Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/106 E. 2022/845 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/106 Esas
KARAR NO: 2022/845
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/10/2021
NUMARASI: 2019/19 2021/181
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili asıl davada, davalının 27/05/2015 tarihinde kısmen devraldığı … tescil numaralı “…” ibareli markasının ayırt edicilik fonksiyonunun bulunmadığını, dolayısıyla tescilinin hukuka ve marka mevzuatına aykırı olduğunu, ayrıca söz konusu ibarenin jenerik ve tasvir edici bir ibarede olmadığını, bu nedenle hükümsüz kılınarak sicilden terkini gerektiğini, şayet mahkeme aksi kanaatte ise davalının bu markayı tescilden itibaren 5 yıllık süre içerisinde kullanmadığını iddia ederek öncelikle 6769 Sayılı SMK’nun 5,6 ve 25.maddeleri uyarınca markanın hükümsüzlüğüne, bu talepleri kabul görmemesi halinde markanın kullanılmayan emtialar bakımından tescil tarihinden itibaren etkili olacak şekilde iptali ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava konusu markanın müvekkilince eskiye dayalı olarak kullanıldığını, ayrıca markanın tescil edildiği sınıfta ayırt edici niteliğe haiz olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Davacı vekili birleşen 2017/579 E sayılı dosyada, müvekkilinin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … no ile 17/03/2009 tarihinde tescil edilen ” …+ ŞEKİL” ve … no ile 09/06/2016 tarihinde tescil edilen “…” markalarının sahibi olduğunu, her iki markanın da 41. sınıfta tescilli olduğunu, Üniversitenin “…” ibareli markaları ile uzun yıllardır Türkiye’ de eğitim ve öğretim hizmeti sunan tanınmış marka olduğunu, davalı tarafın müvekkili Üniversite markalarının ününden yararlanmak amacıyla “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, davalı markasında, davacı markasında olduğu gibi, beyaz zemin üzerine ayırt edici turkuaz renginin kullanıldığını ve “…” sözcüğünün büyük ve kalın harflerle yazılmış olmasının da görsel benzerlik yarattığını, davalının marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, davalının … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili birleşen davaya cevabında, davalının birçok farklı eğitim kurumu, dernek ve vakfın kuruluşunda ve yönetiminde yer almış olup, halen … Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi ve başkan yardımcısı sıfatlarını haiz ve …’ nin kurucusu olduğunu, davalının Türk Patent nezdinde 41. sınıfta tescilli …, …, … sayılı “…” ibareli seri markalarının sahibi olduğunu, davalının “…”, “…”, “…” markaları üzerinde eskiye dayalı kullanımından kaynaklanan hak sahipliği olduğunu, bu markaların davalı ile özdeşleşmiş olduğunu ve tüketici nezdinde davalı tarafından maruf ve meşhur hale getirildiğini, davalının “…” ibaresi üzerinde kazanılmış hak sahibi olduğunu, davacı ve davalı markaları arasında karışıklığa sebebiyet verecek düzeyde görsel, işitsel ve kavramsal benzerliğinin bulunmadığını, davalı markasının anaokulu-ilkokul-ortaokul düzeyinde özel eğitim kurumlarında kullanıldığını, davacı markalarının ise üniversite eğitiminde kullanıldığını, her iki markanın hitap ettikleri tüketici kitlelerinin farklı olduğunu, toplumun farklı yaş aralıklarına hitap ettiklerini, özel okulların ortalama senelik ücretleri göz önüne alındığında, bu hizmetten yararlanmak isteyen ailelerin kurumlarıyla ilişkilerini ve hangi kurumlarla rekabet ettiklerini araştırdıklarını, Türk Patent Kurumu nezdinde 41. sınıfta üçüncü kişiler adına tescilli “…” ibareli çok sayıda marka bulunduğunu, davacının “…” ibaresi üzerinde tekel hakkı olmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre;”davacının … tescil numaralı “…+Şekil” markası ile … tescil numaralı “…” markasının esas unsurlarının “…” ibaresi olduğu, markada yer “…” ibaresinin … adı, markada yer alan diğer kelimelerin ise tanımlayıcı nitelikte oldukları ve markaya ayırt edicilik katmadıkları, davalıya ait … tescil numaralı “…+Şekil” markasının da esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, her iki tarafın markalarının tescilli olduğu 41. sınıftaki “eğitim ve öğretim hizmetleri, sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri” için tanımlayıcı bir ibare olmadığı, davacı taraf markalarının üniversite eğitimi hizmetlerinde, davalının markalarının ise ilk ve orta öğretimde kullanılmış olmasının markaların karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırmayacağı, zira pek çok vakıf üniversitesinin ilk ve orta öğretim kurumlarının da aynı isimle faaliyette bulunduğu, markaların hitap ettiği ortalama tüketicinin davalının “…” markasını gördüğünde davacıya ait üniversite ile bağlantılı olduğunu düşünebileceği, bu şekilde her iki marka ve kurum arasında irtibat kurulabileceği, bu durumun markaların karıştırılmasına neden olacağı, her ne kadar davalının … tescil numaralı daha eski tarihli “…” markası mevcutsa da, bu markanın tescil edildiğinden bu yana ciddi ve etkin bir şekilde kullanılmadığı, davalının bu markasına dayanarak “…” ibaresi üzerinde hak sahibi olduğunu savunamayacağı, … tescil numaralı markanın iptaline karar verilmekle, tescil tarihinden itibaren 5 yıllık süre sonunda iptal koşullarının gerçekleştiği 18/03/2014 tarihinden sonra tescil edilen … numaralı markasıyla ilgili bu markadan kaynaklanan haklarına dayanamayacağı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin kesinleşen 2018/1670 Esas, 2019/1261 Karar sayılı kararı ile davalıya ait “…+Şekil” markasının davacının markaları ile benzer olduğuna karar verildiği, tüm bu nedenlerle davalının markasının SMK’nun 6/1. maddesi uyarınca hükümsüz kılınması gerektiği” gerekçeleriyle asıl davanın ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili tarafından bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkil tarafından kullanılan markanın esas unsuru “…” markası olup, müvekkil kararın aksine markasını ticaret hayatında aktif bir şekilde kullanmaktadır. Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 9. Maddesinin 2. Fıkrasında, hangilerinin markanın kullanılması sayıldığı açıkça kanunda düzenlendiğini, buna göre a bendi uyarınca; markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılmasının markanın kullanılması olarak kabul edildiğini, birleşen dava yönünden, müvekkile ait … okulları markası ile davacı yana ait … Üniversitesi markası arasında karışıklık yaratacak düzeyde benzerliğin söz konusu olmadığını, Davacı Yan; kendi adına tescilli “…” ve “…” ibareli markaları ile müvekkil adına tescilli “…” ibareli markanın ayırt edilemeyecek derecede aynı olduğu ve karıştırılması ihtimalinin bulunduğu iddiasına dayanarak işbu davayı açtıklarını ancak diğer unsurlar dikkate alınmadan sadece genel görüntüleri, anlamları, okunuş ve yazılışları baz alınarak yapılan değerlendirmede dahi söz konusu markaların aynı olmadığı ve karıştırılma ihtimalinin de bulunmadığının açıkça görüldüğünü, kaldı ki, müvekkilin “…” ibaresi üzerinde tescilli hak sahipliğinin de mevcut olduğunu, mahkemenin kararının aksine, 41. sınıftaki “eğitim-öğretim hizmetleri” açısından tüketici kesimi, bilinçli tüketici olup, markaları karıştırma ihtimallerinin bulunmadığını beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacıya ait … tescil numaralı “…+ ŞEKİL” markasının 14, 16 ,18,21,24,25,34,35,38,41,42,43,44,45 sınıflarda tescilli olduğu, … tescil numaralı “…” markasının 41.sınıfta tescilli olduğu görülmüştür. Davalıya ait … tescil numaralı “…” markasının 41.sınıfta, … tescil numaralı “…+ ŞEKİL” markasının 41.sınıfta, … tescil numaralı “…+ ŞEKİL” markasının 41.sınıfta tescilli olduğu görülmüştür. Ankara 4.FSHHM nin 2017/125 E – 2018/243 K sayılı ilamının incelenmesinde, davacı tarafından davalı ve TPMK aleyhine açılan YİDK kararının iptali ve dava konusu … tescil numaralı markanın hükümsüzlüğü davasının yargılaması sonunda davanın reddine karar verildiği, karara karşı istinaf yoluna başvurulduğu, Ankara BAM 20.H.D nin istinaf talebini kabul ettiği ve red kararını kaldırarak markanın hükümsüzlüğüne ve YİDK kararının iptaline karar verdiği kararın temyiz edildiği Yargıtay 11.H.D nin bu kararı onadığı görülmüştür. Birleşen dava dosyasında alınan 27/09/2018 tarihli bilirkişi raporunda; “önceye dayalı hak sahipliği bakımından davalının … Sayılı “…” ibareli marka tescili bulunduğu ancak internet ortamında fiili kullanıma bakıldığında davacının www….tr alan adını 05/09/2008 tarihinde davalı www…com.tr alan adının 03/06/2015 tarihinde oluşturduğu, hükümsüzlüğü istenilen … Sayılı marka ile … ve … Sayılı markalar arasında “…” sözcüğüne dayalı kısmi bir benzerlik bulunduğu, davalının … Sayılı markasında ayırt edici sözel unsur olarak “…” sözcüğünün kullanılmasının davacının … ve … Sayılı markalarının ayırt edici karakterini zayıflatmakta ise de, markaların bütününe bakıldığında logoların farklılık arz etmesi ve özel eğitim öğretim hizmetlerinin niteliği gereği hedef tüketici kitlesinin araştırma yapma eğilimi ile dikkat düzeyi göz önüne alındığında karıştırılma/ilişkilendirme tehlikesinin düşük bulunduğu” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Birleşen dava dosyasında alınan 16/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “Davacı adına tescilli “…” ibareli marka ile davalı adına tescilli “…” ibareli marka arasında iltibas veya karıştırılma ihtimali olduğu, Tarafların markalarının 41 inci sınıfta yer alan aynı hizmetler yönünden tescilli olduğu, markalar arasındaki benzerlik, karıştırılma ihtimali ve aynı sınıflarda tescilli olmaları sebebiyle somut olay açısından mahkemece uygun görülmesi halinde hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, davacı markasının tanınmış marka olduğu konusunda yeterli kanaate ulaşılamadığı, davalı tarafın … markasının gerçek hak sahibi olduğu konusunda yeterli kanaate ulaşılamadığı, davalı tarafın marka başvurusu esnasında kötü niyetli olduğu hususunun davacı tarafça ispatlanamadığı” yolunda görüş bildirilmiş, ayrıca bu raporun son kısmında marka ve patent vekili bilirkişi …’nun bir hususta ayrık görüş belirttiği bu görüşünde ise davalı adına tescilli … sayılı markanın hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı yolunda görüş bildirdiği görülmüştür. 23/07/2020 tarihli bilirkişi raporunda; “Dosya kapsamı, yerinde yapılan tespit, Davalının resmi defter/kayıtları ve deliller incelendiğinde davalı markasının tescilli olduğu “eğitim öğretim hizmetleri” alanında kullanıldığı, jenerik ad veya tasvir edici bir kelime olmadığı görüş ve kanaatine varılmıştır. Davalının Dava konusu markayı 27.05.2015 tarihinde devir aldığı görülmüştür. Dava tarihinden geriye 5 yıllık kullanım kontrolü 27.05.2015 den dava tarihi 17.08.2017 tarihine kadar 2 sene olarak değerlendirilmiştir. Bu süre zarfında markanın kullanıldığı ve işler durumda olduğu görülmüştür. …’ın ortağı ve Müdürü olduğu … Limited Şirketi’nin İstanbul Ticaret Odası kayıtlarına göre 17.04 2015 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. … adına tescilli olan “…-…” markalarını 05.06.2015 tarihinde yapılan muvakatname ile … Limited Şirketi’nin kullanımına muvafakat ettiği tespit edilmiştir.Muvafakatnamenin bir fotokopisi dava dosyasına eklenmiştir. … Limited Şirketi’nin 2015-2016-2017 yıllarına ait satış faturaları üzerinde yapılan incelemede yapılan işin mahiyetinin 41.sınıfta yer alan Eğitim faaliyetleri olduğu ayrıca davalı … adına kayıtlı “…” markasının satış faturaları üzerinde yer aldığı görülmüş ve faturaların yasal defterlere kayıt edildiği tespit edilmiştir. Alınan örnek fatura bilgileri yukarıda bulunan tabloda gösterilmiş ve birer fotokopisi dava dosyasına eklenmiştir. Dosya dahili, resmi defter ve kayıtlar, yerinde yapılan incelemeler değerlendirildiğinde; Davalı markasını 41.sınıfta yer alan eğitim ve öğretim hizmetleri alanında kullanıldığı, jenerik isim olmadığı” yolunda görüş bildirmiştir.
GEREKÇE: Asıl dava davalıya ait markaların hükümsüzlüğü, bu mümkün olmadığı takdirde kullanmama sebebiyle iptali talebine, birleşen dava ise davalıya ait markanın hükümsüzlüğü talebine ilişkindir. Davalıya ait markaların 41.sınıfta tescilli olduğu görülmüştür. Dosya içeriğinden davalının asıl davaya konu markayı 27/05/2015 tarihinde devraldığı ve dava dışı bir şirkete kullandırma konusunda muvafakat ettiği anlaşılmaktadır.Davacının ise … tescil numaralı … Üniversitesi + şekil markasının 41.sınıf dahil birçok sınıfta tescilli olduğu, yine … tescil numaralı ” … ” markasının 41.sınıfta tescilli olduğu görülmüştür. Taraf markalarındaki esas unsurun … ibaresi olduğu anlaşılmaktadır. Diğer kısımlar ise markaya ayırt edicilik katmamaktadır. Dolayısıyla davalının asıl davaya konu markasındaki … ibaresi tek başına ayırt edici nitelikte olmadığı gibi davacının markasındaki … ibaresi de dikkate alındığında davacıya ait üniversite ile bağ bulunduğu dolayısıyla markalar arasında iltibasa yol açabileceği kanaatine varılmıştır. Ayrıca davalının … numaralı markası, davacının markasından daha önceki bir tarihli ise de, davalının bu markayı tescilinden itibaren ciddi ve etkin bir şekilde kullandığı hususu ispatlanamamıştır. Bu bağlamda sessiz kalma yoluyla hak kaybı hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Buna göre davalının 2015 yılında devraldığı asıl davaya konu bu markayı 2015 yılına kadar kullandığı hususunun davacı tarafça bilindiği veya bilinmesi gerektiği hususu ispatlanamamıştır. Ayrıca kullanmaya başladıktan sonraki tarih ile dava tarihi arasındaki sürenin de sessiz kalma yoluyla hak kaybı için gereken 5 yıllık sürenin geçmediği anlaşılmakla davalı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Öte yandan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin Yargıtay 11. Hukuk Dairesince onanmak suretiyle kesinleşen 2018/1660 E – 2019/1261 K sayılı ilamı içeriğinde davalının … ibaresi üzerinde kazanılmış hakkının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Az önce de belirtildiği üzere birleşen davaya konu … koleji + şekil markasının davacı markasıyla karıştırılabileceği hususları dikkate alındığında davalı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf talepleri de yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı birleşen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı birleşen davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 161,40-TL (80,70×2) harçtan, peşin alınan 118,60 TL (59,30+59,30) harcın mahsubu ile bakiye 42,80 TL harcın davalı birleşen davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı birleşen davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/05/2022