Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/897 E. 2023/210 K. 03.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/897 Esas
KARAR NO: 2023/210 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/10/2020
NUMARASI: 2015/230 E. – 2020/304 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 03/02/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin 1997 yılında İstanbul’da kurulduğunu, kullanmakta olduğu “…” markasını 14/05/2007 tarihinde … numarasıyla tescil ettirdiğini, … markasını gerek alan adında gerekse de sürün ve hizmetlerin çatı markası olarak kullandığını, markanın ilgili sektördeki tek ve yasal hak sahibi olan müvekkili firma ile özdeşleştirildiğini, müvekkili şirketin yurt içinde dışında elektrik/aydınlatma sektöründe … markası ile tanındığını, müvekkilinin faaliyet gösterdiği aydınlatma sektöründe faaliyet gösteren davalının müvekkilini tanıdığını ve faaliyetlerinden haberdar olduğunu, davalı tarafın … markasını iltibas yaratacak şekilde “…” olarak aynı sektörde izinsiz ve hukuka aykırı olarak kullandığı için İstanbul 4. FSHHM’nin 2012/116 esas dosyasından dava açtıklarını, davalının … esas unsurlu marka başvurusunu TPMK nezdinde 2012 yılı içerisinde gerçekleştirdiğini, söz konusu marka başvurusunun ön plana çıkarılan markanın … olduğunu gözler önüne serdiğini, davalının söz konusu markayı kullandığını ve kullanmaya devam ettiğini, bu kullanımlardan kaynaklı İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2013/137 esas sayılı davasının açıldığını, davalı şirket yetkilisi hakkında 10 ay hasip cezası ve 4 gün karşılığı adli para cezası verilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, davalının müvekkiline ait markayı kullanımının durdurması hususunda birçok kez uyarıldığını, ancak davalının kullanımlarına devam ettiğini iddia ederek, davalının marka tecavüzü ve haksız rekabeti sebebiyle müvekkilinin uğradığı fiili zarar ve yoksun kalınan kazanç karşılığında fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 90.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH:Davacı vekili ıslah dilekçesinde, dava dilekçesinde talep ettikleri 90.000 TL tazminat taleplerini 170.000 TL’ye çıkartarak 80.000 TL’yi ıslah ettiklerini belirtmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını ve aynı konuya ilişkin açılmış İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2012/116 esas sayılı dosyanın Yargıtay incelemesinde olduğunu bu nedenle derdestlik itirazında bulunduklarını, müvekkili şirketin yetkilisinin 2007 yılında Amerika dönüşünde kuracağı şirketin ismini düşünürken, dağcılık sporuna ilgi duyduğundan dünyanın Everestten sonra en yüksek dağı olan … zirvesinin ismini davalı şirkete unvan olarak koyduğunu, müvekkilinin temel işinin dış cephe aydınlatması olduğunu, müvekkilinin ürünü değil ışığı sattığını, bu nedenle herhangi bir markaya ihtiyacı olmadığını, müvekkilinin temelde led aydınlatma üzerine proje ve ürünler geliştirdiğini, müvekkilinin hiçbir zaman perakende ya da toptan satışı olmadığını, üsteleneceği projelerde kullanacağı malzemelerin üretimini ve tedarikini kendisinin yaptığını, 1988 yılında kurulmuş olan ve … markası ile tanınan … firmasının yetkilisi …’un … firmasının yaptıkları işlerle yakından ilgilendiğini, … firmasına ortaklık teklif ettiğini, 21/07/2011 tarihinde … Dış Tic. Ltd. Şti.’ni kurduklarını, davacı tarafın … markası için yaptığı başvuru tarihi ile müvekkili firmanın İTO’ya kayıt başvurusu tarihinin birbirine yakın olduğunu, davacının … şeklinde bir markayı hiçbir zaman kullanmadığını, … markasının varlığının ancak bu hukuki ihtilafın meydana gelmesinden sonra müvekkili tarafından öğrenildiğini, davacının yaptığı iş ve ürünler ile … firmasının yaptığı iş ve ürünlerin farklı olduğunu, davacının iddiasının aksine … markasını çatı marka vs olarak kullanmadığını, davacının … ibaresini ve logosunu öne çıkan marka şeklinde kullandığı, … markasını ve logosunu marka şeklinde kullandığı, … ibaresine ise sadece tasarruflu ampullerin üzerinde belli belirsiz yer verdiğini ancak bunları da … ibaresi ile ifade ettiklerinin anlaşıldığını, müvekkilinin ticari unvanını da … ve Dış Tic. Ltd. Şti olarak değiştirdiğini ve 20/05/2013 tarihi itibariyle tescil işlemlerini yaptığını, müvekkilinin halka ya da tüketiciye perakende ve toptan bir satışının bulunmadığını, bu nedenle tüketicilerin yanıltılmasının söz konusu olmadığını, davacının hiç kullanmadığı ve bilinirlik düzeyi olmayan markasının müvekkilinin bilmek zorunda olduğunu iddia edemeyeceğini, davacının … ibaresini yoğun ve yaygın biçimde ve çatı marka olarak kullandığını ispat edemediğini, bu konuda dosyaya tek bir delil sunmadığını, keza müvekkili şirketin kuruluşundan önce ya da sonra veya müvekkilinin unvan değiştirmesinden öncesinde ya da sonrasında … markasından dolayı ne kadar kar elde ettiğini ispat edemediğini, ayrıca İstanbul 4. FSHHM’nin dosyasından müvekkili aleyhine hükmedilen tazminatın kısmi bir tazminat değil takdiren maddi tazminatın tamamı olduğunu, bu itibarla huzurdaki dava ile mükerrer talepte bulunulmasının mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
MAHKEME KARARI: İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 08/10/2020 tarihli 2015/230 E. – 2020/304 K. sayılı kararıyla; “…Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacı vekilince gerek aşamalarda ve gerekse 20/02/2020 tarihli celsedeki beyanlarında “bu davayı ek dava olarak açmıştık, gerek mahkemenizin 2018/314 esas sayılı dosyasında gerekse bu dava dosyasında raporlar alınmış olup ..” şeklinde ifade ettiği üzere davacı tarafından marka hakkının ihlal edildiği iddiasının asıl dava olan Kapatılan İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2012/116 esas sayılı dosyasında ileri sürülmüş olup yapılan yargılama sonucu verilen kararın bozulması üzerine dava dosyası mahkemenin 2018/314 esasına kayıt edilerek yapılan yargılamada “davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile takdiren 8.000 TL maddi tazminata hükmolunduğu, esasen ilk verilen karardaki takdiren belirlenen 10.000 TL’lik tazminatın Yargıtayca bozulduğu dikkate alınarak bozma ilamındaki hususlar gözetilerek maddi tazminatın bu defa takdiren 8.000 TL olarak belirlendiği, mahkemece belirlenen bu tazminat miktarına karşı kanun yoluna gidilmediği ve kararın kesinleştiği dikkate alındığında ek dava niteliğindeki bu davanın dinlenilme ihtimalinin kalmadığı, fazlaya ilişkin talep yönünden kesin hükmün oluştuğu, aksi kabul halinde dahi mahkemece takdiren belirlenen asıl davadaki kısmen kabul kararını kanun yoluna götürmeyen davacının mahkemenin bu takdirini kabul ettiği, fazlaya ilişkin taleplerinin dinlenilmeyeceği, esasen dosya kapsamı itibarı ile de net bir zarar hesaplanmasının yapılmadığı, tazminatı TBK 50 kapsamında takdiren belirleyen esas dava dosyasındaki takdirin yerinde olduğu fazlaya ilişkin talebin dinlenilemeyeceği kanaatiyle ek dava niteliğindeki iş bu maddi tazminat davasının reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Davada, davalı şirketin 2011 yılından şirket unvanının değiştirildiği 20/05/2013 tarihine kadar, davalının ticaret unvanının müvekkilinin markası ile iltibas oluşturacak şekilde markasal kullanımı şeklindeki eylemi nedeni ile, MarkaKHK Md.66/b gereğince müvekkilinin yoksun kalınan karının 170.000,00-TL olarak müvekkiline ödenmesinin talep edildiğini, mahkemenin red kararı ve gerekçesinin hatalı olduğunu. -… markasının sektördeki tek ve gerçek sahibinin müvekkili olduğunu. -Davanın davalının, müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabeti sebebiyle zararının tazmini için ek dava niteliğinde olup, İstanbul 2. FSHHM’nin 2018/314 E-2019/73 K sayılı kararının bu dava için kesin hüküm teşkil etmediğini. -Mahkeme kararının gerekçesinde “… fazlaya ilişkin talep yönünden kesin hükmün oluştuğu…” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmişse de, kararın açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, İstanbul 2. FSHHM’nin 2018/314 E sayılı dosyasında fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuklarını, dosyadan alınan rapora istinaden taleplerinin ıslah edildiğini ancak ıslah talebinin esasına girilmeden reddedildiğini, tazminat talebinin dilekçedeki miktara göre verildiğini. -Kısmi dava açılmasının mümkün olduğunu, zamanaşımı ve hak düşürücü süreler gözetilerek ek dava açılabileceğini, HMK 109/3 maddesi gereğince kısmi dava açılması halinde kalan kısımdan feragat edildiği anlamı çıkmayacağını. -İstanbul 2. FSHHM’nin 2018/314 E sayılı dosyasında temyiz kanunyoluna başvuru yapmakta hukuki yarar bulunmadığını, Yargıtay tarafından yapılan tazminat indiriminin yalnızca terkine ilişkin olduğunu, Yargıtay bozma ilamında terkin yönünden tazminata hükmedilemeyeceği, yalnızca iltibas yönünden tazminat belirlenmesi gerektiği belirtilerek tazminat miktarlarında terkine yönelik kısım bakımından terkine gidildiğini.-Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında taraf markalarının karıştırılabileceğinin, mal ve hizmet sınıflarının kapsayıcı nitelikte olduğunun açıkça ifade edildiğini, davalının sadece K2 markasını öne çıkararak kazanç elde ettiğini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak 170.000 TL tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında bulunan Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları incelendiğinde; … tescil nolu “…” ibareli markanın 09 ve 11.sınıflarda 01/04/2008 tarihinde … Ticaret Limited Şirketi adına kayıtlı olduğu,… tescil nolu “…” ibareli markanın 35 ve 11.sınıflarda tescil edildiği ve … Ticaret Ltd. Şti adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince alınan 28/11/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; “…davalının ticaret unvanının davacının markası ile iltibas oluşturacak şekilde markasal kullanımı şeklindeki eylemi nedeniyle tazminat talep edebileceği, davacı açısından bir zarar veya yoksun kalınan kazanç hesaplaması yapılamayacağı, davacının uğradığı zarar veya yoksun kalınan kazanç hesaplanamadığından, davalının; davacı markasını iltibas oluşturacak şekilde markasal kullanımına konu ettiğine karar verilmesi halinde, davalının satış tutarı göz önünde bulundurularak davacı için uygun bir tazminatın TBK 50 ve 51 uyarınca belirlenmesi gerektiği,” hususlarında görüş ve kanaatlerini bildirdikleri anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince muhasip bilirkişiden alınan 13/04/2018 tarihli raporda; “…davalının ticaret unvanının davacının markası ile iltibas oluşturacak şeklide markasal kullanımı şeklindeki eylemi nedeniyle tazminat talep edebileceği yönündeki görüşün benimsenmesi halinde davacının yoksun kalınan karının, marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre toplam 540.721,67 TL olabileceği, ancak davacı tarafın talebi 90.000,00 TL olduğundan taleple bağlılık ilkesi gereği bu tutarın 90.000,00 TL olarak göz önünde bulundurulması gerektiği,” şeklinde görüş bildirmiştir.Mahkemenin 2018/314 (Kapatılan İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2012/116 esas) esas sayılı dosyasının incelenmesinde; dosya davacısı, davalısının ise … Tic. Ltd. Şti olduğu, davacıya ait … markasına davalı tarafın … ibareli markasından kaynaklanan tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılması, maddi ve manevi tazminat ile ticaret unvanı terkini talepli açıldığı, yapılan yargılamada “Davalının dava konusu kullanımı, davacının marka hakkına tecavüz ve aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğinden ve davalının iddia olunan kullanımı nedeniyle elde ettiği gelirin ne kadarlık kısmının davacının markası kullanılmak yoluyla elde edildiğinin kesin olarak tespit edilemediği ancak kullanımın boyutu, niteliği, süresi ve davalının 327. 335, 22 TL lik gelir rakamı karşısında, bu gelirin en az 10.000 TL lik kısmının davacının markası kullanılması sayesinde elde edildiğinin kabulü gerektiği, bu rakamın dava dilekçesinde talep edilen miktar olduğu gözetilerek ve varsa BU RAKAMI AŞAN ZARAR KONUSUNDA DAHA FAZLA ARAŞTIRMA YAPILMASINA GEREK BULUNMADIĞI dikkate alınarak 10.000 TL lik maddi tazminat talebinin kabulü gerektiği” gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, davalının … markasını, davacının … numaralı marka tescilini kapsadığı emtia üzerinde, bu emtia ticaretinde ya da tanıtımında, internette reklam ve tanıtımlarda, basılı evrak ve faturalar üzerinde, tek başına ya da ekler ile birlikte kullanılmasının, bu şekildeki ürünleri ithal ve ihracının, depolamasının, ticari amaçla elinde bulundurulmasının önlenmesine, bu şekildeki kullanımların tekrarının men’ine, kullanımın gerçekleştiği ürün ve her türlü tanıtım malzemesinin toplatılmasına, davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet yarattığının tespitine, durdurulmasına, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalının ticaret unvanındaki … ibaresinin çıkartılarak terkinine, 10.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. Kararın davalı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29/02/2016 tarihli, 2015/7597 esas, 2016/2198 sayılı kararı ile “2-…Marka hakkına tecavüz hallerini düzenleyen 556 sayılı KHK’nın 9, 61 vd. maddelerinde, marka koruması maddede sayılan hallerle sınırlı olup ticaret unvanının tescilli olduğu biçimde kullanılması halinde; esasen ticaret unvanının kullanım amacının bir tacirin diğerlerinden ayırt edilmesini sağlaması, markanın ise bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması amacına hizmet etmesi nedeniyle marka ve ticaret unvanının fonksiyonlarının birbirlerinden farklı olmalarından dolayı, işbu davada davacının 556 sayılı KHK’nın 9, 61 vd. maddelerine dayalı olarak davalı unvanındaki ibarenin terkinini talep etme hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle, mahkemece, “…” ibaresini davalının ticaret ünvanında kullanımının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu ve bu nedenle davalının tescilli ticaret ünvanını kullanımı yönünden, marka hakkına tecavüz, haksız rekabetin tespiti ve ticaret ünvanındaki “…” ibaresinin ünvandan çıkarılması ve terkinine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. 3-Mahkemece, davalının tescilli ticaret ünvanını kullanımının ve ayrıca davacının markası ile iltibas oluşturacak şekilde markasal olarak kullanımının davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğu kabul edilerek, buna göre maddi ve manevi tazminat takdir edilmiştir. Oysa yukarıda 2. bentte belirtildiği üzere, tescilli ticaret ünvanının kullanımının davacının marka hakkına tecavüz oluşturmayacağından maddi ve manevi tazminatın sadece davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturan, davalının ticaret ünvanını davacının markası ile iltibas oluşturacak şekilde markasal kullanımı şeklindeki eylemi nedeniyle tayin ve takdir edilmesi gerekirken, haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz oluşturmayan eylem de nazara alınarak maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. 4-Kabule göre de, reddedilen miktar üzerinden davalı taraf lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.200 TL maktu vekalet ücreti verilmesi gerekirken 600. TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.” gerekçeleriyle kararın bozulduğu anlaşılmıştır. İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin kapatılarak İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine devri nedeniyle 2018/314 esasına kayıt edildiği yapılan yargılamada : davanın kısmen kabulüne, davalının tescilli ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin markasal olarak kullanımının davacının … nolu “…” ibareli markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davalının tescilli ticaret unvanın markasal kullanımının durdurulmasına, bu şekilde kullanımlarının önlenmesine,…. kullanımların tekrarının men’ine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına bu kapsamda markasal nitelikte kullanımın gerçekleştiği ürün ambalajı, ilan, reklam, broşür afiş ve her türlü tanıtım malzemesinin toplatılmasına, masrafları davalıya ait olmak üzere imhasına, davalının ticaret ünvanındaki … ibaresinin ticaret ünvanın çıkarılması talebinin reddine, 8.000 TL maddi, 4.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, süresi içinde sunulmayan ıslah işlemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde “bozma dışında kalan hususlara dokunulmaksızın bozma ilamında belirtildiği şekilde yukarıda izahı yapılan mevzuat hükümleri kapsamında davalının ticaret unvanının markasal kullanımlarının davacıya ait tescilli markaya tecavüz teşkil ettiği dikkate alınarak tecavüzün tespiti, durdurulması, önlenmesi ve ortadan kaldırılmasına yönelik hüküm tesis olunmuş olup, yine bozma ilamı ve mevzuat kapsamında ticaret unvanının terkinine yönelik talebin reddine, davalının ticaret ünvanını davacının markası ile iltibas oluşturacak şekilde markasal kullanımı şeklindeki eylemi dikkate alınarak (talep edilen ve önceki hükümde TAKDİR OLUNAN TAZMİNAT KALEMLERİNİN ticaret ünvanını kullanımının ve ayrıca davacının markası ile iltibas oluşturacak şekilde markasal olarak kullanımına dayalı olduğu, ıslah talebinin kabul edilmediği de göz önünde bulundurularak)…” gerekçesiyle; maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne, 8.000 TL maddi ve 4.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesini, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, mahkeme kararı istinaf kanunyoluna başvurulmadığından 28/10/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Markaya tecavüz ve haksız rekabetten kaynaklanan maddi tazminat talepli davada, ilk derece mahkemesince, İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/314 Esas sayılı dosyasında verilen kararın kesin hüküm teşkil ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekilinin 15/01/2016 tarihli cevaba cevap dilekçesinde davanın, müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabeti sebebiyle zararının tazmini için ek dava niteliğinde bulunduğunun beyan edildiği anlaşılmıştır. Davacı tarafça İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2012/116 esas sayılı dosyada, davalının ticaret unvanından … ibaresinin terkini, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, meni, sonuçlarının ortadan kaldırılması, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutularak kısmi dava açıldığı,10.000 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminata hükmedilmesinin talep edildiği, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verildiği, davalı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29/02/2016 tarihli, 2015/7597 esas, 2016/2198 sayılı kararı ile, davacının davalı tarafın ticaret unvanının terkini talep hakkının bulunmadığı, davalının tescilli ticaret ünvanını kullanımı yönünden, marka hakkına tecavüz, haksız rekabetin tespiti ve ticaret ünvanındaki “…” ibaresinin ünvandan çıkarılması ve terkinine karar verilmesi doğru olmadığı, tazminat talebinin, davalının ticaret ünvanını davacının markası ile iltibas oluşturacak şekilde markasal kullanımı şeklindeki eylemi nedeniyle tayin ve takdir edilmesi gerekirken, haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz oluşturmayan eylem de nazara alınarak maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmadığı gerekçesiyle, mahkeme kararının bozulduğu, ilk derece mahkemesince de Yargıtay bozma ilamına uyularak, bozma sonrası İstanbul 2. FSHHM’nin 2018/314 E sayısını alan dosyada, talep edilen 10.000 TL maddi tazminat miktarı ve 5.000 TL tazminat miktarından, markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmeyen unvan kullanımından kaynaklanan fiil yönünden tenkis yapılarak 8.000 TL maddi ve 4.000 TL manevi tazminata hükmettiği anlaşılmıştır. Yargıtay bozma ilamı ve mahkemenin kararı dikkate alındığında, ek dava yönünden kesin hüküm teşkil etmediği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında hüküm kurulması gerekirken, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesi yerinde olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, dosyanın yargılamaya devam edilmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4-6 maddesi gereğince, İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 08/10/2020 tarihli 2015/230 E. – 2020/304 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,2-Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,4-İstinaf yargılama giderleri olarak;a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 45,20 TL (posta-teb-müz) masrafı olmak üzere toplam 207,30 TL’nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 03/02/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a-4-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.