Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/1953 E. 2023/59 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1953 Esas
KARAR NO: 2023/59
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/02/2022
NUMARASI: 2021/135 E. – 2022/13 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/01/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …(…)’ın besteci kimliğiyle tanınan bir müzik adamı olduğunu, …, …, … gibi sanatçılara orkestra şefliği yaptığını, dava konusu eser harici gibi önemli eserlere imza attığını, … isimli müzik eserinin de bestecisi olarak eser sahibi olduğunu, davalı parti tarafından 2002 yılından bu yana şarkının kongre, grup toplantıları gibi yerlerde kullanıldığını, partinin resmi şarkısı haline geldiğini, bunca zaman kendisine bir teklif olmaksızın izinsiz kullanıldığını, 09.05.2014 tarihinde Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye nolu ihtarı ile telif ödemesi ihtarı yapıldığını, ancak cevap verilmediğini, partiyle özdeşleşen ve slogan halıne gelen şarkının 2014 seçimlerinde de kullanıldığını, 12 yıl boyunca eserin yoğun olarak kullanıldığını, halen de kullanılmaya devam edildiğini, FSEK m.68 kapsamında her yıl için izin alınsaydı rayiç bedelin 3 katı tazminat isteme hakkı doğduğunu, bu eserde rayicin yüksek olduğunu, emsal bedellerin yıllık 100.000.TL olduğunu, 12 yıldır şarkının kullanıldığını, bu durumda bedelin asgari 1.000.000.TL olması gerektiğini, bu nedenle markalarda kullanılan müziklerin rayiçlerde dikkate alınması gerektiğini, eserin parti müziği olarak kullanılmasının eser sahibince başka mecralarda kullanılmasını engellediğini, ayrıca manevi hakların da zarar gördüğünü, geçmiş kullanımların yanı sıra gelecekte de kullanımın engellenmesini talep ettiklerini, eser davalı parti tarafından kullanılmakta olduğundan ve de eseri izinsiz kullanmaya devam edeceği yönünde kuvvetli karine olduğundan tecavüzün ref’i ve men’ini, ihtiyati tedbir kararı verilmesini, 25.000.TL manevi tazminatın ve sonradan artırılmak ve ıslah edilmek kaydıyla FSEK m.68 kapsamında 25.000.TL maddi tazminatın ihbarın tebliğ tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili sunmuş olduğu 13/12/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile; belirsiz alacak olarak açtıkları davada daha önce 600.000 TL’ye çıkarmış oldukları talebi ıslah ederek talep miktarını 900.000 TL çıkartıklarını beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili partinin propaganda süreçlerinde profesyonel ekiplerle çalıştığını, bu bağlamda şarkı, reklam ve tanıtımlarda … Tic.Ltd.Şti. ile çalışma yaptıklarını, “…” isimli eserin hiçbir zaman müvekkili tarafından seçim şarkısı olarak davacının bestelediğini iddia ettiği şekilde kullanılmadığını, eserin şarkı olarak …’nin resmi internet sitesinde dahi yer almadığını, dava konusu eserin sadece sözlerinin müvekkili tarafından kullanıldığını, kullanılan sözlerden dolayı davacının da dilekçesinde ikrar ederek kabulünde olduğu gibi … ile telif anlaşması yapıldığını ve reklam ajansı tarafından da telif ücretlerinin ödendiğini, yine kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı tarafından talep edilen miktarların fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesine istemiştir. İhbar olunan … Tic.Ltd.Şti. vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin …’nin bu güne kadar geçirmiş olduğu bütün seçimlerdeki tanıtımlarını üstlendiğini, bu süreç içerisinde yürütülen reklam faaliyetlerinde telif konusu olabilecek tüm hak sahiplerinden gerekli izinlerin alındığını, dava konusu şarkının söz yazarı olan …’ya telif ücretlerinin ödendiğini, müvekkili tarafından kullanılmayan beste sebebiyle davacıya tazminat ödenmesini hukuka ve adalete aykırı olduğunu, ayrıca davacı tarafça talep edilen tazminat ücretlerinin de fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI (2014/204 Esas): İstanbul 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/204 Esas – 2016/130 Karar sayılı kararıyla; “… dava konusu olan ‘…’ isimli eserin söz yazarı olan … ile davalı parti arasında telif anlaşması yapılmış ve bu anlaşma uyarınca da telif ücreti ödenmiştir. Tüm dosya kapsamı, dosyadaki belgeler, görsellerden de anlaşıldığı üzere davalı siyasi parti dava konusu eserin sözlerini kullanmış, bestesi ile beraber kullanmadığı görülmüştür. Yine aynı şekilde seçim şarkısı olarak da kullanıldığına ilişkin dosyada bir delile ulaşılamamıştır. Bu itibarla dava konusu eserin bestecisinin FSEK 68.maddesi uyarınca bir tazminata hak kazandığı kanaatine mahkememizce varılmadığından, davacı davasını ispat edemediğinden davasının reddine ” karar verilmiştir.
DAİREMİZ KARARI: Dairemizin 11/10/2019 tarih ve 2017/2446 Esas – 2019/2088 Karar sayılı ilamı ile; “İlk derece mahkemesince kararın gerekçesinde, dosyaya sunulan gazete ve dergi haberleri, usb bellekteki delillerin değerlendirilerek tartışılmadığı gibi yargılama sırasında alınan 13/04/2015 tarihli bilirkişi raporu ve 08/04/2016 tarihli bilirkişi raporundaki tespitler de değerlendirilmeksizin, soyut gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmediğinden; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, dosyaya sunulan deliller ve bilirkişi raporları değerlendirilerek, davacının mali haklarının ihlal edilip edilmediğinin FSEK 9. madde düzenlemesi çerçevesinde tartışılarak, davacının talepleri incelenerek yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI (2021/135 Esas): İstanbul 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15/02/2022 tarih ve 2021/135 Esas – 2022/13 Karar sayılı kararıyla; “… Somut olay bakımından yapılan incelmede de güftesi dava dışı …’ya, bestesi müteveffa davacı …’e ait işbu dava konusu eserinde müşterek eser niteliği taşıdığı görülmekle birlikte aynı kanunun 2. Fıkrasında “Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, eseri birlikte vücuda getirenlerden her biri bütün eserin değiştirilmesiveya yayınlanması için diğerlerinin iştirakini isteyebilir. Diğer taraf muhik bir sebep olmaksızın iştirak etmezse, mahkemece müsaade verilebilir. Aynı hüküm mali hakların kullanılmasında da uygulanır” demektedir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere müşterek eserlerde eser sahipleri arasında başka şekilde bir anlaşma bulunmaması halinde müşterek eserin bütünü üzerinde ortak hareket etme durumları bulunmaktadır. Eser sahipleri, eseri değiştirmek veya yayımlamak üzerinde tasarrufta bulunabilmek için birlikte hareket etmek zorundadırlar. Somut olaya dönüldüğü vakit yasal mevzuat ve doktrin ışığında dava konusu uyuşmazlığa konu eser bakımından müşterek eser mi, yoksa iştirak halinde esere ilişkin hükümlerin uygulanacağı sorusu ortaya çıkmaktadır. Somut olay bakımından dava konusu eser her ne kadar şeklen müşterek eser ise de, kamu tarafından yaygın şekilde bilinir olması ve bu bağlı eseri oluşturan bağımsız eserlerin, bilirkişi raporunda da ifade edildiği üzere birbirinden ayrı okunduğunda ya da dinlendiğinde bile birbirini anımsatıyor olması gibi istisnai haller kapsamında kabul göreceği izahtan vareste olup, dava konusu olay bakımından yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri ( FSEK md. 9/2 yollaması ile FSEK md. 10/2-4) ve doktrinde belirtilen ilkeler nazara alındığında iştirak halinde eserlere ilişkin hükümlerin somut olay bakımından uygulama yeri bulacağı sonucuna varılmıştır. Bu meyanda FSEK md. 10/2-4 uyarınca eser sahipleri yönünden TBK md. 620 vd. Hükümleri uyarınca adi şirket hakkındaki hükümlerin kıyasen uygulanması gerektiği ve Yargıtay’ın emsal kararları ile sabit olduğu üzere tüm eser sahiplerinin birlikte hareket etmesi gerektiği, bazı eser sahiplerinin buna yanaşmaması halinde mahkemeden müsaade istenebileceği, eser sahiplerinden birinin münhasıran kendi payına düşecek hisse yönünden tek başına maddi tazminat davası açmasının mümkün olmayacağı ( Yargıtay 11. HD, 2019/439 E, 2019/7767 K., Yargıtay 11. HD., 2017/238 E, 2018/7933 K. ) bu nedenle davanın aktif dava ehliyeti bakımından usulden reddi gerekeceği kanaatine varılmıştır. Tüm bu açıklamalar muvacehesinde yukarıda ayrıntılı olarak ifade edildiği şekilde toplanan deliller, yasal mevzuat, Yargıtay İçtihatları ve doktrin görüşleri dikkate alındığında davanın aktif dava ehliyeti noksanlığı gözetilerek usulden reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Mahkeme tarafından davaya konu eser üzerinde iştirak halinde eser sahipliği olduğuna kanaat getirilmiş olmasına karşın huzurdaki davanın tek eser sahibi tarafından ikame edilmesi gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Davaya konu eserin FSEK. 3 anlamında musiki eseri olduğu ve müvekkilin söz konusu eserin bestecisi sıfatıyla eser üzerinde hak sahibi olduğu hususunun alınan bilirkişi raporları ve toplanan delillerle sabit olduğunu, Davalı tarafın bahse konu kullanım için yalnızca eserin söz yazarı … ile bir anlaşma yaptığını, ancak müvekkilimizin herhangi bir şekilde izni ya da muvafakati alınmadığını ve kendisine hiçbir telif ödemesi yapılmadığını, Gerek müşterek eser sahipliği gerekse de iştirak halinde eser sahipliğinde, eserin tamamı üzerindeki hakların eser sahiplerinin tümüne ait olduğunu, FSEK m. 9/1’in de bu yönde olduğunu, Mahkeme tarafından somut olaya konu eserin niteliği irdelenmiş ve buna ilişkin olarak dosya muhteviyatındaki 05/11/2021 tarihli bilirkişi raporundaki tespitlerin esas alındığını, raporda ‘Davaya konu olan müzik eserinde güfte ile bestenin özdeşleşmiş durumda olduğu, müzik eserinin sadece sözleri söylendiğinde bile akla hemen müvekkilin bestesinin geldiği’nin açıkça ifade edildiğini, Müşterek eserde her kısmın sahibinin hem kendi bağımsız kısmı üzerinde hem de eserin bütünü üzerinde mali ve manevi haklara sahip olduğunu, esere yapılan saldırı ve ihlalleri her bir eser sahibinin tek başına dava açarak savuşturabileceğini, Davalı yanın davaya konu eserin söz yazarıyla anlaşma yapıldığı ve kendisine telif haklarının ödendiği, bu kapsamda eserin bestecisi müvekkilin hak iddia etme hakkının olmadığına ilişkin iddialarının hukuki mesnetten yoksun olduğunu, davaya konu eserin ayrılmaz bir bütün teşkil etmesi neticesinde eserin söz yazarı …’nın eser üzerinde tek başına mali hakları kullanma yetkisinin bulunmadığını, Doktrinde de ifade edildiği üzere birlikte esere -iştirak halinde eser- ilişkin mali veya manevi hakların ihlâli hâlinde birlikte eser sahiplerinden her biri tek başına tecavüzün durdurulması (FSEK m. 66-68), tecavüzün önlenmesi (FSEK m. 69), maddî ve manevî tazminat ya da elde edilen kazancın iadesi (FSEK m. 70) davalarından ibaret olan hukuk davalarının açılması; Kanun’da sayılan manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz (FSEK m. 71) ile koruyucu programları etkisiz kılmaya yönelik hazırlık hareketleri (FSEK m. 72) suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılması için şikâyette bulunulması; ihtiyatî tedbir talep edilmesi (FSEK m. 77) ve hükmün ilanının istenmesi (FSEK m. 78) yollarına başvurabileceğini, Müteveffa müvekkilimizin FSEK düzenlemeleri uyarınca eser sahipliğinden kaynaklanan mali ve manevi haklarının, davalı siyası parti tarafından ihlal edildiği subüta erdiğini, bu nedenle haklı davamızın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Yargılama sonrası alınan bilirkişi raporundaki tespitlerde; davaya konu olan şarkının, şarkıyı kullanan siyasi parti ile özdeşleştiği, yıllar içinde kullanılmaya devam edildiğinin belirtildiğini, bu durumda kaç kez kullanıldığı değil, kaç yıl kullanıldığı şeklinde hesaplama yapılmasının mümkün olduğuna kanaat getirildiğini, buna göre 24/09/2004-24/09/2014 arası 10 yıllık kullanım için bir hesaplamanın yapılması gerektiğini, FSEK 68.maddesi uyarınca somut olaydaki gibi eser sahibinin mali haklarına tecavüz halinde, sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedel ya da eserin rayiç bedelinin en çok üç katı fazlası talep edilebileceğini, bu kapsamda 15/11/2021 tarihli bilirkişi raporunda somut olaydaki gibi izinsiz ve uzun süreli bir kullanım ve hak ihlalinin sabit olması nedeniyle 3 katı bedel tutarına hak kazanılacağı kanaatine varıldığını, Manevi tazminat şartları da oluştuğundan, eser sahibi sıfatıyla mali ve manevi hakları açık şekilde ihlal edilen müvekkil lehine objektif kriterlere uygun bir hesaplama yapılarak tazminata hükmedilmesi gerektiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, eser sahipliğinden kaynaklanan haklara tecavüzün tespiti, meni, refi ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “… FSEK md. 10/2-4 uyarınca eser sahipleri yönünden TBK md. 620 vd. hükümleri uyarınca adi şirket hakkındaki hükümlerin kıyasen uygulanması gerektiği ve Yargıtay’ın emsal kararları ile sabit olduğu üzere tüm eser sahiplerinin birlikte hareket etmesi gerektiği, bazı eser sahiplerinin buna yanaşmaması halinde mahkemeden müsaade istenebileceği, eser sahiplerinden birinin münhasıran kendi payına düşecek hisse yönünden tek başına maddi tazminat davası açmasının mümkün olmayacağı, bu nedenle davanın aktif dava ehliyeti bakımından usulden reddine” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davaya konu “…” şarkısının FSEK. 3.maddesi anlamında musiki eseri niteliğinde olduğu ve davacının söz konusu eserin bestecisi sıfatıyla eser üzerinde hak sahibi olduğu, davalı tarafın eserin kullanımı için eserin söz yazarı dava dışı … ile bir anlaşma yaptığı, ancak besteci davacı ile herhangi bir anlaşma yapılmadığı ve davacıya hiçbir telif ödemesi yapılmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinin 2014/204 Esas – 2016/130 Karar sayılı kararıyla; “… davalı siyasi parti dava konusu eserin sözlerini kullanmış, bestesi ile beraber kullanmadığı görülmüştür. Yine aynı şekilde seçim şarkısı olarak da kullanıldığına ilişkin dosyada bir delile ulaşılamamıştır. Bu itibarla dava konusu eserin bestecisinin FSEK 68.maddesi uyarınca bir tazminata hak kazandığı kanaatine mahkememizce varılmadığından, davacı davasını ispat edemediğinden davasının reddine” karar verilmiştir. Kararın istinafı üzerine Dairemizin 11/10/2019 tarih ve 2017/2446 Esas – 2019/2088 Karar sayılı ilamı ile; “İlk derece mahkemesince kararın gerekçesinde, dosyaya sunulan gazete ve dergi haberleri, USB bellekteki delillerin değerlendirilerek tartışılmadığı gibi yargılama sırasında alınan 13/04/2015 tarihli bilirkişi raporu ve 08/04/2016 tarihli bilirkişi raporundaki tespitler de değerlendirilmeksizin soyut gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmediğinden; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, dosyaya sunulan deliller ve bilirkişi raporları değerlendirilerek, davacının mali haklarının ihlal edilip edilmediğinin FSEK 9.madde düzenlemesi çerçevesinde tartışılarak, davacının talepleri incelenerek yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiştir. İstinaf kararı sonrası mahkemece bilirkişi incelemesi yapılarak, 15/02/2022 tarih ve 2021/135 Esas – 2022/13 Karar sayılı karar ile, “… TBK md. 620 vd. hükümleri uyarınca adi şirket hakkındaki hükümlerin kıyasen uygulanması gerektiği ve Yargıtay’ın emsal kararları ile sabit olduğu üzere tüm eser sahiplerinin birlikte hareket etmesi gerektiği, eser sahiplerinden birinin münhasıran kendi payına düşecek hisse yönünden tek başına maddi tazminat davası açmasının mümkün olmayacağı, bu nedenle davanın aktif dava ehliyeti bakımından usulden reddine” karar verilmiştir. Mahkemece toplanan deliller ve yaptırılan bilirkişi incelemeleri ile; dava konusu müzik eserinin davalı yanın savunmalarının aksine yalnızca sözlerinin kullanılmadığı, kullanımların yüksek oranda şarkı şeklinde olduğu, dosya kapsamında yer alan haber görüntülerinde parti toplantılarına katılan kişilerin şarkıya eşlik ettiği, şarkı kullanımının parti ile özdeşleştiği, bu nedenlerle kullanımların kendiliğinden gelişen kullanımı aştığı, dolayısı ile kullanımların beste sahibi bakımından ihlale sebebiyet verdiği sabittir. Esere yönelik ihlallerin haksız fiil niteliğinde olduğu gözetildiğinde eserden kaynaklanan haklara yönelik tecavüzün tespiti, men’i, ref’i ve tazminat taleplerinin her bir eser sahibi tarafından ileri sürülebileceği dikkate alınmaksızın, mahkemece yanılgılı değerlendirme ile Dairemizin kesin ve bağlayıcı nitelikteki 11/10/2019 tarih ve 2017/2446 Esas – 2019/2088 Karar sayılı ilamı ile çelişkiye düşülerek davacının aktif husumetinin bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi hatalıdır. Mahkemece, yapılan ihlal tespiti dikkate alınarak davacının talepleri konusunda esastan inceleme ile karar verilmesi gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15/02/2022 tarih, 2021/135 E. – 2022/13 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 220,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 77,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 297,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.18/01/2023