Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/1861 E. 2023/1592 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1861 Esas
KARAR NO: 2023/159
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/03/2022
NUMARASI: 2015/925 – 2022/255
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)|Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/11/2023
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2016/165 ESAS 2017/362 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 23/02/2016
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
DAVA: Davacı vekili asıl davada dava dilekçesinde özetle; davalı … tarafından Bakırköy … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine takip başlatıldığını, davalı tarafın söz konusu ilamsız takibe dayanak olarak 10/08/2011 tarihli … Bankası’na ait 77.521- TL bedelli dekontu ve yine … Bankası’na ait 19.04.2012 tarihli 17.870.00 TL bedelli dekontunu delil olarak gösterdiğini, fakat dekontlarda belirtilen borçlar ödendiğinden işbu takibin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin davalı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını ileri sürerek, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve haksız ve kötü niyetli davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili birleşen davada dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E. ile takip yaptığını, borcun kısmen ödediğini, fakat alacağa dayanak 34.380,00 TL bedelli ve 26.810,00 TL bedelli makbuzları gösterdiğini, … ortaklığının davacının 8.000 TL ödediği halde makbuzda tahrifat yapılarak 34.380 TL haline getirildiğini, bu ödemeyi davalının değil davacının 8.000 TL olarak … yaptığını, yine … davalıdan 13.432 USD aldığına dair makbuzu ise davacının bilgisi dışında tanzim edildiğini, şirket kaşesinin sonradan vurulduğunu, ödemenin …e şahsi ödemenin olduğunu, icra dosyasına 35.200 TL ödediklerini, … da davalı hesabına takip dosyasına yatırmak üzere 15.000 USD yi davalı hesabına ödediğini, 35.200 TL ve 15.000 USD nin yatırılış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte istirdatına, bu takip nedeni ile borçlu olmadığının tespitine ve tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili asıl davada cevap dilekçesinde özetle; davanın 1 yıllık hak düşürücü süresi geçtikten sonra açıldığını, davacının bazı ödemelerinin müvekkili işvereni … ile davacı arasındaki külçe alüminyum ticareti ve …nin … Adi ortaklığından aldığı 4 adet konutun …Ltd.Şti’ne devrine ilişkin ödemeler olduğunu, davacının ödemelerini tam yaptığına, borçlu olmadığına ilişkin ilişkin itirazlarını ve beyanlarını kabul etmediklerini savunarak, davanın usulden ve esastan reddine, kötüniyetli dava nedeniyle davacı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili birleşen davada cevap dilekçesinde özetle; istirdat davasının İİK. 72 maddesine göre bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra uğradığını, 15.000-USD’nin davacının davalıya olan başka ödemesi olduğunu, kaldı ki bu ödeme icra borcu için kabul edilse dahi hak düşürücü süreye uğradığını, … adi ortaklığından bu ödemelerin kim tarafından ne için yapıldığının sorulduğunda davacının daire borçları için ödendiğinin anlaşılacağını, 34.380 TL ödemenin davacının daire borçları için … adi ortaklığına davalı tarafından yapılan ödemeler olduğunu, davacının bu ödemeleri davalıya yaptırarak ödeme taahhütünde bulunduğunu, davacı yetkilisinin annesi ile başka bir iş ortaklığı olduğunu, bu nedenle bu güvenin etkisi ile bu bedelleri … ortaklığına yatırdığını ve davacı yetkilisine elden borç verdiğini, 13/432 USD de davacı tarafça alınıp … ortaklığına borçlarını yatırdığını, 34.380 TL lik ödemeyi kimin ne amaçla yaptığını …dan sorulması gerektiğini savunarak, davanın reddine, davalı aleyhine %20 tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince, menfî tespit davasında ispat yükünün, kural olarak davalı alacaklıya ait olduğu, asıl dava ve gerekse birleşen dava dosyasında, davalı …’nin davacı şirket ve şirket sahibi … ile yahut sahibinin annesi ile külçe alüminyum ticareti yapıldığına ilişkin somut kanıtlar bulunmadığı, dava dışı … Adi Ortaklığı tarafından birleşen dosyasına gönderilen yazıda, davalı … tarafından davacı şirkete devir edilen daireler bulunmadığı, davacı şirketin kendi adına daire alımı için sözleşme imzaladığı bildirilmesi nedeni ile davalı vekilinin bu yöndeki iddiasını ispatlayamadığı, davalı …’ın gerek davacı şirket ve kendisine yurtdışından havale yolu ile para gönderen kişilerle aralarında alacak ve borç doğuran bir ticari ilişkisinin de bulunmadığı, davalı …lın gerek diğer davalı … ve davacı şirkete vekil sıfatıyla bir kısım işlemler gerçekleştirdiği ve kişisel banka hesabından davacı şirket adına yaptığı ödemelerden dolayı şirketten vekaleten görülen işler nedeniyle alacaklı olduğunun son bilirkişi heyetinin sunduğu kök ve ek raporlar ile sabit olduğu, davalı …’a davacı şirket yerine dava dışı kişiler tarafından gönderilen ve bu amaçla gönderildiği konusunda çekişme bulunmayan ödemelerin, davalı …’ın davacı adına yaptığı ödemelerden kaynaklanan alacağının ödenmesi amacıyla gönderildiği kanaatine varıldığı, asıl dava bakımından istirdada konu miktarın 136.088,53-TL olduğu, birleşen dosya bakımından ise, her ne kadar dosyada ayrık görüş bulunsa da 13/02/2011 tarihinde düzenlenen makbuz benzeri belgede ismi yazılı …’un düzenleme tarihinde şirketin yetkilisi olduğu, imza inkarında bulunmadığı anlaşılmakla, asıl davada davacının Bakırköy … İcra Müdürüğünün … E. sayılı dosyasında 71.315,81-TL borçlu olmadığının tespitine, davacının davalıya ödemiş olduğu 136.088,53-TL’nin son ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan istirdadı ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin ve kötü niyet tazminat talebinin reddine; birleşen davada Bakırköy … İcra Müdürüğünün … E. sayılı dosyasında davacının davalıya 26.810,00-TL borçlu olmadığının tespitine, davacının ödemiş olduğu 16.046,53-T’L’nin son ödeme tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan istirdadı ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin ve kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde; -Asıl davada müvekkilinin icra takibine konu alacağının tamamını takip öncesinde ödendiğinden davanın tam kabulü gerektiğini,-Bir kimsenin alacaklı olmamasına rağmen icra takibi başlatmasının kötü niyetin açık bir göstergesi olduğunu, yapılan ödemeler dikkate almadan başlatılan takibi kötü niyetli olduğundan asıl davada kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini,-Asıl davada, ödeme tarihinden itibaren avans faizi işletilmesi gerekirken, son ödeme tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesinin de hatalı olduğunu,-13.432.-USD’lik makbuzun müvekkili ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını, böyle bir makbuzun borç doğuramayacağını, müvekkilin imzaladığı 34.380-TL’lik makbuzun söz konusu olmadığı gibi, müvekkilin, davalıdan kendi adına bir ödeme yapmasını hiçbir zaman talep etmediğini, bir önceki bilirkişi heyetindeki …’nin ayrık raporuna göre takip alacaklısının bu iki kaleminin tahsilini isteyemeyeceğini,-Birleşen davada 13.432 Dolarlık istem yönünden gerekçenin hatalı ama hüküm fıkrasının doğru olduğunu, gerekçe ile hüküm arasında çelişki olduğunu,-Birleşen davada mahkemenin 15.000.-USD’nin iadesinden hiç söz etmediğini, birleşen davada verilen hüküm fıkrasının 1 numaralı bendinin tamamen hatalı olduğunu, -Birleşen davada takip talebinde avans faizi talep eden ve yabancı para üzerinden de tahsilat yapan davalının iade borcunun yasal faiz olarak belirlenmesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Asıl ve birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde; -Asıl ve birleşen dosyalarda davacının dilekçesinde belirttiği ve davasına dayanak yaptığı … adlı tanığı dinlenilmesi talebinin usule aykırı olarak reddettiğini, bu tanığın noterde hazırlayıp mahkemeye gönderdiği beyanın dikkate alınmadığını,-Davacıya ilk bilirkişi raporunun hazırlanması sürecinde incelenmek üzere defterlerini sunması için mahkemece kesin mehil verilmişse de davacının ticari defterleri kesin sürede dosyaya sunmadığı gibi, yaptıkları tüm itirazların da mahkemece dikkate almayarak hatalı karar verilmesine sebebiyet verildiğini,-Asıl ve birleşen dava dilekçelerine beyanları dayanak yapılan … ve …’ın gönderdiği ödemelerin davacı firma adına satın alınan dairelere karşılık olduğu yorumu yapıldığını, oysa Kazakistan’dan ödemeyi gönderen …’un davacının çalışanı olmadığı gibi birleşen dava davalısı … ile ticari faaliyet yürüten ve sahibi davacı firmanın annesi olan … çalışan olduğunu, bu kişinin Kazakistan ülkesinde hangi firma çalışanı olduğunun araştırılması talebiniz mahkemece yerine getirilmeyerek, usuli hataya düşüldüğünü, -Dosyaya sundukları Yargıtay Kararına göre ispat külfetinin davacıda olduğu, davacının elinde hiç bir delili olmasına rağmen asıl ve birleşen davada kısmen kabul kararı verilmesinin hatalı olduğunu, -Mahkemenin bilirkişi raporuna itirazlarını dikkate almadan karar verdiğini,- Dosyaya sunulan davacı firma yetkilisinin annesine ait olan ve müvekkilinin ticari faaliyet yürüttüğü …e ilişkin fatura,pasaport, fotoğrafın davacı tarafından inkar edilmediğini, mahkemenin alüminyum işinin ispat edilemediği gerekçesinin doğru olmadığını, çünkü dosyanın incelenmeyip, 2.bilirkişilerin hazırladığı rapor dikkate alınarak karar verildiğini,- Mahkemenin davacının davasını genişletme itirazlarını dikkate almayarak hataya düştüğünü ve neticeten hatalı karar verilmesi sonucunu doğurduğunu,- Davacı tanığı …’ın davacıya ve birleşen dosya davalısı …’ye gönderdiği ihtarnamenin 21/06/2021 tarihli duruşmada sunulmasına rağmen, gerekçeli kararda buna değinilmediğini,-Birleşen dava ödemelerden 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 1-Asıl dava menfi tespit istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda, yukarıda yazılı şekilde asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar taraf vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir. Menfi tespit davalarında ispat yükü kural olarak alacaklı olan davalı tarafa aittir. Ancak davacı vekili asıl dava dilekçesinde takip dayanağı dekontlardaki borcun ödendiğini ileri sürerek, takibe konu borcu kabul ederek ödeme def’inde bulunmuştur. Bu durumda ispat yükü davacıya geçmiştir. Davacı taraf ödeme def’ini yazılı delillerle ispatlamak zorunda olup, miktar itibariyle davada tanık dinlenmesi mümkün değildir. Davacı vekili dava dilekçesinde takip dayanağı dekontlara konu borcun, dava dışı … ve … tarafından ödendiğini ileri sürmüştür. Dava dışı 3.kişiler tarafından yapılan söz konusu ödeme dekontlarında herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir. Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, dekont makbuzunda herhangi bir açıklama bulunmadığından, dava dışı … ve … tarafından davalıya gönderilen paraların, adı geçen kişilerin davalıya olan mevcut bir borcunun ödenmesi maksadıyla gönderildiğinin kabulü gerekir. Söz konusu dava dışı 3.kişiler tarafından yapılan ödemelerin davacı adına yapıldığı yazılı olarak ispatlanamamıştır. Bu durumda ispat yükü davalı üzerinde bırakılarak, dava dışı … ve … tarafından davalıya yapılan 39.980-USD ödemenin, davacının davalıya olan borcuna mahsuben yapıldığının kabulü doğru görülmemiştir. Bu nedenle dava dışı 3.kişiler tarafından davalıya yapılan söz konusu ödemeler nedeniyle, dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanan davacı vekiline yemin hakkı hatırlatılarak sonucuna göre; gerekirse bilirkişiye yeniden hesaplama yaptırılarak bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davacı vekili 04/03/2022 tarihli dilekçesinde, ödeme tarihlerinden itibaren yasal faiz talep etmiştir. Bu nedenle kabule göre, davacı vekilinin avans faizine karar verilmesi gerektiği yönündeki istinaf itirazı yerinde değildir. Ancak kabule göre, ödeme tarihlerinden itibaren faiz talep edildiği halde, mahkemece infazda tereddüt yaratacak şekilde somut tarihler belirtilmeden son ödeme tarihinden işleyecek yasal faize hükmedilmesi doğru görülmemiştir.Asıl dava menfi tespit istemine ilişkin olup, dava dilekçesinde istirdat talebi bulunmamaktadır. Menfi tespit davasından sonra icra tehdidi altında ödeme yapılması halinde İİK’nın 72/6.maddesi uyarınca davaya istirdat davası olarak devam edilir. Bu nedenlerle kabule göre, asıl davaya konu icra takibinden önce yapılan ödemeler yönünden istirdat hükmü kurulmasına hukuken olanak olmadığı halde, 09/10/2015 tarihinde açılan menfi tespit davasında, dava dilekçesinde istirdat talebi olmamasına rağmen davadan önceki 2011 ve 2012 yıllarında yapılan bir kısım ödemelerin de istirdatına karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle kararın re’sen kaldırılması gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle asıl davada taraf vekillerinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, taraf vekillerinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.2-Birleşen dava dava menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda, yukarıda yazılı şekilde birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar taraf vekilleri tarafından ayrı ayrı tarafından istinaf edilmiştir. Birleşen davaya konu ilamsız icra takibinde takip dayanağı dayanağı olarak 34.380-TL bedelli makbuz bedeli ile 13.432-USD (26.180-TL) makbuz bedeli gösterilmiş; davacı vekili birleşen dava dilekçesinde menfi tespit talebi ile birlikte, 15.000-USD ve 39.700-TL’nin yatırılış tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte istirdatına karar verilmesini talep etmiştir. Gerekçeli kararda 13.432-USD’lik makbuzda ismi bulunan …’un düzenleme tarihinde şirketin yetkilisi olduğu, imza inkarında bulunmadığı belirtilmiş, dolayısıyla söz konusu belgenin davacı şirketi bağladığı sonucuna varılmış, ancak buna rağmen gerekçeli karar ile çelişkili şekilde söz konusu 13.432-USD’lik makbuzun TL karşılığı olan 26.180-TL üzerinden davacının davalıya borçlu olmadığına karar verilmiş, diğer takip dayanağı 34.380-TL bedelli makbuz yönünden hiçbir açıklama ve değerlendirme yapılmadığı gibi, istirdatı talep edilen 15.000-USD’lik ödeme iddiası ve reddedilen fazlaya ilişkin kısım yönünden de gerekçeli kararda olumlu-olumsuz hiçbir değerlendirme yapılmamıştır. Gerekçeli kararda birleşen davaya ilişkin iddia ve savunmanın özetine yer verilmemiştir. Birleşen davaya ilişkin gerekçenin HMK’nın 297/1-c maddesine aykırı şekilde eksik ve hükümle çelişkili olması nedeniyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.Takip dayanağı olan ve “…’den 13/02/2011 tarihinde 13.432-USD elden nakit teslim aldım” cümlesinin yer aldığı, …’un isminin ve imzasının yer aldığı, altta da şirket kaşesinin yer aldığı makbuzun incelenmesinde; davalıdan alındığı belirtilen 13.432-USD’nin borç olarak mı, borcun ifası olarak mı alındığının belli olmadığı gibi, şirket kaşesinin üzerinde imza bulunmadığından, davalıdan borç olarak alınsa bile dava dışı … yönünden sonuç doğuracağı ortadadır. Bu nedenle her ne kadar hüküm kısmı ile çelişse de, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde, söz konusu belgenin, belgede ismi yazılı …’un düzenleme tarihinde şirketin yetkilisi olduğu, imza inkarında bulunmadığı gerekçesiyle, davacı aleyhine borç doğurucu belge olarak kabul edilmesi doğru görülmemiştir. İİK’nın 72/7.maddesine göre istirdat davasının 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekmektedir. Birleşen dava 23/02/2016 tarihinde açılmıştır. Birleşen davaya konu icra dosya hesabına göre, icra dosyasına yapılan bir kısım ödemelerin 2014 yılında yapıldığı görülmektedir. Hak düşürücü süreleri hakimin re’sen dikkate alması zorunlu olup, kabule göre; birleşen davadaki istirdat talebine ilişkin olarak takipten sonra icra dosyasına yapılan ödemelere ilişkin, istirdat davasının hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı değerlendirilmeden karar verilmesi doğru görülmemiştir.Kabule göre, davacı vekilinin birleşen dava dilekçesinde yasal faiz talep etmesi karşısında, mahkemece yasal faize hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak kabule göre, birleşen dava dilekçesinde yatırılma tarihlerinden itibaren faiz talep edildiği halde, mahkemece infazda tereddüt yaratacak şekilde somut tarihler belirtilmeden son ödeme tarihinden işleyecek yasal faize hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle birleşen davada taraf vekillerinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, taraf vekillerinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen davada taraf vekillerinin istinaf istemlerinin KISMEN KABULÜNE, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince BAKIRKÖY 3.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 09/03/2022 tarih ve 2015/925 esas 2022/255 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 3-Asıl ve birleşen davada taraf vekillerinin sair istinaf istemlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 4-Asıl ve birleşen davada taraf vekillerinin istinaf istemleri kısmen kabul olmakla; peşin yatırılan istinaf harçlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince ilgili tarafa iadesine, 5-İstinaf aşamasında asıl ve birleşen davada davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan (220,70X2) 441,40TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 80,00TL posta masrafı toplamı 521,4‬0TL’nın 1/2’si oranında 260,7‬0 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf aşamasında asıl ve birleşen davada davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olan (220,70X2) 441,40TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 62,50TL posta masrafı toplamı 503,9‬0TL’nin 1/2’si oranında 251,95‬TL’nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 7-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 8-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.02/11/2023