Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/1 E. 2022/666 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1 Esas
KARAR NO: 2022/666
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/06/2021
NUMARASI: 2019/156 E. – 2021/460 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
KARAR TARİHİ: 14/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 16.12.2009 tarihinde karzen örnek 1 nolu icra takip talebinde bulunduğunu, icra takibinde takip talebinin 9 maddesinde takibin hangi yasal takip yollarına dayandırıldığı gösterilmediğini, takiple aynı tarih olan 16.12.2009 tarihinde Arnavutköy Tapu Sicil Müdürlüğü’ne talimat yazılarak gayrimenkul haciz işlemi yapıldığını, yapılan takip talebine istinaden icra dosyasında ilamsız takiplere ilişkin ödeme emri tanzim edilmiş ancak iik 57, 61 maddelerinde emredildiği şekilde ilamsız ödeme emri borçluya tebliğ edilmediğini, ayrıca 16.12.2009 tarihi itibariyle resmi yasal faiz oranı %5 olmasına rağmen yasaya aykırı olarak %120 faiz oranı talep edildiğini, talep edilen faiz kamu düzeni ile ilgili olduğu halde ve ilamsız takiplerde yasa ile belirlendiği halde icra memuru tarafından resen dikkate alınması gerekmesine rağmen icra memuru tarafından dikkate alınmayarak açıkça kanuna aykırı işlem yapıldığını, dava konusu işlemde işlem tarihi itibariyle hiçbir işi ve geliri olmayan davacıyı baskı ile korkutarak yaptırdığı icra takibinde icra müdürünün huzurunda sahibi olduğu gayrimenkulleri ile ilgili beyanları alınarak neden borçlandığı dahi belli olmayan borç nedeniyle icra takibi ile aynı tarih olan 16.12.2009 günü mal beyanı olarak icra memurunca beyanı alındığını, oysa borçlunun daire de ödeme emrinin kendisine tebliğ hususunda hiçbir talebi olmadığını, gerek yapılan işlem, gerek yapılan tebligat, gerek haciz işlemleri ve gerekse istenen %120 oranındaki faiz kanuna açıkça aykırı olduğundan iptali gerektiğini, çünkü borç olmadığı halde baskı ile icra memuru huzuruna getirilip, icra memurunun düzenlediği gerçek dışı evrakları imzalamak zorunda kalan davacı ile ilgili yapılan tüm işlemler gerçek dışı olduğunu, icra takibinde borcun sebebi olarak hiçbir belge yer almadığını, ayrıca icra dosyasında yasal sürelerde icra takip işlemleri yapılmamış olduğundan hiçbir belgeye dayanmayan mesnetsiz haksız alacak takip zaman aşımına uğradığını, bu nedenle de yapılan haciz işlemlerinin ayrıca yasal dayanağı kalmadığını, bu nedenlerle müvekkilin davalıya hiçbir borcunun olmaması nedeniyle ve olmayan borç nedeniyle de %120 gibi haksız faiz talep edilmek suretiyle haksız yere sebepsiz kazanç elde etmeyi amaçlayan kötü niyetli davalıya gerek davacının hiçbir borcu bulunmaması ve gerekse haksız olarak yapılan takipte ki alacak zaman aşımına uğramış olduğundan; öncelikle davacının davalıya hiçbir borcunun olmadığının tespiti ile icra takibinin iptaline ve %20 kötü niyet tazminatına, bunun mümkün olmaması halinde devam eden süreçte dosyadan sebepsiz ve haksız tahsilat yapılması halinde tahsil edilen paranın %20 kötü niyet tazminatı ile birlikte davalıdan istirdadına karar verilmesi arz ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı tarafından dosya kapsamında herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır. (davanın ilk açıldığı mahkeme olan İstanbul Anadolu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davalı …’in 12/02/2016 tarihinde tebliğ edilen tebligat ile HMK 122. Maddesi uyarınca cevap dilekçesini sunması için 2 haftalık süre verildiği anlaşılmıştır.)
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15.06.2021 tarih ve 2019/156 Esas – 2021/460 Karar sayılı kararıyla; “Davacı vekili dava dilekçesinde davalıya borçlu olmadığı halde baskı ile icra memurluğuna getirilip gerçek dışı evrakları imzalamak zorunda kaldığını, sebebi bulunmayan bir borcun altına sokuna davacı ile yapılan tüm işlemlerin gerçek dışı olduğunu, böyle bir borcu olmadığını beyan etmiş olması nedeniyle davalıdan icra dosyasında borcu kabulunün baskı ve korku ile yapılıp yapılmadığı hususunda delillerini ve tanıklarını sunması için süre verilmiş olup, davacı vekili tarafından bu konuda herhangi bir delil ve tanık ismi bildirilmediğinden davacının icra müdürlüğündeki borcu baskı ve korku ile kabul etmiş olduğu iddiasını ispatlayamamış olduğu, kanaatine varılarak bu iddiasına itibar edilmemiştir. Tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında ikrazatçılık sözleşmesi imzalandığı ve davalı tarafından davacıya sözleşme kapsamında ödünç para verildiği, davalı tarafından dosyaya sunulan ikrazatçılık sözleşmesi, sözleşmeye istinaden düzenlenen tahhütname, ibra ve muvafakatnameye davacı tarafından yapılan bir itiraz bulunmadığı, ödünç para verme işlemi sonrası davalı tarafından davacı borçlu aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyadan ilamsız takip yapılarak 100.000,00 TL asıl alacağa % 120 faizle icra masrafları ile birlikte borcun sebebi karzen gösterilmek suretiyle takip yapıldığı, davacı borçlunun icra müdürlüğü huzurunda ödeme emrini tebliğ aldığı, borcu ferileri ile birlikte kabul ettiği, yasal sürelerden feragat ettiği ve takibin kesinleştirilmesini talep ettiği, adına kayıtlı taşınmaz bilgilerine mal beyanı olarak bildirdiği ve kayden haczine muvafakat ettiği anlaşılmış olup; davacının dava dilekçesindeki davalı tarafından icra takibinin baskı ile korkutularak yaptırıldığı iddiasının davacı tarafça ispatlanamadığı, icra memurunun davacının talebi olmadığı halde davalı borçlunun talebi doğrultusunda yapılan işlemlerin yasaya aykırı olduğu, ayrıca dosyada yasal sürelerde icra takip işlemleri de yapılmamış olduğundan takibin zaman aşımına uğramış olduğu yönündeki iddialarının icra hukukuna ilişkin talepler olduğu ve mahkememizce değerlendirilemeyeceği, kaldı ki davacının bu talepleri yönünden İstanbul Anadolu 13. İcra Hukuk Mahkemesi ve İstanbul Anadolu 7. İcra Hukuk Mahkemesinde açmış olduğu davalar ile yargılama yapıldığı ve davacının davalarının reddine karar verildiği ve verilen kararların kesinleştiği, huzurdaki davanın ise menfi tespit ve istirdat davası olduğu ve davacının davalıya borçlu olmadığı yönündeki ispat külfetinin kesinleşmiş bir takip dosyası olmakla davacıda olduğu, davacı her ne kadar icra takibinde borçlu olmadığını ve davalı tarafından uygulanan % 120 oranındaki faiz oranının kamu düzenine aykırı olduğunu iddia etmiş ise de İstanbul BAM 19. H.D nin 2017/2355 ve 2018/1855 sayılı görevsizliğe ilişkin kararında davanın resmi ikrazatçılık yapan davalıdan ödünç para alımından kaynaklanan menfi tespit ve istirdat davası olduğunun ve dava konusunun resmi ikrazatçılık sözleşmesine dayandığından TTK 4/1-F maddesi uyarınca da mutlak ticari dava niteliğinde olduğunun tespit edildiği, bu anlamda davacının da tacir olduğu, davacı borçlu tarafından davalı tarafından başlatılan icra takibinde icra müdürlüğüne giderek bizzat ödeme emrinin dairede tebliğini istediği, icra müdürlüğünce kimlik tespiti yapılarak ödeme emrinin davacı borçluya tebliğ edildiği ve beyanında asıl alacak ve borcu ferileri ile birlikte kabul ettiğini, yasal sürelerden feragat ettiğin ve takibin kesinleştirilmesini talep etmekle, kendisine ait taşınmazların mal beyanında bulunarak haczine muvafakat ettiği, beyanı imzası ile tasdik ettiği, takibin ilamsız takip olduğu, takipteki faiz oranını % 120 oran ile bizzat borçlunun isteği ile kesinleştiği, faize aykırılık iddiasının ilamsız takipte icra dosyasına yapılması gerektiği, davalının icra takibindeki borcu baskı ve korku ile kabul ettiği iddiasını da ispatlayamadığı, icra müdürlüğündeki beyanında da borcu ferileri ile birlikte kabul ettiği ve % 120 faiz oranına karşı bir itiraz da bulunmadığı anlaşılmakla kesinleşen icra takip dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitini isteyen davacının ispat külfeti kendisinde olmasına rağmen ispatlayamayan davanın reddine” karar verimiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Menfi tespit davasında ispat yükünün kural olarak davalıda olduğunu, somut olayda davalının icra dosyasına yazılı belge eklememiş olması ve davaya cevap vermemesi nedeniyle ispat yükünün davalıda olduğunu, davalının davaya cevap vermediği gibi delil de sunmadığını, bu nedenle davanın kabulü yerine reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, Davalının davacıya ödeme sözü verdiği paranın ödenmediğini, bu nedenle yapılan icra takibinin haksız olduğunu, davacının kandırıldığını, hataya düşürüldüğünü, İcra dosyası kapsamında davalıya ödenen paraların haksız olduğunu, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalıdan tahsilinin gerektiğini, aksi düşüncede haksız faiz oranı nedeniyle fazla tahsil edilen bedelin iadesinin gerekeceğini, Davada davacıya nasıl borç verildiğini davalının ispatlayamadığını, davalının alacaklı olduğunu gösterir hiçbir belge sunmadığını, davalının borç verme vaadiyle davacıyı hataya düşürerek icra takibini kesinleştirdiğini, daha sonra da davacıya ödeme yapmadığını, Öncelikle davanın kabulü ile, haksız olarak tahsil edilen 269.413,28 TL’nin tamamının; mahkeme aksi kanaatte olursa haksız faiz oran nedeniyle fazladan tahsil edilen 123.413,28 TL’nin davalıdan tahsilinin gerektiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri gibi karar verilmesi istenmiştir.
DELİLLER: * İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında; davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine 100.000,00 TL asıl alacak ve % 120 faiz ve icra masrafları ile birlikte karzen ilamsız icra takibi yapıldığı, takip tarihinin 16/12/2009 olduğu, icra müdürlüğünce düzenlenen 16/12/2009 tarihli belgede borçlu …’nın adliyede hazır olması nedeniyle adına gönderilen ödeme emrini dairede kendisine tebliğine karar verildiği, ödeme emri tebliğ edilmekle okunup dosyasına konulduğu, borçlu …’nın söz alarak “Alacaklı tarafından hakkımızda açılan icra takibine ve borca bir diyeceğim yoktur, 100.000,00 TL borcu ferileri ile kabul ediyorum, bana aittir, şuanda ödeme yapamıyorum, alacaklı ile anlaşacağımız tarihlerde ödeme yapacağım, ödeme emrini dairede tebliğ ettim, takibe ve borca bir diyeceğimiz yoktur, yasal sürelerden feragat ediyorum, takibin kesinleştirilmesi ile İstanbul Arnavutköy … hisseli tarlalara kayıtlı taşınmazımı ve İstanbul Çekmeköy … kat , … nolu bağımsız bölümde dupleks mesken olarak kayıtlı taşınmazı mal beyanında bulunuyorum ” dediği, imzasının alındığı görülmüştür. * İstanbul Anadolu 7. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/658 Esas ve 2015/130 Karar sayılı dosyasında; davacı vekili tarafından “Takipte takibin hangi yasal yollara dayandırıldığının gösterilmediğini, müvekkillerine ödeme emri tebliğ edilmediğini, yasal faiz oranının % 5 olmasına rağmen yasaya aykırı olarak % 120 oranında faiz talep edildiğini, müvekkilinin baskı ile korkutularak mal beyanının icra müdürlüğünce alındığını, oysa borçlu davacının kendisine ödeme emri talebinin bulunmadığını, haczin de yasal süre geçmeden yapıldığını, takibin zaman aşımına uğradığını” beyanla tebligatın haciz işlemine ve faiz talebinin ve zaman aşımı talebinin kabulüne karar verilmesini talep ettiği; mahkemece “Borçlunun ödeme emrinin dairede tebliğini istediği, icra müdürlüğünce kimlik tespit edilerek ödeme emrinin talep tarihinde kendisine tebliğ edildiği, beyanında asıl alacak ve borcu ferileri ile birlikte kabul ettiği, yasal sürelerden feragat ettiği, yapılan işlemlerde yasaya aykırılık bulunmadığı, takipteki faiz oranını % 120 oranı ile bizzat borçlunun isteği ile kesinleştiği, takibin 2009 yılı olması, ilamsız takiplerde zaman aşımı süresinin 10 yıl olması karşısında, zaman aşımı itirazının yersiz olduğu, faize aykırılık iddiasının ilamsız takipte icra dosyasına yapılması gerektiği, taşkın haciz talebinin de yerinde olmadığı ve davanın reddine karar verildiği” verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği görülmüştür. *İstanbul Anadolu 13. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/98 Esas – 2016/104 Karar sayılı dosyasında; davacının şikayeti üzerine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında davalı taşınmazlarına 18/12/2009 tarihinde haciz konulduğu, yapılan işlemlerde yasaya aykırılık bulunmadığını, takipteki faiz oranının % 120 oranı ile bizzat borçlunun isteği ile kesinleştiğinin görüldüğü, icra müdürlüğünün sıra cetveli yapmadan doğrudan 13/12/2014 tarihinde davalı …’e ödendiği, haksız ve yasaya aykırı yapılan icra işleminin iptaline karar verilmesi gereği hasıl olmakla davacının davasının kabulüne karar verildiği görülmüştür. *Dosyada mevcut … başlıklı 16/12/2009 tarihli ödünç sözleşmesinde; davalı tarafından davacıya 90.000,00 TL ödünç verilmesi konusunda anlaşıldığı, vade tarihinin 16/12/2009 – 16/01/2009 olduğu, faiz oranının aylık % 5 olduğu, 90.000,00 TL’nin peşinen kesilerek nakden ve defaten davacıya ödendiği, sözleşme altında davacı isim ve imzasının bulunduğu ve el yazısı ile ” faturamı sözleşmemi nakdimi elden teslim aldım ” yazısının bulunduğu görülmüştür. *Dosyada mevcut 16/12/2009 tarihli taahhütnamenin incelenmesinde; alacaklı davalıya 16/12/2009 tarihinde Kartal … İcra Müdürlüğü’nün … esas ( yeni esas İst.and. … icra …) sayılı dosyada … nolu sözleşme ile 90.000,00 TL borçlu bulunmakta olup bu borçlanmanın 60.000,00 TL … Bahariye Şubesi … nolu çek ile kalan bakiyeyi nakten ve tamamen aldığını, ayrıca bu borçlanmalar nedeniyle meydana gelecek problemleri dava konusu yapmayacağını beyan ve taahhüt ederim yazılı olduğu, belge altında okudum kabul ettim ve imzaladım, … ibaresinin yazılı olduğu. *Bila tarihli ibra ve muvafakatnamedir başlıklı belgede “… A.Ş tarafından kredi borçlusu …’ya … hakkında Kadıköy … İcra dosyalarından icra müdürlüğünün … ve … esas sayılı dosyalarından takip başlatılmış, borçlular adına başlatılan bu takipte dosyaların borcu için … Bankası A.Ş ye … tarafından ödemelerde bulunulmuştur, bu sebeple alacaklı bankanın icra takibine koymuş olduğu alacağını, alacaklı banka ile … arasında yapılan Temlik protokolü halinde …’e temlik etmesine hiçbir itirazımız bulunmamaktadır” şeklinde olduğu, belge altında ibra eden davacı isminin ve imzasının bulunduğu görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit – istirdat davasıdır. İlk derece mahkemesi tarafından, “… ‘İcra memuru tarafından yapılan işlemlerin yasaya aykırı olduğu, takibin zaman aşımına uğramış olduğu’ yönündeki iddialarının icra hukukuna ilişkin talepler olduğu, kaldı ki davacının bu talepleri yönünden İstanbul Anadolu 13. İcra Hukuk Mahkemesi ve İstanbul Anadolu 7. İcra Hukuk Mahkemesinde açmış olduğu davaların reddine karar verildiği ve kararların kesinleştiği, huzurdaki davanın ise menfi tespit ve istirdat davası olduğu ve davacının davalıya borçlu olmadığı yönündeki ispat külfetinin kesinleşmiş bir takip dosyası olmakla davacıda olduğu, davacı her ne kadar icra takibinde borçlu olmadığını ve davalı tarafından uygulanan % 120 oranındaki faiz oranının kamu düzenine aykırı olduğunu iddia etmiş ise de İstanbul BAM 19. H.D nin 2017/2355 ve 2018/1855 sayılı kararında davanın mutlak ticari dava niteliğinde olduğunun tespit edildiği, bu anlamda davacının da tacir olduğu, davacı borçlu tarafından davalı tarafından başlatılan icra takibinde icra müdürlüğüne giderek bizzat ödeme emrinin dairede tebliğini istediği, kimlik tespiti yapılarak ödeme emrinin davacı borçluya tebliğ edildiği ve beyanında asıl alacak ve borcu ferileri ile birlikte kabul ettiğini, yasal sürelerden feragat ettiğini ve takibin kesinleştirilmesini talep etmekle, kendisine ait taşınmazların mal beyanında bulunarak haczine muvafakat ettiği, beyanı imzası ile tasdik ettiği, takibin ilamsız takip olduğu, takipteki faiz oranını % 120 oran ile bizzat borçlunun isteği ile kesinleştiği, faize aykırılık iddiasının ilamsız takipte icra dosyasına yapılması gerektiği, davalının icra takibindeki borcu baskı ve korku ile kabul ettiği iddiasını da ispatlayamadığı, icra müdürlüğündeki beyanında da borcu ferileri ile birlikte kabul ettiği ve % 120 faiz oranına karşı bir itiraz da bulunmadığı anlaşılmakla kesinleşen icra takip dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitini isteyen davacının ispat külfeti kendisinde olmasına rağmen ispatlanamayan davanın reddine” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davalı tarafından davacı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile 100.000,00 TL asıl alacak ve % 120 faiz ve icra masrafları ile birlikte karzen ilamsız icra takibi yapıldığı, takibin başlatıldığı 16.12.2009 tarihinde davacının icra dairesine giderek ödeme emrini tebliğ alarak “100.000,00 TL borcu ferileriyle birlikte kabul ettiğini ve yasal sürelerden feragat ederek takibin kesinleştirilmesini” talep ettiği, icra dairesi tarafından buna uygun işlem yapılarak takibin kesinleştirildiği, davacının işbu menfi tespit – istirdat davasıyla “Ödeme emrinin tebliği ve borcu kabul beyanının zorla yaptırıldığını” iddia ettiği görülmüştür. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/3.maddesinde, “Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir.” düzenlemesi gereğince borçlunun kabulü halinde ödeme emrinin icra dairesinde tebliği mümkündür. Somut olayda davacı takip borçlusunun 16.12.2009 tarihinde icra dairesine giderek tebliği kabul ettiği, sürelerden feragat ederek takibi kesinleştirdiği icra dosyasında mevcut 16.12.2009 tarihli resmi tutanaktan anlaşılmaktadır. Davacı bu işlemin zorlama ile yapıldığını iddia etmiş ise de, dava dosyasına bu hususu ispata yönelik bir delil sunamadığından, işlemin davacının rızası ile yapıldığının kabulü zorunludur. Davacı anılan tarihte borcu ferileriyle kabul ettiğini beyan ederek, tutanağı imzası ile tasdik etmiş olduğundan borç miktarının ve faiz oranının da artık tartışılmasına olanak bulunmamaktadır. Davacı tarafından takipteki faiz oranına, alacağın zamanaşımına uğradığına ve icra memuru tarafından yapılan sair işlemlere yönelik açılan İstanbul Anadolu 13. İcra Hukuk Mahkemesi ve İstanbul Anadolu 7. İcra Hukuk Mahkemesinde açmış olduğu davaların reddine karar verildiği ve kararların kesinleştiği de gözönüne alındığında, 16.12.2009 tarihli icra müdürlüğü tutanağının davacıya baskı ve zor ile imzalatıldığı iddiasının ispatlanamamış olması nedeniyle; mahkemece davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/04/2022