Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/737 E. 2023/137 K. 01.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/737 Esas
KARAR NO: 2023/137
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/09/2020
NUMARASI: 2017/275 E. – 2020/298 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/02/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ihtiyati hacze dayalı icra takibi başlatıldığını, icra takibine dayanak yapılan 30/12/2016 keşide tarihli, 5.000,00 TL bedelli çekteki imza müvekkil şirket yetkilisi …’e ait olmadığını, kaşenin de şirkete ait olmadığını, müvekkili şirkette 07/11/2016 tarihinde hırsızlık olayı meydana geldiğini ve kasanın kırıldığı ve içindeki birtakım banknot ve çeklerin çalınmış olduğunun tespit edildiğini, icra takibine konu çekin de çalıntı çeklerden olduğunu, bu çekin yasal olmayan biçimde müvekkili şirket yetkilisi adına cirolandığını ve piyasaya sürüldüğünü, bu nedenle Bakırköy C.Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu, çeklerin iptali için Bakırköy 6. ATM’nin 2016/1016 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, davalı taraf ödeme yasağına ve çek arkasına düşülen şerhe rağmen kötü niyetle takip başlattığını, davanın kabulü ile menfi tespit kararı verilmesini, şartlar oluştuğunda davaya istirdat davası olarak devam edilmesini çekin/paranın davalıdan alınarak müvekkile verilmesini, davalı haksız ve kötü niyetle takip yapmış olduğundan takip tutarının %20’si oranında tazminata mahkum edilmesine, dava harç ve masrafları ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Temlik eden … Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin faktoring işlemini yaparken sadece alacağın faturaya dayalı olup olmadığını ve çekin ciro silsilesinin muntazam olarak birbirini takip edip etmediğini incelemekle yükümlü olduğunu, çek üzerinde yer alan ciranta imzalarının sahte olması ve benzeri hususların ciro silsilesinin sıhhatini etkilemeyeceğini, müvekkilin tüm yasal mevzuata uygun olarak iş bu davaya konu çeki devir ve temlik aldığını, müvekkilinin kötüniyetli olduğunun da davacı tarafça ispat edilemediğini, kambiyo senetlerinde imzaların istiklali ilkesi geçerli olduğunu, çeke hangi sıfatla olursa olsun imza atarak sorumluluk altına giren her kişi diğer imza sahiplerinin sorumluluğundan ayrı ve bağımsız olarak borç altına gireceğini, cirolar arasındaki zincirleme bağlılığının gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılacağını, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemeyeceğini, müvekkili şirket alacağın temlikinde izlemekle yükümlü olduğu usul ve esasları harfiyen yerine getirdiğini, faktoring işleminin tamamen yasadaki kurallara uygun olduğu gözetilerek davanın reddine, kötüniyetli olarak huzurdaki davanın ikame edilmesine neden olan davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, ve tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Temlik alan davalı … Anonim Şirketi vekili duruşmadaki beyanında özetle; alacağı temlik eden faktoring şirketinin faturalara dayalı olarak alacağı temlik aldığını, bu nedenle iyniyetli hamil konumunda olduğunu, çekteki sahte imza iddiasının ileri sürülemeyeceğini davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09.09.2020 tarih ve 2017/275 Esas – 2020/298 Karar sayılı kararıyla; “Davaya konu çekteki sahte imzanın hukuki nitelendirmesine gelince, bilindiği üzere Sahtelik def’i, mutlak def’i olduğundan iyiniyetli olsa dahi hamile karşı (faktoring şirketi) ileri sürülebilir. (Yargıtay 19.H.D 2013/18072 Esas, 2014/1981 K; aynı dairenin 2015/9524 E., 2016/526 Karar sayılı ilamları). Aynı durum alacağı temlik alan davalı şirket için de geçerlidir. Zira alacağın temliki illi bir işlem olduğundan borçlu, önceki alacaklıya karşı ileri sürebileceği tüm defi ve itirazları alacağı temellük eden alacaklıya karşı da dermayan edebilir. Bu nedenle söz konusu çekten ve icra takibinden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, bedeli ödenen çek yönünden ise istirdada karar vermek gerekmiştir (eksik harç ikmal ettirilmiştir.). Davacı şirket her ne kadar kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuş ise de, davalı hamil şirketin cirosundan önce başka şirketlere ait ciro bulunduğu, ayrıca davalı faktoring şirketinin bahse konu çeki faturaya dayanarak ve faktoring sözleşmesi kapsamında iktisap ettiği görülmekle, kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı … A.Ş vekili istinaf dilekçesinde; “Temlik eden faktoring şirketi ve müvekkil şirket iyi niyetli hamil konumunda olup, davacının kişisel defilerinin, üzerine düşen yasal yükümlülükleri yerine getiren müvekkil ve temlik eden açısından ileri sürülemeyeceğini, Yargıtay’a göre kişisel defilerin faktoring şirketine karşı ileri sürülebilmesi için defi ileri süren kişinin faktoring ilişkisinin tarafı olması gerektiğini, aksi taktirde çeke dayalı kişisel defiler 6361 sayılı kanunun 9/3 maddesi gereğince faktoring şirketine karşı ileri sürülemeyeceğini, davacı (keşideci) faktoring ilişkisini dışında olduğundan 6361 sayılı yasanın 9/3 maddesi gereğince çeke dayanan kişisel defilerini faktoring şirketine karşı ileri süremeyeceğini, Davacı keşideci faktoring ilişkisinin dışında olduğundan kişisel defilerin faktoring şirketine karşı ileri sürülebilmesi ancak ve ancak müvekkil şirketin dava konusu çeki iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğinin kanıtlanmış olmasına bağlı olduğunu, müvekkil şirket, bir fatura konusu alacağın ödeme vasıtası olarak çeki iktisap etmiş olduğundan ve bu durum 6361 sayılı kanuna uygun bir hareket olduğundan çeki iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmemiş ve çeki iktisabında ağır kusur bulunmadığını, Temlik eden, yasaların ve içtihatların kendisine yüklediği yükümlülükleri yerine getirdiğini, alacağın faturaya dayalı olup olmadığını ve ciro silsilesinin birbirini muntazam takip etmediğini incelediğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit-istirdat davasıdır.Davacı, takibe konu çekteki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığından bahisle menfi tespit isteminde bulunmuş; davalı taraf ise iddiaları kabul etmeyerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.İlk derece mahkemesi tarafından,”… bilirkişi incelemesi ile davaya konu çekteki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığı anlaşıldığından menfi tespit ve istirdat isteminin kabulüne, davacı vekilinin kötü niyet tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir.Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı şirketin takibe konu 30/12/2016 keşide tarihli, 5.000,00 TL tutarlı çekin lehtarı göründüğü, davacının çekteki lehtar-birinci ciranta imzasının şirket yetkilisine ait olmadığından bahisle menfi tespit isteminde bulunduğu, mahkemece aldırılan ve denetime elverişli bulunan grafoloji raporu ile “Çekteki davacı şirket adına atılı ciranta imzasının davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığı” anlaşılmıştır. Sahtecilik iddiasının mutlak defi olması ve herkese karşı ileri sürülebilecek olması nedeniyle davalının iyiniyetli hamil olduğu iddiasının sonuca etkili olmadığı, çekteki imzanın davacı tarafa ait olmadığının tespiti nedeniyle başkaca araştırılacak hususun bulunmadığı, tüm bu hususlar gözetildiğinde ilk derece mahkemesinin davanın kabulüne dair vermiş olduğu kararının isabetli olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı … A.Ş vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 527,35 TL harçtan, peşin alınan 191,13 TL harcın mahsubu ile bakiye 336,22 TL harcın davalı … A.Ş’den alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı … A.Ş tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.01/02/2023