Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/858 E. 2023/297 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/858 Esas
KARAR NO: 2023/297
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/11/2020
NUMARASI: 2018/1160 E. – 2020/747 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 10/12/2018
KARAR TARİHİ: 22/02/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davadışı …’ın … Tic. A.Ş. İsimli şirkete %50 münferiden imza ortağı olduğunu, müvekkili tarafından şirket aleyhine ortaklığın feshi/ortaklıktan çıkma talepli dava açıldığını, dava sonrası …, müvekkilinin şirket borçları için şirket yetkilisi olarak şirket kaşesi üzerine tanzim ettiği senetleri şahsi borçuymuş gibi ikinci bir sahte imza ile annesi davalı … lehine doldurduğunu, senet üzerinde tahrifat yapılarak TL cinsinden borcunun USD olarak tanzim edildiğini, sol taraf üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, davalının ev hanımı olup 1.000.000,00 TL alacağının bulunması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, senedin takibe konu edildiğini, takibin müvekkili yönünden tedbiren durdurulmasını, kötüniyetli olarak sahte imza ve tahrifat ile tanzim edilen senetten dolayı davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, davaya konu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas numaralı dosyasında müvekkilin borcunun bulunmadığının tespiti ile takibin iptaline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı bonoya imza attığını kabul ettiğini, bonodan da anlaşılacağı üzere kaşe üzerindeki imza borçlu şirketi temsilen …’a ait olup davacının imzasının şahsını temsil ettiğini, bir tacirin adli yardım talebinde bulunması gerçeğe aykırı olduğundan harcı tamamlaması gerektiğini, senetle ispat yükümlülüğü gereği takip konusu bonoya karşı borcunun olmadığını gösterir senet/belge sunamadığını, izah edilen nedenler hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, kötü niyetle açılmış iş bu dava nedeniyle %20’den az olmamak şartıyla davacı aleyhine kötü niyet tazminatı’na hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.11.2020 tarih ve 2018/1160 Esas – 2020/747 Karar sayılı kararıyla; “… açılan dava, takipten sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı, takip dosyasına dayanak yapılan keşidecisi …, lehtarı …, 27/12/2017 tanzim tarihli, 25/06/2018 vade tarihli, 200.000-USD bedelli bonodan dolayı borçlu olmadığını iddia etmektedir. Senedin ön yüzündeki sol taraftaki imzanın davacıya ait olmadığı sağ taraftaki imzanın ise davacıya ait olduğu dava dilekçesi ile kabul edilmiş, diğer imzanın ise şirketi temsilen yetkilisi …’a ait olduğu ise cevap dilekçesi ile beyan edilmiştir.Senedin incelenmesinde keşidecinin …, kefilin ise … İhr.San ve Tic.A.Ş. olduğu, şirket kaşesinin basılmış olduğu, sağ dış yanda ve sol iç tarafta imzaların mevcut olduğu anlaşılmıştır.Kefil olan şirketin imza sirküler aslı mahkememiz kasasında bulunup incelenmesinde 31/10/2017 tarihinden itibaren şirketi 3 yıl süreyle münferiden temsile … ve …’ün yetkili oldukları görülmüştür. Davacı asilin alınan ıslak imza örnekleri ile mahkememizce toplanan emsal imza örnekleri arasında yapılan imza karşılaştırma ve incelemesi sonucunda senedin ön yüzündeki sağ dış yanda kalan imzanın davacının el ürünü olduğu sol iç yanda kalan imzanın ise el ürünü olmadığı tespit edilmiş olup bu husus zaten tarafların dava, cevap dilekçeleri ve beyan dilekçelerindeki ifadelerle örtüşmektedir. Asıl çözüme kavuşturulması gereken husus, davacı tarafından atılan imzanın şahsi sorumluluğuna yol açıp açmadığı hususudur. Buna göre kaşenin üzerinde sağ dış yanda ve sol iç tarafta imzalar bulunduğuna ve iç tarafta kalan imzanın şirketi temsilen atılmış olması gerektiğinden, sağ taraftaki imzanın dış yanda kalıp kaşe üzerine isabet etmemesi nedeniyle sağ dış yandaki imzanın şahsi sorumluluğunun bulunduğu, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda sağ dış tarafta bulunan imzanın davacının el ürünü olduğu, senetten dolayı şahsi sorumluluğunun olduğu anlaşıldığından açılan menfi tespit davasının reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; “Davalı, müvekkilin ortağı ve imza yetkilisi olduğu şirkette sigortalı çalışan olup böyle bedeli borç olarak verecek maddi gücünün olmadığını, mahkemeye bu hususları bildirmiş olmamıza rağmen SGK kaydı sahil hiçbir delilimizin celp edilmediğini,Davalı tarafça sunulan borç kaynağı olarak gösterilen adi yazılı belge ile davaya konu senedin içeriği ve miktarının uyuşmadığını, belge içeriğinde yer alan miktar 250.000 TL civarında iken senet 1.500.000,00 TL civarında bir bedel ile takibe konulduğunu, mahkemenin bu delili hiç incelemediğini; belge incelendiğinde borcun müvekkil ve ortağı (davalı tarafın oğlu) … tarafından alındığının görüleceğini, davalı taraf herhangi bir alacağın temlikine ilişkin belge sunmadığı halde tüm borcu kendisi tahsil etmeye kalktığını,Senet üzerinde yer alan imzaların tam olarak incelenmediğini; senet üzerinde iki imza olup ikisi de kaşe üzerinde bulunduğunu, müvekkil tarafından şirket borçlarının ödenmesi için şirket adına açığa senetler imzalandığını, ancak davalı tarafın oğlu olan şirket ortağının kötü niyetli olarak senetleri annesi lehine doldurarak şirket kaşesini bastığını, hem şirketi hem de müvekkili borçlandırmak için müvekkilin imzasını taklit ettiğini, yani senet üzerinde şirket yetkilisi olarak sadece müvekkilin imzasının bulunduğunu, diğer imzanın şirket yetkili imzası olmadığını müvekkilin imzasının taklit edilmeye çalışıldığını,Senet incelendiğinde sağ dış tarafta bulunan imzanın daha fazla kaşeye denk geldiğini, diğer taklit imzanın ise kaşenin dışına geldiğini, yani kaşe üzerinde bir imza bulunduğunu ve bu imzanın müvekkile ait olduğunu, müvekkil tarafından tek imzanın şirket yetkilisi olarak atıldığını, Şirket imza sirküleri tarafımızca sunulmuş ve tarafımızca müvekkile ait olmayan imzanın şirket yetkili imzası olup olmadığının incelenmesi talep edilmiş olmasına rağmen mahkemenin bu talebi haksız olarak reddettiğini, Davalının oğlu olan şirket ortağı ve davalı hakkında İstanbul C. Başsavcılığı’nın 2018/212371 Sor. numaralı dosya ile özel belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından suç duyurusunda bulunulmuş ve delil listesinde bu dosyanın celbi talep edilmesine rağmen; mahkemece bu dosyanın celp edilmeyerek eksik inceleme yapıldığını.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *İlk derece mahkemesince aldırılan 07/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “İnceleme konusu senedin ön yüzündeki … San. ve Tic.A.Ş. kaşesi üzerinde sağ dış yanda yer alan imza ile …’e ait mevcut mukayese imzaları arasında gerek yukarıda işaret edilen hususlar gerekse grafolojik tanı unsurlarından tersim tarzı, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından benzerlikler ve uyum saplandığından sağ dış yanda yer alan imzanın …’ün eli ürünü olduğu, 2-İnceleme konusu senedin ön yüzündeki … San. ve Tic.A.Ş. kaşesi üzerinde sol iç yanda yer alan imza ile …’e ait mevcut mukayese imzaları arasında gerek yukarıda işaret edilen hususlar gerekse grafolojik tanı unsurlanndan tersim tarzı, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından sol iç yanda yer alan imzanın mevcut mukayese imzalarına kıyasla …’ün eli ürünü olmadığı.” görüşü bildirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesi tarafından, “… kaşenin üzerinde sağ dış yanda ve sol iç tarafta imzalar bulunduğuna ve iç tarafta kalan imzanın şirketi temsilen atılmış olması gerektiğinden, sağ taraftaki imzanın dış yanda kalıp kaşe üzerine isabet etmemesi nedeniyle sağ dış yandaki imzanın şahsi sorumluluğunun bulunduğu, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda sağ dış tarafta bulunan imzanın davacının el ürünü olduğu, senetten dolayı şahsi sorumluluğunun olduğu anlaşıldığından açılan menfi tespit davasının reddine”” karar verilmiştir.Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı, şirket borçları için şirket yetkilisi olarak şirket kaşesi ile tanzim ettiği bononun dava dışı şirket ortağı … tarafından şahsi borçuymuş gibi ikinci bir sahte imza ile annesi davalı lehine doldurulduğunu, bono üzerinde tahrifat yapılarak TL cinsinden borcunun USD olarak tanzim edildiğini, bonodaki sol taraf üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığını beyan ederek menfi tespit isteminde bulunmuş; davalı ise, davacı iddialarının doğru olmadığını beyan ederek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Davalı vekilinin davaya cevabında “Davacıya verilen borçların ‘Hesap Tablosu – Protokol’ ile belli olduğunu” beyan ederek, cevap dilekçesi ekinde el yazılı bir hesap dökümüne yer verildiği, ancak sunulan belgenin sadece davacıya verilen tutarları ifade etmediği gibi, belgedeki tutarlarla davaya konu bonodaki bedel arasında birkaç kat farkın bulunduğu ve belgenin ispat kabiliyetinin bulunmadığı anlaşılmıştır.Davacının bonodaki imzasının şirkete ait kaşe üzerinde bulunduğu açıkça bellidir. Daha sonra kaşenin sol tarafına şirketin diğer ortağı ve davalının oğlu … tarafından ayrı bir imzanın atılmış olmasının davacının kaşe üzerine imza atmış olması nedeniyle şahsi sorumluluğu sonucunu doğurmayacağının tespitiyle, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile reddine karar verilmesi isabetsiz olduğundan; davacı vekilinin istinaf isteminin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/11/2020 tarih, 2018/1160 E. – 2020/747 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın kabulü ile; davaya konu İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası ve takibe konu 27/12/2017 tanzim, 25/06/2018 vade tarihli 200.000,00 USD bedelli bono kapsamında davacının, davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE, 4-Şartları oluşmadığından davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine, 5-Alınması gereken 72.743,80 TL harçtan, peşin alınan 18.221,86 TL harcın mahsubu ile bakiye 54.521,94 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 6-Davacı tarafından yatırılan 18.221,86 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 35,90 TL başvurma harcı, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti ile 168,85 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 1.204,75 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm verilmesine yer olmadığına, 9-Davacı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 133.192,57 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 10-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine,11- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 34,50 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 196,60 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 12-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 13-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/02/2023