Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/90 E. 2022/1963 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/90 Esas
KARAR NO: 2022/1963
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/10/2020
NUMARASI: 2018/400 2020/257
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Beşiktaş ilçesinde bulunan tarihi …, Müvekkili Şirket tarafından restore edilmiş ve halihazırda Müvekkili Şirketin tasarrufunda olduğunu, … kapsamında bulunan binalara ilişkin tüm hakların kullanımı 15.10.1987 tarihli Yapım ve İşletme Sözleşmesi, 23.02.1989 tarihli Ek Sözleşme 1,05.10.1998 tarihli Ek Sözleşme 2 ve yine 05.11.1998 tarihli Ek Sözleşme 3 ve en nihayetinde 23.02.2011 tarihli Ek Sözleşme 7 uyarınca Müvekkili Şirkete ait olduğunu, İstanbul’un tarihi dokusunun hissedildiği en önemli semtlerinden biri olan Akaretlerde, “…” tarihi ve kültürel yapısı araştırıldığı ve aslına sadık kalınarak müvekkili şirket tarafından restore edildiğini, bu projenin güzelliği sebebiyle şehircilik ve mimari alanda prestijli ödüller aldığını, birçok ajans ve şirket tarafından …’de çekimlerin yapılması için müvekkili şirkete devamlı surette talep gelmekte olduğunu, davalının müvekkili şirketten herhangi bir izin ya da sonrasında onay almadan …’de bulunan binalar ön plana çıkarılmak suretiyle kullanılarak dilekçe ekinde görseli yer alan reklamın oluşturulduğunu, söz konusu görsel gazetelerde ve dergilerde tam sayfa basıldığını, billboardlarda kullanıldığını ve bu izinsiz kullanım sonucu davalının hukuka aykın olarak ticari fayda elde ettiğini, Beyoğlu … Noterliğinin 11.07.2018 luriJıli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilmesine rağmen davalı tarafça herhangi bir ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalması kaydıyla 1000 TL tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; bina ve mimari eserlerde FSEK hak sahipliğini gerçek kişilere bahşetmiş olup bu kişi de eseri yapan mimar olup bu nedenle davacı şirketin dava açma ehliyetinin bulunmadığı, mali haklarının süresi de 70 yıl ile sınırlı olduğu, tüzel kişilerin eser üzerinde hak sahipliği mümkün olmadığını, bu devir alınan hakka dayalı bir talepte bulunabilmeleri için de hak sahipliğini elde ettiklerini ibraz ve ispat etmeleri gerektiğini, davacı şirketin çektiği 11.07.2018 tarihli Beyoğlu … Noterliği … keşide nolu İhtarnamede, dava dilekçesinde bu haklara sahip olduğuna dair bir belge sunmadığı, davacının hak sahibi olmadığına dair Yargıtay 11.HD. Emsal ilamlarını sunduklarını, davacının kanunen mali hakları kullanma yetkisine sahip olduğuna ilişkin bir delili olmadığı gibi mali haklarının ihlal edildiğine istinaden bir talepte de bulunmadığını, davanın “aktif husumet yokluğu” nedeniyle reddi gerektiğini, doktrinde de ifade edildiği üzere, sanat eseri şekline dönüştürülmesi anlamına gelmeyen tadilat ve değiştirmelerin İşlenme eser sahipliği oluşturmayacağını, eser üzerinde bir ihlalin vuku bulmadığını, dava dilekçesinde belirtilen fotoğrafların, birer sokak çekimi olup bu çekimlerin söz konusu bina ile bir bağlantısı da bulunmadığını sokak ve caddeler kamu malı olup kimsenin hak ve tasarrufunda olmadığı hususunun FSEK 40. Maddesinde düzenlendiğini tüm açıklanan nedenlerle davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “…Somut olayda ise binanın umumi yol üzerinde bulunması ve binanın temelli kalmak üzere kamuya açık alanda bulunması, binanın içinin reklamda kullanılmayıp sadece sokak ile birlikte binanın görselinin kullanılmasının FSEK 40 hükmündeki istisna çerçevesinde serbest olduğu ve bu sebeple davacının mali ve manevi haklarının ihlal edilmediği anlaşıldığından , hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere : eserin mimarının … olduğu, mimarın 1899 yılında vefatı ile eser üzerindeki telif haklarının 1969 yılında sona ermiş olduğu, Kaldı ki FSEK m.40/1 hükmü gereğince bu tür mimari eserlerin dış görünümlerinin 3, Kişiler tarafından televizyon veya başka mecralarda görüntülenmesinin serbest olduğu, davalının herhangi bir tazminat yükümlülüğünün bulunmadığı anlaşılmakla subut bulmayan davanın reddine …” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Beşiktaş …’in müvekkili şirket tarafından restore edildiğini, tüm hakalrın kullanımının 15.10.1987 tarihli yapım ve işletme sözleşmesi, 23.02.1989 Tarihli ek sözleşme 05.10.1998 tarihli ek sözleşme 05.11.1998 tarihli ek sözleşme ve 23.02.2011 Tarihli ek sözleşme uyarınca müvekkili şirkete ait olduğunu, tapu kaydında da şerh olarak düşüldüğünü, mahkemenin kayıtları celp etmeden karar verdiğini, Müvekkili izin vermeden binaların fon /dekor olarak kullanılarak reklem oluşturulduğu, gazete ve dergilerde tam sayfa basıldığını, bilboardlarda kullanıldığını, kullanımın halen devam ettiğini, davalının hukuka aykırı olarak ticari fayda elde ettiğini, müvekkiline birçok çekim için talep geldiğini, müvekkilinin çok seçici davrandığını, Reklam ve tanıtım piyasa uygulaması ve ticari teamüller dikkate alındığında eser ve mekan kullanımlarında reklam bütçesinin belli bir kısmının eser /mekan sahibine ödenmesi gerektiğini, piyasa teamüllerine uygun bir miktarın Yargıtay içtihatları gereğince müvekkiline ödenmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep etmiştir. Davalı vekili katılma yolu ile sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; – Mahkemenin kararının usul ve Yasa’ya uygun olduğunu, davacının dava ehliyeti olmadığını, davacı tapu kayıtlarının celp edilmemesinin eksik incelemeyi gösterdiğini istinaf istemi olarak ileri sürmüş ise de mülkiyet ile mali hak sahipliğinin farklı kavramlar olduğunu, istinaf isteminin reddi gerektiğini, Mimari eserlerin restorasyon sonucu onarılması restorasyonu gerçekleştiren mimarı ortak eser sahibi yapmayacağını, çünkü güzel sanat eserinin halen onu ilk kez meydan agetiren kişinin hususiyetini taşıyacağını, Dava dilekçesindeki fotoğrafın sokak çekimi olduğunu, bina ile bağlantısı olmaıdğını, FSEK 40 md gereğince de mimari eserin dış görünümünün görüntülenmesinin serbest olduğunu, fotoğrafın kamusal alanda çekildiğini, binanın mimari tasarım anlamında Mİmar ….2a ait olduğunu, mimarın 1899 da vefatı, 70 yıllık sürenin dolduğu, telif haklarının sona erdiğine ilişkin kararın yerinde olduğunu davacının istinaf isteminin reddi gerektiğini, Ancak mahkemenin AAÜT’deki miktar yerine 1000TL vekalet ücretine hükmetmesinin yerinde olamdığını, tavzih talebinin de mahkemece reddedildiğini belirterek vekalet ücretinin düzletilmesi için hükmün kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME Bilirkişiler reklam ve pazarlama uzmanı …, fikri haklar uzmanı … , Doç. DR. … raporlarında özetle; … İsimli binaların FSEK m.4/5 anlamında mimari eser kapsamında olduğu, Bu eserin mimarının … olduğu, mimarın 1899 yılında vefatı ile eser üzerindeki telif haklarının 1969 yılında sona ermiş olduğu, dava konusu bina cephelerinin günümüzdeki durumu ile ilk yapıldığı zamanki özgün halinin birebir aynı olduğu, restorasyon çalışmasında cephe özeliklerine ilişkin yeni bir tasarım özgün bir değer ortaya konulmadığı, restorasyon çalışmasındaki özgünlüğün binaların iç mekan özelliklerinin Koruma Kurullarının ilke kararlarının izin verdiği ölçüde günümüz ihtiyaçlarına uygulanması ile ilgili olduğu, binaların restorasyon ile ilk yapıldığı zamandaki cephe özellikleri mimari görünüşünün değiştirilmesinin mümkün olmadığı, cephelerin 1875 yılında Mimar … tarafından tasarlandığı, binaların FSEK anlamında güzel sanat eseri olduğunun tartışmasız olduğunu, eser sahibinin vefatı nedeni ile 1969 yılında telif hakları korumasının sona erdiği, davacının hak sahipliğine ilişkin belge sunmadığı Kaldı ki FSEK m.40/1 hükmü gereğince bu tür mimari eserlerin dış görünümlerinin 3.Kişiler tarafından televizyon veya başka mecralarda görüntülenmesinin serbest olduğu dolayısıyla dava konusu çalışmada bu binanın görüntülenmiş olması sebebiyle davalının herhangi bir tazminat yükümlülüğünün bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı bildirmişlerdir.
GEREKÇE Davacı, …’in restorasyonunun müvekkili tarafından yapıldığını ve binanın müvekkilinin tasarrufu altında olduğunu, davalının reklamında binanın görüntüsüne izinsiz olarak yer vererek ticari kazanç elde ettiğini ileri sürerek FSEK’ten kaynaklanan eser sahipliğine ilişkin hakların ihlaline dayalı maddi tazminat isteminde bulunmuştur. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı ve katılma yolu ile davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. FSEK 40/1.maddesi; “umumi yollar, caddeler ve meydanlara, temelli kalmak üzere konulan güzel sanat eserlerini; resim grafik, fotoğraf vesaire ile çoğaltma, yayma, umumi mahallerde projeksiyonla gösterme, radyo ve benzeri vasıtalarla yayımlama caizdir. Bu salahiyet mimarlık eserlerinde yalnız dış şekle münhasırdır” şeklindedir. Somut uyuşmazlıkta; davacının daya dilekçesi ekinde yer alan reklam görseli incelendiğinde binanın dış cephesinin görünümünün reklam içinde (fonda) yer aldığı görülmektedir. Bilirkişi raporunda yerinde olarak tespit edildiği üzere; davacının, dış cephedeki restorasyon çalışması nedeni ile eser sahibi olduğuna ilişkin iddiasını ispatlayamadığı gibi reklam çekiminin yapıldığı ve binanın bulunduğu sokağın kamuya açık olduğu, binanın sadece dış görünümünün davalıya ait reklamlarda yer aldığı, eserin umumi mahallerde sürekli kalacak şekilde konulmasına izin veren eser sahibinin buna rıza göstermiş sayılacağı dikkate alındığında somut olayda FSEK 40/1 md aykırılık bulunmadığından davanın reddine ilişkin karar yerinde olup davacının istinaf isteminin HMK 353/1.b.1 md gereğince esastan reddi gerekmiştir. Davalı vekili vekalet ücretinin hatalı belirlendiği iddiası ile katılma yolu ile istinaf kanun yoluna başvurmuş ise de; karar tarihi olan 06.10.2020 itibarı ile kesinlik sınırının 5390TL olduğu, mahkemenin 1000TL vekalet ücretine hükmettiği, AAÜT ‘de yer alan vekalet ücretinin 4.910TL olduğu istinaf edilen kısım (3.910TL) yönünden karar kesin nitelikte olduğu dikkate alındığında davalının bu yöndeki istinaf isteminin usulden reddi gerekmiştir. Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine, davalı vekilinin istinaf isteminin ise usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, – Davalı vekilinin katılma yolu ile istinaf isteminin usulden REDDİNE,2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin yatırılan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, Alınması gereken 80,70TL harçtan peşin alınan 17,08Tl ve 18,50Tl harcın mahsubu ile bakiye 45,12Tl harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/11/2022