Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/875 E. 2023/279 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/875 Esas
KARAR NO: 2023/279
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/07/2020
NUMARASI: 2017/320 E. – 2020/240 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.)
KARAR TARİHİ: 22/02/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı yanın 05/03/2010 tarihinde dava konusu müellife ait mimari eserin bulunduğu İstanbul ili, Beşiktaş ilçesi, … Mah. … pafta, … ada, … ve … nolu parselleri (bugünkü … nolu parsel) hazineden aldığını, 01/04/2013 tarihinde İstanbul 3. Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna başvurarak 2000 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nden almış olduğu rapor ve kurum tarafından 2011 yılında Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden alınan deprem performans raporlarında binanın can ve mal güvenliği açısından yeterli performansı sağlamadığı gerekçesiyle kapsamlı güçlendirmeye ihtiyaç duyulduğunu, yapılacak işlem ve maliyetlerin göz önünde bulundurulması nedeniyle binanın yıkılıp yeniden yapılmasının daha uygun olacağının belirtildiğini, bunun üzerine binanın yıkılarak kültür varlığı değerlerine uygun olarak yeniden inşa edilebilmesi için izin talebinde bulunulduğunu, talebin kabulü üzerine yeniden yapma taahhüdü ile davalı ile 22/12/2011 tarihinde davacıya ait … Müşavirlik AŞ arasında davaya konu binanın (mimari eser-Karayolları binası) restorasyonunun yapılabilmesi ve iskan edilebilmesi için sözleşme imzalandığını, binanın yıkılması sonrasında imzalanan sözleşmenin 05/06/2013 tarihinde Büyükçekmeece … Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarnamesiyle davalı tarafından feshedildiğinin, davalının bina yıkıldıktan sonra koruma kurulu ve davacıya ait taahhütlerinden kurtulmak ve vaatlerini bertaraf etmek amacıyla binanın yıkılmış olması ve benzer sebeplerle kültür varlığı özelliğini kaybettiği iddiasıyla davaya konu binaya ilişkin tescilin kaldırılması talebinde bulunduğunu, ancak talebin reddine karar verildiğini, İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 2014/758 Esas sayılı dosyası ile yürütmenin durdurulması talebiyle birlikte kurul kararının iptaline ilişkin dava açtığını, ancak yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar verildiğini, iptali istenen kararın konusunun tescilli binanın proje müellifinin müvekkili olup, bina ve mimari projeleri üzerindeki tüm fikri mülkiyet haklarının kendisine ait olduğunu, manevi hakları kullanma yetkisinin eser sahibine ait olduğunu, eserle olan manevi bağları ifade ettiğinden bunların bir ivaz karşılığında devir ve temlikinin olmayacağını, eser sahibi bu sıfatın beraberinde getirdiği mali ve manevi haklara sahip olduğunu, manevi haklardan birinin de eserde değişiklik yapmayı menetmek olduğunu, eser sahibinin bu bütünlüğün korunmasını talep edebileceğini, Karayolları … Bölge Müdürlüğü binasının Türkiye’de ilk defa asma cephe kullanılan bina olduğunu, Zincirlikuyu-Levent aksı üzerinde daha sonra oluşan yüksek yapıların öncüsü olarak sembolleştiğini, bu nedenle 2004’ten beri korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli olması nedeniyle burada yapılacak her proje için izin alınması gerektiğini, davalının bu hak ihlalinin mimari çevrelerde, toplumda ve davacının ruhunda derin ve onarılmaz yaralar açtığını, eserde yapılan tahribat ve yıkım nedeniyle emeklerinin boşa gittiği konusunda davacının büyük üzüntü yaşadığını, itibar ve şöhreti zedelenen hak sahibi davacının bu hak ve hukuk ihlali nedeniyle kendi çevresinde ve toplumda küçük düşürüldüğünü, üzüntü elem ve ıstırap duyarak manen büyük kayıplar yaşadığını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla davacı müvekkiline ait eserin yıkılarak yeniden yapılmaması nedeniyle 1.000.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsil edilerek müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dışı … Holding’in … pafta (tapuda maddi hata sonucu … pafta yazmaktadır), … ada, … nolu parselin maliki olduğunu, söz konusu parselde 1973 yılında inşa edilen 05/03/2010 tarihinde Maliye Hazinesinden 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na istinaden … Holding AŞ tarafından devralınan Karayolları Binası bulunduğunu, binanın Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı İstanbul 3 Nolu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 29/12/2004 tarihli ve 299 sayılı kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edildiğini, devam eden süreçte 29/11/2006 tarihli ve 2119 sayılı karar ile Karayolları Binası’nın dış cephe restorasyon onayı alındığını, restore ve ek işlerin yapımı için kontrollük hizmetlerinin yerine getirilmesi için davacı ile … Holding AŞ arasında 22/12/2011 tarihli Karayolları Eski Binası ile İlgili Mimari, Mühendislik ve Proje Hizmetleri Sözleşmesi imzalandığını, 2119 Sayılı karar ile restorasyon projesi ve kararının yenilenerek 5433 sayılı karar ile restorasyon ruhsatının Beşiktaş Belediye Başkanlığından alındığını, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un ardından … Holding AŞ tarafından Karayolları Binası’nın depreme karşı performans değerlendirmesi ve risk tespiti yapılması talebinde bulunduğunu, Maltepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi tarafından hazırlanan raporda binanın riskli yapı olarak belirlendiğini, raporun Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğüne sunulduğunu gerekli işlemlerin tamamlanmasının ardından 60 gün içinde yapının yıktırılmasına ilişkin bilgilendirme yapıldığını, sonuçta binanın yıkılarak yeniden yapılmasının uygun olduğuna ve tescilli yapı nitelikleri taşıyan rekonstrüksiyon projesinin en az altı ay içinde hazırlanmasına karar verildiğini ve binanın yıkıldığını, davacı ile sözleşme imzalandığını ancak sonrasında dava konusu binanın riskli yapı olarak belirlenmesi üzerine zorunlu olarak yıkıldığını, binanın yeniden inşası halinde kopya niteliğinde olacak bir binanın tescilinin devam edemeyeceğinden yola çıkarak tescilin kaldırılması talebinde bulunulduğunu, ancak tescilin devamına ve altı ay içinde hazırlanması istenilen rekonstrüksiyon projesinin ivedilikle iletilmesine karar verildiğini, bunun üzerine … Holding’in yürütmenin durdurulması ve iptaline ilişkin İstanbul 10. İdare Mahkemesinde 2014/758 esas sayılı davayı açtığını, davacının davaya fer’i müdahil olarak katıldığını, iş bu davanın süresinde açılmadığını, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağını, dava konusu yapının yıkım işlemlerinin müvekkili tarafından gerçekleştirilmediğini, müvekkilinin davacının manevi haklarına halel getiren bir fiili bulunmadığından pasif husumet ehliyetini haiz olmadığını, davacının yıkım kararına ilişkin hiçbir idari başvuruda bulunmadığını, dava konusu binanın mimari eser niteliğine haiz olmaması nedeniyle davacının yapı üzerinde fikri haklarının bulunmadığını, binanın estetik değer ve fonksiyonel olma unsurunu taşımadığını, davacının fiilen var olmayan kağıt üzerindeki bir çizimin veya düşüncenin yeniden inşa edilmemiş olmasından dolayı müvekkilini sorumlu tutamayacağını, dava konusu uyuşmazlıkta manevi tazminat koşullarının gerçekleşmediğini, davacının dayanak gösterdiği İstanbul 10. İdare Mahkemesi dosyasında alınan bilirkişi raporunun çelişkili ve soyut ifadeler içermesi nedeniyle hükme esas alınamayacağını, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.Davacının taraf değişikliği talebinin HMK 124/3 maddesi gereği yerinde görülerek davalının 10/09/2019 tarihli oturumda taraf olmaktan çıkartıldığı, … Holding’in davalı sıfatıyla davaya kabulü ile yargılamaya devam olunduğu anlaşılmıştır.Davalı … Holding AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 5846 sayılı FSEK m.2 kapsamındaki haklarının ihlal edildiği, mimari projede değişiklik yapıldığı yolunda hiçbir iddiasının bulunmadığını, söz konusu projede de herhangi bir değişikliğin bulunmadığını, dava konusu yapının FSEK md.4 kapsamında mimarlık eseri olarak değerlendirilemeyeceğinden eser sahibi olmayan davacının bu anlamda korunan bir hakkının da bulunmadığını, mahkemenin görev alanına girmeyen davanın görevsizliğine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu yapının yıkımına, yıkım ruhsatının alındığı 19/04/2013 tarihinde başlanarak yıkım işlemlerinin 03/06/2013 tarihinde tamamlandığını, davanın açıldığı 09/06/2016 tarihi itibariyle iki yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, dava konusu yapının güzel sanat eseri olarak kabulünün mümkün olmadığını, uyuşmazlıkta mimari projeye ilişkin bir değişikliğin de bulunmadığını ve davacının da böyle bir iddiasının olmadığını, uyuşmazlığın FSEK 4.md kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, Karayolları Binası’nın mimarlık eseri olmadığını, benzerlerinden farklı ve estetik değere sahip bir yapı olmadığını, mimari eseri meydana getiren eser sahibinin mimari yapı üzerinde FSEK’ten kaynaklanan yetkileri çerçevesinde talepte bulunmasının mümkün olmadığını, Koruma Bölge Kurulu tarafından mevcut yapının değil günümüzde bulunmayan kompleksten bir parçaya ait uygulanmış bir yapının projesinin tescil edildiğini, davacının fiilen var olmayan kağıt üzerindeki bir çizimin veya düşüncesinin yeniden inşa edilmemiş olmasından müvekkilini sorumlu tutamayacağını, dava konusu binanın mimarlık eseri olduğu düşünülse dahi riskli yapı olması sebebiyle 6036 sayılı Kanun gereğince yıkıldığını, davacının manevi haklarının, şeref ve itibarının zedelenmesinin söz konusu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 09.07.2020 tarih ve 2017/320 Esas – 2020/240 Karar sayılı kararıyla; “… davaya konu 17. Bölge Karayolları binasının yargı ve kurul kararlarında da kabul gördüğü üzere Zincirlikuyu – Levent aksında kule yapı olarak adlandırabilecek yüksek binalara ilk örnek yapı olduğu ve Türkiye’nin çağdaş mimarlık yapıları içinde yeri önemli olduğu, bu yapının inşa edildiği tarih dikkate alındığında yapım dönemine göre gelişmiş teknolojik malzeme kullanıldığı, renkli alüminyum giydirme cephe sistemi, 17.Bölge Müdürlüğüne bağlı iki ayrı müdürlüğü ifade eden kütle tasarımı, günümüz ofislerinde de yaygın olarak görülen açık plan sisteminin bu yapıda uygulanmış olması yenilikçi bir mimari anlayışla tasarlanmış olduğu cephe sistemi, heykelimsi kütle tasarımı, plan şeması yapıya çevresiyle uyumlu olan estetik bir katkı sağladığı, yapının diğer ek tesisleriyle de uyumlu bir görüntü arz ettiği, kentin silueti düşünülerek tek ve çok bir yapı yerine iki kütleden oluşan bir kütle tasarımı tercih edildiği Türkiye’de 20.yy mimari üretimleri içerisinde yüksek yapılar dizisinde birbaşlangıç noktası ve kentsel simge oluşturması tasarım ve planlama anlayışı açısından da günümüz fonksiyonlarına cevap verebilecek bir mimariye ve plan düzenine sahip olması nedeniyle dava konusu proje ve mimari eserin her birinin FSEK’te korunan eser niteliğini taşıdığı, projenin FSEK. m. 2’de düzenlenen ilim ve edebiyat eseri olduğu, yapının kendisinin ise FSEK m. 4’te düzenlenen mimari eser türünde güzel sanat eseri olduğu, davacının eser sahibi sıfatıyla davayı açma ehliyetine sahip olduğu, davalının İstanbul III nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü’nün 02/04/2013 tarih ve 901 sayılı kararı ile “…yapının yıkılarak yeniden yapılmasının uygun olduğuna, tescilli yapı niteliklerini taşıyan rekonstriksiyon projesinin 6 ay içinde hazırlanarak kurula sunulmasına…” dair şartlı yıkım iznine dayalı olarak yapıyı yıkmasına rağmen yapıyı tekrardan inşa etmek yerine kurul kararını yargıya taşıdığı, ilgili kurul kararlarına yönelik davalı başvuruları aleyhine sonuçlanmasına rağmen yapının tekrardan inşa edilmediği şu hale göre davacının FSEK 16 öngörülen manevi hakkının ihlal edildiği, gerek rapordaki gerek kurul ve yargı kararlarındaki davaya konu esere (bina ve projesine) yönelik tespitler gerek davacının sanatçı kişiliği (yarattığı eserlerle mimarlık camiasında modernist anlamda pek çok önemli yapılara imza attığı, 1995 yılında da Ulusal Mimarlık Ödülü almış olması) dikkate alındığında davacının talep etmiş olduğu tazminatın eylemin ağırlığı hak ve nesafet ilkeri gözetilerek 500.000 TL üzerinden kısmen kabulüne.” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; “Davacı tarafından … adına dava ikame edildiğini, cevap dilekçemizde ve tüm beyanlarımızda …’nun pasif husumet ehliyetini haiz olmadığı, bu nedenle davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesinin talep edildiğini, ancak mahkeme davanın pasif husumetten reddi yerine HMK md.124/3 uyarınca taraf değişikliği yaparak …’yu taraf olmaktan çıkararak … Holding A.Ş.’nin davalı sıfatıyla davaya kabulü ile yargılamaya devam edilmesinin usule aykırı olduğunu, Somut olayda tarafta iradi değişiklik başlıklı HMK 124.maddesi şartlarının bulunmadığını, taraf değişikliğine rızalarının bulunmadığını, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin de sözkonusu olmadığını, Dava konusı yapının yıkım işleminin … tarafından gerçekleştirilmemiş olduğu açık olup, diğer taraftan davacı taraf ile sözleşme imzalayan tarafın … Holding A.Ş. olduğunu, bu halde davacının temsilcide yanılma iddiasının da hakkaniyete ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu,Mahkemece yapı maliki ile mimar arasında tesis edilmesi gereken menfaatlerin dengelenmesi hususu göz önünde bulundurulmadan hüküm tesis edildiğini, Dava konusu olan eserin estetik niteliği yeterince irdelenmeyerek, gerek bilirkişi raporlarında gerekse yargılama sırasında estetik niteliğe haiz olduğu varsayımı ile hareket edildiğini, Her iki bilirkişi raporuna da 26.04.2018 tarihinde sunulan itirazlarımızdan da arılaşılacağı üzere yapının FSEK kapsamında ilim ve edebiyat eseri ve güzel sanal eseri olup olmadığı değerlendirmesi yapılmadığını ve 2683 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu hükümlerine göre tesis edilen işlemlerdeki tespitler aynen kabul edilerek ve teknik hiçbir açıklama yapmadan görüş beyan edildiğini, Binanın riskli yapı olması nedeni ile yıkılmasının haklı unsur teşkil etmeşi dikkate alınmadan hüküm tesis edilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu; yapının yıkımının haklı sebep teşkil ettiğini, Beşiktaş ilçesinin 1. derece deprem kuşağında yer alması ve binanın dayanaksızlığının resmi kurumlarca doğrulanması bu iddiamızı haklı kıldığını,FSEK uyarınca manevi tazminat koşulları oluşmamasına rağmen tazminata hükmedildiğini, manevi zararın oluşmadığını, müvekkil … Holding AŞ’nin davacı’ya yönelik kusurunun bulunmadığını, yıkım için ilgili kurumlardan alınan raporlar ile depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle ve belediyeden alınan izinle hukuka uygun hale getirildikten sonra yıkımın gerçekleştirildiğini, yıkım sonrasında binanın tekrar inşa edilmemesi konusunda başka hukuki süreçler işletilmiş olup, izinli olarak yıkılan bir eser sebebiyle manevi tazminat talebinin yerinde olmadığını,Davacının 1970 yılında mimarlık eğitimini tamamlamışken, 1980 yılında yapımı bitirilmiş olan bir bina sebebiyle söz konusu yapının mimarın henüz 10 yıllık gençlik eseri olduğu düşünüldüğünde bu derecede fahiş bir manevi tazminat takdirinin yerinde olmadığını, ayrıca hükmedilen manevi tazminat miktarının davacı tarafın zenginleşmesine sebep olacak miktarda fahiş olduğunu, hâkimin TBK’nın 51. maddesine göre kusur ağırlığını dikkate alarak manevi tazminat miktarını tayin etmesi gerektiğini, Yapıda davacının telif haklarının bulunmaması sebebiyle davanın esastan reddinin gerektiğini; binadaki fikri mülkiyet haklarının davacıya ait olmasının mümkün olmadığını, davacının çizmiş olduğu projenin dışma çıkılarak, projeye eklemeler ve çıkarmalar yapılmış bir yapının sözkonusu olduğunu, Koruma Bölge Kurulu tarafından mevcut yapının değil günümüzde bulunmayan kompleksten bir parçaya ait uygulanmamış bir yapının projesinin tescil edildiğini, kaldı ki davacının; dava konusu yapının projelerine uyulmadan yapıldığını itiraf ettiği raportajının da mevcut olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *Bilirkişiler … ve … tarafından sunulan 09/04/2018 tarihli raporda; “Dosya içinde yer alan bilgi ve belgeler kapsamında davacının eser sahibi olduğu konusunda ihtilaf bulunmayan dava konusu proje ve mimari eserin her birinin FSEK’te korunan eser niteliğini taşıdığı, projenin FSEK. m. 2’de düzenlenen ilim ve edebiyat eseri olduğu, yapının kendisinin ise FSEK. m 4’de düzenlenen mimari eser türünde güzel sanat eseri olduğu sonucuna varıldığı, dosya kapsamında yapılan incelemeye göre, fonksiyonelliğin, kurul kararındaki “günün fonksiyonlarına da cevap verdiği” şeklindeki ifade ile tamamlayıcı/tali bir unsur olduğu, eser sahibinin FSEK. m 16 kapsamında, ‘eserde değişiklik yapılmasını men’ hakkı olduğu, bu manevi hakkın içinde evleviyetle eserin yıkılmasını men hakkını barındırdığı, buna göre prensip itibariyle yapının yıkılması için eser sahibinin izninin gerekli olduğu; kamu makamı tarafından verilen yıkım kararının hukuka aykırılığı ortadan kaldırabilmesi için ise yıkım kararında öngörülen ‘tescilli yapı niteliğini taşıyan yeni yapının yapılması’ şartının gerçekleşmiş olması gerekeceği, oysa bu şartın gerçekleşmediği; takdir mahkemeye ait olmak üzere, davacının FSEK m 16’da düzenlenen manevi hakkının ihlal edildiği.” tespit ve kanaati bildirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, eser sahipliğine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “Davanın KISMEN KABULÜ ile, 500.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE” karar verilmiştir. Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 10/09/2019 tarihli oturumda davacı vekilinin “… Holding AŞ’ye husumet yönelttikleri ve davalı olarak dosyaya eklenilmesi” talebinde bulunduğu, mahkemece talebin dürüstlük kuralına aykırı düşmediği, davanın davalı holding yönetim kurulu başkanına yöneltilmiş olmasının kabul edilebilir bir hata olarak değerlendirildiği gerekçesiyle talebin HMK’nın 124/3 maddesi kapsamında kabulü ile … Holding AŞ’nin dosyaya davalı olarak eklenmesine karar verilerek yargılamaya devam olunduğu; HMK 124.maddesi gözönüne alındığında davacı talebinin “Dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği” niteliğinde olduğu ve “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığı” tespitiyle mahkemece bu yönde işlem tesisinde usule aykırılığın bulunmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece aldırılan ve denetime elverişli bulunan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; projenin FSEK 2.maddesinde düzenlenen ilim ve edebiyat eseri; yapının kendisinin ise FSEK. 4.maddesinde düzenlenen mimari eser türünde güzel sanat eseri olduğu ve davacının eser sahibi sıfatının bulunması nedeniyle işbu davayı açma ehliyetine sahip olduğu, davalının İstanbul III nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü’nün 02/04/2013 tarih ve 901 sayılı kararı ile “…yapının yıkılarak yeniden yapılmasının uygun olduğuna, tescilli yapı niteliklerini taşıyan rekonstriksiyon projesinin 6 ay içinde hazırlanarak kurula sunulmasına…” dair şartlı yıkım iznine dayalı olarak yapıyı yıkmasına rağmen yapıyı tekrardan inşa etmediği, buna göre davacının FSEK 16.maddesinde öngörülen manevi hakkının ihlal edildiği, somut olayın özellikleri, eserin durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında davacı lehine 500.000,00 TL manevi tazminat ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, davalının istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 34.155,00 TL harçtan, peşin alınan 8.538,75 TL harcın mahsubu ile bakiye 25.616,25 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/02/2023