Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/92 E. 2022/1951 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/92 Esas
KARAR NO: 2022/1951
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/09/2020
NUMARASI: 2018/532 2020/187
DAVANIN KONUSU: Markaya Tecavüz, Haksız rekabet
KARAR TARİHİ: 24/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin “…” markası altında Türkiye’de yangın söndürme cihazları ve tüm ekipmanlarının pazarlanması konusunda tek yetkili şirket olduğunu, davalının ticaret unvanının müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, davalı şirketin başka marka isimleri kullanabilecekken “…” markasını kullanmasının ticaret ahlakı açısından hoş karşılanabilecek bir durum olmadığını, davalı şirketin müvekkilinin marka hakkını kullanmasından ötürü siparişlerin davalıya verilme ihtimalinin yüksek olduğunu, davalının ticaret unvanının, müvekkili şirketin markasından ve ticaret unvanından çok sonra tescil edildiğini, davalının markasal kullanımlarının müvekkilinin marka hakkına tecavüz oluşturduğunu, davalı şirketin hukuka aykırı işlem ve eylemler sonucu TTK’nın haksız rekabet hükümlerine de muhalefet ettiğini iddia ederek, davalı yan tarafından müvekkiline ait “…” markasının haksız kullanılmasının ve pazarlanmasının önlenmesini, davalı eylemlerinin müvekkilinin marka tecavüzüne ve haksız rekabete sebebiyet verdiğinin tespitini ve önlenmesini, müvekkili markası ile iltibas yaratan kullanımların durdurulmasını, evrak vb. toplatılmasını ve web sitelerinin kapatılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının “tek yetkili satıcı” olduğu iddiasını belge ile ispat etmesi gerektiğini, müvekkili şirketin iştigali ile davacı şirketin iştigalinin birbirinden farklı ürünlere ilişkin olduğunu, müvekkilinin davacının ürünlerini satmadığını, müvekkili unvanı ile davacı unvanının ilk kelimelerinin aynı olmasının, iştigal konuları ve satmakta oldukları ürünler dikkate alındığında iltibas yaratabilecek bir duruma sebebiyet vermediğini, müvekkili markasının tanınmış bir marka olduğunu, davacının internet sitesi satışlarında karışıklığa neden olabilecek durumlardan bahisle iltibas yaratıldığı iddiasının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “…Dava dosyası kapsamında davalının “…” ibaresini taşıyan ticari unvanı dışında, davalı yanın “…” ibaresini markasal olarak kullandığına ilişkin davacı yan tarafından dava dosyasına herhangi bir belge ibraz edilmemiş, davalı yanın markasal kullanımlarının gösterir herhangi bir belge bulunmamaktadır. Her ne kadar bilirkişi raporunda ” davacı yanın “…” ibaresi üzerinde önceki tarihli hak sahibi olduğu, davalı adına tescilli ticaret unvanında “…” ibaresinin asli unsur olarak kullanıldığı, davacı markasında yer alan “…” harfinin karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırmadığı, davalı ticaret unvanın asli unsurunun davacı markası ile ayniyet derecesinde benzer olduğu, ticaret unvanında başkaca bir ayırt edicilik sağlayacak unsurunun bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, davalı adına tescilli ticaret unvanının davacı yanın marka tescilinden doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil edeceği belirtilmiş” ise de; HMK’nın 282 maddesi uyarınca hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceğinden bilirkişinin bu yöndeki görüşüne itibar edilmemiştir. Yüksek Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 29/06/2020 tarih ve 2019/1692 Esas – 2020/3293 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; “SMK’nın 29/1-a hükmü ile yapılan yollama gereği m.7/3-e maddesinde yer alan “işaretin ticaret unvanı ve işletme adı olarak kullanılması” hükmü işaretin markasal kullanılması durumunda uygulanabilecektir. Zira m.7/3’de işaretin ticaret alanında kullanılması halinde yasaklanabileceği hükme bağlanmıştır. Marka hukuku kapsamında işaretin ticaret alanında kullanılması ifadesi ile kastedilen işaretin markasal olarak kullanılmasıdır. Diğer taraftan, SMK’nın 7/3-e maddesinin gerekçesinde söz konusu düzenleme ile 2015/2436 sayılı A.B. Marka Yönergesiyle uyum sağlandığından bahsedilmiş olup, Yönerge’nin 3. maddesinde yer alan hükmün, yine Yönerge’nin genel gerekçesi no 19’daki açıklamalara göre değerlendirilmesi gerekir. Buna göre, ticaret unvanı ancak tescilli bir markaya tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden ayırt ediciliği sağlayıcı bir işaret olarak kullanılması halinde, marka hakkına tecavüz oluşturacağı açıklaması karşısında, Kanun Koyucunun amacının ticaret unvanının tescilli marka ile karıştırılmaya yol açacak şekilde kullanılması halinin marka hakkına tecavüz olarak kabul edilmesi gerektiği yönünde olmasına rağmen, tek başına ticaret unvanının tescil ettirilmiş olması marka hakkına tecavüz teşkil etmez.” Bu itibarla davalının ticaret unvanının davacı adına tescilli marka ile karıştırılmaya yol açacak şekilde kullanılması söz konusu olmadığından, ispatlanamadığından davacının davasının reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesini tekrarlayarak Müvekkili şirketin markasının dosyaya sunulan delillerden görüleceği üzere aynı marka adı altında bu markanın sunduğu ürünün aynısını eş değerini üretmesi satması ve/veya herhangi bir ticari amaçla elinde bulundurması … markası sahibi olan müvekkilinin marka hakkına tecavüz sayıldığını, Müvekkili şirket tarafından 11.12.2000 yılına ait 5193 sayılı RG de yayımlanan 449319-396901 sayılı Ticaret sicil numaralı olan belge mevcut olduğunu, … marka isim hakkının Resmi gazetelere dayanarak daha eski ve ilk olarak müvekkili şirket tarafından kullanıldığının belgelerle açıkça ispatlandığını, Davalı şirketin ise 15.01.2018 tarih ve 9494 sayılı RG de yayınlanan 959351 sayılı Tic sicil numaralı resmi gazeteye bakıldığından davalı şirketin markaya ait ismi kullandığı gazetede yayınlandığı, ticaret sicil numarası olduğunu, Bilirkişi raporunda iddianın doğrulandığını, raporda “davacının … esas unsurlu unvanı yangın söndürme cihazlarının imalatı ithalatı faaliyetleri bakımından tescilinde öncelikli hak sahibi olduğu anlaşılmaktadır” şeklinde ifade olduğunu, Müvekkili şirkete ait yazılı belgelerden veya internet sayfasından alınan tüm metinlerin şekillerin figürlerin fotoğrafların tüm haklarının saklı olduğunu, izinsiz kullanılamayacağını, 556 sayılı KHK ve TTK’ye göre haksız rekabet olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını, davanın kabulünü talep etmiştir.
İNCELEME TPMK belgelerine göre … sayılı … +şekil markası 09.11.2017 başvuru, 13.12.2018 tescil tarihli 01, 09, 35, 45 nolu sınıflarda davacı adına tescillidir. Davacı sirketin 05/12/2000’de kurulduğu, 11/12/2000 tarihli Ticaret Sicil gazetesinden anlasilmakta olup davali sirketin ise 22/01/2015’te kurulduğu, 03/02/2015 tarihli gazeteden anlaşılmaktadır. Marka vekili bilirkişi raporunda neticeten; davalı yanın “…” ibaresini markasal olarak kullandığına ilişkin davacı yan tarafından dava dosyasına herhangi bir belge ibraz olunmadığı, dosya arasında davalı yanın markasal kullanımlarının gösterir herhangi bir belge bulunmadığından, davalı yanın var olduğu iddia olunan markasal kullanımları üzerinde inceleme yapılamadığı, var olduğu iddia olunan markasal kullanımların davacı yana ait markalara tecavüz teşkil eder mahiyette olup olmadığının değerlendirilemediği, ilgili eksikliğin giderilmesinin akabinde görevlendirilme halinde bahse konu hususta kanaatlerin Mahkemeye sunulabileceği, davalı yanın markasal kullanımları bakımından dosyada herhangi bir veri olmadığından, inceleme yapılamamak ile birlikte davalı yanın ticaret unvanının davacı yana ait hakları ihlal eder mahiyette olup olmadığı hususu değerlendirildiğinde, davacı yanın “…” ibaresi üzerinde önceki tarihli hak sahibi olduğu, davalı adına tescilli ticaret unvanında “…” ibaresinin asli unsur olarak kullanıldığı, davacı markasında yer alan “…” harfinin karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırmadığı, davalı ticaret unvanın asli unsurunun davacı markası ile ayniyet derecesinde benzer olduğu, ticaret unvanında başkaca bir ayırt edicilik sağlayacak unsurunun bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, davalı adına tescilli ticaret unvanının davacı yanın marka tescilinden doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil edeceği belirtilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı, … markasından kaynaklanan haklarının ihlal edildiğini iddia ederek markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespitini, menini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.SMK’nın 29/1-a hükmü ile yapılan yollama gereği m.7/3-e maddesinde yer alan “işaretin ticaret unvanı ve işletme adı olarak kullanılması” hükmü işaretin markasal kullanılması durumunda uygulanabilecektir. SMK m.7/3’de işaretin ticaret alanında kullanılması halinde yasaklanabileceği hükme bağlanmıştır. Marka hukuku kapsamında işaretin ticaret alanında kullanılması ifadesi ile kastedilen işaretin markasal olarak kullanılmasıdır.Somut uyuşmazlıkta; davacı iddiasını marka hakkına dayandırmış ise de, davalının markasal kullanımını ispatlayamadığı gibi davalının … ibaresini ticaret unvanında kullanması markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturmayacağı dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık görülmemiş ve davacının istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/11/2022