Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/119 E. 2023/1607 K. 03.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/119 Esas
KARAR NO: 2023/1607 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/03/2021
NUMARASI: 2018/283 E. – 2021/133 K.
DAVANIN KONUSU: Patent (Patent İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
KARAR TARİHİ: 03/11/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin bağlı olduğu grup şirket olan … A.Ş’nin 1988 yılından bu yana baharat ihracatçısı bir firma olup, yurtdışına mal ihraç ettiğini, gelişen ihtiyaçlar doğrultusunda uçucu yağ üretimi yapmak amacı ile müvekkili şirketin 1999 yılında kurulduğunu, müvekkili şirketin başka Amerika olmak üzere birçok Avrupa ülkesine ihracat yaptığını, müvekkili şirketin ticaret unvanında “gıda maddeleri”, “yağ”, “yem” ve “katkı maddeleri” ibarelerinin yer aldığını, davalının ticaret unvanının müvekkili şirketin ticaret unvanı ile ayırtedilemeyecek derecede benzer olduğunu, ticaret unvanlarında yer alan esas unsurun aynı olduğunu, müvekkili şirketin markasında yer alan ayırtedici ibarenin “…” ibaresi olduğunu, bu bağlamda davalının ticaret unvanında yer alan ayırtedici ibarenin de “…” şeklinde olduğunu, davalının ticaret unvanının müvekkilinin markası ile iltibas yarattığını, davalının kendisine ait internet sitesinde markası henüz tescil edilmediği halde müvekkilinin markası ile iltibas yaratacak şekilde “…” markasını kullanmaya başladığını, internet sitesindeki kullanımın markaların rengi, konumu, internet sitesinin tasarımı, sitede kullanılan renklerin de iltibas yaratacak şekilde olduğunu, davalının internet sitesi ve kullanımının müvekkilinin markası ile seri marka intibası uyandırdığını ayrıca davalının sattığı ürünlerin gıda takviyeleri olduğunu, riskli ürünler olduğunu, tüketicilerin bu ürünlerden zarar görmesi halinde müvekkili şirket ve markasının itibarının da olumsuz yönde etkileneceğini, davalının marka başvurusunun müvekkili şirketin markası nedeni ile reddedilmiş ise de davalının haksız ve hukuka aykırı kullanımlarına devam ettiğini, haksız rekabete sebebiyet verdiğinden bahisle, müvekkili şirketin ticaret unvanı ve markası olan “…” ana unsurlu markaları nedeniyle davalının “… Tic . A.Ş şeklindeki ticaret unvanının iptaline, davalı şirketin, müvekkiline ait markayı kullanmaya devam etmesi halinde ortaya çıkabilecek telafisi güç ve hatta imkansız zararlar dikkate alınarak HMK 390/2 ve Sınai Mülkiyet Kanunu uyarınca teminatlı veya teminatsız olarak davanın davalıya bildirilmesinden önce ihtiyati tedbir kararı verilerek davalının reklam ve tanıtımlarında, internette yahut sair mecralarda, her türlü tanıtım malzemesi ve basılı evrakta faturalar ve benzeri ticari dokümanında, tabelasında ve sair bilumum iş evraklarında “…” markalarının kullanılmasının önlenmesine, internet sitesinin durdurulmasına, sosyal paylaşım sitelerindeki davalıya ait sayfaların durdurulmasına, ürünlere el konulması, toplanması ve hüküm kesinleşinceye kadar emin bir yerde muhafaza altına alınmasına, ihtiyati tedbir kararının dava sonunda verilecek hüküm kesinleşene kadar devamına karar verilmesine, davalının eylemlerinin, müvekkilinin markasına haksız rekabet yarattığının tespitine, tespit edilen marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin durdurulmasına, önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalının müvekkiline ait marka ile iltibas yaratan davalıya ait işyerlerinin tanıtımını sağlayan tabelalar, levhalar, dış camlar, kartvizitler, broşürler, reklam araçları, işyerinin içerisinde bulunan diğer unsurlar, davalının reklam ve tanıtımlarında, internette yahut sair mecralarda, her türlü tanıtım malzemesi ve basılı evrakta faturalar ve benzeri ticari dokümanında, tabelasında ve sair bilumum iş evraklarında kullanılmasının önlenmesine, el konulması, toplanması üzerinden müvekkilinin markası ile iltibasa sebep olacak unsurların kaldırılması, web sayfası ve sosyal paylaşım sitelerinin kapatılmasına, fazlaya ilişkin maddi tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığında 3.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine, belirlenecek tazminata tecavüzün gerçekleştiği tarihten itibaren ticari faiz uygulanmasına, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır. 29.01.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile de; maddi tazminat taleplerini 56.647,69.-TL ıslah ettiklerini bildirdiği anlaşılmıştır.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; Ticaret Unvanının terkinine ilişkin davalarda görevli mahkemenin Türk Ticaret Kanunu md.52 hükmü uyarınca Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin görevsiz olduğunu, bu nedenle görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, “…” kelimesinin cins çeşit ve vasıf belirttiğini, bu sebeple piyasadaki tüm kullanıcıların ortak kullanımına bırakıldığını, dolayısıyla müvekkilinin söz konusu unsuru ticaret unvanında kullanmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, davacı firma adına marka olarak tescil edilmiş olan “…” kelimesinin latince ot ve bitki anlamlarına geldiğini, (Collins Latince Sözlük, 2. Basım, HarperCollins Publishing, 1996 s.159) Keza bitkisel destek ürünleri üretmekte olan kişilerin kendilerini herbalist olarak adlandırdıklarını, herhangi bir şekilde bir bitkisel ürün üretmekte yahut pazarlamakta olan gerçek ve tüzel kişiler bakımından “…” kelimesinin bir “cins çeşit ve vasıf” belirttiğini, cins çeşit ve vasıf belirtmek gibi nitelikleri haiz herhangi bir unsurun münhasıran veya esas unsur olarak kullanıldığı markaların tescilinin, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin madde 7/c ve bahsi geçen KHK’yi yürürlükten kaldıran 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun madde 5/c hükümleri gereğince mutlak olarak yasak olduğunu ve mutlak red sebebi olduğunu, herhangi bir alanda bu şekilde “cins, çeşit veya vasıf” belirten unsurların yardımcı unsur olarak kullanılmasının piyasadaki tüm kullanıcıların ortak kullanımına bırakıldığını, davacı firmanın, ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunduğunu iddia ettiği unsurun esasında yargıtay içtihatında ve hukuk doktrininde piyasadaki tüm kullanıcıların ortak kullanımına bırakılan bir unsur olduğunu, bu şartlar altında Davalı’nın ticaret unvanında bulunan ve Davacı’nın markası ve ticaret unvanı ile iltibas tehlikesi altında bulunduğu iddia edilen, “…” ibaresinin kullanılmasında, söz konusu unsurun piyasadaki tüm kullanıcıların kullanımına bırakılmış bir unsur olması sebebiyle, herhangi bir hukuka aykırılık olmadığını, aksine bu unsuru münhasıran marka olarak tescil ettirmiş olan davacı firmanın markasının hukuka aykırı olduğunu, markaların yöneldiği ortalama tüketicilerin birbirinden farklı olduğunu ve bunların ürünleri karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, söz konusu unsurun ortalama tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimali olduğu yönündeki iddiasının, tavuk ve sair hayvanlar için yem üreten ve yağ ihracatı yapan bir firma ile insanlar için bitkisel takviye ürünleri üreten bir firmanın tüketici çevrelerinin birbirlerinden tamamen farklı olmaları sebebiyle hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, firmalardan birinin tarım sektörüne ve yabancı toptan ithalat firmalarına hitap ediyorken diğerinin kişisel bitkisel sağlık desteği sektörüne hitap ettiğini, bu sektörlerdeki tüketicilerin erişkin bireyler oldukları da göz önüne alındığında hayvan yemi üreten bir firma ile bitkisel destek ürünleri üreten bir firmayı birbiriyle karıştırmasının mümkün olmadığını, davalı şirketin kişisel ihtiyaç ve bakım ürünü ürettiğini, davacı şirketin endüstriyel ve zirai üretim sektöründe faaliyet gösterdiğini, dolayısıyla müvekkilinin ticaret unvanının karıştırılma ihtimali doğurmadığını, davacının tazminat talebine konu herhangi bir eylemin mevcut olmadığını, davacının adı şerefi ve itibarı gibi kişisel varlıklarına yönelik herhangi bir saldırının söz konusu olmadığını, bu şartlar altında bir tüzel kişinin manevi tazminat talep edemeyeceğinden bahisle, öncelikle görevsizlik kararı verilmesine, davacı tarafın taleplerinin tümünün reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
MAHKEME KARARI: İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 16/03/2021 tarihli 2018/283 E. -2021/133K. sayılı kararıyla; “…Tüm dosya kapsamı, sunulan deliller, denetime elverişli bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalı kullanımlarının davacının TPMK nezdinde tescilli “…” ibareli marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalıya ait işyerlerinde davacının markasına tecavüz teşkil eden her türlü tanıtım evrakı, tabela, broşür, levha, kartvizit, internet yahut sair mecralarda her türlü tanıtım ve basılı evrakta, faturalarda, kullanımın önlenmesine, el konulmasına, kararın kesinleşmesine müteakip masrafı davalıya ait olmak üzere imhasına, tecavüze konu ürünlerin web sitesi ve sosyal medya hesaplarından kaldırılmasına, ticaret unvanının iptaline yönelik istemin yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda reddine, maddi tazminat talebi yönünden 56.647,69 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat talebi yönünden 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, tecavüz eylemi sabit görüldüğünden davacının hukuki yararı bulunduğu gerekçesi ile karar kesinleştiğinde hüküm özetinin yurt içinde yayın yapan tirajı en yüksek üç gazeteden birinde masrafı davalıya ait olmak üzere bir defaya mahsus ilanına, dair; -Davanın KISMEN KABULÜ İLE, davalı kullanımlarının davacının TPMK nezdinde tescilli “…” ibareli marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, -Davalıya ait işyerlerinde davacının markasına tecavüz teşkil eden her türlü tanıtım evrakı, tabela, broşür, levha, kartvizit, internet yahut sair mecralarda her türlü tanıtım ve basılı evrakta, faturalarda, kullanımın önlenmesine, el konulmasına, kararın kesinleşmesine müteakip masrafı davalıya ait olmak üzere imhasına, tecavüze konu ürünlerin web sitesi ve sosyal medya hesaplarından kaldırılmasına, -Ticaret unvanının iptaline yönelik istemin reddine, -Maddi tazminat talebi yönünden 56.647,69 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -Manevi tazminat talebi yönünden 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, -Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin yurt içinde yayın yapan tirajı en yüksek üç gazeteden birinde masrafı davalıya ait olmak üzere bir defaya mahsus ilanına,” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “… “ibaresinin bitkisel ürün üretimi için cins, vasıf belirten bir kelime olduğu, bu nedenle herkesin kullanımına bırakıldığını, bu ibareyi içeren başka markaların da mevcut olduğunu, Markaların yöneldiği tüketici kitlesinin birbirinden farklı olduğunu, tavuk ve sair hayvanlar için yem üreten ve yağ ihracatı yapan davacı ile insanlar için bitkisel takviye ürünleri üreten davalının tüketici kitlelerinin farklı olduğunu,Markalar arasında iltibasın varlığı bir an için kabul edilse dahi, bu markaların kullanıldıkları ürünlerin birbirleriyle karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, Bilirkişi raporunun yeterli olmadığını, gerekli inceleme, araştırma ve analiz yapılmadan marka hakkına tecavüz edildiğine dair görüş bildirilmesinin adalet duygusuna zarar verdiğini, İlk derece mahkemesince davacının markasının tescilli olduğu yem, gübre vs. ürünleri üzerinde markasını kullanıp kullanmadığının araştırılmadığını belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını, yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekilinin katılma yoluyla süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; müvekkilinin ticaret unvanı ile davalının ticaret unvanı arasında iltibas tehlikesinin mevcut olduğunu, davalının ticaret unvanının müvekkilinin unvanı ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, esas unsurunun aynı olduğunu, Müvekkilinin markası ile davalının ticaret unvanı arasında iltibas tehlikesi bulunduğunu, davalının ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin müvekkili adına marka olarak tescilli olduğunu, tarafların markalarının yönelmiş olduğu ortalama tüketicilerin birbirine benzediğini, bu durumun iltibas yarattığını, Davalı tarafın ticaret unvanının da markasal nitelikte olduğu, bu nedenle unvanının iptaline karar verilmesi gerektiğini belirterek, bu nedenle ilk derece mahkemesinin markaya tecavüz ve haksız rekabet yönünden verdiği kararın onanmasına, ticaret unvanı yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Taraflara ait ticaret sicil kayıtları incelendiğinde; davalı şirketin 09/12/2015 tarihinde tescil edildiği, ticari faaliyetleri arasında katkı maddeleri ticaretine ilişkin bir konunun mevcut olmadığı, davacı şirketin ise 08/01/2001 tarihinde tescil edildiği tespit edilmiştir.Davacıya ait marka tescil kayıtları incelendiğinde; … tescil numaralı “…” markasının 05 ve 31. sınıflarda, … tescil numaralı “…” markasının 31. sınıfta, … tescil numaralı “…”markasının 31. sınfta, … tescil numaralı “…” markasının 03, 05, 29, 30, 31,32 ve 35. sınıflarda tescilli olduğu tespit edilmiştir. Davalıya ait marka tescil kaydı incelendiğinde; … tescil numaralı “…” markasının 29. sınıfta tescilli olduğu tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesince bilirkişi heyetinden alınan 27.05.2019 tarihli raporda; “…” kelimesinin gıda sektörü bakımından ayırt edici bir niteliği bulunmadığı, davalının … kelimesine ek olarak … ibaresini kullandığı ve taraf firmaların farklı sektörlerde iştigal ettiği dikkate alındığında, ticaret unvanlarının karıştırılmasının söz konusu olmayacağı, bu sebeple davalı tarafın ticaret unvanının davacının ticaret unvanı ile haksız rekabet oluşturmadığı, davalı kullanımlarının kendi marka tescili kapsamında olmadığı, davalının ürünlerinde kullandığı “…” ve davacının “…” markası karşılaştırıldığında, kullanıcıların markaların farklılıklarını algılamasına rağmen aynı firmanın farklı ürünü olarak değerlendirilebileceği ve bu sebeple markalar arasında karıştırılma tehlikesi bulunduğu ve SMK m.7 ve 29 uyarmca marka hakkına tecavüz teşkil ettiği…” sonuç ve kanaatinin bildirildiği,İlk derece mahkemesince SMMM bilirkişisinden alınan 13.01.2020 tarihli bilirkişi raporda; “…davalı şirketin ticari defter ve belgeleri inceleme neticesinde; davalı şirketin dava tarihinden kuruluş tarihine kadarki dönemde … ibareli ürünlerden 56.647,69-TL menfaat sağladığının hesap edildiğinin…” tespit edildiği anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E:Dava, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat ile ticaret unvanının terkini davasıdır.Mahkemece davanın kısmen kabulüne, ticaret unvanının terkini talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı her iki taraf vekili de istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekili davacının “…” markasını tescilli olduğu mal ve hizmetlerde kullanılıp kullanılmadığının Mahkemece araştırılması gerektiğini belirterek istinaf talebiyle ilgili yapılan incelemede; SMK’nun 29/2. maddesi uyarınca marka hakkına tecavüz davasında SMK’nun 19/2. fıkrasının, yani tecavüz iddiasında bulunan marka sahibinin markasını 5 yıldan bu yana tescil edildiği mal ve hizmetlerde ciddi ve etkin bir şekilde kullanılmadığının davalı tarafça defi olarak ileri sürülebileceği düzenlenmiştir. Ancak dosya incelendiğinde; davalı tarafın cevap dilekçesinde süresi içinde kullanmama defini ileri sürmediği görülmüştür. Bu nedenle davalı tarafça ilk defilerden olan kullanmama defi süresinde ileri sürülmediğinden, Mahkemece bu konuda araştırma yapılmamasında hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Davalı vekilinin “…” ibaresinin cins ve nitelik belirten bir ibare olduğu ve herkesin kullanımına bırakıldığına dair istinaf talebinin incelenmesinde; davacının “…” markasının 2006 yılından bu yana tescilli olduğu, tescili devam ettiği sürece davacı için koruma sağlayacağı, ancak “…” ibaresini içermesi nedeniyle bitkisel takviyeler ve ürünler için zayıf marka olduğunun iddia edilebileceği, alınan bilirkişi raporu ile “…” ibaresinin ot, yeşil yaprak anlamına geldiği tespit edilmişse de, bu ibarenin markaların hitap ettiği ortalama tüketici açısından doğrudan yaygın bir kullanımının bulunmadığı, bitki, ot, yeşil yaprak anlamına gelen ibarenin anlamının bulunmasının zihni bir çaba gerektirdiği ve davacının markalarının tescilli oldukları mal ve hizmetler için doğrudan tanımlayıcı olmadığı, bu nedenle davacının markasının zayıf marka olarak nitelendirilemeyeceği, zayıf marka olarak kabul edilse dahi davacının markasında “…” ibaresinin yanında kullanılan “…” ibaresinin davalının markasında “…” ibaresinin yanında kullanılan “…” ibaresinin kısaltması olarak kullanılan harflerden oluşması nedeniyle markaların ilişkilendirilme ihtimali bulunduğu kanaatine varılmıştır.Davalı vekilinin tarafların markaları kullandıkları malların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı ve bilirkişilerin yeterli araştırma yapmadan rapor hazırladıklarına dair istinaf talebi ile ilgili yapılan incelemede; davalının “…” markasını insanlar için bitkisel gıda takviyeleri ile bitkisel kozmetik ürünleri için kullandığı, davacı adına tescilli … tescil numaralı “…” markasının da 05. sınıfta “Tıbbi amaçlı diyetetik maddeleri, diyet gıdaları. Tıbbi amaçlı bitkiler ve bitkisel içecekler, bitki karışımları ve konsantreleri, şifalı bitki çayları, ginseng çayı” ürünleri için tescilli olması nedeniyle, davalının markasal kullanımını davacının tescilli markası kapsamında kaldığı, bu nedenle ürünlerin karıştırılma ihtimali mevcut olduğu gibi, aynı tüketici kesimine hitap ettikleri, davacının markasında yer alan “…” ibaresinin davalının markasında yer alan “…” ibaresinin kısaltması olarak kullanılan harfler olduğu, bu nedenle markaların aynı işletmeye ait markalar olarak algılanabileceği, markaların diğer unsurlarının “…” ibaresinden oluşup, birebir aynı oldukları, bu nedenle markaların ilişkilendirilme ihtimalinin mevcut olduğu kanaatine varılmış, davalı vekilinin tüm istinaf nedenlerinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf taleplerinin incelenmesinde; davacı şirketin doğal yem katkı maddelerinin üretimini ve ticaretini yaptığı, davalı tarafın iştigal alanında buna ilişkin bir faaliyetin tescilli olmadığı, fiili olarak gıda takviyesi ve bitkisel kozmetik ürünlerin ticaretini yaptığı, her iki şirketin iştigal alanları farklı olduğu gibi, davalının ticaret unvanının esas unsurunun “…” olduğu, bu nedenle ticaret unvanlarının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı kanaatine varılmakla, davacı vekilinin de istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekili ile davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf istemlerinin ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı yandan alınması gereken 269,85 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı yandan alınması gereken 4.552,70 TL nispi harçtan, peşin alınan 1.138,18 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.414,52 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,5-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 23,60 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 11,80TL’sinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, a)Davalı avansından kullanıldığı anlaşılan; 43,90 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 21,95TL’sinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 03/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.