Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/726 E. 2022/1956 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/726 Esas
KARAR NO: 2022/1956
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/11/2020
NUMARASI: 2019/199 2020/581
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilleriniz evli olduğunu, davalı …’ın, İstanbul İli Bağcılar İlçesinde bulunan İSTOÇ Ticaret Merkezinde oto galeri işiyle iştigal etmekte olduğunu, müvekkilleri ile davalı arasında herhangi bir şekilde ticari, mali, hukuki, sözleşmesel yahut başkaca bir ilişki bulunmadığını, buna rağmen davalı … müvekkillerinden cebir ve tehdit suretiyle kendi lehine 500.000 TL miktarında senet imzalattığını, senette asıl borçlunun müvekkillerinden …, kefil olarak da diğer müvekkil … yer aldığını, davalının bir şekilde müvekkillerinden … adına kayıtlı bir taşınmazın olduğunu öğrendiği için ve diğer müvekkil adına herhangi bir taşınmaz olmadığını bildiği için senette asıl asıl borçlu olarak …’ un yazılması istediğini, …’ un da kefil olarak yazıldığını, Müvekkillerinden …’un dava dışı … adlı şahsa yaklaşık 3.5 yıl önce araç alım satımı için 74.333 Euro para gönderdiğini, dava dışı …’nın müvekkili tarafından gönderilen bu parayla davalı …’ a olan borcunun bir kısmını ödediğini, daha sonra dava dışı …’nın müvekkilinden aldığı para doğrultusunda müvekkiline araç satışı yapamadığını, üstelik müvekkili tarafından kendisine gönderilen 74.333. EURO miktarındaki parayı da ödemediğini, dava dışı …’ nın iş münasebeti olduğu kişilerden birinin de davalı … olduğunu, Müvekkili …’un, … ile davalı …’ ın işyerine bir çok kez gitmiş olmakla bu şahısla münasebeti bu şekilde ortaya çıktığını, Davalı ile … arasındaki ticari ilişkinin bozulduğunu, davalının hem … dan hem davacının kendisine borçlu olduğunu iddia ettiğini, borcu müvekkilinden tahsil etmek için tehdit ettiğini “bana evrak verin bu yolun sonu sizin için iyi görünmüyor” diyerek tehditte bulunduğunu, tehditin ileri boyutta olduğunu, bir gün … ile davacı …’u zorla bir araca bindirerek Kalamış Parkına götürdüğünü, senet verilmezse kişi başına bir milyondan fazla borç olacağını belirterek baskı ve korku ile senet imzalanmasını istediğini, sonra müvekkilini ve …’ı müvekkilinin ATaşehir’deki evinin önüne götürdüğünü, müvekkilinin durumu eşi …’a anlattığını, eşinin de tehdit ve cebir içerikli beyanlar, kendilerine ve yakınlarına zarar verileceği korkusu ile zorla baskı altında 500.000TL bedelli senedi imzalamak zorunda kaldığını, davalının dava dışı …’ya da bir senet imzalattığını, ancak …’ın eşinin hamile olduğunu ileri sürerek senede imza atmadığını, Davalının müvekkilinin taşınmazı olduğunu bildiği için davacı …’ı borçlu, …’u ise kefil olarak senede yazdığını, davalı hakkında niteliklli yağma suçundan suç duyurusunda bulunduğunu, 500.000TL bedelli senet yönünden borçlu olmadığının tespitine, mezkur senedin iptaline, müvekkiline iade edilmesine, davalı aleyhine %20 ‘den az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili yasal süresinden sonra sunduğu cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddia ve isnatlarının temelsiz olup olağan hayat akışına da aykırı olduğunu, davacının dava dilekçesinde borcun kaynağını açıkladığını, dava dilekçesinde de izah edildiği üzere davacıların bilerek ve isteyerek dava dışı …’nın müvekkiline olan borcundan mahsup edilmek üzere yargılamaya konu senedi düzenlediği ve verdiğini, davacıların iddialarını ispatlamakla yükümlü olduğunu, müvekkili ile davacılar arasındaki borç ilişkisinin dava dilekeçsinden de kabul edildiği üzere dava dışı … isimli kişinin borcundan kaynaklandığını, … ve davacıların birlikte iş yapan kişiler olduğunu, davacının dava dilekçesinin ikinci kısmında “dava dışı … da müvekkilim tarafından gönderilen bu parayla …’a olan borcunun bir kısmını ödemiştir.” denilmek suretiyle daha önce de davacılardan … tarafından …’nın olduğunu iddia ettikleri borca karşılık olarak müvekkile ödeme yapıldığını kabul ve beyan etmiş olduklarını, davacı zorla senet imzalatıldığına dair iddiasına delil olarak İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı suç duyurusunu gösterdiğini, somut bir delil olmaksızın müvekkil aleyhine suç duyurusunda bulunduğunu, Ancak söz konusu suç duyurusunun tarihinin bile davacı tarafın iddialarının gerçek dışı ve temelsiz olduğunun kanıtı olduğunu, takibe konu senedin düzenlenme tarihi 20.02.2018iken davacı tarafın 15.11.2018 tarihinde (senet için yapılan ihtiyati haciz üzerine davacıların mal varlığına haciz işlemi tesis edildikten sonra) müvekkil aleyhine suç duyurusunda bulunduklarını, kabul etmemekle beraber bir an için davacı tarafın cebir tehdit iddialarının doğru olduğu varsaydığımızda akla gelecek ilk husus davacı tarafın neden sözünü ettiği ağır tehdit ve cebir için hemen şikayette bulunmadığı, şikayette bulunmak neden için 9 ay beklediği olacağını, davacı tarafın iftira atmak suretiyle borçtan kurtulmaya çalıştığını, Takibe konu senet kambiyo niteliğinde olup kanunen taşıması gereken yasal unsurları taşıdığını, senet borçlusu senedin rızası hilafına düzenlendiği iddiasını ispatla mükellef olup davacı tarafından bu iddiayı ispatlar delil sunulmadığından huzurdaki davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “…Tehdit ve cebir kullanılarak dava konusu senedin imzalatıldığını ispat yükü davacılar üzerindedir. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/218822 soruşturma sayılı dosyasında verilen takipsizlik kararı ve gerekçesi, Mahkememizce dinlenen tanık beyanlarının davacıların iddiasıyla çelişen hususlar ve tanıkların kendi beyanları içinde çelişen hususlar dikkate alındığında davacıların tehdit ve zorla senet imzalatma iddiasının sübuta ermediği kanısına varılmıştır. Davanın sübuta ermemesi sebebiyle davanın reddine ve Mahkememizce verilmiş ve infaz edilmiş ihtiyati tedbir kararı olmadığından İİK m. 72/4 maddesi uyarınca davacılar aleyhine tazminat takdirine yer olmadığına…” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesini tekrarla taraflar arasında hiçbir hukuki borç ilişkisi olmadığını, 500.000TL bedelli senedin cebir ve tehdit ile davacılara imzalatıldığını, davacı …’un ev hanımı olup davalıyı sadece olay günü gördüğünü, yüzünü dahi görmediği kişiden 500.000TL alacaklı olduğunu iddia etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalının dava dışı …’tan alacağını tahsil edemeyeceğini anlayınca hukuk dışı yollaa saptığını, müvekkillerinin dava dışı …’ın borcundan sorumlu tutulamayacağını, davalının da bu gerekçe ile senedi aldığını kabul ettiğini, mahkemenin bu husus üzerinde durmadığını, davalının alacağı ispat edendelil, belge sunmadığını, davacı il edava dışı … arasındaki sadece bir defaya mahsus olan para alışverişini bu iki ikişinin ortak olduğu şeklindeki kabulün ve davacı boçrtan sorumlu tutmanın yerinde olmadığını, Davalının hem …’dan hem müvekkillerinden olmak üzere 2 ayrı senet aldığını, şikayete başvuru sürecinin suçu ortadan kaldırmayacağını, müvekkilinin tehditler nedeni ile şehir dışına taşındığını, devam etmesi üzerine şikayetçi olduklarını, suç duyurusu yönünden KYOK verilmiş ise de kanun yararına bozma yoluna gidildiğini, Ancak KYOK kararı içeriğine göre de; senedin hukuk dışı yollarla alındığının anlaşılacağını, kararda “müştekilerin tanık olarak gösterdikleri … ve … nın da ifadelerinde müştekileri benzer şekilde beyanda bulundukları…” tespitine rağmen takipsizlik kararı verildiğini, Mahkemenin karar gerekçesinde tanık beyanları arasında çelişkiler bulunması gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmesinin de yerinde olmadığını, tanık … , tanık …’nın beyanlarının dikkate alınması gerektiğini, savcılıkta …nin de beyanının olduğunu, müvekkillerinin iradesinin fesada uğratıldığını, tanık delili ile ispatın mümkün olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME Dava konusu bononun incelenmesinde; keşidecisi …, kefilin … olduğu, …’ın senedin lehdarı olduğu, 500.000TL bedelli bononun, 20.02.2018 keşide tarihli, 21.03.2018 vade tarihli olduğu, düzenlenme yeri Ataşehir İstanbul olarak yazılı olduğu görülmüştür.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacılar, davaya konu 500.000TL bedelli senedin zorla ve tehditle alındığı iddiasına dayalı olarak menfi tespit talebinde bulunmuştur. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava; 15.11.2018 Tarihinde açılmış olup dava değeri; 500.000TL üzerinden harçlandırılmıştır. Mahkemece uyuşmazlığın heyet olarak görülmesine karar verilmişken, 23.09.2020 Tarihli duruşmada; “28.07.2020 Tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Yasa’nın 54.md ile değişik 5235 sayılı Yasa’nın 5/3.md deki parasal sınır 500.000Tl olarak değiştiğinden usul hükümlerinin derhal uygulanması gereken hükümler olması nedeni ile, dava değeri itibarı ile bundan sonra yargılamanın tek hakim tarafından yürütülmesine” karar verilmiş ve netice-i karar tek hakim tarafından tesis edilmiştir. Dava tarihi itibarı ile yürürlükte olan 5235 sayılı Kanun’un 5/3.maddesine göre; dava değeri üç yüz bin Türk lirasının üzerinde olan dava ve işlerin tüm yargılama safhaları, bir başkan ve iki üye ile toplanacak heyetçe yürütülür ve sonuçlandırılır. 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 54.maddesi ile “üç yüz bin” ibaresi “beş yüz bin” şeklinde değiştirilmişse de; 5235 sayılı Kanun’daki düzenleme; mahkemenin Yasaya uygun teşekkülüne, mahkemenin görevine ilişkin olup görev yönünden dava tarihinin esas alınması gereklidir. Anılan husus kamu düzenine ilişkin olmakla HMK 355 maddesi gereğince re’sen dikkate alınarak kararın bu yönü ile kaldırılması gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararının re’sen dikkate alınan sebeplerle HMK 355., 353/1-a-4 maddesi gereğince kaldırılmasına, kaldırma sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf isteminin incelenmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, -Re’sen dikkate alınan sebeplerle ilk derece mahkemesinin kararının 6100 sayılı HMK’nın 355, 353/1-a-4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Heyet mahkemesince yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kısmen kabul edildiğinden ve fazla yatırıldığı da anlaşılan peşin istinaf harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 31,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 193,60 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -Davalının gider avansından kullanıldığı anlaşılan 5,50-TL istinaf masrafının davalı üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-4 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.24/11/2022