Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/1032 E. 2022/2098 K. 09.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1032 Esas
KARAR NO: 2022/2098
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/03/2022
NUMARASI: 2020/250 2022/280
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 09/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili, davalı …’in dava konusu çeke dayalı olarak diğer davalı … aleyhine icra takibi yaptığını, bu davalının müvekkilinin çalışanıyken söz konusu çeki şirkete mal almak üzere aldığını ve danışıklık olarak dava dışı … LTD.ŞTİ’ne devrettiğini, bu çek karşılığında alınan malları müvekkili şirkete teslim etmediğini ve bedellerini de ödemediğini, bu nedenle adı geçenin güveni kötüye kullandığından bahisle gazete ilanı verdiklerini ve hakkında Küçükçekmece 1.Asliye Ceza Mahkemesi’ned dava açıldığını, davalı …’in kendi imzasını … ile … LTD.ŞTİ arasına atarak kötüniyetli olarak ciranta sıfatını kazanıp çeki takibe koyduğunu, ayrıca davalı …’nun da borcun kendisine ait olduğunu söyleyerek müvekkiline yük getirmeyeceğini ifade ettiğini, …’nun icra dosyasında rücu belgesi aldığını ve çek bedelini müvekkili şirketten tahsile çalıştığını belirterek davalı … tarafından başlatılan Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında davalılara müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, şayet icra borcunun ödenmesi durumunda kalmaları halinde ödenen bedelin istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … vekili, müvekkilinin davacı şirkete alım satım ve piyasadan mal temin eden personeli olduğunu, dava konusu çekle davalı …’den mal aldığını, çek verilirken müvekkilinin imza atmasının istendiğini, çünkü davacının piyasada itibarı bulunmadığını, malların alındığını, ancak çek bedelinin ödenmediğini, bunun üzerine …’in çeki takibe koyduğunu ve müvekkilinin icra dosyasında 15.261,08 TL ödemek zorunda kaldığını ve rücu belgesi aldığını, daha sonra bu rücu belgesine dayalı olarak davacı aleyhine takip başlattıklarını, ancak davacının takibe itiraz ettiğini, itirazın kaldırılması için açtıkları dava sonunda itirazın kaldırıldığını ve davacı tarafın icra dosyasına ödeme yaptığını, davacının kötüniyetli olduğunu, çekin 30/07/2007 tarihli olup zamanaşımı süresinin de dolduğunu, davanın reddi gerektiğini bildirmiştir. Davalı … vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, 12/03/2014 tarihli celsede; davalılardan … aleyhine açılan davanın tefrik edilerek HMK’nun 150/5 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, davanın, davalı … aleyhine yürütüldüğü ve yargılama sonunda toplanan deliller ve bilirkişi raporu gerekçe yapılarak; menfi tespit ve istirdat davasının kabulüne, davacının takibe konu çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine, davacının ödemek zorunda kaldığı 27.960,00 TL’nin ödeme tarihi 29/02/2012’den itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan istirdadına karar verilmiş, kararı davalı … vekili istinaf etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/250E. Sayılı kararı ile; “…davacı yanın 7.995 TL.’lık çekten borcu olmadığına dair olumsuz tespit davasını 21.02.2012 tarihinde takip miktarıl 5.621,08 olma!a ve davacının huzurdaki davayı 7,995,00 TL.’ndan harçlandınlarak ikame ettiği, davacı tarafın 29,02,2012 tarihinde 27.960,00 TL.’nı İcra Müdürlüğü dosyasına yatırmış olduğu, açıklanmış, bilirkişi raporu denetime ve hükme elverişli bulunduğundan mahkemece hükme esas alınmış, bilirkişi raporunda açıklanan gerekçelerle davalı … aleyhine açılan menfi tespit ve istirdat davasının kabulüne karar vermek gerektiği, yine dosyada davalılardan … aleyhine açılan davanın davacı vekili tarafından takip edilmediği bildirildiğinden bu davalı hakkındaki dava dosyamızdan tefrik edilerek Bakırköy 16.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/79-78 esas – karar sayılı kararı ile davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, bu davalı hakkında da iş bu dava dosyasında da kısa kararda sehven davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmakla, 1-Davacı vekilinin davalılardan … aleyhine açmış olduğu menfi tespit davasının HMK 150/5 mad gereği açılmamış sayılmasına, 2-Davacı vekilinin davalılardan … aleyhine açmış olduğu menfi tespit ve istirdat davasının kabulü ile davacının davalıya Bakırköy … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasına konu çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti ile davacının dava sırasında ödemek zorunda kaldığı 27.960,00 TL’nin ödeme tarihi 29.02.2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davlaıdan istirdatı ile davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir. Kararı * vekili istinaf etmiştir.
DAİREMİZ KARARI: Dairemiz 06/03/2020 tarihli, 2017/4205E.-2020607K. Sayılı kararı ile; “…Anayasa’nın 141/3 ve HMK’nun 297 vd. maddeleri uyarınca mahkeme kararları gerekçeli olmak zorundadır. İlk derece mahkemesince bilirkişi raporunun hükme esas alındığı belirtilmiş ise de, yargılama sırasında alınan 14/02/2014 tarihli bilirkişi raporunda; davanın kabulü ya da reddi yolunda herhangi bir görüş ve kanaat belirtilmediğinden karar bu haliyle gerekçesizdir. Kabul şekli itibariyle de hükme esas alındığı belirtilen bilirkişi raporunun 7.maddesinde ve 10.maddesinde; bir kısım eksikliklerden bahsedilerek bunların tamamlanması ve sunulması halinde yeniden ek rapor verilebileceği belirtilmiş olup mahkemenin bu eksiklikleri giderip bilirkişiden ek rapor almaksızın karar vermesi usule aykırıdır. Açıklanan bu husus gözetildiğinde davalı … vekilinin istinaf talebinin esasa dair yönler incelenmeksizin kabulü…” şeklinde karar verilmiştir.
DAİREMİZ KARARI SONRASI İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: 15/03/2022 tarihli, 2020/250E.-2022/280K. Sayılı kararı ile; “…Davacı ile … arasında da ticari ilişki olmadığından ve davacı şirketin o dönem çalışanı olduğundan dava konusu çekten dolayı davacının davalı …’e ve dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’ne borçlu olmadığı ispatlandığından, davalı tarafça çekin mal karşılığı verildiği ispatlanamadığından ve aynı yönde olan ve İstinaf ve Yargıtay incelemelerinden geçen İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/388 esas ve İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/27 esas sayılı dosyaları da dikkate alınarak açılan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.1-Açılan davanın KABULÜ İLE;-Davacının davalı tarafından aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takip dosyasında başlatılan takip ve takibe konu … Hadımköy Şubesine ait 31/07/2007 tarih ve 7.995,00-TL bedelli çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti ile davacının icra tehdidi altında ödemiş olduğu 27.960,00-TL bedelin ödeme tarihi olan 29/02/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir. Kararı davalı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davanın menfi tespit davası olduğunu, çeklerde müvekkilinin cirosu bulunmasından dolayı şahsi sorumluluğu olduğunu, bu nedenle de evine haciz gelmemesi için mecburen ödeme yapmak zorunda kaldıklarını, davacının yıllarca sürdürdüğü mal alımlarında kullandığı çeklerin ödenmesi nedeniyle hiçbir sorun çıkmadığını, ancak şirket çeklerinin karşılıksız çıkması sonunda mal alabilmek için çekin arkasına güvence olarak müvekkilinin cirosunu yazmak zorunda kaldığını ve müvekkili hakkında takipler başlatıldığını, borçlu şirket ile birlikte müvekkili hakkında takip başlatıldığını ve icra tehditi altında tahsilat yapıldığını, müvekkilinin de icra müdürlüğünden aldığı, 23/02/2011 tarihli rücu belgesi ile takip başlattığını, davacının itiraz ettiğini, icra hukuk mahkemesinde açtıkları dava sonunda itirazın kaldırılmasına ve tazminata hükmedildiğini, kararın kesinleştiğini, bunun üzerine davacınnı iş bu davayı açtığını davacının yargılama sırasında davalı … aleyhindeki davasının tefrik edildiğini ve bu davalı yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, …’in gerçek kişi olduğunu, oysa mahkemenin gerekçeli kararında şirketin ve ticari ilişkisinden bahsettiğini, müvekkiline yöneltilebilecek taleplerin zamanaşamına uğradığını, hak düşürücü sürelerin geçtiğini, bu konuda itirazlarının değerlendirilmediğini, ayrıca küçükçekmece 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/50E. Sayılı dosyasında müvekkilinin beraat ettiğini ve kararın kesinleştiğini, mahkemenin verdiği kararın gerekçesiz olması nedeniyle istinaf tarafından kaldırıldığını, mahkemenin bilirkişi raporuna atıf yaparak davayı kabul ettiğini, oysa gerek rapor, gerekse diğer deliller dikkate alındığında davanın reddi gerektiğini, mahkemenin son aldığı 24/08/2021 tarihli raporda savunmalarının desteklendiği ve açıkça davacının davasını ispat edemediğinin yazılı olduğunu, mahkemenin gerekçesinde defterlerin istenmesine karar verildiğini, aradan 16 yıl geçtikten sonra defter ibrazının mümkün olmadığını, kaldı ki ispat yükünün davacıda olup, kendi defterlerini sunamadığını, davacının davasını ispatlayamadığını, yine müvekkilinin beraat ettiğini bildirerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLER:Davaya konu Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davalı …’nun davacı aleyhine rücu belgesine dayalı olarak 15.621,08 TL’nin tahsili için 25/02/2011 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, 29/02/2012 tarihinde davacı tarafından 23.000,00 ve 4.960,00 TL yatırıldığı, bu tutarların 02/03/2012 tarihinde kesintiler yapıldıktan sonra 26.439,80 TL olarak davalı alacaklı vekiline reddiyat yapıldığı ve dosyanın infaz edildiği görülmüştür. Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra dosyasının incelenmesinde; … tarafından davacı ve davalı aleyhine 7.995,00 TL bedelli çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü yolla 08/11/2017 tarihinde icra takibi başlattığı, davalı …’nun dosyaya sunduğu 12/02/2008 tarihli mal beyanı dilekçesinde borcun kendisine ait olduğunu söylediği, alacaklı vekilinin 23/02/2011 tarihinde borcun … tarafından ödendiğini beyan ettiği ve aynı tarihli rücu belgesinin düzenlendiği görülmüştür. Rücu belgesinin 23/02/2011 tarihli, alacaklı …, borçlular … ve … LTD.ŞTİ olarak düzenlendiği, borç miktarının 15.621,08 TL olarak gösterildiği ve borcun … tarafından ödendiğinin beyan edildiği görülmüştür. Dava konusu çekin 31/07/2007 tarihli, 7.995,00 TL bedelli, keşidecisinin davacı şirket olup hamiline düzenlendiği, çek arkasındaki ilk cirantanın davalı …, sonraki cirantanın …, … LTD.ŞTİ, … A.Ş, … LTD.ŞTİ, … A.Ş ve … olduğu, çekin 31/07/2007 tarihinde ibraz edildiği, TTK 711/3 maddesi gereğince ödemeden men talimatı bulunduğundan herhangi bir işlem yapılamadığının şerh edildiği görülmüştür. Dosya ekinde bulunan İstanbul 3.ATM’nin 2008/27 Esas, 2009/671 karar sayılı dava dosyasının incelenmesinde; davacısının … LTD.ŞTİ, davalıların ise … ve … olduğu, davanın menfi tespit ve istirdat davası olduğu, yargılama sonunda çekin karşılığının bulunmadığı, davalı …’nun görevi kötüye kullandığı, çeki davalı …’ya teslim ettiği, …’nın da borçlu yararına hareket ettiği gerekçeleriyle davanın kabulüne, davacının çek nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespitine ve ödenen bedelin istirdadına karar verildiği, kararın davalıların temyizi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesince onandığı, karar düzeltme isteğinin ise 10/04/2012 tarihinde reddedildiği görülmüştür. Dosya içinde bulunan Küçükçekmece 11.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/50 Esas , 2016/274 karar sayılı ilam çıktısının incelenmesinde; atılı suçun sanık tarafından işlendiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma ve özel belgede sahtecilik suçlarından sanık …’nun beraatine 12/04/2016 tarihinde karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 06/06/2016 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 14/02/2014 tarihli bilirkişi raporunda; tarafların delilleri arasında gösterilen hukuk-ceza ve savcılık dosyalarındaki hukuki durum, tanık beyanları, karar ve derdestlik durumuna göre davacının borçlu olup olmadığının mahkemenin takdirinde olmakla birlikte raporun 7.maddesinde belirtilen hususlar ile 10.maddesinde talep ettikleri hususların taraflarca sunulup sunulmamasının gerekip gerekmediği ve ek görev verilip verilmeyeceği hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu yolunda görüş bildirildiği, raporun 7.maddesinde ise; çek karşılığı düzenlendiği belirtilen 27/11/2016 tarihli 5.616,00 TL’lik ve 11/09/2016 tarihli faturaların dava dışı … LTD.ŞTİ’nin 2006 yılı defterlerinde kayıtlı olup olmadığının araştırılması, faturaların … adına teslim aldığının irdelenmesi için irsaliyelerin incelenmesi, …’nin …’den tahsilat yaptığına dair belgenin ve yine …’nin 2007 yılına ait BA ve BS formlarının celbinin gerektiği, 10.maddesinde ise davacının 2006-2007 yıllarına ait ticari defterlerinin, KDV beyannamelerinin, alım satım faturalarının ve 2007 yılına ait BA formlarının sunulması halinde incelenebileceğinin belirtildiği görülmüştür. İstinaf dilekçesi ekinde sunulan Bakırköy 9.İş Mahkemesi’nin 2008/274 Esas – 2013/253 Karar sayılı karar fotokopisinin incelenmesinde; davacı …’nun davalı … LTD.ŞTİ ve SSK aleyhine açtığı hizmet tespiti davasının kabulüne karar verildiği, kararın Yargıtay 10.Hukuk Dairesince onandığı, yine Bakırköy 8.İş mahkemesinde açılan 2008/274 Esas – 2015/13 karar sayılı ilamının incelenmesinde; …’nun … LTD.ŞTİ aleyhine açtığı işçilik haklarıyla ilgili davanın kısmen kabulüne karar verildiği görülmüştür. Dairemiz kaldırma kararı sonrasında alınan 24/08/2021 tarihli bilirkişi raporunda; bilirkişi … tarafından verilen kök raporda davacı şirketin 2006-2007 yıllarına ait ticari defterlerinin ilgili yıllara ait KDV beyannamelerinin ve beyannamelerin düzenlenmesine dayanak teşkil eden alım satım faturalarının suretlerinin kendi içinde takım halinde beyanname arkasına konmasının davacı tarafın 2007 yılana ait BA formlarının dosya içinde yer almadığından inceleme yapamadıklarını, bu duruma göre davacı yanın davalı yana borçlu olup olmadığının tespit edilemediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72. Maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olup, yargılama sonunda istirdat davasına dönüşmüştür.Davacı taraf dava konusu takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti, yargılama sırasında ödeme durumu olması halinde ise ödenen bedelin istirdadını istemiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur.Yargılama sonunda davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilince istinaf edilmiştir.Dava dosyasının incelenmesinde mahkemece ilk olarak davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekilince istinaf edildiği, dairemizin incelemesi sonunda kararın gerekçeli olmaması ve kabul şekli itibariyle de bilirkişi raporunda değinilen eksiklerin tamamlanması ve bu konuda yeniden ek rapor alınması gerektiğinden bahisle ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verildiği, dairemiz kaldırma kararından sonra ilk derece mahkemesince bilirkişiden ek rapor alındığı ve yeniden hüküm kurulduğu görülmüştür.Dava konusu çekin incelenmesinde keşidecinin davacı şirket olup çekin hamiline düzenlendiği, çek arkasındaki ilk cironun davalı …, sonraki cirantaların ise …, … Ltd.Şti, … A.Ş., … Ltd.Şti. Ve … Tic A.Ş., hamilin ise … A.Ş. Olduğu görülmüştür.Davalının icra dosyasına sunduğu 12/02/2008 tarihli mal beyan dilekçesinde borcun kendisine ait olduğunu söylediği ve yine taraflar arasındaki benzer nitelikte bulunan İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/27E.-2009/671K. Sayılı davada davanın kabul edildiği ve kararın Yargıtay onamasından ve karar düzeltmesinden geçerek kesinleştiği hususları ve yine İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/388E.-2016/861K. Sayılı kararının istinaf edilmesi üzerine dairemizce yeniden kurulan hüküm ile davanın kabulüne dair karar verildiği hususları birlikte gözetildiğinde ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu, davalı hakkında Küçükçekmece 11. Asliye Ceza Mahkemesince verilen beraat kararının delil yetersizliği gerekçesine dayalı olduğu ve yukarıda gösterilen dava dosyası içerikleri dikkate alındığında bu yöndeki istinaf sebeplerinin de yerinde bulunmadığı kanaatine varılarak davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 1.909,94 TL harçtan peşin yatırılan 478 TL harcın mahsubu ile 1.431,94‬ TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.09/12/2022