Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/1324 E. 2022/2100 K. 09.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1324 Esas
KARAR NO: 2022/2100
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/04/2022
NUMARASI: 2021/480 2022/323
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili aleyhine iki adet senede dayalı olarak icra takibi başlattığını, takip konusu senetlerin taşınmaz mal ve işyeri devri yapılmak suretiyle ödendiğini, bu konuda 31/03/2014 tarihli ek protokolün yapıldığını, protokolde karşılıklı ibra konusunda açık hüküm bulunduğunu, buna rağmen iki adet senedin müvekkilinin yaşlı olması nedeniyle iade edilmeyerek takibe konulduğunu, konuyla ilgili olarak suç duyurusunda bulunduklarını belirterek müvekkilinin takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının senetteki imzaya bir itirazının bulunmadığını, dolayısıyla borcu kabul ettiğini, kendilerinin ise 31/03/2014 tarihli ek protokol başlıklı belgeye ve belge altındaki imzaya açıkça itiraz ettiklerini, bu belgenin taraflar arasında düzenlenmiş ve imzalanmış bir belge olmadığını, ek protokoldeki imzanın müvekkili şirket yetkilisi …’e ait olmadığını, belgede bir çok çelişki bulunduğunu, dolayısıyla davanın öncelikle husumetten reddi gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, toplanan delillere göre; davalının davacı aleyhine iki ayrı senede dayalı olarak icra takibi başlattığı, ispat külfetinin davacı borçluda olduğu, taraflar arasında 31/03/2014 tarihli ek protokol düzenlendiği, davacı tarafından alıcının verdiği bir kısım nakit ödemeler ve depozito ve ipotek bedeli düşüldükten sonra bakiye bir bedel belirlendiği, bakiye ve ödemeler düşüldükten sonra 122.000 TL bakiye kaldığı, sözleşmenin 5.maddesinde de alıcının davacı ve …’ü gelmiş geçmiş tüm ticari ilişki ve işlemlerinden ve alacaklarından dolayı ibraz ettiği, davalının protokoldeki imzayı inkar etmiş ise de, bu konuda İstanbul Anadolu 69.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/598 esas sayılı dosyasında imzanın davalı şirket yetkilisine ait olduğunun anlaşıldığı, protokolde unvan kısmında davalının unvanının A.Ş olarak belirtildiği, bu durumun maddi hata olarak değerlendirilmesi gerektiği, protokolün düzenlenmesinden 10 gün sonra olan 08/04/2014 tarihinde protokole konu taşınmazların davalı alacaklıya devredildiği, buna göre ek protokol başlıklı belge içeriğinin uygulanmış olması nedeniyle HMK’nın 202 maddesi gereğince delil başlangıcı niteliğinde olduğu, bu gerekçe ile dinlenen tanıkların taraflar arasındaki borç ilişkisinin tasfiye edilmiş olduğunu, davalının davacıdan bir alacağı kalmadığını beyan ettikleri gerekçeleriyle davanın kabulüne ve davalının %20 oranında kötüniyet tazminatıyla sorumluluğuna karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir.
DAİREMİZ KARARI: Dairemiz 02/07/2021 tarihli, 2018/3611E.-2021/1378K. Sayılı kararı ile; “… Her ne kadar hazırlık soruşturması sırasında alınan bilirkişi raporunda imzanın kuvvetle muhtemel davalı şirket yetkilisi …’e ait olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüş ise de, hazırlık soruşturması sırasında alınan bilirkişi raporu hukuk hakimi açısından bağlayıcı nitelikte değildir. Kaldı ki asliye ceza mahkemesinde yapılan yargılamada da herhangi bir rapor alınmamıştır. Bu itibarla uyuşmazlık konusu olan protokoldeki imzanın davalı şirket yetkilisi …’e ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne…” şeklinde karar verilmiştir.
DAİREMİZ KARARI SONRASI İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/480E. Sayılı kararı ile; “…davacı tarafından alıcının verdiği bir kısım nakit ödemeler ve depozit ve ipotek bedeli düşüldükten sonra bakiye bir bedel belirlendiği , ödeme ve mahsuplar düşüldükten sonra 122.000,00 TL bakiye kaldığı,sözleşmenin 5. Maddesinde de alıcının … ve … i (davacı) gelmiş geçmiş tüm ticari ilişki ve işlemlerinden ve alacaklarından dolayı ibra ettiği,davalı tarafından protokol altındaki imza inkar edilmiş ise de bu konuda C.Başsavcılı ve İstanbul Anadolu 69.Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/598 E. Sayılı dosyasında ve gerekse de bozma ilamı gereğince mahkememizce alınan bilirkişi raporuna göre, imzanın davalı şirket yetkilisine ait olduğunun tespit edildiği, kanaatine varılarak davanın kabulü ile Davacının İst.Anad. …İcra Müdürlüğünün … Es. Sayılı dosyasından davalıya borçlu olmadığının tespitine, Davalının İİK 72.mad. gereğince senedin taraflar arasında düzenlenmiş olması , geçmiş ticari ilişkileri ve takip yapma ve takibi devam ettirme sonraki yargılama aşamalarında imza inkarında bulunularak davalı alacaklının direngenliği nedeni ile haksız ve kötüniyetli olması nedeni ile takip konusu asıl alacağın 165.000,00 TL’nin % 20 si oranında tazminat ile mahkumiyetine1-Davanın KABULÜ ile, Davacının İst.Anad. …İcra Müdürlüğünün … Es. Sayılı dosyasından davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE, Davalının İİK 72.mad. Gereğince takip konusu asıl alacak 165.000,00 TL’nin %20’si oranında kötü niyet tazminatı ile mahkumiyetine, davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir. Kararı davalı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; öncelikle hükme esas alınan protokoldeki imzanın müvekkile ait olmadığını, profesyonelce atılmış sahte imza olduğunu, hükme esas alınan ek protokol adlı belgenin icra takibine konu senetleri kapsamadığının protokol muhtevasından açıkça anlaşıldığını, dosyada mübrez EK-PROTOKOL başlıklı belgenin bu haliyle davacının iddiasını ispata yeterli olmadığını, bu nedenle de ispatlanamayan davanın reddi gerektiğini, tanık anlatımlarına ve usulsüz bilirkişi raporu dayanak yapılarak hüküm kurulduğunu, kaldı ki ilgili protokol takibe konu senetleri ele almadığını ve davacıyı bu senetlere ilişkin borçtan da ibra etmediğini ve senet sebepten mücerret olduğu için-kabul anlamına gelmemekle birlikte protokolde yer alan imza müvekkile ait olsa dahi davacı iddiasını ispat etmiş olamayacağını, ek protokoldeki imzanın müvekkiline ait olsa dahi HMk 202. Maddesi uyarınca yazılı delil başlangıcı niteliğinde olamayacağını, mahkemece senetlerin bu protokol ile nasıl bağdaştırıldığı ve dolayısı ile delil başlangıcı sayıldığı hususunda değerelendirme yapılmadığını, ek protokol başlıklı belgenin dava ve takip konusu senetler açısından bir ibra belgesi de olamayacağını, ibradan söz edilebilmesi için hangi haktan feragat edildiğinin açık ve tereddütsüz biçimde belirtilmesi gerektiğini, tanıkların (davacının kızı dışında) protokolün imzalanıp imzalanmadığını bilmediklerini belirttiklerini, dava konusu senetlerin miktarlarını veya detaylarının ne olduğu ile ilgili dahi hiçbir beyanda bulunmadıklarını, tüm tanıkların ortak oldukları noktanın davacı …’in davalı alacaklı şirket yetkilisi …’ten borç para aldığını ve bu sebeple borcu olduğu hususu olduğunu, ayrıca senet metnindeki nakten şeklindeki bedel kaydının da borç para alma hususunu desteklemediğini, tanıklardan davacı borçlunun kızı dışında … ve … davalı alacaklının çalışanı iken ayrılıp davacı tarafın yanında çalışmaya başlamış kişiler olduğunu, diğer Tanık … ise borçlu davacının kızı olduğunu,ek protokol başlıklı belgenin şekil şartları açısından da geçerliliğinin bulunmadığını ve takip ve dava konusu senetlerin taraflarını bağlamayacağını, altında imzası olan …in … adına böyle bir protokol yapma yetkisinin olup olmadığı hususunun dahi yerel mehkemece denetlenmediğini, ek protokol başlıklı belgede iki ayrı düzenleme tarihi bulunduğunu, tanık ifadelerine itibar edilemeyeceğini, ek protokol başlıklı belgenin tarafı ile senetler dolayısı ile alacaklı olan firmalarının ticaret ünvanları farklı olduğunu bildirmiştir.
DELİLLER: Davalı tarafından davacı aleyhine iki ayrı senede dayalı olarak toplam 199.225,14 TL’nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla takip başlatıldığı, takip dayanağı senetlerin 20/12/2013 tanzim tarihli, 25/02/2014 ve 25/03/2014 vade tarihli, biri 80.000 TL, diğeri ise 85.000 TL bedelli, nakden kaydıyla düzenlenmiş, keşidecisinin davacı, lehtarının ise davalı olduğu görülmüştür. Ek protokol başlıklı belgenin incelenmesinde; sağ üst tarafında 08/04/2014 tarihinin elle yazılmış olduğu, protokolün 6.maddesinde ise, 31/03/2014 tarihinde düzenlendiğinin belirtildiği, protokolün davacıya vekaleten … ile “…” diye gösterilen kişi arasında düzenlendiği, imzayı kimin attığının belirtilmediği, sözleşmenin konusunun … İş Hanında bulunan taşınmazla ilgili 01/09/2012 tarihli kira sözleşmesinin kira sözleşmesine konu taşınmazın … San ve Tic.A.Ş’ye satışı nedeniyle karşılıklı feshi, …’in satışı bedelinin ödeme koşulları ile …’in … ve …’in ibrazı olduğu, …’in bu taşınmazı … Dış Tic. Paz. San ve Tic.A.Ş’ye 1.200.000,00 TL bedelle satışı konusunda mutabık olduğu, yine tarafların 01/09/2012 tarihli kira sözleşmesinin karşılıklı ve tazmınatsız olarak feshi konusunda mutabık kaldıkları, alıcının taşınmazın satış bedeline mahsuben …’e 495.000 TL ödeme yaptığı, alıcının kira sözleşmesi nedeniyle …’e verdiği 130.000 TL depozit ve elden verdiği toplam 288.000 TL olmak üzere toplam 418.000 TL’nin satış bedelinden mahsup edildiği, …’e verdiği 28.000 TL’nin satış bedelinden mahsup edildiği, … Bank … ipotek tutarı 137.000 TL’nin ödendiği, yukarıda yapılan ödemeler ve mahsuplar düşüldükten sonra bakiye ödenecek tutarın 122.000 TL olduğu, tapudaki devir işlemi tamamlandığı takdirde alıcının … ve …’ü gelmiş geçmiş , tüm şahsi ve ticari ilişkilerinde ve işlemlerinde cari hesap mahfuz tuttuğu ve/veya tutmadığı doğmuş ve tüm hak ve/veya alacaklarından dolayı gayrıkabili rücu etmiş sayılacaklarının belirtildiği görülmüştür. Konuyla ilgili İstanbul Anadolu C.Başsavcılığı’nın 2016/19105 sayılı soruşturma dosyasında alınan 09/05/2016 tarihli grafolog bilirkişi raporunda; ek protokoldeki imzanın kuvvetle muhtemel … isimli şahsın eli mahsulü olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında dinlenen davacı tanığı … beyanında; “ben daha önce … optikte çalışırken daha sonra … optiğe girdim bu firmanın sahibi … di ben orada çalışırken … bey bana bu taşınmazın mülkünü yani işyeri olarak kullandığı ve kiracısı olduğu dükkanın mülkünü alıp alamayacağımı sordu ben de alın dedim dükkanın mülkü alınmadan önce davacı …’tin …’e borcu vardı ben bu bilgiyi Şirkette çalıştığım için biliyorum benim önümde bir para alışverişi olmamıştır senet düzenlenmeside benim önümde olmamıştır 2015 yılında tam tarihini hatırlamamak ile birlikte kasım olabilir davalı firmadan ayrılarak davacının kızı ile ve diğer çalışan başkaları ile aynı iş yerinde … optiği devir aldık protokol benim yanımda düzenlenmemiştir, tahminen 2015 yılı aralık ayında … elinde bulunan bir kısım ürünleri davacı ile ortak olduğumuz … optiğe vermek istedi biz de modası geçtiği için almayınca benimde … hanımın yanında bulunduğu bir sırada “borcunuzu ödediniz ancak benim elimde babanıza ait senetler var” diyerek tehtid unsuru olarak kullandı, benim davalı şirket ile ve … ile direk bir husumetim olmamıştır ancak orada çalışırken sadece firmanın devir edileceği dışarıdan konuşulunc bende firma çalışanı olduğumdan bir iş arayışına girdim … bundan dolayı gönül koymoş olabilir” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Yargılama sırasında dinlenen davacı tanığı … beyanında; “…in yanında çalışırken zaman zaman benim önümde zaman zamanda …beyin ben para almaya gideceğim diyerek …nden borç aldığını biliyorum ben davacı ile … arasında alınan borçların karşılığında dükkan devri için zaman zaman konuşma olduğunu duydum ancak mutabık kalıp kalmadıkları ve borç miktarının ne olduğu konusunda bir tanıklığım olmadı, tahminen 2015 yılı 12. Ayı ve 2016 yılının ocak ayında … hanımın yanına gelerek ” normalde sizin borcunuz yok ama elimdeki senetler ile ben bu parayı sizden alırım ” dediğini duydum ancak benim yorumum …nin davacıya ait … optiği alamadığı için bu şekilde davacının kızını tehdit ettiğini sanıyorum, ayrıca … elinde kalan modası geçmiş güzlüklerin benim de ortağı olduğum … optige verme istedi … hanım ve bizde almayınca sanırım bu senetleri bu yüzden tahsile koymuştur” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Yargılama sırasında dinlenen davacı tanığı … beyanında; “… optiğin müdürü olan … babam …cömerte zaman zaman borç para vermiş babamın yaşlı olduğundan e rahatsız olduğundan ne kadar para aldığını bilmiyorum 2014 yılına kadar … babama ait olan taşınmazlarda kiracı idi babam borcun ödenmesi konusunda davalının kendisini sıkıştırması konusundan dolayı üç adet taşınmazı davalıya devir etti 31/03/2014 tarihinde benimde hazır bulunduğum ablam zeynepin de bulunduğu ortamda … bizim önümüzde ek protokolü imzaladı o sırada babam rahatsız olduğu için protokolün düzenlenmesi sırasında ben ve ablam vardık davalıya bizim başka bir borcumuz olup olmadığını özellikle sorduk “hayır hiç bir alacak verecek kalmamıştır” olaydan iki sene sonra ablamın bana aktardığı kadarı ile … bey elindeki senetler ile ilgili kendisine babamın borcu oldğunu söylemiş bana gösterilen 31/03/2014 tarihli ek protokoldeki imza ablam tarafından atılmıştır ayrıca üzerindeki 08/04/2014 tarihide tarafımdan yazılmıştır bu protokol hazırlanırken biz avukattan yardım alarak protokolü ablam tarafından imzalanmıştır” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. İstanbul Anadolu 69.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/598 Esas, 2018/44 karar sayılı ilamının incelenmesinde; müştekinin davacı …, sanığın ise … olduğu, suçun bedelsiz senedi kullanma suçu olduğu, yargılama sonunda sanığın eyleminin TCK’nun 156/1 maddesinde tanımlanan bedelsiz kalan senedi kullanma suçunu oluşturduğu gerekçesiyle bu suçtan dolayı mahkumiyet hükmü verildiği, ancak HAGB yapılmasına karar verildiği, kararın 10/04/2018 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.Dairemiz kaldırma kararından sonra alınan 03/03/2022 tarihli grafolog bilirkişi raporunda; inceleme konusu ek protokol başlıklı belge aslında … Optik adına atılı imzanın … eli ürünü olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72. Maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davalı taraf davacı aleyhine 2 ayrı bonoya dayalı olarak icra takibi başlatmış, davacı taraf ise takip konusu bonoların taşınmaz mal ve işyeri devri yapılmak suretiyle ödendiğini, ayrıca ek protokol ile ibra edildiğini iddia etmiş, davalı taraf ise ek protokoldeki imzasını inkar ederek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece ilk olarak 18/07/2018 tarihinde davanın kabulüne karar verildiği, kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dairemizin 02/07/2021 tarihli kararı ile davalının savunmasında belirttiği ek protokoldeki imzayı inkar ettiği, hazırlık soruşturmasında alınan bilirkişi raporunun hukuk hakimi açısından bağlayıcı olmadığı, bu nedenle protokoldeki imzanın davalı şirket yetkilisi …’e ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekirken yargılamanın bu yönlerden eksik kaldığı gerekçeleri ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine iade edildiği, dairemiz kaldırma kararından sonra mahkemece kaldırma kararında işaret edildiği üzere bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırıldığı ve alınan rapor içeriğinden ek protokoldeki imzanın davalı şirket yetkilisi …’e ait olduğunun anlaşıldığı, ek protokol içeriği dikkate alındığında özellikle 5. Maddenin içeriğinden tapudaki devir işlemleri tamamlandığı takdirde davacı tarafın ibra edildiği dosya içeriğinden ve tapudan gelen cevabi yazıda devir işlemlerinin yapıldığının anlaşıldığı, buna göre davanın kabulüne dair karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 15.286,05TL istinaf harcından peşin alınan (3740,81+80,70)=3.821,51TL harcın mahsubu ile 11.464,54‬ TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/12/2022