Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/906 E. 2023/290 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/906 Esas
KARAR NO: 2023/290
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/03/2021
NUMARASI: 2017/338 E. – 2021/53 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
KARAR TARİHİ: 22/02/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacının dava konusu “…” markası için ilk kez 31/12/2013 tarihinde Türk Patent Enstitüsü’ne tescil başvurusunda bulunduğunu, “…” markasının … başvuru no ile 22/12/2014 tarihinde 05, 29, 30. sınıflarda davacı adına tescilli olduğunu, ürünün gıda takviyesi amacıyla doktorlar tarafından hastalarına verildiğini, davacıya ait markanın “…” adı ile bir ürün üzerinde davalı … tarafından kullanılıp, … Tıbbi Malzeme tarafından dağıtımının yapıldığının tespit edildiğini, bunun üzerine davalı … Kozmetik ile iletişime geçildiğini ve 24/11/2015 tarihinde bir sulh sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme kapsamında tüm ürünlerin piyasadan toplanılacağının kararlaştırıldığını, 28/11/2015 tarihinde taraflarca hazırlanan tutanağa göre toplamda 10265 adet davaya konu “…” adlı ürün üretildiğini, bunlardan 9472 adetinin piyasadan toplandığını, kalan 793 üründen 696 adetinin ecza depolarından iade talep edildiğini, 20 adet ürünün test amaçlı yetkili mercilere teslim edildiğini, bu 696 ürünün en geç 7 gün içerisinde iade alınacağının kararlaştırıldığını, iade alınan ürünler sonucunda satışta hiçbir ürünün kalmayacağını ve toplatılan tüm ürünlerinin dış kutularının imha edileceğinin … Kozmetik tarafından taahhüt edildiğini, tarafların 05/12/2015 tarihinde tekrar bir araya geldiğini, düzenlenen tutanakta … Kozmetik tarafından üretilen 9472 adet ürünün depoya getirildiğini, ecza depolarından iade beklenen 696 üründen 401 adetinin depoya geldiğinin tespit edildiğini, 20 ürünün yetkili mercilere teslim edildiğini, böylece toplamda 9893 adet ürünün piyasadan çekildiğini, 372 adet ürünün piyasadan çekilemediğinin taraflarca tespit edildiğini, davalılardan … Kozmetik’in 16/12/2015 tarihli ihtarname göndermekle davacıyı ticari olarak tehdit ettiğini, ihtarnamede davalının davaya konu ürünleri ham mamul olarak üretip iş sahiplerine teslim ettiğinin, ürünün dolum, ambalaj ve etiketleme işlemlerini yapmadan müşterisine teslim ettiğinin, dağıtımını ve satışını gerçekleştirmediğinden marka tecavüzü ve ihlaline ilişkin iddiaların tarafı olmadığının ifade edildiğini, dava konusu ürünlerin kutu üzerinde yer alan üretim tarihinin 09/2015 olduğunu, davacı … Kozmetik’in TPE nezdinde … numaralı marka tescil müracaatlı “…” ve … numaralı marka tescil müraatlı “…” ibareli markaların başvuru tarihlinin 16/11/2015 olduğunu ve davanın açıldığı tarihte hala tescil edilmemiş olduğunu, davalı … Kozmetik’in basiretli bir tacir olarak davranmadığını ve üretim yapılmasını isteyen iş sahiplerinden marka tescil evrakını istemediğinin açık olduğunu, basiretli bir tacir olarak davalının ürettiği ürünün hangi marka adı altında ne şekilde satıldığını takip etmemesinin veya bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalının ihtarnamesinde davaya konu ürünün kozmetik nitelikte krem özellikli bir ürün olduğunu beyan ettiğini, ancak 25823 sayılı Kozmetik Yönetmeliği Madde 4/h bendine göre ürünün kozmetik bir ürün olmadığını, ürünün Sağlık Bakanlığı sorumluluğunda bulunan ilaç kategorisine girdiğini, davacının markasının 05/29/30 sayılı sınıflarda tescilli olduğunu, sınıf 5 içerisinde “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar” kategorisinin bulunduğunu, davalılar tarafından üretilen “…” adlı ilaç muhteviyatındaki ürünün 5 numaralı sınıfa girdiğini, davacının markasının 556 Sayılı KHK Madde 61/b gereği hem üretici … Kozmetik hem de dağıtıcı … Tıbbi Malzeme tarafından ihlal edildiğinin açık olduğunu, aynı KHK’nın 64. maddesi gereği ürünü üreten, satan ve dağıtanın sorumlu olduğunu, davalıların davacının zararını tazmin etmekle yükümlü olduğunu, işbu nedenlerle davacının markasına vaki marka tecavüzünün ve haksız rekabetin tespitine, önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davacının markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden fiillerinin durdurulmasına ve önlenmesine, markanın davalılar tarafından ürün ve hizmetlerde izinsiz kullanımının durdurulması ve önlenmesine, markanın davalılara ait fatura, iş evrakı, yazılı sözlü reklamlar da dahil her türlü tanıtım vasıtasında kullanılmasının durdurulması ve önlenmesine, tecavüz ve haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, davalılara ait üzerinde “…” markası yazılı ürün, ürün ambalajı, iş evrakı, katalog ve araçlara el konularak imhasına, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik 50.000,00 TL maddi tazminatın sulh sözleşmesi tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, davacının yoksun kaldığı kazancın hesaplanarak makul bir payın daha eklenmesine, davacının itibarı zarara uğratıldığından fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla 40.000,00 TL tazminatın ve davacının manevi zararına karşılık 10.000,00 TL tazminatın sulh sözleşmesinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, masrafı davalılardan alınmak suretiyle kararın ilgililere tebliğine, kamuya yayın yoluyla duyurulması için Türkiye çapında yayınlanan üç büyük günlük gazeteden birinde bir kez ilanına, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalılara yükletilmesine yönelik karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı … Kozmetik San. Dış Tic. İml. ve Paz. Ltd.Şti cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin kozmetik fason üretimi talep eden firmaların bildirdiği kimyevi içerik doğrultusunda talep edilen kimyevi-kozmetik nitelikteki ürünlerin ham mamulünü ürettiğini, TPMK’da … ve … numaralı marka tescil müracaatlı “…” ile … ve … numaralı marka tescil müracaatlı “…” ibareli markaların başvuru sahibi dava dışı … ve marka kullanım hakkı sahibi dava dışı …’in “…i” üretimi için dava dışı … Kozmetik İthalat İhracat Pazarlama Limited Şirketi ile anlaşma sağladığını ve 20/10/2015 tarihinde fason üretim sözleşmesi imzaladığını ve noterce tasdik edildiğini, dava dışı … Kozmetik şirketinin ürünün ham mamulünün üretimi için müvekkili şirkete müracaat ettiğini, müvekkili şirketin de kremin bildirilen kimyevi ve kozmetik özellikteki muhteviyatı doğrultusunda ürünün ham mamul biçiminde 500 kg ağırlıkta varil olarak üretimini yaptığını ve ham mamul olarak üretim yaptıran dava dışı şirkete teslim ederek ifa borcunu yerine getirdiğini, müvekkili şirketin “…” marka masaj kreminin bildirilen kimyevi içerik yönünden sadece ham mamulünü ürettiğini, müvekkilinin ürünün dolumu, ambalajlanması, paketlenmesi, dağıtımı ve satışı süreçlerinin hiç birinde yer almadığını, ürünün marka müracaat sahibinin de müvekkili şirket olmadığını, ürünün ne marka, ne de paketlenmesi süreci ile müvekkili şirket arasında bir illiyet bağı bulunmadığını, müvekkili şirkete husumet yöneltilemeyeceğini, “…” marka ürün ile davacı adına tescilli ürün arasında taklit kavram ve olgusunu gerektiren hiç bir unsurun söz konusu olmadığını, iki ürünün hem genel görünüm hem de markanın jenerik görünümü açısından ne şekil, ne biçim, ne de kullanım tarzı bakımından benzer olmadıklarını, ortada marka hakkına tecavüz bulunmadığını, kaldı ki davacı iddiasına konu ürünün %98’inin piyasadan toplandığını, piyasadan toplanamayan kısmın mücbir sebep kapsamında olduğunu, bu sebeplerle davanın öncelikle husumet yönünden ve dava şartı yokluğundan ve ayrıca esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Tic. Ltd.Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacının dayandığı sulh sözleşmesinin ve tutanaklarının tarafı olmadığını, davacı ile diğer davalı arasında yapılan sözleşme ve tutanaklar açısından müvekkili şirketin üçüncü kişi konumunda yer aldığını, dolayısıyla müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, dava konusu ürünün bir krem, davacı tarafın ürününün ise gıda takviyesi niteliğinde bir tablet olduğunu, dolayısıyla ürünlerin nitelikleri ve özellikleri farklı olmakla birlikte kullanım alanlarının farklılık arz ettiğini, dava konusu ürünün haricen kullanılan bir ürün olduğunu, buna karşın davacı tarafın ürününün ise ağız yolu ile kullanıldığını ve 4 farklı bileşenden oluştuğunu, gerek kullanım alanları, gerek kullanım yolları, gerekse içerikleri açısından birbirinden tamamen farklı olan bu iki ürünün birbirlerine alternatif olmaları ve birbirlerinin yerine kullanılmalarının mümkün olmadığını, Savcılık aşamasında yaptırılan tespitlerle de ortada bir tecavüz bulunmadığının sabit olduğunu, söz konusu arama ve el koyma kararlarının infazı için davalılara ait iş yerlerinde yapılan aramalarda herhangi bir ürüne rastlanmadığını, tespit edilen herhangi bir ürün bulunmadığını, bu durumun Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/4983 soruşturma sayılı dosyası kapsamında 28/01/2016 tarihinde yapılan tespitle de sabit olduğunu, dolayısıyla davacının zararının da mevcut olmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 11.03.2021 tarih ve 2017/338 Esas – 2021/53 Karar sayılı kararıyla; “…davalı … Kozmetik San. Dış Tic. İml. Ve Paz. Ltd. Şirketi tarafından diğer davalı … Tıbbi Malzeme ve İth. İhr. Tic. Ltd. Şirketi’nin talebi üzerine ham olarak üretimi yapılan masaj kremi ürününün “…” markası ile satışa sunulduğu, dosyaya sunulan ve davacı tarafın da imzasını taşıyan Sulh Sözleşmesi ve … Kozmetik Şirketi yetkilisi hakkında İstanbul Anadolu FSHCM’nde açılan dava sonucunda verilen ve kesinleşen beraat kararının ve istinaf talebinin reddine dair kararın gerekçeleri ile davalı … Kozmetik şirketinin ürünü ham olarak üretip marka ve etiket kullanmadan diğer davalıya teslim ettiğinin sabit olduğu, bu nedenle davalı … San. Dış Tic. İml. ve Paz. Ltd. Şirketi’nin davacının markasına tecavüz etmediği kanaatine varılmıştır. Davalı … Tıbbi Malzeme ve İth. İhr. Tic. Ltd. Şirketi ise ürünleri kendilerinin ürettirdiğini kabul etmiştir. Ürünler üzerinde kullanılan “…” markası ile davacıya ait “…” markalarının esas unsurlarının “…” olduğu, davalının markasında yer alan “…” ibarelerinin markaları farklılaştırmaya yeterli olmadığı, bu nedenle markalar arasında görsel ve işitsel olarak karışıklığa neden olabilecek düzeyde benzerlik bulunduğu anlaşılmıştır. Ancak davalı şirket bu ürünleri dava dışı … ile yaptıkları anlaşma sonucunda onun adına 35. sınıfta tescilli olan 11/12/2015 başvuru tarihli ve … numaralı “…” markası ile 03. sınıfta tescilli olan 16/11/2015 başvuru ve … numaralı “…” markasına dayanarak ürettiklerini savunmuştur. Tanık olarak dinlenen … ve diğer davalı tanıklarının beyanlarıyla da bu husus ispatlanmıştır. Davacının 12/12/2014 tescil tarihli ve … numaralı “…” markası ise 05,29 ve 30. sınıflarda tescilli olup, kozmetik ürünler davacının markasının tescil kapsamında değildir. Her ne kadar davaya konu olan “…” markalı ürünün ambalajlanma tarihi ve …’ın … tescil numaralı markasının başvuru tarihinden sonra ambalajlanıp ambalajlanmadığı tespit edilememişse de, davalıya ait bu ürünün davacının markasının tescili kapsamındaki ilaç niteliğinde olmadığı gerek İstanbul Anadolu FSHCM’nin ne 2016/216 Esas, 2017/356 Karar sayılı kesinleşmiş kararı ile, gerekse davalı tarafça dosyaya sunulan ve aksi davacı tarafça kanıtlanamayan İstanbul Anadolu Üniversitesi’nden alınan raporlar ile tespit edilmiş olup, markaya tecavüzün gerçekleşmesi için markaların benzerliğinin yanı sıra kullanıldıkları mal ve hizmetlerin de benzer veya aynı olması gerektiği, davalı şirketin “…” markasını davacının markasının tescil kapsamında olmayan kozmetik ürünler üzerinde kullandığı, davacının markası ile ürettiği ürününün ise ağızdan alınan tablet olup ilaç niteliğinde olduğu, ayrıca dava tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı KHK uyarınca dava dışı …’a ait markanın hükümsüz kılınana kadar sahibine ve onun markayı kullanmak için yetki ve izin verdiği kişilere koruma sağlayacağı, davaya konu ürünlerin …’ın marka başvurusundan önce ambalajlandığının ve etiketlendiğinin kanıtlanamadığı, bu nedenle markaya tecavüzün ve haksız rekabet koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla, davanın reddine.” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; “Mahkemeye sunduğumuz ürün görsellerinde ürünün üreticisi kısmında … Kozmetik, dağıtıcı kısmında ise … İth. İhr. Tic. Ltd. Şti. yazdığını, ürünlerin kutu üzerinde yer alan üretim tarihinin 09/2015, dava dışı …’ın başvuru yaptığı 03.sınıfına tescilli marka başvurusu tarihinin16/11/2015 olduğunu, buna göre marka başvurusunun ürün üretildikten sonra yapıldığını ve ürün üretilip satışa arz edildiğinde müvekkilin marka hakkına tecavüz edildiğinin sabit olduğunu, Mahkemeden ‘Davalı …. deposunda yediemin olarak tutulan ürünlerden birisinin dış kutusu ile birlikte celbini’ talep etmiş olmamıza rağmen mahkemece bu konuda ara karar oluşturulmadığını; mahkemenin bilirkişi raporu alındıktan sonra ürünün mahkemeye sunulmasına karar verdiğini, Ürün celbi bilirkişi raporundan önce gerçekleştirilmiş olsaydı açıkça görüleceği üzere ürünün üretim tarihi, üreticisi ve dağıtıcısının tespitinin rahatlıkla yapılabileceğini ve mahkemece ‘…’ın marka başvurusundan önce ambalajlandığının ve etiketlendiğinin kanıtlanamadığı’ şeklinde hatalı bir gerekçeye dayanarak hüküm verilmesinin önlenmiş olacağını, mahkemece bu konuda ek rapor da alınmadığını, Davalı tarafından mahkemeye sunulan Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü Eczacılık Fakültesi tarafında hazırlandığı iddia olunan raporda; davaya konu ürünlerin kullanım yolu ve içerikleri ile ilgili olarak birbirinden farklı ürünler olduğu tespitine yer verildiğini, ancak raporda davaya konu ürünün kozmetik veya ilaç olduğuna dair herhangi bir tespit yer almadığını, Davalı tarafça mahkemeye sunulan 23.06.2016 tarihli ve herhangi bir üniversiteden alınmayan sadece bir eczacının imzaladığı iddia edilen ‘Ürün Güvenlik Değerlendirmesi’ adlı raporun delil niteliğinde olmadığını, raporun nerede hangi şartlarda hazırlandığı belli olmadığı gibi rapor içerisinde yer alan bilgiler denetimden uzak olduğunu, bu nedenle raporun mahkeme tarafından güvenilir bulunarak hükme konu edilmesinin hatalı olduğunu, İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi dosyasındaki savcılık tarafından alınmış bilirkişi raporunda’Müşteki firma adına tescilli markanın iktibas edilerek kullanılması sonucu sıradan tüketiciler tarafından müştekinin tescilli markasından ayırt edilemeyeceği bu kişiler üzerinde iltibasa yol açacakları ve aldatıcı nitelikte olduğu bu nedenle marka hakkına tecavüz sayılan fiiller kapsamında olduğu’nun belirtildiğini,Mahkeme tarafından aldırılan 04.10.2019 tarihli raporda ise, eczacı bilirkişi tarafından davaya konu ürünün kozmetik bir ürün olmadığına dair tespitin yapıldığı, marka vekili tarafından da müvekkilin markasına tecavüz edildiği yönünde görüş bildirildiğini,Mahkeme tarafından ‘Davalılara ait ürünün niteliğinin kozmetik ürün olup olmadığına dair görüş ve incelemenin bilimsel ve inandırıcı gerçeklerle yapılamadığı, bu nedenle yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınamayacağından yeni bir heyetten rapor alınması gerektiği, bilirkişilerin raporda bildirdikleri görüşlerine göre ek rapor alınmasının yeterli olmayacağı, davalılar tarafından sunulan Anadolu Üniversitesinden alınan raporlar ile bilirkişi raporunun arasındaki çelişkinin de giderilmesi için yeniden rapor alınmasının zorunlu olduğu ve bilirkişi ücretlerinin ispat yükü üzerinde olan davacı tarafça karşılanması gerekti halde süresinde ücret yatırılmadığından, davacının bilirkişi incelemesi delilinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilerek, dosya kapsamına göre değerlendirme yapılmıştır.’ gerekçesiyle hüküm kurulduğunu, Mahkeme tarafından oluşturulan bilirkişi heyeti için müvekkil süresi içinde mahkeme veznesine toplam 3.000 TL bilirkişi ücreti yatırıldığını, alınan bilirkişi raporunun müvekkil lehine olmasına rağmen mahkemenin raporu incelemenin bilimsel ve inandırıcı gerçeklerle yapılamadığı gerekçesiyle kabul etmeyerek müvekkilden tekrar 3.900 TL bilirkişi ücreti yatırmasını talep ettiğini, bunun usul ekonomisine aykırı olduğunu, mahkemenin gerektiğinde ek rapor alabileceğini, Mahkemenin kendi oluşturduğu üç kişilik bilirkişi heyetine güvenmeyip davalının tek kişi tarafından hazırlanan denetimi yapılmamış, gerçekliği şüpheli olan raporuna güvenmesinin usule aykırı olduğunu, Mahkemeye 02.01.2017 tarihinde sunmuş olduğumuz dilekçemizde ‘T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ilgili birimine müzekkere yazılarak dava konusu ürünün üreticisi ve ürettireni bilgileri ve ürün kayıt tarihi ve bilgilerinin talep edilmesini ve ürünün sorumlu müdürünün müzekkere ile celbini’ talep etmiş olmamıza rağmen, gelen cevabi yazının hatalı şekilde diğer davalı … Tıbbi Malzeme şirketi üzerinden geldiğini, tekrar müzekkere yazılması talebimizin gerekçesiz şekilde reddedildiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları incelendiğinde; … numaralı “…” markasının 5, 29 ve 30.sınıflarca 22/12/2014 tarihinde davacı adına, 16/11/2015 başvuru tarihli, … numaralı “…” markasının 3.sınıfta 22/07/2016 tarihinde dava dışı … adına, 11/12/2015 başvuru tarihli, … numaralı “…” markasının 35.sınıfta 15/08/2016 tarihinde yine dava dışı … adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Dava, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve durdurulması ile maddi – manevi tazminat ile itibar tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “Davalı … San. Dış Tic. İml. ve Paz. Ltd. Şirketi yönünden; davacı tarafın da imzasını taşıyan Sulh Sözleşmesi ve … Kozmetik Şirketi yetkilisi hakkında İstanbul Anadolu FSHCM’nde açılan dava sonucunda verilen ve kesinleşen beraat kararının gerekçeleri ile bu davalının davacının markasına tecavüz etmediği anlaşıldığından; -Davalı … Tıbbi Malzeme ve İth. İhr. Tic. Ltd. Şirketi yönünden ise; markalar arasında görsel ve işitsel olarak karışıklığa neden olabilecek düzeyde benzerlik bulunduğu, ancak davalı şirket bu ürünleri dava dışı … ile yaptıkları anlaşma sonucunda onun adına 35. sınıfta tescilli olan 11/12/2015 başvuru tarihli ve … numaralı “…” markası ile 03.sınıfta tescilli olan 16/11/2015 başvuru ve … numaralı “…” markasına dayanarak ürettiği, kozmetik ürünler davacının markasının tescil kapsamında olmadığı, davalıya ait bu ürünün davacının markasının tescili kapsamındaki ilaç niteliğinde olmadığı, davalı şirketin “…” markasını davacının markasının tescil kapsamında olmayan kozmetik ürünler üzerinde kullandığı, davaya konu ürünlerin …’ın marka başvurusundan önce ambalajlandığının ve etiketlendiğinin kanıtlanamadığı, bu nedenle markaya tecavüzün ve haksız rekabet koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla, davanın reddine” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davada ispat yükünün davacıda olduğu, mahkemece alınan bilirkişi raporunda davanın çözümüne katkı sağlayacak ölçüde “Davalılara ait ürünün niteliğinin kozmetik ürün olup olmadığına” dair görüş ve incelemenin bilimsel ve inandırıcı gerekçelerle yapılmadığı ve bu nedenle yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınamayacağından yeni bir heyetten rapor alınması gerektiği yönünde ara karar oluşturulduğu, davalılar tarafından sunulan Anadolu Üniversite’sinden alınan raporlar ile bilirkişi raporunun arasındaki çelişkinin de giderilmesi için yeniden rapor alınmasının zorunlu olduğu da gözetildiğinde ispat yükü üzerinde olan davacı tarafça bilirkişi ücreti yatırılmadığından dosya kapsamına göre değerlendirme yapılmasında usule aykırılık bulunmamaktadır. Davalı … Tıbbi Malzeme ve İth. İhr. Tic. Ltd. Şirketi’nin ürünler üzerinde kullandığı “…” markası ile davacıya ait “…” markalarının esas unsurlarının “…” olduğu, markalar arasında görsel ve işitsel olarak karışıklığa neden olabilecek düzeyde benzerlik bulunduğu, ancak davalı şirketin bu ürünleri 5. sınıfta tescilli olan 11/12/2015 başvuru tarihli ve … numaralı “…” markası ile 03. sınıfta tescilli olan 16/11/2015 başvuru ve … numaralı “…” markasının sahibi olan dava dışı … ile yaptıkları anlaşmaya dayalı olarak ürettiği, davacı markası ile anılan davalı kullanımındaki markanın farklı sınıflarda tescilli olduğu ve davalı tarafından üretilen kozmetik ürünlerin davacının markasının tescil kapsamında olmadığı, olay nedeniyle açılan İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2016/216 Esas – 2017/356 Karar sayılı kesinleşmiş kararı ile davalı tarafça dosyaya sunulan Anadolu Üniversitesi’nden alınan raporlar da dikkate alındığında; ilk derece mahkemesi tarafından davalı … Tıbbi Malzeme ve İth. İhr. Tic. Ltd. Şirketi yönünden anılan gerekçelerle; davalı … Tic. İml. ve Paz. Ltd. Şirketi yönünden ise, “Davacı tarafın da imzasını taşıyan Sulh Sözleşmesi ve … Kozmetik Şirketi yetkilisi hakkında İstanbul Anadolu FSHCM’nde açılan dava sonucunda verilen ve kesinleşen beraat kararının gerekçeleri ile bu davalının davacının markasına tecavüz etmediği anlaşıldığından” davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/02/2023