Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/928 E. 2023/422 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/928 Esas
KARAR NO: 2023/422
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/09/2020
NUMARASI: 2017/420 E. – 2020/184 K.
DAVA: Markanın Hükümsüzlüğü, Sicilden Terkin
KARŞI DAVA: Markaya ve Fsek’ten Doğan Haklara Tecavüzün Durdurulması,
Önlenmesi, Haksız Rekabetin Tespiti, Men ve Ref’i, Tazminat
DAVA TARİHİ: 31/03/2017
KARŞI DAVA TARİHİ: 29/05/2017
KARAR TARİHİ: 09/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili faaliyet konusu kapsamında “…”, “…” ve “…” ibaresi ile tanınan bir marka ve şirket olduğunu, müvekkilinin markası her ne kadar Türk Patent nezdinde tescilli olmasa da çok uzun süreden beri söz konusu ibarenin müvekkili tarafından kullanıldığını, bu alanda müvekkiline ayırt edicilik kazandırıldığını, davalı tarafın müvekkilinin tanınmış marka olma özelliğinden yararlanmak ve müvekkili ile aynı faaliyet alanlarını kapsayacak ve ticaret unvanı ile iltibas oluşturacak şekilde “…” markasını … no ile tescil ettirdiğini, davalı şirket internet, bilgisayar, yazılım, web sitesi alanında faaliyet gösterse de ve bu şirket unvanı altında internet kafe işletilse de, müvekkilinin kurucu ortağı … ile davalı şirketin kurucu ortağı ve aynı zamanda …’in ağabeyi olan …’in … Hizmetleri Ltd. Şti. unvanı altında 2014 yılından …’in vefatına kadar verilen bilişim hizmetlerinin yanı sıra, “…” ve “…” ısı bantlarının satımı ve pazarlamasını da yaptıklarını, davalı şirketin geriye dönük SGK kayıtları incelendiğinde, …, … ve …’un o dönemde şirketin çalışanları olduğunun, ayrıca …’in davalı şirketin eski ortağı ve yetkilisi …’in birinci derece kan bağından akrabası olduğunun tespit edileceğini, ayrıca, “…” markasının müvekkil şirketin kurucu ortağı olan … tarafından hayata geçirildiğini; yurt dışından ürünlerin ithal edilmesi ve Türkiye’de pazarlama, reklam ve satış gibi faaliyetlerin yapılmasının … tarafından sağlandığını, müşterilerle birebir … tarafından irtibata geçilmiş olup, sadece yeni bir şirket kurma yoluna gidilerek masraf yapılmasının önüne geçilmesi amacıyla ağabeyine ait olan şirket üzerinden faturalandırma işlemlerinin gerçekleştirildiğini; markadaki … harfinin dahi …’in isminden kaynaklandığını, davalı şirketin, … şirketten ayrılıp kendi şirketini kurduktan sonra iştigal etmediği bir alanda ve kendisine ait olmayan “…” ibaresini müvekkilinin faaliyet alanı ile iltibas oluşturacak şekilde aynı sınıflarda tescil ettirdiğini ve söz konusu markayı tescil ettirdiği hiçbir sınıfta kullanmadığını, senelerce “…” isimli ürünlerin müvekkili şirketin ortağı olan …’in şahsı tarafından piyasaya sürüldüğünü, gerek tüketiciler arasında gerekse müvekkilinin iş yapmış olduğu şirketler arasında …’in “…” isimli ürünlerin pazarlayıcısı olarak tanındığını, müvekkilinin hizmet alanlarına giren sınıflarda müvekkilinin tanınmış ticaret unvanının birebir aynısının tescil edilmiş olmasının davalı/karşı davacı şirketin kötü niyetinin bir göstergesi olduğunu; ayrıca, müvekkilinin ticaret unvanının asli unsuru olan … ibaresinin davalının tescilinden önce markasal olarak kullanıldığının ve bu şekilde müvekkilince ibareye tanınmışlık vasfının kazandırıldığını, ibare-marka üzerinde gerçek-eskiye dayalı hak sahipliğinin müvekkiline ait olduğunu, … ibaresinin müvekkilinin ticaret unvanının esas unsuru olması sebebiyle de davalının markasının hükümsüz kılınması gerektiğini, müvekkilinin unvanının Paris Sözleşmesine göre de korunması gerektiğini ve davalının karşı davadaki yazılıma dayalı iddiasının da huzurdaki dava ile ilgisi olmayıp, davanın konusunu herhangi bir yazılımın ve/veya davalının iddialarının oluşturmadığı; nitekim söz konusu iddia nedeniyle Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığında başlatılan soruşturmanın müvekkili şirketle alakalı olmadığını, soruşturmanın halen devam etmekte olup, sonuçlanmamış bir dosya üzerinden sanki davalı şirketin lehine neticelenmiş ve davalının iddiaları doğrulanmış gibi beyan edildiğini, davalı adına … sayı ile tescilli “…” ibareli markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP ve KARŞI DAVA: Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin hissedarı ve yöneticisinin … olduğunu, Güney Kore menşeili ağrı bantlarının ithalatını ve kurdukları bayi-satış ağları üzerinden satışını yaptıklarını, ürünün adının “…” olduğunu, ayrıca “…” ibareli marka tescillerinin bulunduğunu, ürün tanıtımının www…com adresli internet sayfası üzerinden yapıldığını, üye bayilerin … adresi üzerinden kullanıcı adı ve şifre ile yönetim paneline eriştiklerini, site üzerinde çalışan yazılımın kaynak kodlarının müvekkiline ait olduğunu ve FSEK kapsamında eser olarak koruma altında olduğunu, program kodlarının İTÜ Ulusal Yazılım Sertifikasyon Merkezi’nin … kimlik nolu … Klasörde ve … kimlik kodlu … isimli Klasörde kayıt altına alındığını, Davacı şirketin hissedar ve yöneticilerinin müvekkili şirketin eski çalışanları olduğunu ve aralarında çeşitli akrabalık bağları bulunduğunu, bu kişilerin müvekkilinin sitesine paralel olarak l….com adresli internet sitesini yayına soktuklarını ve bayi giriş paneline paralel olarak da …com adresinde paralel bir bayi giriş modulü oluşturduklarını, bu korsan siteye İTÜ Ulusal Yazılım Sertifikasyon Merkezi’ndeki kodları kopyalayarak ve iş akışını birebir taklit ederek bayi sitesi kurduklarını, müvekkilinin binlerce müşterisinin bu korsan siteye yönlendirilerek buradan elde edilecek gelirlere el konulduğunu, böylece müvekkilinin stoğundan bayilere habersiz satışlar yapıldığını, satış bedelinin …’a ait … Bankası hesabına ödendiğini, mail order ile yapılan satışların gerçek bayi paneline giriş yapılırken iletişim bilgilerinin … türü geçersiz girişler yapılarak kaydedildiğini, bu şekilde müvekkilinin fark etmemesi için sistem ve veritabanına çöp verilerin yerleştirildiğini, müvekkili şirketi bayilere karşı borçlandırdıklarını ancak satış bedellerini mal edindiklerini, zaman zaman ellerine geçirdikleri irsaliye koçanından irsaliye tanzim ederek zaman zaman da faturasız ve irsaliyesiz mal gönderdiklerini, müvekkilinin tescilli markasını kullanarak izinsiz ticari satışların yapıldığını, müvekkilinin stoğundan alınan malları kendi adreslerinden … Kargo yolu ile gönderdikleri ve yaptıkları kayıt dışı gönderilerin … Kargo faturalarını müvekkili şirkete fatura ettiklerini, bu ihlaller karşısında 29 Haziran 2016 tarihinde Küçükçekmece C.Başsavcılığı bünyesinde soruşturma yürütüldüğünü, marka tescillerinin kötü niyetli olmadığını, davacı şirket yöneticisi …’in faaliyetlerini müvekkili şirketin tüzel kişiliği çatısı altında yaptığını, bu konuda …’in üstün tutulacak bir hakkının bulunmadığını, markalı ürünlerin de ilk olarak müvekkili şirket tarafından pazarlandığını, bu nedenle markanın hükümsüz kılınmasının mümkün olmadığını, davacı/karşı davalının müvekkilinin tescilli markalarına tecavüz ettiğini ve FSEK kapsamında korunan yazılımlarını intihal yoluyla kullandıklarını, bu durumun haksız rekabet de yarattığını iddia ederek; asıl davanın reddine, müvekkilinin tescilli markasına tecavüz edildiğinin tespitine, durdurulmasına ve önlenmesine, 556 s.KHK m.66/b’ye göre hesap edilecek tazminatın fazlaya ilişkin talep ve dava hakları mahfuz kalmak kaydıyla şimdilik 25.000 TL maddi, 10.000TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek reeskont faiziyle birlikte davacı/karşı davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, müvekkilinin internet sitesindeki yazılımın FSEK kapsamındaki haklarına tecavüzün tespitine, men’ine ve önlenmesine, sayılan eylemler TTK’nın 55-a/4, 55-b/3, 55-c/2 ve 55-c/3 maddeleri uyarınca haksız rekabet yarattığından, haksız rekabetin tespitini, önlenmesini ve durdurulmasını talep ve karşı dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15/09/2020 tarih ve 2017/420 Esas – 2020/184 Karar sayılı kararıyla; “… asıl dava yönünden davacı … A. Ş.’nin 28/06/2016 tarihinde ticaret siciline tescilinin yapıldığı, davalı şirket adına olan marka başvurusunun ise bu tarihten önce 11/06/2016 tarihinde yapıldığı anlaşılmakla, dava konusu markanın davalı tarafça tescil başvurusundan önce davacı tarafından ticari anlamda kullanıldığının veya ihdas edildiğinin yani gerçek hak sahipliğinin davacı tarafça ispatlanamadığı sonuç ve kanaatine varılarak asıl davanın reddine karar vermek gerekmiştir.Karşı dava yönünden yapılan değerlendirmede ise; davalı-karşı davacı şirketin dava konusu … tescil nolu “…” markasının tescilli hak sahibi olup davacı-davalı şirketçe internet sitesinde ticari yetki doğuracak şekilde kullanıldığı anlaşılmakla davacı-karşı davalının, bu eylemi marka haklarına tecavüz ve aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğinden karşı davacının bu kısma ilişkin talebinin kabulü ile; davalı-karşı davacı adına tescilli … tescil nolu … markasından doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabetinin durdurulmasına, önlenmesine, giderilmesine, karar vermek gerekmiştir. Yukarıda değinilen bilirkişi raporuna ve karşı davacının tazminat seçeneğine göre maddi tazminat talebinin 5.558,52 TL yönünden kabulü gerekmiştir. Davacı-karşı davalının eylemi aynı zamanda markadan doğan manevi hakları ihlal niteliğinde olduğundan tarafların ekonomik durumu , manevi tazminatın ve hakkaniyet gözetilerek 10.000,00 TL manevi tazminat takdir edilmiştir. Karşı dava dilekçesinde bahsedilen dava dışı …un eylemleri davacı-karşı davalı şirketin kuruluşundan önce olup şirkete sorumluluk yüklenemeyeceğinden bu kişinin eylemleri nedeniyle olan tazminat talepleri ve fazlaya dair tazminat talepleri reddedilmiştir. Yine bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davalı-karşı davacının FSEK kapsamında değerlendirilecek herhangi bir hakkının ihlal edildiği hususu ispatlanamadığından reddedilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı-karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde; “Dava dosyasında henüz gerekçeli karar tarafımıza tebliğ edilmemiş olmakla birlikte; İşbu dilekçemiz ile dosya muhteviyatı açısından süre tutum ve tehir-i icra talepli olarak istinaf yoluna başvurduğumuzu saygılarımızla bilvekale talep ve beyan ederiz. Sayın Mahkemece belirlenecek lüzumlu harçların ve gider avanslarının yatırılmasını müteakip, tehir-i icra kararı iktisap edebilmemiz adına İstanbul … Nolu Barosu … sicil numarasıyla kayıtlı Stj. Av. …’a elden derkenar teslim edilmesini ayrıca saygılarımızla talep ederiz.” yönünde beyanda bulunulmuş olduğu, ancak ayrıntılı istinaf dilekçesinin sunulmadığı görülmüştür. Davalı-karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde; “Mahkemenin karşı dava kapsamındaki maddi tazminatı miktar yönünden istinaf yoluna başvurduklarını, Mahkeme tarafından maddi tazminat miktarı 5.583,52.-TL olarak belirlendiğini, bu tazminat miktarı dosyadaki veriler ile uyumlu olmadığını, nitekim; karşı davalı şirket vekilinin beyan dilekçesinde “Bu çerçevede müvekkil şirketin 2018 yılı Kurumlar Vergi Beyannamesine göre NET satış tutarı 2.506.605,55.-TL’dir” devamla dilekçenin 2. Sayfasında “2019 yılı kapsamında sadece (3) aylık Ocak, Şubat ve Mart dönemlerini içerir Geçici Vergi Betannamesine göre NET satışlar 3.040.046,14.- (yalnız üç milyon kırkbin kırkaltı lira, on dört kuruş) şeklinde vuku bulmuştur.” şeklinde beyanda bulunulduğunu, bu beyanların Mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğunu, Bu duruma göre maddi tazminat tutarı yönünden hükme esas alınan bilirkişi raporunda Türk Borçlar Kanunu 50. Maddesinde yer alan düzenlemeye atıfta bulunulmakta iken Mahkemece bu rapor dayanak kabul edilerek 5.583,52.-TL olarak belirlenen tazminat tutarı dosyadaki veriler ile uyumlu olmadığını, Haksız rekabet yönünden; Karşı davalı şirketin icra kurulu başkanı olarak kendini tanıtan … isimli şahsın daha önceden 17.02.2015-10.06.2016 tarihleri arasında karşı davacı müvekkil şirketin sigortalı çalışanı olduğu, dava dosyası kapsamında celp edilen banka hesap hareketlerinde “ağrı bandı” adı altında veya dava konusu “…” ibaresi ile ilişkilendirilen ve kendisinin banka hesabına yatırılan ödemeler toplamının 225.541,77.-TL olduğu, bu şekilde kendisine mal edindiği paralara ilave olarak müvekkil şirket bünyesinde sigortalı olarak çalışırken elde ettiği müşteri bilgilerini karşı davalı şirkete taşıdığının dosyadaki delillere göre sabit olmasına göre, karşı davalı şirketin hukuka aykırı menfaat elde etmiş olduğu ve bu menfaatin hukuka aykırı olmasının dayanağını TTK.54. ve devamı maddelerinde yer alan haksız rekabet düzenlemelerine tabî olduğu gözetilmeden haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi ve bu yönden ayrık tazminata hükmedilmesi gerekirken gerekçeli kararda yazılı olduğu şekilde haksız rekabete ilişkin taleplerin reddine karar verilmesinin usule aykırı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının talepleri gibi kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *İlk derece mahkemesince Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan celbedilen kayıtlardan; … sayılı “…” ibareli markanın, 05, 10 ve 35. Sınıflarda 11.06/2016 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davalı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Asıl dava, markanın hükümsüzlüğü; karşı dava ise marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men’i ile maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “-ASIL DAVA YÖNÜNDEN; Asıl dava yönünden davacının davasının REDDİNE, KARŞI DAVA YÖNÜNDEN :-Karşı dava yönünden, davalı-karşı davacı … Hizmetleri Ltd. Şti.’nin karşı davasının kısmen kabulüne, davacı-karşı davalının, davalı-karşı davacı adına tescilli … tescil nolu (…) markasından doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabetinin durdurulmasına, önlenmesine, giderilmesine, -Marka haklarına tecavüz nedeniyle 5.583,52 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davacı-karşı davalıdan alınarak daval-karşı davacıya verilmesine, fazlaya dair maddi tazminat talebinin reddine, -Davalı-karşı davacının FSEK uyarınca eserden kaynaklanan haklara dair talepleri ve dava dilekçesinde belirtilen diğer haksız rekabete ilişkin taleplerin reddine.” karar verilmiştir. Hüküm her iki taraf vekilince istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı-karşı davalının 11.02.2021 tarihli, “Yukarıda numarası mevcut bulunan Sayın Mahkeme huzurunda görülmekte olan dava dosyasında henüz gerekçeli karar tarafımıza tebliğ edilmemiş olmakla birlikte; İşbu dilekçemiz ile dosya muhteviyatı açısından süre tutum ve tehir-i icra talepli olarak istinaf yoluna başvurduğumuzu saygılarımızla bilvekale talep ve beyan ederiz. Sayın Mahkemece belirlenecek lüzumlu harçların ve gider avanslarının yatırılmasını müteakip, tehir-i icra kararı iktisap edebilmemiz adına İstanbul … Nolu Barosu … sicil numarasıyla kayıtlı Stj. Av. …’a elden derkenar teslim edilmesini ayrıca saygılarımızla talep ederiz.” beyanıyla süre tutum dilekçesi sunduğu, gerekçeli kararın davacı-karşı davalı vekiline tebliğ edilmesine rağmen ayrıntılı istinaf dilekçesinin sunulmadığı anlaşıldığından; istinaf sebebinin bildirilmemiş olması ve kamu düzenine aykırı bir hususun da olmadığı gözetilerek, davacı-karşı davalının istinaf isteminin reddine karar verilmiştir. Mahkemece aldırılan ve denetime elverişli bulunan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamıyla; davalı-karşı davacının dava konusu “…” markasının tescilli hak sahibi olup davacı-karşı davalının internet sitesindeki kullanımlarının marka haklarına tecavüz ve aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğinden mahkemece marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetinin durdurulmasına, önlenmesine, giderilmesine ve davalı-karşı davacının tazminat seçeneğine göre maddi tazminat talebinin 5.558,52 TL üzerinden kabul edilerek, aşan tazminat ve sair istemlerin reddedilmesinde usule aykırılık bulunmadığından, davalı-karşı davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı-karşı davalıdan alınması gereken toplam 1.244,41 TL (1064,51 TL nispi + 179,90 TL maktu) harçtan, peşin alınan toplam 326,30 TL (267,00 TL nispi + 59,30 TL maktu) harcın mahsubu ile bakiye 918,11 TL harcın davacı-karşı davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı-karşı davacıdan alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davalı-karşı davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/03/2023