Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/1743 E. 2023/1628 K. 03.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1743 Esas
KARAR NO: 2023/1628
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/12/2021
NUMARASI: 2020/290E, 2021/971K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/11/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2010 yılı itibariyle bilişim hizmeti verdiğini, davalı şirket ile yapılan işin bağlantısının davalı çalışanlarından … ile gerçekleştirildiğini, ticari ilişkinin devamı sırasında …’nın hizmet vermişçesine müvekkilinden fatura kesmesini istediğini, müvekkilinin de hatıra binaen yapmadığı işler için fatura kestiğini, bu fatura nedeniyle yapılan ödemeleri de davalıya iade ettiğini, bu işlemin Davalı çalışanı … tarafından sürekli hale getirildiğini, daha sonra davalı tarafça 2010 yılına ait … ve … nolu faturalar ile 2011 ve 2012 yıllarında usulsüz satışlar olduğunu ve bu satışlara kesilen faturaların 195.000-TL olduğunun tespit ettiğini, Müvekkilinin iyi niyeti ile davalı çalışanı …’yı zor durumda bırakmamak için davalı ile “tutanaktır” başlıklı protokol yapmayı kabul ederek ve daha önce kestiği faturaların paralarını iade edildiğinden bahisle 195.000-TL karşılığında kambiyo senetlerini imzaladığını, ancak daha sonra davalının daha önce iade edilmesine rağmen kambiyo senedini tahsil etmeye çalıştığını, müvekkili şirketin kestiği faturaların tutarlarını iade ettiği için borçlu olmadığını, bu sebeplerle davanın kabulü ile müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının dava dilekçesinde yer verilmiş olan iddialar gerçeği yansıtmadığını, …’nın müvekkil şirkette bilgi işlem sorumlusu olarak görev yaptığını, çalıştığı süreç içerisinde kendi bulunduğu alan ile ilgili olan hususlarda şirketi yönlendirdiğini ve talimatları doğrultusunda da hareket edildiğini, müvekkili şirket birçok defa davacı tarafından hiçbir hizmet vermeksizin kesilen faturalar karşılığında davacı şirkete ödeme yaptığını, ancak bu faturalar karşılığında hizmet almadığını bilmediğini, en son davacı taraftan bilgisayarlar için lisans sistemi alındığı ifade edilerek fatura kesildiğini ve müvekkili şirkete ödettirildiğini, sonrasında lisans şirketinin arayarak sistemlerinde müvekkil şirket adına kayıtlı birçok bilgisayarın göründüğü ama lisanslarının alınmamış olduğu ifade edilmesi üzerine müvekkil şirketçe bir araştırmaya gidildiğini, yapılan araştırmalarda davacı tarafından bilgisayarların lisans ücreti adı altında fatura kesildiğinin ve müvekkil şirketçe ödeme yapıldığının görüldüğünü, müvekkili şirketin dolandırıldığının, … ile anlaşarak müvekkil şirkete karşı hiçbir hizmet vermeksizin fatura kestiğinin ve bu faturalarında ödendiğinin ortaya çıktığını, bunun sonucunda da “Tutanak” imzalandığını ve davacı tarafça müvekkili kandırarak almış olduğu ödemelerin toplam bedeli hesaplanarak senet imzalatıldığını, davacı taraf ile … birlikte hareket ederek müvekkil şirketi dolandırarak hiçbir hizmet vermeden faturalar kestiğini ve bu faturalara istinaden ödemeler aldığını, müvekkili şirket bu faturaların karşılığında hizmet alındığını düşündüğünü ve bu nedenle de ödeme yaptığını, kendisine yapmış olduğu bu ödemelere karşılık olarak herhangi bir geri iade söz konusu olmadığını, söz konusu senetlerin geçersiz olmadığından, hukuka uygun şekilde düzenlenmiş olan senetlere dayalı olarak başlatılmış olan icra takiplerine karşı yapılan ödemeler hukuka uygun olduğunu, tüm bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddine, Davacı aleyhine %40 oranından aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “… İstanbul … İcra Müdürlüğünün …, … ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyalarınının dava dilekçesinde belirtilmiş ve mahkememizin 15.09.2020 tarihli ara kararı neticesi davacı vekili tarafından ibraz edilen açıklama dilekçesi ile yine bildirilmiş olan dosyaların davayla bir ilgisi olmadığından bunlara yönelik talebin reddi gerektiği anlaşılmış, davacı taraça ileri sürülen mükerrer ödeme iddiasının ispat edilemediği bu nedenle davanın reddi gerektiği yine davacı vekili tarafından 07/12/2021 tarihli celsede icra kefili olan … tarafından yapılan ödemelerin kendisine iadesi talep edildiği ancak …’ un davaya taraf olmadığı gibi dava konusu dışında olan bu talebinde değerlendirilmesi bu dosya kapsamında mümkün olmadığı kanaatine varılmış, şartları oluşmayan kötü niyet tazminat talebinin reddine …şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davalı şirket çalışanı … ile anlaşmak suretiyle bilişim hizmeti verilmiş gibi faturalar tanzim edildiğini, bu faturalardan doğan KDV’nin müvekkilde kaldığını, kalan ödemenin ise gerekçeli kararda v raporunda izah edildiği üzere …’nın hesabına aktarıldığını, … davalı şirketin sigortalı çalışanı olup; davalı şirketin çalışanının üçüncü kişilere verdiği zararlardan sorumluluğunun kanundan kaynaklandığını, …’ya iade edilen 187.096,00-TL tutarın davalı şirket finans yetkilileri arasında ne şekilde pay edildiğinin muamma olduğunu, müvekkil şirketin sadece KDV kadarını uhdesinde tuttuğunu, uhdesinde kalan tutardan fazlası açılmış icra takiplerinde kefili …’un kıdem tazminatı, hesabından çekilen tutarlar ile ödendiğini, Mahkemenin … ile ilgili değerlendirmesinin hatalı olduğunu, …’un müvekkili şirketin kefili olduğunu, davalı şirketin hadise ayyuka çıktıktan sonra aşırı baskısı ve …’nın ödemeyi bizzat yapacağı sözüne binaen Müvekkil ve kefiller dava dosyasına sunulan tutanak adı altında protokolü ve dava konusu alınan senetlerini imza ettiğini, müvekkilinin hadiseye konu naylon işe ilişkin ödeme olarak gelen tutardan 187.096,00-TL’yi davalı şirketin sigortalı çalışanı … hesaplarına iade ettiğini, ayrıca bu iade edilen tutarlar için dava konusu 195.000,00-TL bedelli sıralı senetlerin müvekkil ve kefillerinden alındığını, mahkemenin mükerrer ödeme yok tespitinin yerinde olmadığını, müvekkilinin iade ettiği bir bedeli tekrar ödeme tehdidi altında kaldığını, davalının çalıştıran olarak sorumluluğu hiçe sayıldığını, müvekkil şirkete ödenmiş görünse de çalışanı kanalı ile iade edilen bir bedel tekrar icraya dosyalar vasıtasıyla konulduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME -Mahkemenin 19/12/2016 tarih 2015/1055 esas 2016/880 karar sayılı kararı ile “Davacının davasının gider avansını yatırması için verilen kesin süre nedeniyle REDDİNE ” karar verilmiştir. -Davacı vekilinin istinaf talebi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 16. Hukuk Dairesinin 15/11/2018 tarihli 2017/4323 esas 2018/2463 karar sayılı ilamında; “…. şayet bir delille ilgili avans süresinde yatırılmamış ise HMK’nun 324.maddesi uyarınca sadece o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılması gerekir ve dosyadaki mevcut delillere göre değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece açıklanan bu hususlar gözardı edilerek yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesi ile kararının kaldırılmasına karar vermiştir. Mahkemenin 03/12/2019 tarih 2019/24 esas 2019/1135 karar sayılı karar ile Davanın Reddine karar verilmiştir. – Davacı vekilinin istinaf istemi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 11/06/2020 tarih 2020/696 esas 2020/1075 karar sayılı ilamında;” Somut uyuşmazlıkta; davacı vekili davasını 19.500,00TL üzerinden harçlandırmış ise de, Dairemizin kaldırma kararından sonra ilk derece mahkemesince getirtilen icra dosya örnekleri incelendiğinde dava değerinin harçlandırılan değer ile örtüşmediği, dava dilekçesinde 27.857,00TL bedelli 7 adet senet yönünden tedbir talep edildiği görülmektedir. Bu durumda mahkemece öncelikle davacı vekiline harç ikmali hususunda Harçlar Kanunu 30.maddesi gereğince süre verilmesi gerekli iken bu husus dikkate alınmadan karar verilmesi hatalı olup kararın bu yönü ile re’sen kaldırılması gereklidir. Bununla birlikte; menfi tespit istemli davada tüm icra dosyalarının celbi ile delillerin değerlendirilmesi gerekir. Dava dilekçesinde yer alan İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına ilişkin yazı cevabında; dosyanın taraflarının örtüşmediği belirtilmiştir. Mahkemenin gerekçeli kararında yer verilen İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile … esas sayılı dosyasının ise somut uyuşmazlıkla ilgisi olmadığı, taraflarının dava dışı kişiler olduğu görülmüştür. Davacı vekili, 7 adet icra dosya numarası bildirerek menfi tespit talebinde bulunmuş olduğundan menfi tespit istemine konu doğru icra dosyalarının getirtilip ilk derece mahkemesince değerlendirilerek esas hakkında karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır. Kabul edilen istinaf istemlerinin mahiyeti dikkate alındığında davacı vekilinin esasa ilişkin istinaf isteminin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına dair karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. -Kaldırma kararı doğrultusunda Muhasebe Finans Uzmanı Bilirkişi … tarafından sunulan 07/06/2021 tarihli ek bilirkişi raporunda; İncelenen davacı şirkete ait 2010-2011-2012 yılı ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin yasal süresinde yaptırılmış olduğu, fakat kapanış tasdiklerinin yaptırılmadığı bu anlamda ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, Davalı yanca yersiz ve fazla düzenlendiği iddia edilen faturalar karşılığında yine davalı yan tarafından keşide edilen toplam 195.000,06 TL tutarındaki 13 adet fatura ile bu iade faturalarından doğan borcun kapatılması amacıyla davalı yana keşide edilen her biri 27.857,14 TL tutarındaki toplam 194.999,98 TL bedelli, takip konusu senetlerin davacı yan kayıtlarında yer aldığı, İncelenen davalı şirkete ait 2010-2011-2012 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresinde yaptırılmış olduğu, bu anlamda ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, Yersiz ve fazla düzenlendiği iddia edilen faturalar karşılığında davacı yana keşide edilen toplam 195.000,06 TL tutarındaki 13 adet fatura ile bu iade faturalarından doğan alacağın tahsili amacıyla davacı yan tarafından keşide edilen her biri 27.857,14 TL tutarındaki toplam 194.999,98 TL bedelli, takip konusu senetlerin davalı yan kayıtlarında yer aldığı, Tarafları uyumlu olan icra dosyaları içerisinde sadece İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında (masraf ve feriler dahil 41.375,28 TL) ve davacı yanın dava dilekçesinde yer vermediği 2013/3606 esas sayılı dosyada (masraf ve feriler dahil 62.988,51 TL) ödeme yapılmış olduğu, Bununla birlikte, ödemelerin kim tarafından yapıldığı hususunun (icra dosyalarında davacı haricinde başkaca borçlu sıfatını haiz gerçek kişilerin de yer aldığı görülmektedir) icra dosyaları içerisinde yer alan belgelerden tespitinin mümkün olmadığı, Dava dosyasına sunulu banka hesap ekstrelerinden, davacı şirket hesaplarına davalı şirket tarafından gönderilen paraların 187.096,00 TL lik kısmının, davacı şirket hesabından bazen direkt olarak …’ya, bazen şirket yetkilisi ve çalışanları …, … ve … hesaplarına, oradan da yine … hesaplarına gönderildiği, bu anlamda davalı şirket hesaplarına iade edilmiş bir tutarın söz konusu olmadığı, Söz konusu ödemelerin davalı şirket hesabına değil, davalı şirket çalışanı … hesabına gönderilmiş olmasının, takibe konu senetlere etkisinin olmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.
GEREKÇE Dava, İİK 72.maddesine dayalı olarak açılan borçsuzluğun tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta dosyada mevcut protokol suretinin taraflarca inkar edilmediği, davacının borçlu olmadığını ileri sürerek mükerrer ödeme iddiasında bulunduğu, ancak protokol içeriğinde usulsüz işlem ve faturaların belirtilmesi sureti ile; “Usulsüz hesaplar tutarı 195.00 TL’dir. Hesaplanan bu meblağ 7 eşit taksit aylık 27.857,14TL şeklinde ödenecektir. Ödemeler her ayın 30’unda yapılacaktır” şeklinde açıklanmış olmakla bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre dava konusu senetler yönünden davacı yanca davalıya yapılan mükerrer bir ödeme de bulunmadığından davanın reddi yerindedir. Davacı vekili istinafında ve son duruşmadaki beyanında; … tarafından ödenen bedellerin kendisine istirdadına karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de; …’un davada taraf olarak yer almadığı, senetlerde ise kefil olarak gözüktüğü, davacının menfi tespit isteminin reddedildiği, sair taleplerin iş bu uyuşmazlık konusu olmadığı dikkate alındığında mahkemenin bu yöndeki gerekçesi yerinde olup davacının istinafının reddi gerekmiştir. Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf istemi yerinde görülmediğinden HMK 353.1.b.1 maddesi gereğince istemin esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 269,85-TL harçtan, peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, -Davalının gider avansından kullanıldığı anlaşılan 4,50-TL istinaf masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.03/11/2023