Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/215 E. 2022/419 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/215 Esas
KARAR NO: 2022/419
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/621
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının dava konusu markanın birebir aynısı ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini taklit ederek tescil edildiğini, tescilli markanın yenilik ve ayırt edicilik özelliklerine haiz olmadığını, davalı adına kayıtlı olduğu bildirilen … sayılı marka tescil belgelerinin üçüncü kişilere devrinin önlenmesi, davalının … sayılı markadan kaynaklı haklarını kullanmasının önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “…” ifadesinin davacı ile müvekkilinin ortaklıkları ile ilk defa bulup kullandıkları bir ifade olmadığını, davacı ile müvekkilinin geçmişte birlikte iş yaptıkları sahne iş isimli firmada tanıştıklarını, bu ifadeyi de orada gördüklerini, daha sonrasında davacı ile müvekkilinin yapmış oldukları ortaklıkları boyunca bu ifadeyi aktif olarak kullandıklarını, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını, davacının tescil başvurusundan haberdar olduğunu, karşı tarafın bu durumu bildiğini, inkar etse de en azından bilebilecek durumda olduğunu, ortaklar arasındaki ilişkinin 2021 yılı mayıs ayında fesihname ile son bulduğunu, fesihnamede tarafların birbirini ibra ettiklerini, müvekkilinin 2021 yılı ocak ayında başvuru yaptığını, dolayısıyla davacının başvuruyu bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, taraflar arasında bu ifadenin kullanılmaması ve internet sitesinin kapatılması konusunda anlaşma yapılmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 10/12/2021 tarihinde; “6100 sayılı HMK’nın 389. Maddesi ile, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği” belirtilmiş olup, dava dilekçesindeki açıklamalar, mevcut delil durumu ve tüm dosya kapsamı topluca değerlendirildiğinde, HMK’nın 389 ve SMK’nın 159. Maddelerindeki aranan koşulların oluştuğu anlaşıldığından, takdiren 5.000,00 TL teminat karşılığında, davalı adına kayıtlı olduğu bildirilen .. sayılı marka tescil belgeleri davalı adına kayıtlı ise, 3. şahıslara devrinin önlenmesi açısından TPMK sicil kaydına tedbir konulmasına karar verilmesi gerekmiştir. Mevcut delil durumu itibariyle yaklaşık ispat kuralı oluşmadığından davalının tescilli markasından kaynaklı haklarını kullanmasının önlenmesi mahiyetinde tedbir kararı verilmesinin davalının ileride teminatla dahi giderilmeyecek orantısız ve haksız zararlara uğrama ihtimali” gerekçeleriyle davacı vekili tarafından, takdiren 5.000,00 TL (BeşBin TL.) teminatın, nakden veya muteber bir bankanın kesin ve süresiz teminat mektubu olarak, kararın tebliğ tarihinden itibaren 1 haftalık kesin süre içerisinde ibraz edilmesi halinde ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile; davalı adına kayıtlı olduğu bildirilen … sayılı marka tescil belgesi davalı adına kayıtlı ise, 3. şahıslara devrinin önlenmesi açısından TPMK sicil kaydına tedbir konulmasına, davacı vekilinin davalının … sayılı markadan kaynaklı haklarını kullanmasının önlenmesi talebinin reddine karar vermiş, davacı tarafından bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Dava dilekçeklerindeki açıklamaları ve dava dilekçesinin ekinde yer alan delilleri, açık bir şekilde dava konusu markanın hukuka aykırı şekilde davalı adına tescilli olduğunu ispat ettiğini, SMK m.10 hükmü ile SMKm.25/1 hükmünün yaptığı atıfla SMK m.6/2 hükmüne göre; marka sahibinin izni olmadan markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin ticari vekil ya da temsilci adına tescili hâlinde markanın hükümsüzlüğü, gerçek hak sahibine devri ve/veya markanın kullanılmasının yasaklanmasının talep edilebileceğini, bu aşamada temsilcinin yetkisiz marka tescilinin ortaya konulması hükmün uygulanması için yeterli olduğunu, somut uyuşmazlıkta davalının, yetkilisi olduğu Adi Ortaklığa ait markayı kendi adına tescil ettirdiği ispat edildiğini, bu nedenle dava konusu markadan kaynaklı hakların kullanımının önlenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesi bakımından ispat koşulunun gerçekleştiğini, mahkemenin ihtiyati tedbir talebinin reddine dair kararı hukuka aykırı olup, istinaf incelemesi sonrası kaldırılması ve talepleri doğrultusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir. Taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesinin 10/04/2019 tarihli olduğu, tarafların paylarının %50 şer olduğu, işletmenin ortaklar tarafından eşit şekilde temsil edildiği, sözleşme süresinin süresiz olarak kararlaştırıldığı görülmüştür. Taraflar arasında düzenlenen 28/05/021 tarihli fesihnamede adi ortaklık sözleşmesinin karşılıklı rıza ile feshedildiği, sözleşme nedeniyle tarafların birbirlerinden talep edilecek hak ve alacaklarının olmadığını ve birbirlerini tamamen ibra ettiklerini beyan ettikleri görülmüştür. Davalıya ait … tescil numaralı “…” ibareli markanın 41.sınıfta 05/01/2021 tarihinde tescil edildiği ve halen sahibi adına geçerli olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekilinin vermiş olduğu 16/12/2021 tarihli dilekçe ile, dava konusu markanın üçüncü kişilere devrinin önlenmesine ilişkin tedbir taleplerinden vazgeçtiğini, ve bu vazgeçme ile bağlantılı olarak teminata ilişkin itirazların değerlendirilmesi için duruşma yapılmasına dair 15/12/2021 tarihli ara karardan rücu edilmesinin istenildiği, mahkemenin de verdiği 17/12/2021 tarihli ara kararla bahse konu 15/12/2021 tarihli ara karardan dönme kararı verdiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markanın hükümsüzlüğü talebine ilişkindir. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık ise ihtiyati tedbir talebinin kısmen reddi kararına yöneliktir. Davacı taraf gerek davaya konu markanın devrinin önlenmesi gerekse dava konusu markadan kaynaklanan hakların kullanılmasının önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiş, mahkemece sadece devrin önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir kararı verildiği, diğer husustaki tedbir talebinin ise reddedildiği anlaşılmıştır. Davalı tarafın beyanları ve markanın davalı adına tescilli olduğu hususlar ile dosyaya yansıyan diğer delillerin değerlendirilmesi sonunda mahkemenin markaya dayalı hakların kullanılmasının önlenmesi için talep edilen ihtiyati tedbirin reddi kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.16/03/2022