Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/914 E. 2021/1770 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/914 Esas
KARAR NO: 2021/1770 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/03/2021
NUMARASI: 2020/384 E., 2021/240 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/10/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine bonoya dayalı takip başlattığını, takibe konu bonodaki imzanın müvekkiline ait olmadığını belirterek müvekkilinin bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, icra dosyasına nakdi teminat olarak yatırdıkları 38.916,54 TL’nin davalı tarafından tahsili halinde bu tutarın davalıdan istirdadına ve davalı aleyhine tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının imza inkarına dayalı olarak icra hukuk mahkemesinde açtığı davanın reddedildiğini, dosyanın Yargıtay’da olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemesince verilen 13/04/2017 tarih 2014/837 Esas – 2017/418 Karar sayılı ilamla toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre; dava konusu senetteki imzanın davacının eli ürünü olmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemizce 02/07/2020 tarihinde verilen 2017/4797 Esas – 2020/1175 Karar sayılı ilamla; “Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf, takip ve dava konusu bonoda keşideci, davalı taraf ise lehtar konumundadır. Davacı, bonodaki keşideci imzasının kendisine ait olmadığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Eldeki davadan önce Bursa 8.İcra Hukuk Mahkemesi’nde davacı tarafça açılan davada alınan tek bilirkişi raporunda takip konusu senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğu yönünde görüş bildirildiği, eldeki davanın yargılaması sırasında Adli Tıp kurumundan alınan raporda imzanın kuvvetle muhtemel davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği, daha sonra alınan 25/07/2016 tarihli Polis Kriminal Loboratuvarınca düzenlenen raporda ise, imzanın davacının elinden çıktığının beyanının mümkün görülemediği şeklinde görüş bildirildiği, daha sonra alınan M.Ü Güzel Sanatlar Fakültesi Öğrenim görevlilerince düzenlenen 28/03/2017 tarihli raporda ise, imzanın kuvvetle ihtimal davacının eli ürünü olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Mahkeme ise bu son rapora itibar etmeyerek Polis Kriminal Loboratuvarı ile Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporları esas alarak davanın kabulüne karar vermiştir. Mahkemenin önceki raporları yeterli görmeyerek yeni bir rapor aldıktan sonra yeterli görmediği rapora dayalı olarak hüküm kurması usul ve yasaya aykırıdır. Öte yandan raporlar bu haliyle birbiriyle çelişir vaziyettedir. Dolayısıyla dosyanın bu haliyle karara çıkarılması doğru değildir. Bir başka ifadeyle yargılama eksik yapılmıştır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin Genişletilmiş Kurulu’ndan takip ve dava konusu bonodaki keşideci imzasının davacının eli ürünü olup olmadığı hususunda raporlar arasındaki çelişkiyi giderici mahiyette rapor alınması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçeleriyle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/04/2017 tarih, 2014/837 esas, 2017/418 karar sayılı kararının kaldırılmasına, yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmiştir. Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesinden sonra; mahkemece alınan Adli Tıp raporu gerekçe yapılarak “dava konusu ve Bursa … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine konu 30/12/2008 tanzim ve 18/10/2011 vade tarihli 25.500,00-TL bono üzerinde davacı …’a atfen atılan imzanın davacının eli ürünü olmadığı sonucuna varılarak davanın kabulü ile dava konusu senetten dolayı davacının davalıya icra takip tutar ve fer’ileri toplamı olan 38.916,54-TL tutarında borçlu bulunmadığının tespitini, davalı tarafça icra dosyasından tahsil edildiği anlaşılan bu tutarın davalıdan İstirdatı ile davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş söz konusu senette davacının keşideci, davalının ise Lehtar olarak yer aldığı bu nedenle davalının imzanın davacıya ait olup olmadığını bilebileek durumda olduğu nedeniyle Kötü niyetli görüldüğünden 5.100,00-TL Kötü niyet tazminatının ayrıca davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş hüküm altına alınmıştır.” gerekçeleriyle davanın kabulü ile; davacı … ‘un Bursa … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine konu 30/12/2008 tanzim 18/10/2011 vade tarihli 25.500,00 TL tutarlı bonodan dolayı davalıya icra takip tutar ve ferileri toplamı olan 38.916,54 TL tutarında borçlu bulunmadığının tespitine, davalı tarafça tahsil edildiği anlaşılan 38.916,54 TL nin davalıdan istirdadı ile davacıya verilmesine, yasal şartları oluşmakla 5.100,00 TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafında; davacının İcra Hukuk Mahkemesi’nde dava açtığını ve imzaya itiraz davasının reddedildiğini, İcra Hukuk Mahkemesi’nde alınan raporun açık ve tereddüde yer vermeyecek şekilde imzanın davacının eli ürünü olduğu yolunda görüş bildirdiğini, İcra Hukuk Mahkemesi’ndeki dava derdest iken davacının huzurdaki davayı açtığını, derdestlik ve kesin hüküm itirazlarının değerlendirilmediğini, kararın öncelikle bu nedenlerle kaldırılmasını istediklerini, istinafa konu dosyada ilk alınan 07/01/2015 tarihli ATK raporunda imzanın kuvvetle muhtemel davacı eli ürünü olmadığı yolunda görüş belirtildiğini, bunun üzerine alınan 25/07/2016 tarihli Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı tarafından düzenlenen raporda ise imzanın davacının elinden çıktığının beyanı mümkün görülmemiştir şekilde muğlak ifadeli bir tespite yer verildiğini, bu rapora da itiraz ettiklerini ve M.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü tarafından düzenlenen 28/03/2017 tarihli raporda ise imzanın kuvvetle muhtemel davacının eli ürünü olduğunun kanaatinin belirtildiğini, mahkemenin bu çelişkili raporlara göre verdiği kararın istinaf mahkemesince kaldırıldığını, yapılan yargılamada ATK Fizik İhtisas Dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Kurulu’ndan rapor alındığını, bu raporda ise imzaların kuvvetle muhtemel …’un eli ürünü olmadığı tespitine varıldığını, bu rapora da itiraz ettiklerini ancak mahkemenin itirazları dikkate almadığını, eksik incelemeyle karar verildiğini, YHGK’nın 2001/12 – 436 E. 2001/467 K.sayılı ilamına göre imzanın aidiyeti hususunun tam da kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerektiği, yine Yargıtay 12. HD’nin 2014/2715 E. -2014/5616 K.sayılı ilamında da belirtildiği üzere kuvvetle muhtemel şeklindeki kanaatin kesin olmayıp imzanın aidiyeti hususunda kesin kanaat içeren rapor alınması gerektiğine değinildiğini, buna göre hükme esas alınan raporun kesin kanaat içermediğini, ATK raporunda karşılaştırılan imzanın hangi nedenlerle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü çıktıları bulunmadığını, esasen bu raporu inceleyen bir kişinin imzanın neden kuvvetle muhtemel davacı eli ürünü olmadığını görmesi ve anlamasının mümkün olmadığını, ihtimale dayalı düzenlenen raporların hükme esas alınamayacağını, dosyada beş adet rapor bulunduğunu, bunlardan bir tanesinin imzanın davacıya ait olduğunu, bir tanesinin kuvvetle muhtemel davacının eli ürünü olduğunu, üç tanesinin de imzanın kuvvetle muhtemel davacının eli ürünü olmadığı tespitini içerdiği, dolayısıyla davanın kabulü için kesin kanaat bildirir rapor bulunmadığını, ayrıca kötü niyet tazminatı koşullarının oluşmadığını, her ne kadar dava menfi tespit davası olarak açılmış ise de; yargılama devam ederken borcun ödendiğini ve davanın artık bir istirdat davası olduğunu, istirdat davalarında ise herhangi bir tazminata hükmedilmeyeceğini, ispat yükünün davacıda olduğunu, davacının imzaya itiraz iddialarını geçerli bir kanıtla kanıtlayamadığını, davanın reddi gerektiğini bildirmiştir. Davalının davacı aleyhine 25.500 TL bedelli bonoya dayalı olarak toplam 33.185,28 TL’nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlattığı görülmüştür. Takibe konu bononun 30/12/2008 tanzim, 18/10/2011 vade tarihli, 25.500 TL bedelli, malen kayıtlı, keşidecisinin davacı, lehtarının ise davalı olduğu görülmüştür. İcra Hukuk Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında dosya borcunun tamamının nakdi teminat olarak yatırılması halinde takibin tedbiren durdurulmasına karar verildiği, davacı tarafından dosyaya 15/11/2015’te 38.916,54 TL’nin yatırıldığı görülmüştür. Davacı tarafından Bursa 8.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/561 esas sayılı dosyasında açılan imzaya itiraz davası sonunda davanın reddine ve takibin durması nedeniyle %20 oranında tazminata karar verildiği, kararın onandığı ve karar düzeltme isteğinin de reddedildiği görülmüştür. İcra hukuk Mahkemesinde aldırılan tek kişilik bilirkişi raporunda, senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacının dava dilekçesine ekli sunduğu 3 kişilik mütalaada ise, imzanın taklit olduğunun belirtildiği görülmüştür. Adli Tıp Kurumunca düzenlenen 07/12/2015 tarihli raporda ise; imzanın kuvvetle muhtemel davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Ankara Kriminal Polis Laboratuvarınca düzenlenen 25/07/2016 tarihli raporda ise, imzanın davacının elinden çıktığının beyanının mümkün görülemediği şeklinde kanaat bildirildiği görülmüştür.M.Ü Güzel Sanalar Fakültesinde düzenlenen 28/03/2017 tarihli raporda ise, kuvvetle ihtimal imzanın davacının eli ürünü olduğu yolunda kanaat bildirildiği görülmüştür. Davacı vekilinin bu son rapora itiraz ettiği, önceki raporlara göre hüküm kurulmasını, aksi halde ise Jandarma Kriminal Laboratuvarından rapor alınmasını istediği, davalı vekilinin ise bu son rapora itirazları olmadığını beyan ettiği görülmüştür. Davalı vekilinin 13/04/2017 tarihli celsede icra dosyasına davacı tarafça teminat olarak yatırılan 38.915,54 TL’yi icra mahkemesinin kararı üzerine tahsil ettikleri yolunda beyanda bulunduğu görülmüştür.Dairemiz kaldırma kararından sonra ATK Fizik İhtisas Dairesi’nden alınan 25/12/2020 tarihli raporda; genişletilmiş uzmanlar kurulunca yapılan incelemede inceleme konusu senette borçluya atfen atılı basit tersimli imza ile …’un mukayese imzaları arasında tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzanın mevcut mukayese imzalarına kıyasla kuvvetle muhtemel …’un eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davalı vekilinin rapora itiraz ettiği ve daha önceden rapor alınmış kurumlar dışındaki bir yerden kesin kanaat içeren rapor alınmasının istenildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Davacı, imza inkarında bulunmuş davalı ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece ATK’dan alınan 07/12/2015 tarihli raporda imzanın kuvvetle muhtemel davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği, Ankara Kriminal Polis Laboratuvarınca düzenlenen 25/07/2016 tarihli raporda imzanın davacının elinden çıktığının beyanının mümkün görülemediği şeklinde kanaat belirtildiği, M.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi tarafından düzenlenen 28/03/2017 tarihli raporda ise imzanın kuvvetle ihtimal davacının eli ürünü olduğu yolunda görüş belirtildiği, yargılama sonunda ise polis kriminali laboratuvarı ile Adli Tıp Kurumu’nun 07/12/2015 tarihli raporu esas alınarak hüküm kurulduğu, kararın istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 02/07/2020 tarihli 2017/4797 Esas – 2020/1175 Karar sayılı ilamıyla mahkemenin önceki raporları yeterli görmeyerek yeni bir rapor aldıktan sonra yeterli görmediği rapora dayalı olarak hüküm kurmasının usul ve yasaya aykırı olduğu ayrıca raporlar arasındaki çelişkinin de giderilmesi bakımından ATK Fizik İhtisas Dairesi’nin genişletilmiş kurulundan rapor alınması yolunda ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmiş, Dairemiz kaldırma kararından sonra ATK Fizik İhtisas Dairesi’nden alınan 25/12/2020 tarihli raporda; genişletilmiş uzmanlar kurulunca yapılan incelemede inceleme konusu senette borçluya atfen atılı basit tersimli imza ile …’un mukayese imzaları arasında tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzanın mevcut mukayese imzalarına kıyasla kuvvetle muhtemel …’un eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği ve mahkemenin de bu raporu hükme esas aldığı görülmüştür. Dairemiz kaldırma kararından sonra mahkemece alınan 25/12/2020 tarihli ATK raporunun ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli olduğu, hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf taleplerinin reddi gerekmiştir. Öte yandan imza inkarına dayalı olarak açılan davalarda ispat yükü imzası inkar edilen senede dayalı olarak hak talep eden taraf üzerindedir. Bir başka ifadeyle somut olayda ispat külfeti davalı taraftadır. Davalı taraf imzanın davacıya ait olduğu hususunu ispatlayamamıştır. Ayrıca dava konusu senedin keşidecisinin davacı, lehtarının ise davalı olduğu anlaşılmakla, mahkemece davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Davalı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 2.658,38 TL harçtan peşin alınan 664,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 1. 993,78 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinafa gelen üzerinde bırakılmasına, İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların talepleri halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi. 20/10/2021