Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/649 E. 2022/2165 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/649 Esas
KARAR NO: 2022/2165
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/10/2020
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 65 yaşında olup okuma yazma bilmediğini, okuma yazma bilmeyenlerin yapacağı işlemler ve ciro işleminde imzanın nasıl atılacağının HMK 206 md düzenlendiğini, müvekkilinin borcu olmadığı halde takip başlatıldığını, müvekkilinin Türkçe de bilmediğini, ticari ilişkisi de olmadığını, takip dosyasının satış aşamasında olduğunu, ancak İİK 84 maddesi gereğince evin haczedilemeyeceğini, takip dosyasında yapılan tebligatın usulsüz olduğunu beyanla, davanın kabulüne, Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin bahsi geçen taşınmazın satışı için yaklaşık 10.000 TL’nin üstünde masraf yaptığını, usul ve yasaya uygun şekilde icra dosyasından onlarca tebligat yapıldığını ve yasal olan alacağına kavuşması için hem ciddi masraflar yapmış hem de usul ve yasaya uygun satış yapılması için cok ciddi emek harcadığını, davacının senetteki mührün kendisine ait olmadığına dair tek beyanda bulunmadığını, tüm bunların karşılığında davacı yanın, borcu olduğunu bildiği ve kabul ettiği halde, sadece satışa engel olmak amacıyla ve borçtan kurtulmak maksadıyla ciro işleminde kullandığı mühürün, cirosunu geçersiz kıldığını gerekçe göstererek yıllar sonra huzurdaki davayı açtığını, bu durum başlı başına hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğunu ve hukuk düzeninin bu kötüniyetli maksadı korumaması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: “…Somut olayda, icra takibinin dayanağı 01/11/2017 keşide tarihli, 01/01/2018 vade tarihli ve 140.000,00 TL bedelli senette ciranta olarak davacı … adının yazılı olduğu, ancak karşısında “…” yazılı mührün bulunduğu, cirantaya ait imzanın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Senet geçerli ciranta imzasını taşımadığından ve HMK’nın 206. maddesindeki ispat kuralına uygun olarak düzenlenmediğinden davacının ilgili senetten dolayı sorumluluğu bulunmadığı tespit edilmiştir. HMK 206.maddesine uygun biçimde onaylanmamış olan senet veya hukuki işlemler geçerli kabul edilmediği gibi yazılı delil başlangıcı olarak da kabul edilemez. Maddedeki düzenleme geçerlilik şartı olmayıp ispat şartıdır. Senet ve hukuki işlemler HMK 206 daki şartlara uygun düzenlenmiş olması koşulu ile alacağın , senedin varlığını ispatlayıcı delildir. HMK 206 maddesindeki onay şartlarına uygun olmadan düzenlenen senetteki parmak izi düzenleyen tarafından ikrar edildiğinde ise HMK 206 doğrultusunda onanmamış olsa dahi geçerlidir. Ciro, imza ile veya imzaya ciro edildiğini içeren beyan eklenerek yapılabilecektir. Somut olayda; ciro için kullanılan mühür HMK’nun 206. Maddesi ve TTK’nun 756/2 maddesi kapsamında usulüne uygun ciro olmadığından davacının borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir şeklindeki gerekçe ile neticeten -Davanın KABULÜ ile Bakırköy … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında davacının BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, -Davalı tarafın kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından davacı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,..” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Takipte usulüne uygun tebligatların yapılarak takibin kesinleştiğini, takipte süresinde borca imzaya itirazda bulunmadığından senet üzerindeki imzayı ikrar etmiş olduğunu, davanın satışın engellenmesi amacı ile açıldığını, davacının dava dilekçesinin hiçbir kısmında senetteki mührün kendisine ait olmadığına dair beyanda bulunmadığını, senetteki keşidecinin ve senet arkasında yer alan ciranta …’n davacının akrabası olduğunu, sonrasında davacının cirosu olduğunu, davacının kendi akrabaları huzurunda senedi cirolayarak müvekkiline borçlandığını, HMK 206 maddesinin keşideciler hakkında uygulandığını, ciranta hakkında uygulamayacağını, davacının okur yazar olmadığını ispatlaması gerektiğini, davacının mührünün bankalarda kullanıldığını, mührün tasdikli olup olmadığının kamu bankalarının kayıtlarından celbi gerektiğini, noterce tasdikli olmasa bankaların bu mührü kabul etmeyeceklerini, bu nedenle banka kayıtları celp edilmeden öninceleme duruşmasında karar verilmesinin eksik inceleme olduğunu, davacının kötüniyetli olduğunu, davanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, takipte tebligat aşamasında itirazda bulunmayıp dava aşamasında bu iddiayı ileri sürdüğünü, satışa engel olmaya çalışıldığını, müvekkilinin satış için oldukça fazla masraf yaptığını, İcra hukuk mahkemesinde açılan davanın reddedildiğini, hakkın kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME: Davaya konu takip dosyası UYAP tan incelendiğinde davaya konu senedin 140.00TL bedelli nakden kaydı olan 01.11.2017 tanzim, 01.01.2018 vade tarihli, keşide yeri İstanbul olan bono olduğu keşidecinin …, kefil …, lehtar/1.ciranta …, sonrasında sırasıyla cirantalar …, …, … olduğu, …’ün isminin yanında mühür bulunduğu görülmektedir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72.maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacının menfi tespit istemini, HMK 206. maddesine dayalıdır. Senet tarihi itibarı ile yürürlükte olan HMK 206 maddesinde göre; “İmza atamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına bağlıdır. İmza atamayan kimselerin, cüzdanla iş yapmayı usul edinmiş kuruluşlarla olan işlemlerde kullanacakları mühür, kazınmış imza, işaret veya parmak izinin, işlemin başlangıcında hesap defterine veya cüzdanına basılmış olması veya önceden noterde bir örneği saklanmak üzere onanmış bulunması yeterli olup, her işlemde ayrıca onamaya bağlı değildir”.HMK 206 md düzenleme ile 1086 sayılı Kanundaki ihtiyar heyeti ve iki tanık huzurunda işlemin yapılması usulü kaldırılmıştır. Kanunun madde gerekçesinde; bu durum “İmza atamayanların, hukukî işlemlerinin sonuçları konusunda aydınlatılmalarını ve bu şekilde işlemlerini daha güvenli bir şekilde yapmalarını sağlamak amacıyla, belgenin, noterde düzenleme biçiminde oluşturulması kabul edilmiştir. Özellikle, noterlerin hukukçu olmaları sebebiyle, hukukî işlem yapma konusundaki bilgi ve tecrübeleri ile imza atamayan kimseleri de gereği gibi bilgilendirmeleri sonucu hukukî işlemler daha güvenli bir şekilde yapılmış olacaktır” şeklinde açıklanmıştır. Takip kambiyo senedine dayalı olarak başlatıldığından TTK hükümlerinin de dikkate alınması gerekir. Bonolar hakkında da geçerli olan TTK 756 maddesi; “Poliçe üzerindeki beyanların el ile imza edilmesi gerekir. El ile atılan imza yerine, mekanik herhangi bir araç veya elle yapılan veya onaylanmış bir işaret veya resmî bir şahadetname kullanılamaz” şeklindedir. Somut uyuşmazlıkta; dava konusu bonoda davacıya atfen ciranta olarak isim ve mühür bulunmakta ise de, TTK.’nun 756. maddesinde, poliçe üzerindeki beyanların el ile imza edilmesi gerektiği, el ile atılan imza yerine mekanik herhangi bir araç veya el ile yapılan veya onaylanmış bir işaret veya resmi bir şahadetnamenin kullanılamayacağı, TTK.’nun 776. maddesinde düzenleyenin imzasının bulunması bononun bir unsuru olarak sayıldığı ve Yasa’nın 777. maddesinde ise düzenleyenin imzasının bulunmadığı bir senedin bono sayılamayacağının belirtildiği, 6100 Sayılı HMK’nun 206.maddesinde imza atamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına bağlandığı da dikkate alındığında bonoda davacının eli ürünü bir imzasının bulunmadığından ilk derece mahkemesinin davanın kabulü kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık görülmemiştir. Davalı vekili istinaf isteminde, bankalardan davacının mührü kullanıp kullanmadığının araştırılmasını, mührün noterce tasdikli olup olmadığının araştırılmamasının eksik inceleme olduğunu ileri sürmüş ise de; HMK 206.maddesinde mührün noterce tasdikli olmasının değil, senedin noterde düzenleme şeklinde yapılması şartının arandığı, cüzdanla iş yapmayı usul edinmiş kuruluşlarla olan işlemlerde HMK 206/2 ayrı bir düzenleme yapıldığı, ancak somut olayda banka işlemi söz konusu olmadığından HMK 206/2 md gereğince araştırma yapılmamasının esasa etkili olmadığı, TTK 756 md gereğince de bonoda mühür kullanılamayacağı dikkate alınarak bu yöndeki istinafın da reddi gerekmiştir. Açıklanan nedenle davalı vekilinin istinafının esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 9563,40TL harçtan, peşin yatırılan 2391,00TL’nin mahsubu ile bakiye 7172, 40 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,-Davacının gider avansından kullanıldığı anlaşılan 89,50-TL istinaf masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/12/2022