Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/1527 E. 2022/1782 K. 21.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1527 Esas
KARAR NO: 2022/1782
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/10/2017
NUMARASI: 2017/674Esas, 2017/258Karar
DAVANIN KONUSU: Markanın Kullanmama nedeni ile hükümsüzlüğü
KARAR TARİHİ: 21/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davalı adına tescilli … no’ lu markanın 2005 yılında tescil edildiğini ancak bugüne kadar kullanılmadığını, ayrıca bu markanın KHK 7/1 maddesi gereği cins, vasıf, kalite, değer ifade ettiğini, ayırd ediciliğinin bulunmadığını, bu nedenle tescil edilmemesi gerektiğini iddia ile davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle: Davacının kullanmama iddiasının yerinde olmadığını, müvekkilinin dava konusu markayı ve … ibareli markaları ciddi biçimde kullandığını, ayırd edicilik konusundaki iddiaların yerinde olmadığını, … ibaresinin cins, çeşit, kalite, vasıf bildirmediğini, davacının hukuki yararının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…İstanbul 4. FSHHM nin 2014/79 Esas sayılı dosyası, mahkememizin 2014/41 Esas sayılı dosyası ile birleşmiştir. Mahkememizin 2014/41 Esas sayılı dosyasındaki karşı davaya ilişkin markanın kullanılmaması nedeni ile iptaline dayanak 556 sayılı KHK nın 14 md anayasa mahkemesi kararı ile iptal olması nedeniyle tefrik edilerek mahkemizin yukarıdaki esasına kaydedilmiştir. Dosyada tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmış, TP kayıtları getirtilmiş, teknik ve özel bilgi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi raporları ve ek raporu alınmıştır. Dava açıldıktan sonra Anayasa Mahkemesinin 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı 14/12/2016 tarihli 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin Anayasa’nın 91. maddesinin birinci fıkrasına aykırı olması sebebiyle iptaline dair kararın 06/01/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığı görülmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararları 153. maddesinin 6. bendinde belirtildiği üzere, geriye yürümez ise de; Hukuk Genel Kurulunun 31/03/2004 tarihli ve 156/194 sayılı kararında benimsenen görüşe göre de, iptal kararının kesinleşen işlem ve kararlara etkili olmayacağı, görülmekte olan davalarda ise, geriye yürümeme kuralının uygulanmayacağı, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin iptal kararının derdest dosyalar ve kesinleşmemiş karar dosyalarında uygulanacağı sonucuna varıldığından, somut olayımızda dava dosyasının henüz derdest olması sebebiyle 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptalinden dolayı davanın yasal dayanağı kalmamış bulunmaktadır. Her ne kadar dava açıldığı tarihte 556 sayılı KHK’nın 14. kapsamında değerlendirmeye girilmiş ise de, dosya derdest iken KHK’nın 14. maddesinin Anayasa Mahkemesinin iptali sebebiyle davanın yasal dayanağı kalmamış olmakla, davanın niteliği itibariyle de yasal boşluğun Medeni Kanunun 1. maddesi kapsamında doldurulamaması sebebiyle, karar tarihinde yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf isteminde özetle; Kullanmama nedeni ile birlikte markanın ayırt ediciliği olmamasına da dayanıldığını ancak bu hususta karar verilmediğini,SMK madde 5/c bendine göre cins, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer belirten ibarelerin marka olarak tescilinin mümkün olmadığını “…” ibaresinin ya da yanı manadaki “…” ibaresinin açık şekilde ürün kalitesi, değeri, vasfını nitelediğini, belli bir serinin aynı markasının diğer serilerinden daha farklı, daha özel, daha kaliteli, değerli olduğuna vurgu yapan bir ibare olduğunu, yaygın, genel kullanıma sahip, bir ifadenin tek başına marka olarak tescili en başta mülga Marka K.H.K.ve mer’i SMK tarafından yasaklandığını, ayırd edicilik niteliğine sahip olmadığı için tek başına marka olarak kabulü mümkün olmadığını, davalının dahi bu markayı başlı başına marka olarak kullanmadığını, Davalının kullandığı markası,gene kendi adına tescilli bulunan; “……” şeklinde olduğunu, “…” ibaresi, başlı başına bir marka değil, … rakısının “özel bir serisi” olarak kullanıldığını, Davalının dava esnasında,sanki “…” markasını diğer markaları ile birlikte kullanıyormuş gibi gerçek dışı beyanlarla Mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını, ancak Davalının “…” markasının sahibi olup, kullandığı markanın da bu olduğunu, bu kullanımda markanın asli unsuru, markanın kendisinin “…” ibaresi olduğunu, Davalıya ait “…” şeklindeki markanın özel bir marka olmayıp bir ürünün serisi şeklinde olmakla markanın geçerli olmadığını, her sektörden onlarca üründe,”…” “…” şeklinde belli bir markanın özel bir serisi olduğuna işaret eden ibarenin kullanıldığı markaların dava dilekçesine eklendiğini, dava konusu markanın hükümsüz kılınması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına ilişkin kararın yerinde olmadığını belirterek kararın kaldırılarak müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, markanın kullanılmaması nedeni ile hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı ve davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekilinin istinafı; hükümsüzlük isteminin sadece kullanmama sebebine değil markanın ayırt ediciliğinin olmaması sebebine de dayandığı, mahkemenin ayırt edicilik iddiası yönünden değerlendirme yapmadığına ilişkindir. Davacı tarafça kullanmama ve ayırt edicilik sebeplerine dayalı dava açılmış ise de; mahkemenin 2014/41 Esas sayılı dosyasında görülen davanın 12.10.2017 Tarihli duruşmasında 556 sayılı KHK’nın 14.maddesinin Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal olması nedeni ile kullanmama nedenine dayalı hükümsüzlük davasının dosyadan tefrik edilerek karar verildiği, diğer istemler yönünden yargılamaya devam edildiği anlaşılmakla mahkemenin eksik inceleme ile karar verdiğine ilişkin istinaf istemi yerinde görülmemiş, davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir. Davalı vekili istinaf isteminde; ilk derece mahkemesinin vekaletücretine hükmedilmesine yer olmadığına karar vermesinin yerinde olmadığını, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de karar tarihi olan 13.10.2017 itibarı ile yürürlükte olan AAÜT gereğince vekalet ücretinin 2.860,00TL olarak belirlendiği, karar tarihindeki istinaf sınırının ise 3.110,00TL olduğu dikkate alındığında davalı vekilinin vekalet ücretine ilişkin istinaf isteminin kesinlik sınırının altında kalması nedeni ile reddi gerekmiştir. Açıklanan nedenle taraf vekillerinin istinaf isteminin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, -Davalı vekilinin istinaf isteminin HMK 346 md gereğince USULDEN REDDİNE, 2- Alınması gereken harçlar peşin alındığından her iki taraftan ayrıca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/10/2022