Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/748 E. 2021/1611 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/748 Esas
KARAR NO: 2021/1611 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/11/2020
NUMARASI: 2018/1148 E., 2020/546 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/09/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili lehine düzenlenen her biri 70.000,00 TL bedelli 2 çekin kasada unutulması sebebiyle yasal sürede bankaya ibraz edilemediğini, çek bedellerinin ödenmemesi üzerine davalı hakkında ilamsız icraya başvurulduğunu, borçlu şirketin itirazları neticesinde takibin durduğunu, çeklerin protokol karşılığında alındığını, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına itirazda bulunduğunu, itirazın iptali ile inkar tazminatına hükmedilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı firmaya borcunun bulunmadığını, anılan çeklerin kefil sıfatıyla verildiğini, taraflar arasında temel ilişki ya da ticari ilişki bulunmadığını, çeklerin protokol sebebiyle kefil olarak verildiğinin anlaşıldığını, ayrıca çeklerden dolayı protokolde bahsedilen ve asıl borçluya karşı girişilen icra takiplerinin durmadığını, takiplere devam edileceğini, davacıya borçlu olan asıl borçluya karşı girişilen takiplere itiraz bulunmadığı halde kefil hakkında takip yapılmasının kötü niyeti gösterdiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, hak düşürücü sürenin geçtiğini, yetkili mahkemelerin Bursa mahkemeleri olduğunu ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.11.2020 tarihli 2018/1148 Esas – 2020/546 Karar sayılı kararıyla; “Davanın süre aşımı nedeniyle reddine, davalının kötü niyet tazminat talebinin yasal koşulları oluşmadığından reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU; Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Mahkemece dava konusu olan çeklerin düzenlenmesine ilişkin bir temel ilişki olmadığının kabulü ile 6102 sayılı TTK 732. Madde gereğince 1 yıllık zamanaşımı süresi geçtiğinden zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, öncelikle mahkemenin taraflar arasında temel ilişki olmadığına ilişkin gerekçesinin doğru olmadığını, çeklerin verilme sebebinin, davalının aralarında bağlantı olan dava dışı … Ltd.Şti’nin davacıya olan borçlarının üstlenmesi olduğunu, çeklerin borçlu şirket yetkilisi tarafından avalist olarak da imzalandığını, her iki şirketin (davalı ve dava dışı borçlu … şirketinin) çekleri keşideci olarak imza eden ve protokolü imzalayan yetkililerinin soy isimlerinin aynı olduğu da dikkate alındığında temel ilişkinin varlığının açıkça ortaya çıkacağını, davacı alacaklarının ödenmesinin protokol ile imza altına alındığını, protokolün ve protokol gereğince dava konusu çeklerin verildiği hususunun davalının kabulünde olduğunu, İstanbul Bölge Adliyesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4386 E.2018/2512 K. Sayılı kararı ile temel ilişkinin varlığının kabul edildiğini, mahkemenin red gerekçesinde; çeklerin dava dışı borçluların borçlarına mahsuben verildiği, bu nedenle taraflar arasında temel ilişki olmadığı yönündeki değerlendirmesinin hatalı olduğunu, davalının “Çekleri kefil olarak verdikleri, avalist oldukları”na ilişkin beyanları ve kabulleri var iken mahkemece bu durumun bir temel ilişki olarak kabul edilememesinin anlaşılamadığın, temel ilişkinin yokluğunun ancak karşılığı olmayan hatır senetleri için düşünülebileceğini, somut olayda davalı tarafın böyle bir iddiasının dahi bulunmadığını, buna göre çekin düzenlenmesinde keşideci ile lehtar arasında temel ilişki olduğuna ilişkin yasal karinenin varlığı karşısında, (aksi yönünde bir delil sunulmamasına aksine kefil olduklarına ilişkin beyanları da dikkate alındığında) çekin yazılı delil başlangıcı olarak kabulü ile davacı delillerinin toplanması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken; TTK 732. madde gereğince inceleme yapılmasının hatalı olduğunu, ayrıca zamanaşımı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin de hatalı olduğunu, davalının zamanaşımı itirazının süresinde olmadığını, davada usulüne uygun yapılmış bir zamanaşımı itirazının bulunmadığını, dava konusu çeklerin gerek TTK 726 maddesi gerekse de TTK 732 maddesi gereğince zamanaşımına uğramadığını, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 6/1. Maddesin ve diğer yürürlük maddeleri birlikte değerlendirildiğinde “Türk Ticaret Kanunu’nda zamanaşımı sürelerinin başladığı tarihe göre belirlenmesi gerektiği” sonucunun ortaya çıktığını, buna göre çekler yönünden zamanaşımı süresinin başladığı tarihte hangi yasa yürürlükte ise, o yasada öngörülen zamanaşımı süresinin uygulanmasının gerekeceği, çek hakkında zamanaşımı süresi, ibraz süresinin bitmesi ile başlayacağından çekin ibraz süresinin sona erdiği tarihte geçerli olan zamanaşımı süresinin nazara alınmasının zorunlu olduğunu, davaya ve takibe dayanak çeklerin keşide tarihleri 30.04.2012 ile 30.06.2012 tarihleri arası olup, ibraz süreleri zamanaşımı süresini 3 yıla çıkaran değişikliğin yürürlük tarihi olan 03.02.2012 tarihinden önce henüz başlamamış olduğundan zamanaşımı süresinin 3 yıl kabul edilmesi gerektiğini (12. HD. 07.05.2013 tarih ve 2013/7937 E. 2013/17437 K. Sayılı kararı), TTK. 732/4 maddesi gereğince sebepsiz zenginleşme nedeniyle hamilin açacağı davada zamanaşımı süresinin, poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıl olduğu; dava konusu çeklerin 3 yıllık zamanaşımına tabi olması nedeniyle, 3 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasından itibaren TTK 732. Maddede düzenlenen 1 yıllık sürenin başlayacağı, dava konusu çeklerde zamanaşımı süresi dolmadan takip yapılmış olduğu, ayrıca genel zamanaşımı süresinin de 10 yıl olduğu, her halükarda davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin hatalı olduğu” beyan edilerek, mahkeme kararının kaldırılarak talepleri gibi karar verilmesi istenmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesine cevap dilekçesinde; “davaya konu olan kambiyo senetlerinin davacı tarafça süresi içinde bankaya ibraz edilmemesi nedeniyle kambiyo senedi vasfını yitirdiğini, bu nedenle de kambiyo senetlerine özgü zamanaşımı sürelerinin somut olayda uygulanamayacağı (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/119-132 E. 2011/266 K. 04.05.2011: Açıklanan yasal düzenlemeler karşısında somut olay değerlendirildiğinde: Dava konusu çekin ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmediği, dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Süresinde ibraz edilmeyen çek, kambiyo vasfını yitirmiş olmakla adi belge niteliğindedir. Bu haliyle davaya konu belge çek vasfı taşımayıp, adi belge niteliğinde olduğundan, somut olayda TTK’nun 726.maddesinin uygulama yeri olduğundan da söz edilemez.), bankaya süresi içinde ibraz edilmeyen bir çekin adi bir senede dönüştüğü, hamile cirantalar ile birlikte keşideciye haiz olduğu müracaat hakları ibraz süresinin bitiminden itibaren belirli süre zarfı içinde zamanaşımına uğrayacağını hüküm altına alan ilgili TTK maddesinin uygulanamayacağı, sadece 1 yıl içinde açılacak sebepsiz zenginleşme davası ile istenebileceği, bu davanın da davacı tarafça süresi içinde açılmadığı, protokoller ve çek içeriklerinden de anlaşıldığı üzere, davalı şirketin davacı firmaya herhangi bir borcunun bulunmadığı, davacı firmanın davalıdan alacağının bulunmaması, yine kefil ve aval niteliğinde verilen çekler için hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin de geçmiş olduğu” beyan edilerek davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
DAİREMİZİN 2017/4386 E.2018/2512 K. SAYILI KARARI; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ilk olarak vermiş olduğu 19.04.2017 tarihli 2015/777 Esas 2017/478 Karar sayılı kararıyla; “Dava dilekçesinin yetki yönünden reddine; süresi içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın yetkili ve görevli Bursa Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine” dair kararının davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine; Dairemizin 22.11.2018 tarihli 2017/4386 Esas 2018/2512 Karar sayılı kararıyla; “Somut olayda takip ve dava konusu çekler ibraz edilmediğinden Kambiyo Hukukundan doğan takip hakları yitirilmişse de, davacının çeklerde lehtar, davalının ise keşideci konumunda olması nedeniyle davacı, davalı ile arasındaki temel ilişkiyi kanıtlamak zorundadır. Davalı taraf çeklerdeki imzasını inkar etmemiştir. Bu durumda taraflar arasında temel ilişki olduğunun kabulü gerekir. Nitekim taraflarca çeklerin taraflar arasındaki protokol gereğince düzenlendiği beyan edilmiştir. Bu durumda 6089 Sayılı TBK’nun 89.maddesi uyarınca alacaklının ikametgahı mahkemeleri de yetkili olacaktır(Bakınız Yargıtay 19.HD’nin 2016/12858 Esas 2017/7627 Karar). Davacının ikametgahının İstanbul Ticaret Odası kayıtlarından Arnavutköy/İstanbul olduğu, buna göre davanın açıldığı İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğu gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/04/2017 tarih, 2015/777 esas, 2017/478 karar sayılı kararının kaldırılmasına, yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, itirazın iptali davasıdır. Davacı, takibe konu iki adet çekin kasada unutulması nedeniyle bankaya ibraz edilemediğini ve bu nedenle davalı hakkında ilamsız icra takibi açılmak zorunda kalındığını, çeklerin davalıdan protokol ile alındığını belirterek itirazın iptali ve icra inkar tazminatı isteminde bulunmuş; davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından, “Davanın süre aşımı nedeniyle reddine, davalının kötü niyet tazminat talebinin yasal koşulları oluşmadığından reddine” karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dairemizin 22.11.2018 tarihli kararında, ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu yetkisizlik kararının değerlendirilmesi amacıyla sınırlı bir inceleme yapılmış olup; davaya konu çeklerin bankaya ibraz edilmemesi nedeniyle kambiyo hukukundan doğan hakların yitirildiği, davalının çeklerdeki imzayı inkar etmemesi karşısında temel ilişkinin varlığının kabulünün gerekeceği de vurgulanmıştır. Buna göre, bankaya ibraz edilmemiş ve imzası davalı kabulünde olan çeklerin kambiyo senedi vasfını yitirdikleri ve adi yazılı belge olarak genel zamanaşımı süresi içinde alacak davasına konu edilebileceğinin kabulü zorunludur. Davacı tarafından açılan davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde genel hükümlere göre açılmış bir dava olarak görülerek, delillerin toplanarak sonuca gidilmesi gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme ile süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi hatalı olduğundan, davacının istinaf isteminin kabulüyle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, yargılamaya devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/11/2020 tarih, 2018/1148 E., 2020/546 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 5-İstinafa geliş aşamasında davacı tarafından peşin olarak yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 11,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 173,10 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi. 23/09/2021