Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/936 E. 2023/427 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/936 Esas
KARAR NO: 2023/427
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/03/2021
NUMARASI: 2019/330 E, 2021/57K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 09/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkillerinin tekstil sektöründe “…” unvanı ile bilinen patentli markanın sahibi olarak … San.ve Tic.Ltd.Şti’nin ortakları olduklarını, markanın kullanımı ile ilgili olarak müvekillerinin 16/04/2012 tarihinde davalıların hissedarı olduğu … San.ve Tic.A.Ş ile 10 yıllık süre için marka kullanımı ile ilgili lisans sözleşmesi imzaladıklarını, söz konusu sözleşme her ne kadar iki şirket arasında yapılmış ise de, sözleşme konusu tescilli “…” markasının kullamı için belirlenen marka kullanım bedelinin ödenmesinde, tüzel kişilerin değil, tüzel kişi ortakların şahsi sorumluluk üstlendiklerini, bu doğrultuda sözleşme alacaklısının şirketin ortakları olan müvekilleri, borçlunun ise davalının tüm hissedarları olan davalı şahıslar olduklarını, sözleşme uyarınca belirlenen aylık marka kullanım bedellerinin başlangıçta davalılarca düzenli olarak müvekillerine ödendiğini, ancak davalıların ilk beş yılın bitimine yaklaşık iki yıl kala noter kanalı ile sözleşmede ikinci beş yıllık dönem için kendilerine tanınan tek taraflı fesih hakkını kulanacaklarını bildirdiklerini ve sözleşmeyi feshederek kalan beş yılın ödemeleri için düzenleyip müvekillerine teslim ettikleri senetleri müvekillerinden geri aldıklarını, davalıların fesih ihbarından sonra sözleşme 16/05/2017 tarihinde sona ermesine rağmen, davalıların sözleşme konusu markayı, davalı şirketin işyerinde ve ticari faaliyetlerinde fiilen kullanmaya devam ettiklerini iddia ederek, sözleşmeden kaynaklanan haklarla ilgili uğranılan maddi zararın tazmini amacıyla fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 100.000 USD’nin tahsilini ve alacağa temerrüt tarihinden itibaren 3095 Sayılı yasanın 4/a maddesinde düzenlenen faiz oranının uygulanmasını talep ve dava etmiştir. Davalılardan … ve … vekili cevap dilekçesi ile, davacıların “…” markası üzerinde herhangi bir tasarruf hakkı mevcut olmadığından, davada davacı sıfatlarının bulunmadığını, bir hakkı dava etme yetkisinin kural olarak o hakkın sahibine ait olduğunu, davaya konu marka ile ilgili her türlü hakkın münhasıran … Ltd.Şti’ye ait olduğunu, ayrıca davalılar …, …, … ve …’ın davacıların imzaladıkları 16/04/2012 tarihli şirket hisse devir sözleşmesi ile dava dışı … Ltd.Şti.’nin toplam %50 hissesini devraldıklarını, aynı tarihte davalı gerçek kişilerin hissedarı olduğu davalı … firması ile dava dışı … Şirketi arasında 16/05/2012 tarihli bir lisans sözleşmesi akdedildiğini kullanımın da bu sözleşmeye dayalı olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Diğer davalılar vekili cevap dilekçesi ile, “…” ibareli markaların dava dışı … şirketi adına tescilli olduğunu, bu nedenle söz konusu markalar ile ilgili her türlü hakkın bu şirkete ait olduğunu, bu nedenle davacıların huzurdaki davayı açma yetkilerinin bulunmadığını, öncelikle davanın aktif husumetten reddi gerektiğini, ayrıca davalılar …, …, … ve …’ın davacıların imzaladıkları 16/04/2012 tarihli şirket hisse devir sözleşmesi ile dava dışı … Ltd.Şti.’nin toplam %50 hissesini devraldıklarını, aynı tarihte davalı gerçek kişilerin hissedarı olduğu davalı … firması ile dava dışı … Şirketi arasında 16/05/2012 tarihli bir lisans sözleşmesi akdedildiğini kullanımın da bu sözleşmeye dayalı olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemenin 07/02/2019 Tarih, 2018/253 Esas ve 2019/28 Karar sayılı ilamında “marka tescilinden doğan hakların münhasıran marka sahibine ait olduğu, davacıların lisans sözleşmesine taraf olmadığı gerekçeleri ile davacıların davasının aktif husumet yokluğu (dava şartı) sebebi ile usulden reddine” karar verilmiştir. DAİREMİZİN 04/10/2019 Esas, 2019/1030 Esas ve 2019/1982 Karar sayılı ilamı ile, “Dava maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Davacı yanın iddia ve talepleri “lisans Sözleşmesi” “şirket devir sözleşmesi” ve “protokol” başlıklı belgelere dayalıdır. Lisans sözleşmesinde ödemelerin gerçek kişilere yapılacağı yönünde 4. madde düzenlemesi vardır. Protokolün de tarafları hem şirket hem de şirketlerin tüm ortakları olmakla , uyuşmazlığın çözümünde tüm bu sözleşme ve protokollerin birlikte yorumlanması gerekecektir. Lisans sözleşmesinde lisans alan ve lisans veren şirket olsa da ödemeler ortaklara yapılacak şekilde düzenleme yapılmıştır. Bu nedenle mali hak iddiası ile açılan bu davada davacıların aktif dava ehliyetinin olmadığı yönündeki dar yorum yerinde değildir. Mahkemece iki ayrı sözleşme ve bir protokol hükümleri birlikte değerlendirilip buna göre varsa davacıların şahsi hakları hakkında değerlendirme yapılıp davanın esasına girilmesi gerekirken usulden reddi doğru görülmediğinden kararın kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir” gerekçesi ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “…talep dava dilekçesinde açıklandığı üzere taraflar arasındaki marka lisans sözleşmesinin feshinden sonra sözleşmeye dayalı sözleşmede öngörülen bedelin tahsiline ilişkindir. Davacıların sözleşmenin feshinden sonra davalıların markaya tecavüz olarak değerlendirilebileceği fiili kullanımlardan kaynaklı herhangi bir tazmunat talebi bulunmamaktadır. Tüm dosya kapsamı deliller ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; davacıların … Tic.LTd.Şti. ile … San.ve Tic.A.Ş. arasında imza edilmiş olan 16.04.2012 tarihli sözleşme bakımından “yararına sözleşme yapılan 3. kişi konumunda oldukları, ancak davalıların ilgili lisans sözleşmesini akdetmiş olan … Tic.LTd.Şti.’ye karşı ileri sürebileceği tüm savunmaları davacılara karşı da ileri sürebilecekleri, … Tic.LTd.Şti. ile … San.ve Tic.A.Ş. arasında imza edilmiş olan 16.04.2012 tarihli lisans sözleşmesinin 6. Maddesi kapsamında usulüne uygun olarak fesih edildiği, Bölge Adliye Mahkemesi’nin göz önünde bulundurulması kararını vermiş olduğu 2 sözleşme 1 protokolden en son tarihli olan protokolün 4. Maddesi ile davacıların bahse konu feshin geçerli olduğunu kabul ettikleri, tarafların karşılıklı nihai iradelerinin bu yönde olduğu anlaşılmıştır. Yüksek Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 16/03/2020 tarih 2019/3605 esas- 2020/1052 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığına bakılmaksızın fesih halinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125/son maddesi hükümünce taraflar karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulup, daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Olayımızda davacıların daha önce ifa ettikleri edimi geri istemeleri söz konusu olmayıp ,feshedilen sözleşme gereği bakiye lisans bedeli istemektedirler. Bu haliyle talepte bulunmaları mümkün olmadığından davacıların davasının reddine karar vermek gerekmiştir. ..” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin sözleşmeyi hatalı yorumladığını, taraflar arasındaki sözleşme ve protokole göre görünürde ibra protokolü ile hukuka uygun olduğu iddia edilen fakat gerçekte protokol ve sözleşme iradeleri bypass etmeye çalışılıdığını, kötüniyetil bir fesih olduğunu,Protokolün 1.maddesinde şirket hisse devir sözleşmenin yürürlüğünün devam edeceğinin belirtildiğini, 5. Maddenin de incelenmesi gerektiğini, şirket hisse devir sözleşmesinin geçerli olacağını, ibranın kapsamına devir sözleşmesinin girmediğinin düzenlendiğini,Şirket devir sözleşmesinde ise; “marka ortakları birlikte hareket edeceklerdir. Ancak hepsinin ortak oldukları şirket üzerinden üretim satış, lisans verme işlem igerçekliştirilicektir. Bunun aksine hareket eden veya dolaylı olarak taraflardan (ortaklardan birini)pasif bırakarak veya rızası haricinde ticari faaliyette bulunan ortak diğer tarafa 2.000.000USD müeyyideyi derhal ve defaten vermeyi şimdiden taahhüt ederler” şeklinde düzenlendiğini, gelecekte marka mülkiyetinin ortaklar tarafından tek taraflı kullanılmasının önün geçmek için lisans ve şirket devir sözleşmeleri yapıldığını, sözleşmelerin aynı anda akdedildiğini, önleyici tedbirlerin sözleşmeye dahil ettirilmiş olduğunu,Davalıların savunmasının kabulünün mümkün olmadığını, Markanın 2.dönemde de kullanılmaya devam edildiğini, tespit dosyasında bu durumun tespit edildiğini, 03.04.2018 tarihli ihtarnamede şirket hisse devir sözleşmesi 5.maddesi uyarınca maddi zarar tazmini ile birlikte aynı maddedeki cezai şartın da talep edileceğinin belirtildiğini, 07.02.2017 tarihli ihtarnamede de sözleşme yapılmadan haksız kullanım olması halinde zarar tazimin için dava açılacağının belirtilmiş olduğunu Mahkemenin davayı reddederken haksız kullanım ve marka hakkına tecavüz varsa bunu da ayrı dava konusu yapabilirler şeklinde hatalı değerlendirme yaptığını, taraflar arasındaki 3 adet sözleşemeye rağmen protokol ile markanın haksız kullanımının hessi devir sözleşmesi uyarınca cezai şarta bağlandığını bildikleri halde ısrarla eylemlerini devam ettirdiklerini, delil tespitine konu haksız eylem olmasaydı böyle bir davanın zaten ikame edilmeyeceğini, mahkemeni “haksız kullanım ile ilgili talepte bulunulmamıştır” değerlendirmesinin sözleşme içeriği ve taraf iradeleri ile bağdaşmadığını,Bu davada amaçlanan hususun; Müşterek markanın ortaklardan bir kısmı tarafından tek taraflı kullanım eylemi nedeni ile sözleşmeler çerçevesinde zaten baştan beri yürürlüğünü koruyan şirket devir sözleşmesi ve protokol hükümlerinin alenen ihlalinden kaynaklanan zararın tazmini talebi olduğunu Özellikle taraflar arasında imzalanan en son 29.10.2015 tarihli Protokol isimli sözleşmenin 1.maddesi ve 5.maddesi kapsamında; Protokol imza tarihinde yürürlükte kalmaya devam edeceği öngörülen 16.04.2012 tarihli şirket devir sözleşmesinin 5.maddesi uyarınca davalı bir kısım marka ortaklarının şahsen imzaladıkları sözleşmelerdeki yükümlülükleri hilafına Bakırköy 6.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 12.03.2018 tarih ve 2018/64 Değ.İş sayılı tespit dosyasıyla tespiti yapılan, Müşterek markanın haksız kullanımı nedeniyle akdedilen sözleşmelerle teminat altına alınan, müvekkil davacı marka ortaklarının sözleşmede öngörülen teminat ve cezai şart hükümleri de dikkate alınarak zararlarının tazminine karar verilmesini anılan mahkeme kararının kaldırılmasını kararın kesinleşmesine kadar icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME TPMK kayıtlarına göre … numaralı … markası 25 sınıfta “koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç dış giysiler çoraplar” emtiası yönünden 27.03.2007 tarihinde dava dışı … SAN TİC LTD ŞTİ adına tescil edilmiştir. Bakırköy 6.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/64 D iş sayılı dosyasında yapılan tespit ve bilirkişi incelemesi neticesinde … markalı ürünlerin davalı …Şti ticaret unvanlı şirkette halen satışta olduğu yönünde görüş belirtilmiştir. Davalılar …, …, … ve …, Davacılar … ve … ile imzaladıkları 16.04.2012 tarihli Şirket Hisse Devir Sözleşmesi ile dava dışı … Ltd. Şti’nin toplam %50 hissesini devralmışlardır. Davalı gerçek kişilerin hissedarı oldukları Davalı … A.Ş. ile dava dışı … Ltd. arasında da 16.05.2012 başlangıç tarihli bir Lisans Sözleşmesi mevcut olup Sözleşme; dava dışı … Ltd. Şti’ye ait “…” markalı ve bu marka ile bağlantılı markalı ürünlerin üretim, satış ve sair haklarının … A.Ş.’ tarafından kullanımına yöneliktir. Sözleşmesin 3. maddesinde; sözleşme süresinin sözleşmenin imza tarihinden itibaren 10 (on) yıl olduğu, sözleşmenin başlangıç tarihinin 16.05.2012 olup, 15.05.2022 tarihine kadar geçerliliğini koruyacağı, Lisans Alanın sözleşmenin 5. (beş) yılının bitiminden itibaren tek taraflı ve tazminatsız olarak sözleşmeyi feshedebileceği, 4. maddesinde; markanın kullanım bedeli olarak belirlenen aylık 8.500.- USD’nin, Lisans Alan … A.Ş. tarafından, Lisans Verenin yetkilendirdiği, … veya …’a elden teslim edileceği, Lisans Alanın ödemesi gereken aylık lisans bedellerinin teminatı olmak üzere, … ve …’ın müteselsil borçlu sıfatı ile imzaladığı, … veya …’un nakden alacaklı sıfatı taşıdığı, ilk beş yıllık süreç için 8.500.- USD meblağlı ve sıralı 60 adet, ikinci beş yıllık süreç için 102.000.- USD meblağlı 5 adet olmak üzere, toplam 1.020.000.- USD tutarında 65 adet senedin … ve …’a teslim teslim edildiği belirtilmiş ve “şayet Lisans Alan, 5. Yılın sonunda sözleşmeyi sonlandırırsa son 5 yılın teminatı için verilen 5 adet 102.000.- USD tutarındaki toplam 510.000.-USD lik teminat senedini Lisans Veren, Lisans Alana teslim etmek zorundadır.” şeklindeki düzenleme mevcuttur. 6.maddede ise “lisans alan sözleşmenin 5.yılının bitiminden itibaren tek taraflı olarak ve tazminatsız olarak sözleşmeyi fesh edebilecektir.” şeklindeki düzenlemeler mevcuttur. Davalı … A.Ş tarafından keşide edilen Beşiktaş … Noterliği’nin 18.07.2014 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamesi ile Lisans Sözleşmesini 16.05.2017 tarihi itibarıyla geçerli olmak üzere tek taraflı ve tazminatsız olarak feshettiği ve ikinci beş yılık dönem için devam ettirmeyeceğ, Lisans Sözleşmesi gereğince ikinci 5 yıllık dönemin lisans bedellerinin teminatı olmak üzere, … ve …’a teslim edilen toplam tutarı 510.000.- USD olan, 102.000.- USD Bedelli 5 adet teminat senedinin 7 gün içerisinde Lisans Alana teslim edilmesi hususu dava dışı lisans veren … Ltd. Şti. ile Davacılar … ve …’a ihtar edilmiştir. Davacılar … ve … tarafından … A.Ş., …, … ile … Ltd. Şti.’ne Bakırköy … Noterliği’nin 23.07.2014 tarih ve … yevmiye no.lu cevabi ihtarname keşide ederek “sözleşmenin bütün hükümleri ile yürürlükte olduğunu, birinci dönem sonunun 16.05.2017 tarihi olduğunu, bu tarihin gelişinden sonra sözleşmenin bütünü ile yürürlükte kalıp kalmayacağının tarafların bir araya gelip alacakları karara bağlı olacağını bildirilmiş ve vadesi gelmiş 3 adet senedin ödenmesi “ihtar etmişlerdir. Lisans Alan … A.Ş. ile Lisans Veren dava dışı … Ltd. Şti. Nin ve DAVACILAR …, …, dava dışı …, davalılar …, …, …, … arasında 29.10.2015 tarihli bir Protokol imzalamış olup protokolün, 16.04.2012 tarihli lisans sözleşmesinin tadili amacıyla imzalandığı, aynı tarihli hisse devir sözleşmesinin yürürlükte kalmaya devam edeceği belirtilerek … sözleşmenin ilk beş yıllık döneminden sonra devam etmesini istemediğinden sözleşmenin ikinci beş yıllık dönemi için verilen toplam 510.000USD ye karşılık gelen 5 adet temineat senedi protokol imza tarihi itibarı ile iade edileceği, 5.maddede Sözleşmede belirtilen 20 adet senet ile Şirket devir sözleşmesi haricinde başka hiçbir alacak borç ilişkisi olmadığını, protokolden önceki döneme ilişkin birbirlerini karşılıklı olarak ibra ettiklerini kabul ve beyan etmişlerdir.Lisans Sözleşmesinin sona ermesinden önce 12.04.2016 tarihinde, Davalılar … ve …, … A.Ş.’deki hisselerini diğer hissedarlar … ve …’a devretmişlerdir. SMM bilirkişi … ve marka vekili bilirkişi … raporunda sonuç olarak; “… davacıların … Tic.LTd.Şti. ile … San.ve Tic.A.Ş. arasında imza edilmiş olan 16.04.2012 tarihli sözleşme bakımından “yararına sözleşme yapılan 3. kişi konumunda oldukları, ancak davalıların ilgili lisans sözleşmesini akdetmiş olan … San.ve Tic.LTd.Şti.’ye karşı ileri sürebileceği tüm savunmaları davacılara karşı da ileri sürebilecekleri, … Tic.LTd.Şti. ile … San.ve Tic.A.Ş. arasında imza edilmiş olan 16.04.2012 tarihli lisans sözleşmesinin 6. Maddesi kapsamında usulüne uygun olarak fesih edildiği, Bölge Adliye Mahkemesi’nin göz önünde bulundurulması kararını vermiş olduğu 2 sözleşme 1 protokolden en son tarihli olan protokolün 4. Maddesi ile davacıların bahse konu feshin geçerli olduğunu kabul ettikleri, tarafların karşılıklı nihai iradelerinin bu yönde olması sebebi ile ilgili sözleşmenin feshi nedeni ile davacı yanların mahrum kaldıklarını iddia ettikleri herhangi bir bedeli davalılardan talep edemeyecekleri, her ne kadar davalılardan … ve … ilgili lisans sözleşmesinde taraf olmasalar da, hem sözleşme konusu sair senetlerin (ve dahi ihtilaf konusu 102.000 USD bedelli 5 adet senedin) davalılar … ve … tarafından davacılara verilmiş olması, hem de tarafların ilgili sözleşmenin akabinde akdetmiş oldukları sözleşme ve protokol ile ilgili lisans sözleşmesinin davalılardan … ve … tarafından da imza edilmiş olması nedeni ile sözleşmenin ilgili hükmünün davalılar … ve … bakımından da geçerlilik kesbedeceği, Mahkemece ilgili lisans sözleşmesinin haklı olarak fesih edildiği kabul edilmez ise davalılar … ve …’ın davacılara 510.000,00 USD (Beşyüzonbin Amerikan Doları) ödeme yapmasının gerekeceği, davalıların, davacı şahısların hissedarları oldukları … San.ve Tic.Ltd.Şti. adına tescilli markaları (lisans sözleşmesinin feshinden sonra) kullanıp kullanmamaları, ilgili kullanımların haksız olup olmadığı, bahse konu kullanımların tecavüz teşkil edip etmediği ve davacıların bu kullanımlar nedeni ile davalılardan bir taleplerinin olup olamayacağı ise huzurda bulunan dava ile irdelenemediği, zira davacıların talepleri yukarıda da etraflı bir şekilde arz ve izah olunmaya çalışıldığı üzere neticeten “… sözleşmeden kaynaklanan haklarla ilgili uğranılan maddi zararın tazmini amacıyla – fazlaya ait haklarımız saklı kalmak kaydı ile- şimdilik 100.000 USD’nın tahsiline….” yönünde görüş bildirmişlerdir.
GEREKÇE Davacılar, lisans sözleşmesinin kötü niyetli olarak feshedildiğini, davalıların feshe rağmen markanın kullanımını sürdürdüklerini, protokol ve sözleşmede yer alan yükümlülüklerini yerine getirmediklerini ileri sürerek sözleşmenin bakiye 5 yıllık süresine ilişkin olmak üzere şimdilik 100.000 USD’ nin tahsilini talep etmişlerdir.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davaya konu … markası dava dışı … SAN TİC LTD ŞTİ adına tescillidir. Somut uyuşmazlığa konu lisans sözleşmesi 5+5 yıl süreli olup 5 yıllık ilk dönemden sonra lisans alanın fesih hakkının olduğu sözleşmede açıkça düzenlenmiştir. Lisans alan davalı şirket, 2.dönem yönünden sözleşme ilişkisine devam edilmeyeceğini lisans verene açıkça ihtar etmiş, taraflar arasındaki protokole de bu husus yansımış ve 29.10.2015 tarihli protokol gereğince lisans sözleşmesi sona erdirilerek, sözleşmenin bakiye süresine ilişkin teminat senetleri iade edilmiş, davalı lisans alan sözleşmedeki fesih hakkını usule uygun şekilde kullanmıştır. Protokolde “Sözleşmede belirtilen 20 adet senet ile Şirket devir sözleşmesi haricinde başka hiçbir alacak borç ilişkisi olmadığı, protokolden önceki döneme ilişkin birbirlerini karşılıklı olarak ibra ettikleri” düzenlenmiştir. Lisans sözleşmesi ile aynı tarihte şirket hisse devir sözleşmesinde; bu sözleşmede marka ortaklarının birinin pasif bırakılarak ticari faaliyette bulunması halinde cezai şart ödemesi kararlaştırılmış ve davacılar vekili istinafında bu hususun değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de; davacıların dava dilekçesindeki talebi açıkça lisans sözleşmesinin kötüniyetli fesh edildiği iddiasına dayalı olup dava cezai şart alacağı iddiasına dayalı olarak açılmadığından, taleple bağlı kalınarak değerlendirme yapılması gerekir. Bu durumda mevcut delil durumuna göre davalı lisans alan şirketin fesihte kötüniyetli olduğu söylenemeyeceği gibi süreli sözleşme fesh edilmekle protokol gereği davacıların “bakiye döneme ilişkin lisans bedelinin tahsili” talebi de yerinde değildir.Davacıların diğer iddiası dava tarihinde markaya tecavüzün devam ettiğine ilişkindir. Dairemizin kaldırma kararı gereğince mahkemece protokol ve sözleşmeler birlikte değerlendirilerek sözleşmeye aykırılık iddiası yönünden esas hakkında inceleme yapıldığı, sözleşmeye konu markanın davacı ile bir kısım davalıların ortak olduğu dava dışı şirket adına kayıtlı olduğu, davacıların markaya tecavüzün tespiti, meni, yahut bu hususa dayalı tazminat istemleri olmadığı, talebin açıkça sözleşmenin bakiye dönemine ilişkin lisans bedeline yönelik olduğu dikkate alındığında davacıların istinafının esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 179,90-TL harçtan, peşin alınan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60-TL harcın davacılardan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/03/2023