.04.2014 tarihine kadar geçerli 450.000,00 TL bedelli kesin teminat mektubu ve 250.000,00 TL tutarında 30.04.2014 vadeli çek vereceğinin kararlaştırıldığını, yine sözleşmenin 5.md de ekonomik koşulların değişmesi, dövizdeki dalgalanmalar gibi nedenlerin tarafların yükümlülüklerinde değişiklik meydana getirmeyeceği, satıcı olan davacı/karşı davalının karışık ebatta 400 ton inşaat demirini teslim etmekten kaçınamayacağı, fiyat farkı talep edemeyeceği, sözleşmede herhangi bir değişiklik yapılmasını talep edemeyeceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin 6.md de ise satıcının sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle sözleşme feshedildiği takdirde alıcının uğrayacağı her türlü zararını karşılayacağının kararlaştırıldığını, sözleşme gereği satıcı kesin teminat mektubunu teslim etmediği gibi müvekkilinin ödemiş olduğu 577.200,00 TL tutarı müvekkilinin bilgisi ve talebi dışında 10.01.2014 tarihinde iade ettiğini, bunun üzerine davacı tarafa 14.01.2014 tarihinde faks yolu ile ihtarname gönderildiğini, dönüş olmaması üzerine bu kez Üsküdar … Noterliğinin 15.01.2014 tarihli … yevmiye no.lu ihtarnamesinin keşide edildiğini, karşı tarafın Üsküdar … Noterliğinin 16.01.2014 tarihli … yevmiye no.lu ihtarnamesini keşide ederek sözleşmenin kendileri açısından geçerli olduğunu ifade ettiklerini, bunun üzerine karşı tarafa müvekkili tarafından Üsküdar … Noterliğinin 22.01.2014 tarihli … yevmiye no.lu ihtarnamesinin keşide edilerek, sözleşme tarihinin 23.12.2013, paranın iade tarihinin ise 10.01.2014 olduğu bu sürenin teminat mektubu alımı için yeterli bir süre olduğu, aksini ispat yükünün karşı tarafta olduğu, banka kayıtları celp edildiğinde bankaların davacıya teminat mektubu vermediğinin ortaya çıkacağını, 30.04.2014 tarihine kadar geçerli 450.000,00 TL bedelli kesin teminat mektubunun 5 gün içinde teslim edilmesi gerektiği, aksi takdirde davacı/karşı davalının sözleşmeyi haksız olarak feshetmiş olduğu kabul edilerek müvekkilinin uğramış olduğu zararların talep edileceğinin ihtar edildiğini, söz konusu ihtarnamenin davacıya 27.01.2014 tarihinde tebliğ edildiğini, davacının da bir gün sonra 28.01.2014 tarihinde işbu davayı açtığını, Davacı/karşı davalı satıcının parayı 10.01.2014 tarihinde iade ettiğini, iade edilen bedel ile 13.01.2014 tarihi itibariyle 380 ton inşaat demiri alınabildiğini, müvekkilinin 20 ton zararının oluştuğunu, bu durumda müvekkilinin 30.400,00 TL zararının bulunduğunu, davacının davasının reddine, karşı davanın kabulü ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 30.400,00 TL alacağın 13.01.2014 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI (2014/38 Esas): İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15.12.2016 tarih ve 2014/38 Esas – 2016/919 Karar sayılı kararıyla; “… davacının teminat mektubu için ek süre talep edildiği hususunu kanıtlayamadığı, 10.01.2014 tarihinde alım – satım bedeli olarak ödenen 577.200,00 TL’yi davalıya iade ederek sözleşmeyi haksız olarak feshettiği, sözleşmenin 6.maddesindeki “satıcının sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle sözleşme feshedildiği takdirde alıcının uğrayacağı her türlü zararları satıcı karşılar” hükmü gereği davalının sözleşmenin feshi nedeniyle oluşan zararının tazminini talep edebileceği, bu zararların teminatı aracılığıyla verilen çekin de davacıya iade koşullarının dava tarihinden önce oluşmadığı, bu nedenle bilirkişi kurulu görüşünün aksine asıl davanın davacısının dava açmakta haksız olduğu, dava tarihinden sonra dava konusu çekin davalı tarafından davacıya iade edildiği ve asıl davanın yargılama aşamasında konusunun kalmadığı, Karşı dava yönünden; karşı davacının sözleşmenin haksız feshi nedeniyle oluşan zararını sözleşmenin 6. maddesi gereği talep edebileceği belirlenmekle çeşitli yerlere 400 ton karışık nervürlü inşaat demirinin KDV ve nakliye dahil 13.01.2014 tarihi itibariyle fiyatının sorulduğu ve İTO’nun kendisine üye tüm sektör firmalarının fiyatlarından oluşan ortalama bir fiyat vermesi nedeniyle İTO’nun bildirdiği fiyata itibar edilerek düzenlenen bilirkişi hesaplaması mahkemece gerekçeli ve denetime elverişli bulunmakla benimsendiği, buna göre karşı davacının KDV dahil 1 ton nervürlü demirin fiyatı 1.510,00 TL olduğundan 400 ton demirinin KDV dahi maliyetinin 604.000 TL olduğu, oysa sözleşmede kararlaştırılan demir fiyatının 577.200 TL olduğu, karşı davacının zararının 26.800 TL olduğu belirlendiği, gerekçesiyle yargılama aşamasında konusuz kalan asıl dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına, karşı davanın kısmen kabulü ile, 26.800 TL’nin 21.01.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte karşı davalıdan tahsiline, aşan istemin reddine,..” karar verilmiştir.
DAİREMİZ KARARI (2017/6021 Esas): Dairemizin 23/10/2020 tarih ve 2017/6021 Esas – 2020/1797 Karar sayılı ilamıyla; “… 23.12.2013 tarihli satış sözleşmesinin taraflar arasında ihtilafsız olduğu, davalı-karşı davacının sözleşme bedeli olan 577.200 TL’yi peşin olarak ödeyerek edimini ifa ettiği, davacı-karşı davalının 250.000TL’lik çeki teslim etmiş ise de, sözleşmede yer alan 450.000TL bedelli banka teminat mektubunu teslim yükümlülüğünü yerine getirmediği ve 10.01.2014 tarihinde davalının peşin ödediği bedeli davalının hesabına havale ettiği sabittir. Mahkemece, sözleşmenin 6.maddesine göre asıl dava konusu çekin, davalının karşı dava konusu ettiği tazminat talebini de teminat altına aldığı ve dava tarihinde çekin iade koşulları oluşmadığı gerekçesi ile davanın konusuz kaldığına karar verilmiş ise de; asıl davaya konu çekin, sözleşmeden kaynaklanan tüm hak ve borçların teminatı değil, davalı tarafça peşinen ödenen 577.200TL’nin teminatını teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Ancak; davalı çekin davadan önce 24.01.2014’te davacı şirket yetkilisine iade edildiğini iddia etmiş, bu hususta çek teslim tarihi bulunan bir evrak fotokopisi sunmuş, davacı ise çekin davadan sonra 06.03.2014’te iade edildiğini iddia etmiştir. Tarafların ticari defterlerinde de teslim tarihleri örtüşmemektedir. Bu durumda; davalı çekin davadan önce iade edildiğini ispatla yükümlü olup, mahkemece öncelikle davalının sunduğu işbu belgenin aslını ibraz için davalıya kesin süre verilerek davalının savunmasının değerlendirilmesi gerekirken bu belge yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadan karar verilmesi yerinde değildir.Açıklanan nedenle davacının istinaf isteminin kısmen kabulüne, HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, kabul edilen istinaf istemine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına” karar verilerek dosyanın ilk derece mahkemesine iade edildiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI (İkinci Karar) İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16.12.2021 tarih ve 2020/556 Esas – 2021/1379 Karar sayılı kararıyla; “… mahkememizce İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda asıl dosya davalısına teslime dair evrakları sunması için süre verildiği, verilen sürede davalı vekilinin teslime dair bir takım evrakı dosyaya sunduğu, akabinde asıl davada davacı vekilinin de sunulan belgelere karşı beyan dilekçesi verdiği, davalının sunmuş olduğu, “Çek Teslim Tutanağı Teslim T:24.01.2014” yazılı belgenin üstünde sonradan yazıldığı anlaşılan ifadelerin paraflanmadığı, belgenin aşağısındaki imzalı “çeki teslim aldım” yazısıyla üstündeki yazının çıplak gözle bakıldığında bile birbirleri arasında yazı bütünlüğünün bulunmadığının görüldüğü, yine asıl dosya davalısı tarafından sunulan iade çeklerin müşteriye teslim tutanağında da çıplak gözle anlaşılacağı üzere 15/03/2014 ibaresinin tahrifatla 3 rakamının üzerinin 1 rakamı yazılmakla 15/01/2014 yapıldığı, belgenin en üstündeki 15/01/2014 13:25 tarih ve saatli matbu yazının ise dava dışı bankanın davaya konu çeki davalıya muamelesiz olarak teslim ettiği tarih olup, davaya konu çekin davacıya iade edildiği tarihi belirtmediği, esasen asıl davada cevap dilekçesi sunan davalının çekin iadesinden de bahsetmediği ve bu dilekçe ile karşı dava açtığı, davaya konu çekin arka yüzündeki davalıya ait cironun 06/03/2014 tarihinde iptal edildiğinin dosyada sunulu çek fotokopisinden anlaşıldığı, ancak davalının sunmuş olduğu çek fotokopisinde ise bu husun yer almadığı , dolayısıyla davalı tarafından çekteki kendi cirosunun 06/03/2014 tarihinde iptal edildiği görülmekle davalının, çekin dava tarihi olan 28/01/2014 tarihinden önce davacıya iade edildiğini ispatlayamadığı mahkememizce anlaşılmakla asıl dava bakımından dava açıldıktan sonra davaya konu çek davacı tarafa iade olunmakla konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderleri ise davanın açıldığı anda asıl davanın davacısı haklı olmakla asıl davanın davalısı üzerinde bırakılmış, Karşı dava yönünden ise; karşı davacının sözleşmenin haksız feshi nedeniyle oluşan zararını sözleşmenin 6. maddesi gereği talep edebileceği belirlenmekle mahkememizce davaya konu demir satımı yapan çeşitli yerlere 400 ton karışık nervürlü inşaat demirinin KDV ve nakliye dahil 13.01.2014 tarihi itibariyle fiyatının sorulduğu , gelen müzekkere cevapları incelendiğinde İTO’nun kendisine üye tüm sektör firmalarının fiyatlarından oluşan ortalama bir fiyat vermesi nedeniyle İTO’nun bildirdiği fiyata itibar edilerek düzenlenen bilirkişi hesaplaması mahkememizce de gerekçeli ve denetime elverişli bulunmakla benimsendiği, buna göre karşı davacının KDV dahil 1 ton nervürlü demirin fiyatı 1.510,00 TL olduğundan 400 ton demirinin KDV dahil maliyetinin 604.000 TL olduğu, oysa sözleşmede kararlaştırılan demir fiyatının 577.200 TL olduğu, aradaki farkın 26.800,00-TL olmakla karşı davacının zararının 26.800 TL olduğu anlaşılmış ve karşı davanın kısmen kabulüne” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı- karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde; “Mahkemece çekin dava açıldıktan sonra 07.03.2014 tarihinde davalı tarafından iade edildiğine dair asıl dava yönünden verilen kararın isabetli olduğunu,
Karşı dava yönünden ise; sözleşmeyi haksız feshedenin davalı olduğunu, sözleşme gereği karşı tarafa verdikleri çekin davalının ödemiş olduğu 577.200 TL’nin teminatı olduğunu, bu satış bedelinin davalı tarafından iadesinin istenmesi üzerine bedelin davalıya iade edildiğini, ancak Üsküdar …Noterliğinin 16.01.2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ‘Sözleşmenin halen geçerli olduğu ve satış bedelinin ödenmesi durumunda aynı şartlarla sözleşmenin koşullarının yerine getirileceğinin’ davalıya bildirildiğini, buna rağmen yerel mahkemenin sözleşmenin müvekkil tarafından haksız feshedildiğine hükmetmesinin usule aykırı olduğunu, Ayrıca, zarar tespitinin de hatalı olduğunu, İTO cevapları yerine … A.Ş. cevabının dikkate alınmasının daha doğru olacağını, ayrıca müvekkilinin müşterilerine indirimli satış yaptığı gerçeğine rağmen zarar hesabının en yüksek demir fiyatına göre yapılmasının uygun olmadığını.” beyanla ilk derece mahkemesinin karşı davadaki kararının kaldırılması istenmiştir. Davalı – karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde; “Karşı davaya ilişkin mahkeme kararının isabetli olduğunu, Mahkemece sadece davacı-karşı davalının sunduğu belgelere itibar edilmesine karşın, belgelerde müvekkil şirkete ait imzanın bulunmadığını ve çekin arkasındaki şerhlerin müvekkil şirket bilgisi dışında yazıldığını, Çekin dava tarihinden önce 24.01.2014 tarihinde karşı taraf şirket yetkilisine iade edildiğini, buna ilişkin teslim belgesinin dosyaya ibraz edilmesine karşın mahkemece belgeye itibar edilmemesinin usule aykırı olduğunu, Mahkemece yalnızca çekin teslim tarihine odaklanılarak karar verilmesinin hatalı olduğunu, dava tarihindeki haklılık durumuna göre değerlendirme yapılması gerektiğini, sözleşme halen yürürlükte iken karşı tarafın asıl davayı açtığını, dosya kapsamından davacının haksız olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesinin asıl davadaki kararının yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden kaldırılarak talepleri gibi karar verilmesi istenmiştir.
GEREKÇE: Asıl dava, satış sözleşmesinin haksız feshi nedeni ile sözleşmenin teminatı olarak verilen çekin iptali ile borçlu olunmadığının tespiti istemine; karşı dava ise, sözleşmenin haksız feshi nedeni ile uğranıldığı iddia olunan zararın tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesinin 15.12.2016 tarih ve 2014/38 Esas – 2016/919 Karar sayılı kararıyla; “Asıl dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, karşı davanın kısmen kabulüne karar” verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, asıl dava ve karşı dava yönünden yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuş; Dairemizin 23/10/2020 tarih ve 2017/6021 Esas – 2020/1797 Karar sayılı ilamıyla; “… asıl davaya konu çekin, sözleşmeden kaynaklanan tüm hak ve borçların teminatı değil, davalı tarafça peşinen ödenen 577.200TL’nin teminatını teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Ancak; davalı çekin davadan önce 24.01.2014’te davacı şirket yetkilisine iade edildiğini iddia etmiş, bu hususta çek teslim tarihi bulunan bir evrak fotokopisi sunmuş, davacı ise çekin davadan sonra 06.03.2014’te iade edildiğini iddia etmiştir. Tarafların ticari defterlerinde de teslim tarihleri örtüşmemektedir. Bu durumda; davalı çekin davadan önce iade edildiğini ispatla yükümlü olup, mahkemece öncelikle davalının sunduğu işbu belgenin aslını ibraz için davalıya kesin süre verilerek davalının savunmasının değerlendirilmesi gerekirken bu belge yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadan karar verilmesi yerinde değildir. Açıklanan nedenle davacının istinaf isteminin kısmen kabulüne, sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına” karar verilerek dosya mahkemesine iade edilmiştir. İstinaf kararı sonrası mahkemece devam eden yargılama sonucunda 16.12.2021 tarih ve 2020/556 Esas – 2021/1379 Karar sayılı karar ile; “…istinaf kararı doğrultusunda asıl dosya davalısına teslime dair evrakları sunması için verilen sürede davalı teslime dair dosyaya sunduğu evrakın üstünde sonradan yazıldığı anlaşılan ifadelerin paraflanmadığı, belgenin aşağısındaki “çeki teslim aldım” yazısıyla üstündeki yazının birbirleri arasında yazı bütünlüğünün bulunmadığı, teslim tutanağında çıplak gözle anlaşılacağı üzere 15/03/2014 ibaresinin tahrifatla 3 rakamının üzerinin 1 rakamı yazılmakla 15/01/2014 yapıldığı, asıl davada cevap dilekçesi sunan davalının çekin iadesinden de bahsetmediği, davaya konu çekin arka yüzündeki davalıya ait cironun 06/03/2014 tarihinde iptal edildiği görülmekle, davalının çekin dava tarihi olan 28/01/2014 tarihinden önce davacıya iade edildiğini ispatlayamadığından; asıl dava bakımından dava açıldıktan sonra çek davacı tarafa iade olunmakla konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderleri ise davanın açıldığı anda asıl davanın davacısı haklı olmakla asıl davanın davalısı üzerinde bırakılmasına, Karşı dava yönünden ise; karşı davacının sözleşmenin haksız feshi nedeniyle oluşan zararını sözleşmenin 6. maddesi gereği talep edebileceği belirlenmekle mahkememizce yapılan emsal araştırma ve bilirkişi raporuyla belirlenen zararın 26.800 TL olduğu anlaşıldığından karşı davanın bu miktar üzerinden kısmen kabulüne” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dairemizin 23/10/2020 tarih ve 2017/6021 Esas – 2020/1797 Karar sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı ve işaret edildiği hususlarda ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılan yargılamada; mahkemece davalı-karşı davacıya verilen süre içinde dosyaya sunulan çekin teslimine ilişkin belgede sonradan eklemeler yapıldığının ve çek üzerindeki davalı-karşı davacı cirosunun 06/03/2014 tarihinde iptal edildiği hususları dikkate alındığında, çekin dava tarihi olan 28/01/2014 tarihinden önce davacıya iade edildiği ispatlanamadığından; asıl davanın konusuz kaldığı ve davanın açıldığı andaki haklılık durumuna göre yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı-karşı davacı üzerinde bırakılmasında isabetsizlik bulunmadığından, davalı-karşı davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir. Davacı-karşı davalının sözleşme gereğince belirlenen sürede teminat mektubu sunamaması nedeniyle başlayan uyuşmazlıkta, davacı-karşı davalının satım bedeli olan 577.200 TL’yi karşı tarafa iade etmesi nedeniyle edimin zamanında ve gereği gibi ifa edilemeyeceğinin eylemli olarak kabul edilmiş olduğu, bu durumda davalı-karşı davacının sözleşme nedeniyle uğrayacağı zararları talep hakkına sahip olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 6.maddesinde de buna ilişkin düzenlemenin bulunduğu, mahkemece yapılan emsal fiyat araştırması ve zarar hesabının yerinde olduğu ve buna göre karşı davanın 26.800 TL üzerinden kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararının isabetli olduğu anlaşıldığından davacı-karşı davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- İstinaf yargılaması yönünden davacı-karşı davalıdan alınması gereken 1.830,71 TL harçtan, peşin alınan 457,68 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.373,03 TL harcın davacı-karşı davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılaması yönünden davalı-karşı davacıdan harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.14/04/2022