Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/1634 E. 2023/1451 K. 18.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1634 Esas
KARAR NO: 2023/1451 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/11/2021
NUMARASI: 2020/771 E. – 2021/892 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 18/10/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Tic. Ltd. Şti. lehine keşide edilmiş müvekkili tarafından düzenlenmiş ve imzalanmış olduğu iddia edilen 03.08.2009 tanzim tarihli 30.09.2009 vadeli 10.000 TL ,03.08.2009 tanzim tarihli 30.10.2009 vadeli 10.000 TL, 03.08.2009 tanzim tarihli 30.11.2009 vadeli 10.000 TL, üç adet senedin malen verildiğinin senet üzerinde yazıldığını, müvekkilinin bu senetleri tanzim etmediği ve bu şirketle hukuki ve ticari ilişkisi bulunmadığını, senetler üzerindeki imzalar müvekkilimin eli mahsulü olmadığını, icra takibine ve şikayetlerine esas senetler bankadan kredi kullanmak maksadı ile davalı tarafça sahte olarak tanzim edilerek, bankaya teminat ve kredi karşılığı kullanılıp ciro edilmiş olduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasına konu senetlerdeki imzalarının imza incelenmesi yapılarak müvekkilin eli mahsulü olmadığının tespitine, icra dosyası ile müvekkilin davalılara takip ile talep edilen 31.139,45 TL borcu bulunmadığının tespitine, takibin iptaline, davalılar aleyhine haksız ve kötü niyetle icra takibi yapmaları nedeniyle %40 dan az olmamak kaydı ile tazminata hükmedilmesine, yargılama gideri ile birlikte vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili aracılığıyla özetle; Müvekkilim … temlik alandır, diğer müvekkilim şirket yetkilisi de imzaların önünde atıldığını beyan etmektedir, biz davanın reddine talep ediyoruz, bu senetler müvekkilim tarafından verilen mal karşılığı alınmıştır, bu husus defter kayıtlarında da bellidir, senet asılları 2.İcra Hukuk Mahkemesindedir, delillerimizi bildireceğiz”şeklinde beyanda bulunduğunu, müvekkillerce yapılan şikayet üzerine K.çekmece Cumhuriyet Savcılığı nezdinde soruşturma sürmekte olduğunu, soruşturma neticesi elde edilen bilirkişi raporu mevcut olduğunu, bu rapor içeriğine göre şirket yetkilisi nezdindeki davaya konu kıymetli evrakı kendisi doldurmuş, ancak imzaları kendi eli ürünü olmadığını, yapılan soruşturmada Savcılık nihai kanaate ulaşmış olup “dolandırıcılık – sahtecilik” suçlamasıyla dava açma hazırlıkları içinde olduğunu, davanın davacıları aleyhine aynı kıymetli evraka dayalı dava açılması halinde, dosyanın gidişatının etkileneceği açık olduğunu, bekletici mesele dahi yapılmak gerekeceğini, öte yandan müvekkillerinin tüm dosya safahati boyunca tutarlı şekilde “senedi verenin kimliği, veriliş sebebi ve evrakın gerçek olduğu” yönünde beyanlarda bulunduklarını, müvekkillerin izahları gerçeği yansıttığını, davacıların iyi niyetten uzak şekilde iş bu davayı açtıklarını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/11/2021 tarih ve 2020/771 Esas – 2021/892 Karar sayılı kararıyla; “…Mahkememizin önceki kararında, Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan rapora istinaden imzanın davacının eli ürünü olmaması nedeni ile davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/221 Esas ve 2016/100 Karar sayılı kararında davaya konu senetlerin de aralarında bulunduğu, pek çok senet hakkında yapılan yargılamada davaya konu üç senetle ilgili olarak bu senetlerin davacı tarafından bilerek sahte imza ile oluşturulduğu ve bilerek kullanıldığı saptanarak, sahte senedi bilerek kullanmak suçundan davacı hakkında mahkumiyet kararı verildiği ve anılan kararın Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin onama kararı ile 24.05.2021 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. Ceza mahkemesinde ortaya konan vakıalar ve mahkumiyet kararı hukuk mahkemesi için bağlayıcıdır. Bu nedenle sahte senedi bilerek kullanmak suçundan Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/221 Esas ve 2016/100 Karar sayılı kararı ile mahkumiyeti kesinleşen davacının iddialarının yerinde olmadığı anlaşıldığından, davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; “Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 18.03.2016 tarih ve 2015/221 esas 2016/100 karar sayılı mahkumiyet kararı incelendiğinde işbu dava konusu edilen senetlerin ‘sahte bonoları düzenlendiği veya sahte olduğunu bildiği bu senetleri bilerek kullandığından’ bahisle resmi evrakta sahtecilik suçundan verilmiş bir mahkumiyet hükmü söz konusu olmayıp, mahkemece hataya düşülerek dava konusu bonolar yönünden müvekkil aleyhine resmi evrakta sahtecilik suçundan verilmiş bir mahkumiyet söz konusuymuş gibi değerlendirme yapıldığını, Ceza mahkemesi kararının gerekçesi incelendiğinde müvekkil hakkında sahte olduğunu bildiği resmi belgeyi kullanma suçundan verilen mahkumiyetin sebebinin dava konusu dışındaki başka bir kısım bonoya ilişkin olduğunun açıkça anlaşılacağını, Kabul anlamına gelmemek kaydı ile Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin mahkumiyet kararının dava konusu bonoları da kapsadığı kabul edilse bile, gerek anılan ceza dosyasında gerekse de işbu menfi tespit dosyasında yapılan bilirkişi incelemesi ile dava konusu bonolardaki imza ve yazıların müvekkilin eli ürünü olmadığı tespit edildiğinden, müvekkilin, kendisi tarafından tanzim ve keşide edilmeyen bonoların bedelinden sorumlu tutulamayacağı dikkate alınarak davamızın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Ceza yargılaması neticesinde ortaya konulan tespitlerin hukuk hakimini bağlayabilmesi için doğrudan aynı inceleme konusuna ilişkin bir suçtan mahkumiyetine karar verilmiş olması gerektiğini, ceza Mahkemesi nezdinde mahkeme huzurundaki dosya kapsamına ilişkin bağlayıcı olabilecek tek tespit; her iki davaya da konu edilen senetler üzerindeki imzanın müvekkilin eli mahsulü olmadığının tespit edilmiş olması olduğundan, müvekkilin sahte bonoyu kullanmak suçundan mahkumiyetine karar verilmesinin huzurdaki dava konusuna yönelik maddi bir olgu oluşturmadığını.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
G E R E K Ç E: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı, icra takibine dayanak gösterilen bonolardaki imzasının kendisine ait olmadığını beyanla menfi tespit isteminde bulunmuş; davalı taraf davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesi tarafından, “…. sahte senedi bilerek kullanmak suçundan Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/221 Esas ve 2016/100 Karar sayılı kararı ile mahkumiyeti kesinleşen davacının iddialarının yerinde olmadığı anlaşıldığından davanın reddine.” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı, davaya ve takibe konu 03.08.2009 tanzim 30.09.2009 vade tarihli 10.000 TL, 03.08.2009 tanzim 30.10.2009 vade tarihli 10.000 TL ve 03.08.2009 tanzim 30.11.2009 vade tarihli 10.000 TL tutarlı üç adet bonodaki imzanın kendisine ait olmadığından bahisle menfi tespit isteminde bulunmuştur. Mahkemece imza incelemesi amacıyla aldırılan Adli Tıp Kurumu’nun 19/11/2015 tarihli raporunda davaya ve takibe konu bonolardaki imzanın davacı tarafa ait olmaması nedeniyle davanın kabulüne dair ilk derece mahkemesi kararı Dairemizin 14.12.2020 tarih ve 2018/723 Esas – 2020/2166 Karar sayılı ilamı ile “Sahte senedi bilerek kullanmak suçundan mahkumiyetin kesinleşmesi durumunda eldeki dava sonucunu doğrudan etkileyeceğinden bekletici mesele yapılması gerektiği.” gerekçesiyle kaldırılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından devam eden yargılamada, Bakırköy 16.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/221 Esas ve 2016/100 Karar sayılı dosyasında davaya konu senetlerin de aralarında bulunduğu pek çok senet hakkında yapılan yargılamada davaya konu üç senetle ilgili olarak bu senetlerin davacı tarafından bilerek sahte imza ile oluşturulduğu ve bilerek kullanıldığı saptanarak, sahte senedi bilerek kullanmak suçundan davacı hakkında mahkumiyet kararı verildiği ve anılan kararın Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin onama kararı ile 24.05.2021 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakla; mahkemece davacının kesinleşen mahkumiyet kararı uyarınca davacı iddialarının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 269,85 TL maktu harcın, peşin alınan 480,70 TL harçtan mahsubu ile artı bakiye 210,85 TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/10/2023 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.