Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/669 E. 2023/166 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/669 Esas
KARAR NO: 2023/166
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/07/2020
NUMARASI: 2017/383 2020/199
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)
KARAR TARİHİ: 02/02/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … SAN. VE TİC A.Ş. nin 11/09/2003 tarihinde kurulduğunu, gerek yurt içinde gerekse yurt dışında “…” markası ile oldukça tanındığını ve prestijli bir marka olduğunu, “…” markasının marka sahibi olduğunu, yurt içinde ve yurt dışında fuarlara katıldığını, markasının tanınmasını ve prestijinin artması için yoğun bir şekilde çaba gösterdiğini, davalı şirketin müvekkili firma ile aynı iş kolunda faaliyet gösterdiğini, davalının marka adının ihlaline ve haksız rekabete ilişkin faaliyetlerinin, taraflar arasında yaşanan ihtilaflar ve haksız eylemlerinin müvekkili şirket açısından katlanılamaz hale geldiğini, davalının müvekkiline ait “…” markasını Google Adwords reklamları ve kendilerine ait web adreslerinin kaynak kodlamalarında meta-taging yöntemi kullanılmak veya sair suretle anahtar kelime olarak belirlediğini ve bu sayede müvekkiline ait “…” markası ile google arama motoru üzerinden herhangi bir kişi tarafından arama yapıldığında doğrudan kendi sitesine erişimin sağlandığını, bu eyleme ilişkin ekran görüntüsünün delilleri arasında olduğunu, marka hakkına ihlalin ve haksız rekabetin oluştuğunu, davalının aynı zamanda “…” adı ile “www…com.tr” internet alan adını kendi adına tescil ettirdiğini, bu sitenin davalı adına kayıtlı olup kullanıldığını, davalının bu eylemlerinin günümüz itibari ile ticari faaliyetler ve müşteri erişimi bakımından son derece önem arz ettiğini, müvekkilinin marka adı altında faaliyet gösterdiğini ve müvekkilinin potansiyel müşterilerinin davalı firmayı müvekkili firma zannederek davalı ile ticari ilişkilerde bulunduğunu, bu eylemlerin aleyhine haksız çıkar sağladığını, maddi ve manevi tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla “www…com.tr” internet alan adının ve “…” markasının Google Adwords reklamları ve kendilerine ait web adreslerinin kaynak kodlamalarında meta-taging yöntemi ve sair şekilde davalı tarafından kullanılmasının tedbiren durdurulmasını, davalı adına olan www…com.tr internet alan adı tahsisinin iptalini, bu internet alan adının müvekkili adına tahsisini, internet alan adı, adwords ve meta-taging yolu ile yapılan marka hakkı ihlali ve haksız rekabetin tespitini, internet alan adı, adwords ve meta-taging yolu ile yapılan marka hakkı ihlali ve haksız rekabetin menini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın “…” ibaresinin bir marka olduğunu ileri sürdüğünü ancak TPE sicilinde yapılan incelemede böyle bir markanın bulunmadığının açıkça görüleceğini, dolayısıyla mevcut olmayan bir markayı uydurmak suretiyle kullanım hakkının kendisinde olduğunu ifade eden davacı beyanlarının uydurma olup reddinin gerekmekte olduğunu, davacının dosyaya bildirdiği … tescil nolu marka ise “…” logosuna ilişkin yapılmış bir tescil olduğunu, logosunda … ibaresinin kullanılmasının davacının böyle bir markanın sahibi olduğu anlamını taşımadığını, davacının TPE nezdinde yapmış olduğu “…” marka tescil talebinin red edildiğini, “…” ibaresi taşıyan tescili sağlanmış yahut başvurusu yapılmış bir marka bulunmadığını, davacının dilekçesinde belirttiği “…” markasının başvurusunu 2007 yılında yaptığını ve 2008 yılında tescil olduğunu, müvekkilinin ise www…com.tr alan adının 18.07.2005 tarihinde tescil ettirdiğini, bu durumda davacının marka hakkı olmamasının yanı sıra meşru bir talep hakkının bulunduğunu söylemenin de mümkün olmadığını, tr uzantılı alan adlarının “kısıtlayıcı tahsis modeli” ilkeleri kapsamında verilmekte olduğunu, müvekkilinin 2004 yılından bu yana … San. Ve Tic. Ltd. Şti. ile endüstriyel mutfak üretim ve satışı yapmakta olduğunu, müvekkilinin ticaret unvanının … ibaresini de içermekte olup bu alan adının kullanılmasının usul ve yasaya uygun olduğunu, müvekkilinin alan adını 18.07.2005 tarihinde tescil ettirdiğini, davacının ise davasını 21.07.2016 yılında, yani 11 yıl sonra açtığını, aradan geçen uzunca sürede nizasız olarak bu alan adının kullanımının MK 2. maddesinde belirtilen iyi niyet kurallarına uygun olduğunu, müvekkilinin kuruluşa müteakip alan adını tescil ettirdiği ve 18/07/2005 yılından bu yana kullanmış olduğunu, bu itibarla firmasının tanıtımı için üstün çaba gösterdiğini tüm ticari evraklarında bu alan adını kullandığını, diğer yandan davacının müvekkili ile aynı iş kolunda çalışmakta ve eskiden aynı grup bünyesinde çalışmakta olduğunu, tüm ortakların soyadının “…” olup 50 yıla yakın süredir yaptıkları ticaretlerinde soyadlarını kullanmalarından tabii bir durum olmadığını, tüm bu hususların yanında davacının, müvekkili şirketin kurulmasından itibaren tüm ticari faaliyetlerinden ve alan adından da haberdar olduğunu, 11 yıl sonra böyle bir girişimde bulunmasının tamamen kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin ortağı bulunduğu … Tic. A.Ş.’nin Türkiyede çelik sektörünün lokomotif firmalarından olduğunu, mutfak ürün ve malzemelerinin üretim ve satışı amacıyla kurduğu … San. ve Tic. Ltd. Şti. ile bu alanda sektörün sayılı firmalarından biri haline geldiğini, davacının ise tamamen müvekkili ile rekabet amaçlı olarak … Tic A.Ş. firmasını kurduğunu, iki firmanın da aynı müşteri kitlesine hitap etmekte olduğunu, zira her iki firmanın müşterisinin de iş yerleri ve kurumsal firmalar olup nihai tüketici olmadığını, dolayısıyla herhangi bir potansiyel müşterinin firmaları karıştırma imkanın bulunmadığını, müvekkilinin potansiyel müşterilerinin davacıyı müvekkili zannetmelerinin de mümkün olduğunu, nitekim müvekkilinin piyasada saygınlığı yüksek bir firma olduğunu ve bu benzerlik nedeniyle zarara uğradığını, 11 senedir müvekkilinin kullandığı alan adıyla davacı şirket ile müvekkil şirket arasında yanlışlık meydana gelse idi bugüne kadar bu hususta bir başvuru yapılması gerektiğini ancak müvekkilinin “…” isminin tanınmasını sağladığını, bu prestijli konumuna müvekkili sayesinde ulaştığını, dolayısıyla davacının, davasının ispatını sağlayabileceği hiç bir zararı bulunmayıp bu durumdan asıl müvekkilinin zarar gördüğünü, müvekkilinin bu hususlara ilişkin davacıya karşı tüm talep ve dava haklarını saklı tutduğunu, internet sitelerinin incelendiğinde logoların ve tasarımların farklı olduğunu, firma unvanlarının açıkça belirtildiğinin görüleceğini, firma adresleri ve iletişim bilgilerinin de incelendiğinde hitap ettiği müşteri kitlesinin karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, “…” anahtar kelimesi ile arama yapıldığında müvekkilinin sitesinin metatagging yöntemi ile öne çıkarıldığı iddialarının tamamen gerçekdışı olduğunu, arama yapıldığında müvekkilin sitesinin davacının internet sitesinden önce görünmesinin metatag kullanıldığı anlamına gelmediğini, arama sonuçlarında üst sıralarda görünmek, tıklanma sayısı, anahtar kelime vb. gibi kriterlere göre değiştiğini, bu durumun basit bir arama yöntemi ile tespitinin mümkün olmadığını, dolayısıyla ilgili kurumlardan istenecek bilgi ile de müvekkilinin google odwords reklamları yahut metatag kullanmadığının açıkça görüleceğini, açılan davada davacı tarafından iddia olunan iptal nedenlerinin mevcut olmadığını, açılan davanın yasal ve meşruu bir menfaate dayanmadığını, davanın MK 2.madde hükümlerine aykırılık oluşturduğu nedenleri ile reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “Mahkememizce itibar edilen bilirkişi kurulu raporunda da belirtildiği üzere; Davalı tarafından kullanılan “…” ibareli tescilsiz kullanımın, davacının … no ile TPMK nezdinde tescilli “…” ibareli marka ile aynı sınıf emtialar üzerinde kullanıldığı, davalı kullanımında … ibaresinin ortak olduğu “…” ibaresinin bulunmadığı, davacının marka başvurusunun 26.02.2007 tarihinde yapılmış olduğu, davalının www…com.tr alan adının ise 18.07.2005 tarihinde tescil edildiği, dolayısıyla davacının marka başvurusundan önce web adresinin tescil edilerek davalının … ibaresini kullanmaya başlamış olduğu, bu durumda marka hakkına tecavüzden bahsedilemeyeceği, davalıya ait www…com.tr isimli web sayfasında marka kullanımının “…” şeklinde olduğu, davacının ise “…” şeklinde kullanımının olduğu, davacı adına … numara ile tescilli “…” ibareli markasının değiştirilerek kullanıldığı, davalının www…com.tr internet alan adının ve “…” markasının Google Adwords reklamlarında ve kendilerine ait web adresinin kaynak kodlamalarında meta-taging yöntemi ve sair şekilde verilen herhangi bir reklama rastlanmadığı, bu sitenin yukarıda gösterildikçe daha çok tıklandığı ve bununda organik bir yükselmeye neden olduğu, bu nedenle TTK uyarınca haksız rekabet teşkil edecek herhangi bir eylemin tespit edilemediği kanaatine varıldığından davanın reddine..” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilimiz tescilli ticaret unvanı olan “…” ibaresi üzerinde 2003-2007 yılları arasında ve … grup iştiraki bünyesinde de 1956 yılından bu yana devam eden kullanımları ile söz konusu ibareyi ihdas ve istimal eden şirket olduğunu, “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, 2007 tarihli tescilin açıklayıcı mahiyette olduğunu, Kronolojik sıralamaya göre; 2003 – … San. ve Dış Tic. A.Ş. ‘nin kurulduğunu, 2004 – … Mutfak San. ve Dış Tic. A.Ş. Kurulduğunu, 2005 – … San. ve Dış Tic. A.Ş. … “https://www…com.tr/”https://www…com.tr/ alan adının alındığını, Dosya kapsamı, ticaret sicil kayıtları ve müvekkili şirkete ait “www…com” internet sitesi üzerindeki (bilirkişi heyetince hiçbir suretle değerlendirilmeye alınmamış olan) açıklamaları ile de sabit olduğu üzere davacı şirketin davalı şirketten önce kurulmuş olup, gerek tescilli ticaret unvanı gerekse de şirket kurulumundan öncesinde … iştirakine dayalı kullanımları uyarınca söz konusu ibare üzerinde öncelik hakkına sahip olduğunu, Davalı şirketin cevap dilekçesinde “diğer yandan davacı müvekkillimizle aynı işkolunda çalışmakta ve eskiden aynı grup bünyesinde çalışmaktaydı. Nitekim davacı şirket ortakları ve müvekkil ortakları uzun süre grup bünyesinde çalışmışlardır.” beyanı ile tarafların aynı grup bünyesinde uzun süre beraber çalıştığını da ifade ederek müvekkilinden haberdar olduğunu da kabul ettiğini, müvekkili şirketin davalı şirketten önce kurulduğunu ve halen daha … grup iştiraki bünyesinde “…” markasıyla faaliyetlerine devam ettiğini, Bu hususun müvekkili şirkete ait www…com internet sitesinde 2019 kataloğunda “…” olarak belirtildiğini, Ancak bilirkişi heyetince taraflara ait internet siteleri ve markasal kullanımlar yeterli bir şekilde incelenmediğini, davalı şirketin, bu ibareyi ticaret unvanı olarak da tescil alamadığından “…” ibaresine “…” ayırt edici eki getirilmek suretiyle “…” ticaret unvanı ve tescilli markasıyla iltibas yaratacak şekilde internet alan adı olarak kullandığını, Somut olayda da davalı şirketin de alan adı seçimi yaptığı tarihte müvekkili şirketten haberdar olmasına ve kendi unvanındaki ayırt edici ek olan “…” ibaresine rağmen, müvekkil şirketin tescilli ticaret unvanı ve bu unvanın asli unsur olarak yer aldığı “…” markasına yaklaşmak suretiyle “https://www…com.tr” alan adını alması ve kullanması taraflarca yürütülen üretim ve hizmetlerin tüketici tarafından aynı ticari kaynak tarafından yürütülüyormuş algısı yaratıldığını ve markaya tecavüzün oluştuğunu, Raporun yetersiz ve eksik incelemeye dayalı olduğunu, Mahkemece hatalı değerlendirilen hususlardan bir diğerinin de, davalı şirketin müvekkili şirkete ait markanın değiştirilerek internet sitesinde kullanıldığı ve bu internet alan adında kaynak kodlamalarla ve sair şekilde reklama rastlanılmadığı yönünde gerekçeyle haksız rekabet teşkil edecek herhangi bir eylemin bulunmadığına yönelik olduğunu; davalı tarafından alan adı olarak kullanıldığı ve bu internet sitesinde yer alan diğer kullanımların de haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz kapsamında kalıp kalmadığına ilişkin değerlendirme yapılmadığını, 556 Sayılı KHK’nın 9/e maddesi hükmünü göre bu madde uyarınca marka hakkı sahibinin markası kapsamındaki işaretin internet ortamında ticari etki yaratacak biçiminde kullanımının önlenmesini talep hakkı da bulunduğunu, bu hükmün dikkate alınmadığını, davacı markasının esas unsurunun “…” ibaresi olup, davalı tarafça hatta kötü niyetinin göstergesi olan ikrarı doğrultusunda müvekkili şirketin bu ibare üzerinde öncelik hakkına sahip olduğunu bilmesine rağmen, bu ibareyi haksız bir şekilde alan adı olarak tescil almış ve internet sitesinde de müvekkil markasını öne çıkaracak şekilde kullandığını, raporda da kullanımın tespit edildiğini, ancak bu kullanımların marka hakkına tecavüz kapsamında kalıp kalmadığı yönünde yeterli bir inceleme yapılmadığını, bilirkişi raporunun 10. Sayfasında “Ana sayfanın devamında davalının internet sitesinde kullanılan logonun aynısının davacının internet sitesinde de logo olarak kullanıldığı tespit edilmiştir.” denilmekle müvekkilin … İştiraki bünyesinde faaliyet gösterdiği dönemden bu yana kullandığı logo ve “…” ibarelerinin davalıya ait internet sitelerinde kullanıldığı tespit edilmişse de, davalının bu kullanımında meşru bir bağlantı olup olmadığı ve bu itibarla söz konusu kullanımların da KHK Md. 9/2-e kapsamında kalıp kalmadığı hiçbir surette değerlendirilmeye alınmadığını, davalının “…” ibaresini kullanmakta ve kullandığı logo ile de … İştiraki bünyesinde faaliyet göstermeye devam ediyormuş izlenimi yaratarak söz konusu yaratarak taraf firmaların arasında mali ve idari bir birliktelik bulunduğu sanısına kapılmalarına yol açtığını, Yargıtay kararlarının dikkate alınması gerektiğini, davalı şirketin müvekkili firmadan farklılaşmasını sağlayan “…” ibaresini kullanma konusundaki özgürlüğüne rağmen rakip firma olan müvekkili şirketin markasının, ticaret unvanının ve tanınmış özelliklerinin anahtar kelime olarak kullanılmasında meşru ve dürüstçe bir kullanım olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep etmiştir.
İNCELEME: TPMK kayıtlarına göre; davacının … numaralı … markasının 26.02.2007 tarihli başvuruya istinaden 01.08.2008 Tarihinde 21 nolu emtia sınıfında tescil edilmiştir. Ticaret sicil kayıtları ve davacının vekaletname örenğine göre; davacı şirketin unvan değişikliği olduğu; …TİC AŞ olarak 11.09.2003 Tarihinde kurulduğu, 27.03.2007 tarihli tescil bildirimi ile ticaret unvanının … SANAYİ VE TİC AŞ olarak değiştirildiği anlaşılmış, sicil kayıtları istinaf incelemesi sırasında Dairemizce teyit edilmiştir.Dava 21.07.2016 Tarihinde açılmıştır. Marka vekil …, marka patent uzman endüstri mühendisi sektör bilirkişisi … ve Bilgisayar mühendisi- marka patent vekili bilirkişi … müşterek raporunda özetle; Davalı tarafından kullanılan “…” ibareli tescilsiz kullanımın, davacının … no ile TPMK nezdinde tescilli “…” ibareli marka ile aynı sınıf emtialar üzerinde kullanıldığı, davalı kullanımında … ibaresinin ortak olduğu “…” ibaresinin bulunmadığı, davacının marka başvurusunun 26.02.2007 tarihinde yapılmış olduğu, davalının www…com.tr alan adının ise 18.07.2005 tarihinde tescil edildiği, dolayısıyla davacının marka başvurusundan önce web adresinin tescil edilerek davalının … ibaresini kullanmaya başlamış olduğu, bu durumda marka hakkına tecavüzden bahsedilemeyeceği, davalıya ait www…com.tr isimli web sayfasında marka kullanımının “…” şeklinde olduğu, davacının ise “…” şeklinde kullanımının olduğu, davacı adına … numara ile tescilli “…” ibareli markasının değiştirilerek kullanıldığı, davalının www…com.tr internet alan adının ve “…” markasının Google Adwords reklamlarında ve kendilerine ait web adresinin kaynak kodlamalarında meta-taging yöntemi ve sair şekilde verilen herhangi bir reklama rastlanmadığı, bu sitenin yukarıda gösterildikçe daha çok tıklandığı ve bununda organik bir yükselmeye neden olduğu, dolayısıyla TTK uyarınca haksız rekabet teşkil edecek herhangi bir eylemin tespit edilemediği kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
GEREKÇE Davacı, “…” tescillli markasının tanınmış marka olduğunu, davalılarca “…” markasının google adwards reklamları ve müvekkillerinin web sitelerindeki kaynak kodlamalarda meta-taging yöntemi vs. kullanılarak anahtar kelime olarak belirlendiğini iddia ederek markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve meni, davalının www…com.tr alan adının iptali ile davacı adına tahsisi istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı marka hakkına dayalı olarak dava açmış, davalı ise önceye dayalı kullanım nedeni ile hukuka uygunluk savunmasını ileri sürmüştür. Bu durumda tarafların markasal kullanımları yönünden önceye dayalı hak sahipliğinin incelenmesi gerekir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalının www…com.tr şeklindeki alan adının 18.06.2005 tarihinde kayıt edildiğine değinilmiş ise de; sitede en eski markasal kullanımın hangi tarihe ilişkin olduğuna ilişkin denetime elverişli görselleri içerir arşiv kaydı incelemesi yapılmadığı gibi, davacının delil olarak bir kısım kataloglara dayandığı, bu hususta kataloglara ilişkin tarihlerin belirlenerek faturaların da celbi ile bir değerlendirme yapılması gerekirken inceleme yapılmadığı görülmüştür. Bu durumda eksik incelemeye dayalı rapora göre karar verilmesi yerinde görülmemiş, davacı vekilinin istinafının bu yönden kabulü gerekmiştir. Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, değinilen hususlarda eksikliğin tamamlanarak bilirkişilerden ek rapor alınması için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul 1.fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 09/07/2020 tarih, 2017/383 E – 2020/199 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 162,10-TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 42,50-TL posta masrafı olmak üzere toplam 204,60-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.02/02/2023