Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/134 E. 2023/1674 K. 21.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/134 Esas
KARAR NO: 2023/1674
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/02/2021
NUMARASI: 2018/301 Esas – 2021/55 Karar
DAVANIN KONUSU: Endüstriyel Tasarım (Tasarımın İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 21/11/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin bayan giyim tekstili alanında faaliyet gösterdiğini ve tüm marka ve tasarımlarını TPMK nezdinde tescil ettirdiğini, 05.02.2018 tescil tarihli ve … tescil numarası ile 9 ve 12 numaralı ürünlerinin tasarımında ve 19.02.2018 tescil tarihli … tescilli 2 numaralı ürünün tasarımında münhasır hak sahibi olduğunu, davalı tarafından müvekkilinin tescilli tasarımları ile iltibas yaratacak derecede birebir benzeyen ürünlerin, müvekkilinin herhangi bir izni olmaksızın veya arada herhangi bir lisans sözleşmesi olmaksızın haksız ve hukuka aykırı bir şekilde üretildiğini ve satıldığını, davalının bu eylemlerinin İstanbul 1.FSHHM’nin 2019/72 D.İş sayılı dosyası kapsamında tespit ettirildiğini, taklit ürünlerin piyasada olmasının müvekkili şirketi zarara uğrattığını, davalı eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin ve tescilli tasarıma tecavüz olup olmadığının tespiti, muhtemel tecavüzün önlenmesi, tecavüz fiillerinin durdurulması, tecavüzün kaldırılması ile şimdilik 10.000,00-TL maddi ve 30.000,00-TL manevi zararın tazminine, tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, ele geçirilen ürünlerin imhasına, kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özel olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 24.08.2020 havale tarihli ıslah dilekçesi ile de bilirkişi raporu doğrultusunda 19.000,00 TL maddi tazminatın tespit tarihindin itibaren işleyecek faizle birlikte tahsiline, ayrıca delil tespiti için yapılan masrafın müvekkilinin bu eylem nedeni ile uğradığı zarar kapsamında olması nedeni ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
CEVAP: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacı iddialarının aksine söz konusu ürünler anonim olup piyasada sürekli olarak varolan ve geçmişte onlarca firma tarafından üretilmiş olan tasarımlar olduğunu, benzer nitelikteki ürünlerin hiçbirisinin orijinal bir yanı olmadığı gibi yenilik arzeden bir yanının da bulunmadığını, 25 adet ürünün şikayet konusu yapıldığını ve bunlardan sadece 3 tanesinin benzer olduğunun bilirkişi raporunda belirtildiğini, davacının piyasada herkesçe üretilen anonim bir tekstil ürününü kendi adına tescil ettirmesinin o ürünün kullanım hakkını kendisine vermeyeceğini, davalı tasarımlarının ayırtedici niteliğe sahip olmadığını, herhangi bir yenilik ihtiva etmediğini, internette basit bir arama ile bulunabilecek sıradan modeller olduğunu, müvekkilinin satış mağazasında 100’ün üzerinde değişik model bulunduğunu, bu kadar ürün çeşitliliği içerisinde 3 ürünün davacının ürünleriyle benzer olmasının doğal olduğunu, aynı kulvarda aynı müşteri portföyüne hitap eden firmaların model çeşitliliğinin zaten sınırlı olduğunu, müvekkilince model olarak olarak hazırlanan tüm tasarımların kendi tasarım ofisinde istihdam edilen tasarımcılar tarafından hazırlandığını, tekstil tasarımlarında en az şekil ve görünüm kadar renk ve kumaş cinsinin de dikkate alındığını, davaya dayanak yapılan raporda bu konularda bir değerlendirme bulunmadığını, ayrıca müvekkili tarafından davaya konu modellerle ilgili olarak hiç bir satış yapılmadığını, tespiti yapılan ürünlerin tamamı numune amacıyla üretildiğini, müvekkilinin stoklu çalışan bir firma olmadığını, sadece sipariş üzerine çalıştığını, usul ve esasa aykırı davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…gerek tespit raporu gerekse yargılama safahatinde alınan raporda davacı adına tescilli … 9), …(12), ve … (2) numaralı ürün tasarımları ile İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2019/72 D.İş sayılı dosya kapsamında davalı adresinde yapılan inceleme sırasında sunulan ürünler arasında tasarım bütünlüğü açısından bilinçli tüketiciler nezdinde aynı ürünler olarak algılanacağının tespit olunduğu anlaşılmakla dava tarihi itibarı ile uygulanması gereken mevzuat kapsamında davalı eyleminin tescilli tasarıma tecavüz ve aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Davacı vekili tazminat taleplerini SMK’nın 151/2-b uyarınca “b)Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç” a göre hesaplanmasını talep etmiştir. Somut olayda, davalı tarafın, ticari defterlerinde, ürün gruplarına göre alt hesaplar kullanılmadığından, dava konusu tasarımlara yönelik satış adetleri ve satış tutarlarının tespit edilemediği, ortalama piyasa şartlanna göre, üretim süreçleri, satış tutarları ve karlılık oranları dikkate alınarak yapılan hesaplamaya göre davalı tarafın 19.000,00 TL. muhtemel kazanç elde edebileceği hesaplanmıştır. Davacı vekilinin, 06.08.2019 tarihli itiraz dilekçesinde; sektör ve piyasa üretim şartları gözetildiğinde karlılık oranının %40 olarak değerlendirilmesinin uygun olacağının belirtilmiş ise de; ek raporda da belirtildiği üzere % 20 karlılık oranı üzerinden yapılan hesaplama sonucu belirlenen 19.000,00 TL. muhtemel kazanç tutarının; alınan bilirkişi raporları, davalı yana ait ticari defter ve kayıtlar, tespit edilen ürün adedi, ihlale konu tasarım sayısı, paranın alım gücü ve hak ve nesafet gözetilerek TBK 50. Maddesi gereği makul olduğu kanaatine varılmıştır. SMK 149.maddesinin 1-ç bendinde ” Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini” belirtildiği üzere, tasarımdan doğan hakları tecavüze uğrayan tasarım hakkı sahibinin mahkemeden manevi zarar talep edebileceği hüküm altına alındığı, bu madde ve somut olay ele alındığında davacı tasarım hakkı sahibinin tasarımdan doğan haklarına tecavüz edildiği, manevi tazminatın yasal şartlarının oluştuğu anlaşılmakla, eylemin ağırlığı tecavüze konu tasarım sayısı, hak ve nesafet gözetilerek takdiren 10.000,00 TL manevi tazminat yerinde olduğu anlaşılmakla talebin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; “Mahkemece ilgili ara kararda modacı bilirkişinin heyette yer alması kararlaştırılmış olmasına rağmen heyete modacı bilirkişi dahil edilmediğini, her ne kadar heyette bulunan Prof. Dr. …’in modacı olduğu raporda ileri sürülse de bu iddianın özgeçmiş bilgileriyle örtüşmediğini, Kaldı ki raporda da Sayın Hocamızın en son 2012 yılında tekstil modacılığı konusunda çalışması bulunduğu ikrar edilmiş olup 2017 yılından günümüze kadar sadece Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümünde hocalık yapmakta olan bilirkişinin dava tarihi itibariyle moda konusunda hiç bir çalışması bulunmadığından bu konudaki bilgilerinin güncel kabul edilemeyeceğini, Yenilik ve ayırt edicilik yönünden yaptığımız itirazların dikkate alınmadığını; hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda ‘Yenilik ve ayırt edicilik unsuruna ilişkin inceleme konusunun huzurdaki davanın kapsamına girmediği’ ileri sürülerek davaya konu ürünün 02-02 locarno sınıflandırması içinde olduğu ve bu sınıflandırma içinde 3695 adet tasarım dosyasının bulunduğu, ortalama her dosyanın 5 adet tasarımdan oluşması halinde toplamda 18.475 adet tasarımın davaya konu ürünle karşılaştırılmasının yapılması gerektiği ve bunun da mümkün olmadığının belirtildiğini, oysa SMK 56.maddesine göre tescili bir tasarımın yasanın sağladığı koruyucu hükümlerden yararlanabilmesinin ön koşulunun ‘yeni ve ayırt edici’ niteliğe sahip olması olduğunu, Dava konusu yapılan tasarımlar davacı tarafından tescil ettirilmiş olsa dahi bu tasarımların klasik tasarımlar olduğunu, sokakta hemen hemen her bayanın üzerinde görülebilecek, yenilik özelliği bulunmayan ve ayırt edilicilik vasfına sahip olmayan bu ürünlerin yasanın koruyucu hükümlerinden faydalanabilmesinin şartlarının oluşmadığını, SMK 58. maddesinde de belirtildiği gibi ‘Ürünün teknik fonksiyonunun zorunlu kıldığı görünüm özellikleri’ koruma kapsamının dışında yer aldığını, bir etek ya da bluz için zorunlu olan görünüm özelliklerinin benzer olmasının bu işin doğasında olduğunu, işte tüm bu hususların tespiti ancak ve ancak sektöre hakim, deneyimlerinden yararlanılan, üretimin içerisinde yer almış, sadece ülkemizde üretilen ürünleri değil Dünya’da üretilen ve ‘trendleri takip eden’ ve moda alanında söz sahibi olan modacı bilirkişi tarafından yapılabileceğini, Müvekkilin usulüne uygun tutulduğu tespit edilen defterlerine göre, müvekkilin belirtilen takvim yılı içindeki net karının 2.102,73 TL olduğunu, davacının seçimlik hakkını ‘Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç’ üzerinden talep etmiş olup, mahkemece müvekkile ait defter kayıtlarında ürün sınıflandırmasının yapılmadığından bahisle tecavüz teşkil eden ürünler yönünden net karın tespit edilemeyeceği belirtilmiş ve rapordaki hayali rakamlar üzerinden yapılan hesaplamaya dayanılmasının hatalı olduğunu, Takdir edilen manevi tazminat miktarı müvekkilin ödeme gücünün üzerinde olduğunu, müvekkilin bu işten elde ettiği kar marjı raporla sabitken ödeme gücünün üzerinde bir miktarın takdir edilmesinin hatalı olduğunu, takdir edilen rakam davacının sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet verecek nitelikte olduğunu, Kararda faiz başlangıcı olarak tespit raporu tarihinin esas alındığını, oysa dava belirsiz alacak yerine kısmi dava olarak açılmış olup faiz başlangıcının da dava ve ıslah tarihi olarak esas alınması gerektiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, tasarım hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, meni, refi ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “Davanın KABULÜ İLE, davalı kullanımlarının davacı adına TPMK nezdinde tescilli … (9), … (12), ve …(2) numaralı ürün tasarımlarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile, bu tecavüzün durdurulmasına, önlenmesine, bu ürünlerin toplatılarak davalının uhdesinde kalacak şekilde muhafazasına ve karar kesinleştiğinde masrafı davalıya ait olmak üzere imhasına, -Maddi tazminat talebinin kabulü ile 19.000,00 TL maddi tazminatın 25/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -Manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın 25/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine.” karar verilmiştir. Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 59. maddesinde, “Tasarımdan doğan haklar münhasıran tasarım sahibine aittir. Üçüncü kişiler, tasarım sahibinin izni olmadan koruma kapsamındaki tasarım veya tasarımın uygulandığı ürünü üretemez, piyasaya sunamaz, satamaz, ithal edemez, ticari amaçlı kullanamaz veya bu amaçlarla elde bulunduramaz ya da bu tasarım veya tasarımın uygulandığı ürünle ilgili sözleşme yapmak için öneride bulunamaz” düzenlemesine yer verilmiş olup; davacının anılan maddeye dayalı haklarını kullanmak amacıyla işbu davayı açtığı anlaşılmıştır. Mahkemece aldırılan bilirkişi kurulu raporunun yeterli teknik analizleri içerdiği, tarafların iddia ve savunmalarını irdelediği, sonuç olarak denetime elverişli olduğu anlaşıldığından, rapora yönelik istinaf istemi yerinde görülmemiştir. Davacının TPMK nezdinde …, … ve … nolu tasarım tescillerinin sahibi olduğu, İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/72 D.İş sayılı dosyası ile davalıya ait iş yerinde tespit edilen ürünlerin davacı adına tescilli tasarım ile ayırt edilemeyecek derecede benzer ürünler olduğunun gerek tespit dosyasındaki gerekse de işbu dosyadaki denetime elverişli bulunan bilirkişi raporları ile anlaşılmakla, davalının davacının tasarım haklarına tecavüzünün sabit olduğunun kabulü yerindedir. Mahkemece yaptırılan mali incelemelerde, davalının ticari defterlerinde ürün gruplarına göre alt hesaplar kullanılmadığından dava konusu tasarımlara yönelik satış adetleri ve satış tutarlarının tespit edilemediği, ortalama piyasa şartlarına göre üretim süreçleri, satış tutarları ve kârlılık oranlan dikkate alındığında davalının 19.000,00 TL. muhtemel kazanç elde edeceği anlaşıldığından; mahkemece sektörel uygulamalar ve satış potansiyeli bir bütün olarak değerlendirilerek hakkaniyet çerçevesinde TBK.50.maddesi uyarınca bu miktarın makul bulunarak hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacının açıklandığı üzere tasarım haklarına tecavüz edilmesi nedeniyle manevi tazminat talep hakkının da bulunduğu, eylemin ağırlığı, tecavüze konu tasarım sayısı, hak ve nesafet kuralları dikkate alınarak mahkemece takdir edilen 10.000,00 TL manevi tazminatın da isabetli olduğu anlaşılmıştır. Davalı tarafça “Kararda faiz başlangıcı olarak tespit raporu tarihinin esas alındığını, oysa dava belirsiz alacak yerine kısmi dava olarak açılmış olup faiz başlangıcının da dava ve ıslah tarihi olarak esas alınması gerektiği.” ileri sürülmüş ise de; davacının ıslah ile faiz istediği ve eylemin haksız fiil niteliğinde olduğu gözetildiğinde mahkemece faizin başlangıç tarihi olarak haksız fiilin tespiti tarihinin esas alınmasında usule aykırılığın bulunmadığı anlaşılmakla; davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 1.980,99 TL harçtan, peşin alınan 495,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.485,74 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/11/2023