Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/632 E. 2022/2163 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/632 Esas
KARAR NO: 2022/2163
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/09/2020
NUMARASI: 2017/760 2020/307
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafça müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile 10/05/2017 vade tarihli ve 06/05/2017 düzenleme tarihli 65.000,00$ (Amerikan Doları) bedelli senet ile ilgili takip başlatıldığını, taraflarınca bu takibe müvekkilinin böyle bir borcu olmaması sebebi ile İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/1074 E. Sayılı dosyası ile itiraz edildiğini, müvekkilinin alacaklı olduğunu iddia eden davalı tarafa hiçbir şekilde borcunun bulunmadığını, davalı tarafın müvekkilini kendisine cebir, tehdit ve zorla borçlandırdığını, müvekkilinin kendisine olan borcunun toplam bedelinin karşılığı olan bir iş yapılmadığını, kaldı ki senet metni çıplak gözle incelendiğinde birden farklı yazı karakterini içerir ibarelerin olduğunun, senet metninin farklı zamanlarda farklı kişilerce doldurulduğunun anlaşıldığını, zira müvekkilinin ad soyad ve adres bilgilerini içeren sütununda bulunan kendi yazısı ile senet metnindeki yazıların çıplak gözle ayırt edilebilecek nitelikte farklı olduğunu, bununla birlikte senet keşide tarihi 06/05/2017 olup senet düzenlenme yerinin İstanbul olduğunu, oysa ki müvekkilinin o tarihlerde işi sebebiyle Rusya Federasyonu/Moskova’da bulunduğunu, huzurdaki davaya konu icra takibinin konususun suç teşkil etmesi hasebiyle ve müvekkilinin böyle bir borcu bulunmaması sebebiyle İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/1074 E. Sayılı dosyası ile de borca itiraz edildiğini, müvekkili ile davalı arasında hiç bir surette ticari bir faaliyet gerçekleşmediğini, tarafların birbirleri ile alakası bile bulunmadığını, taraflar müvekkilinin Türkiye’de bulunduğu sırada bir arkadaşları vasıtası ile bir kaç kere görüşmüş olup bunun dışında bir araya gelmediklerini, lakin son görüşmelerinde müvekkilini kendisinin kargo işi yaptığını, bu sebeple ileride birlikte iş yapabileceklerinden bahisle tamamen zorla tehdit ederek birden fazla kişi ile birlikte senedi imzalattıklarını, bu sebeplerdir ki taraflarınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde de suç duyurusunda bulunulduğunu beyanla öncelikle takibin teminatsız olarak tedbiren durdurulmasına, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı borçlunun hakkında başlatılan icra takibinde söz konusu seneti hile ile imzaladığını ve müvekkili ile aralarında herhangi bir hukuki ilişki olmadığını, elinde hiçbir somut delil olmadan iddia ettiğini, bu iddiaları kabul etmediklerini, senede karşı her türlü iddianın ancak senetle ispat olunacağını, temel borç ilişkisini ve senedin geçersizliğini ileri sürme yükümlülüğünün borçluya ait olduğunu, senet sebepten mücerret olup, davacı yanın dilekçesi ile iddia ettiği hususların hukuki dayanaktan yoksun, asılsız iddialar olduğunu, davacı vekili davacı yanın müvekkili ile aralarında hiçbir surette ticari alışveriş olmadığını, alakalarının olmadığını belirttiğini, daha sonra bir araya geldiklerini ve birlikte iş yapabileceklerinden bahsettiğini, davacının tüm beyanlarının tamamı ile asılsız olduğunu, senede ilişkin borcunu ikrar eden ve ödeme taahhüdü içeren 06/05/2017 tarihli sözleşmeyi ekte sunduklarını, davacı tarafın müvekkili ile aralarında yapılan sözleşmeyi bizzat imzalayarak borcu kabul ve ödemeyi taahhüt ettiğini, senedin müvekkiline yurtdışında verildiğini, tüm unsurlarının tamam olduğunu, senedin imza dışındaki kısımlarının sonradan doldurulduğu iddiasının da asılsız olduğunu, sırf bu tutumun dahi davacı yanın aleyhine ikame olunan icra takibine kötü niyetle ve takibi sürüncemede bırakmak amacıyla dava açtığının göstergesi olduğunu, davacı tarafın haksız olduğu bir durumda haklıymış gibi kendini hukuki sorumluluktan kurtarmaya çalışmasının ne hukuk ne de adalet mantığı ile örtüşmediğini beyanla davanın reddine, haksız ve kötü niyetli itiraz nedeni ile davacının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI “…Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; davacı tarafından keşidecisi olduğu, lehtarı olan davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına konu edilen 06/05/2017 tanzim ve 10/05/2017 vade tarihli, 65.000,00 USD bedelli nakden kaydını içeren senet nedeniyle borçlu olmadığının iddia edildiği, senedin sebepten mücerret olduğu ve senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın da senetle ispat edilmesi gerektiği, davacının senedin cebir ve tehdit ile imzalatıldığı yönündeki şikayeti ile açılan soruşturma dosyasında somut delil bulunmadığından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, davacının iddiasını ispata yarar başka bir delil sunmadığı gibi davalı tarafından sunulan borçlanma senedi başlıklı ve imzasını ikrar ettiği belgede de borcu kabul ettiği, son olarak yemin teklif edilen davalının alacaklı olduğu hususunda yemin ettiği ve davanın ispat edilemediği anlaşılmakla reddine…” şeklindeki gerekçe ile davanın reddi ile kötüniyet tazminatına hükmolunmuştur.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; – Mahkemenin eksik inceleme ile karar verdiğini, davalı tarafından davacıya zorla ve cebir altında imzalatılan dava konusu senet üzerindeki çelişkilerin giderilmediğini, Müvekkilinin ve kendisinin sunduğu dilekçelerde yazıların müvekkiline ait olduğuna dair bir beyanlarının olmadığını, müvekkilinin senet üzerindeki imzaların kendisine ait olduğunu belirttiğini ancak senedin üst kısmında yer alan vade, lehtar, senet bedeli gibi kısımların müvekkilinin doldurmadığının açık olduğunu, davalının zorla müvekkiline senedin alt kısmında borçlu tarafın bilgilerini doldurttuğunu, zorla imzalatıldığını, sendin geri kalan kısımlarını ise müvekkilinin doldurmadığını, 12.03.2018 Tarihli dilekçede de bu hususun belirtildiğini, Borç miktarı düşünüldüğünde kimsenin 65.000USD gibi bir borcu 4 günlük vadede ödemesinin mümkün olmadığını, bu durumun davalının kötüniyteli bir takım fiillere giriştiğinin göstergesi olduğunu, Yargıtay içtihatlarına göre yazıda ihtilaf mevcut ise yazının borçluya ait olup olmadığının tespiti gerektiğini, ancak eksik inceleme ile karar verildiğini, Senet içeriğinin müvekkili tarafından doldurulmadığını, davalıya hiçbir borcu olmadığını, davalının dosyaya senedin gerçekten var olan bir hukuki ilişkiye dayandığını kanıtlayan bir delil sunmadığını, sadece borç sözleşmesi başlıklı evrakın sunulduğunu, ancak bu evrakın da senedi desteklemek için zorla imzalatıldığını, hayatın olağan akışına göre alacaklının dosyaya hukuki ilişkiye yönelik evrak, fatura, irsaliye, makbuz vb belge sunması gerektiğini, senet miktarının yüksek oluşu nedeni ile davalının sayfalarca evrak sunması gerektiğini, ancak taraflar arasında hukuki ilişki olmadığı için sunulamadığını, müvekkilinden beklenenin olmayan bir durumun ispatı olduğunu, davalı tarafın delil sunmamasının müvekkilinin haklılığını gösterdiğini belirterek kararın kaldırılmasını davanın kabulünü talep etmiştir.
İNCELEME: Davaya konu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası incelendiğinde; davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine 06/05/2017 tanzim ve 10/05/2017 vade tarihli, 65.000,00 USD bedelli keşidecisi davacı, lehtarı davalı olan nakden kaydı olan senede dayanılarak 229.638,50 TL asıl alacak, 4.171,24 TL işlemiş faiz ve 688,92 TL komisyon olmak üzere toplam 234.498,66 TL alacağın tahsili amacıyla kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığı görülmüştür. Davacının senedin cebir ve tehdit ile imzalatıldığı iddiası ve delilleri kapsamında incelenen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/124726 soruşturma sayılı dosyasında; “şüphelinin müvekkiline zorla senet imzalatarak imzalattığı bu senedi icra takibine koyduğu, söz konusu takibe itiraz ettiklerini, menfi tespit davası açtıklarını, müvekkilinin böyle bir borç ilişkisi içerisinde olmadığını, müvekkilini zorla tehdit ederek birden fazla kişi ile birlikte senet imzalattıklarını, bu nedenle icra takibinin durdurulması için şikayetçi olduklarını beyan ettiği, şüphelinin alınan beyanında müşteki ile 2009 yılından bu yana tanıştıklarını, kargo işi yaptıklarını, Rusya’ya mal gönderdiklerini, bu nedenle müştekinin kendisine 65.000USD borcu olduğunu, kendisine senet verdiğini, ödemeyince icra takibi yaptığını, diğer iddiaların asılsız olduğunu, suçlamaları kabul etmediğini söylediği; Yapılan tahkikat neticesinde müşteki tarafın soyut iddialarından başka zorla senet imzalatıldığını gösterir delil sunulmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin hukuki mahiyet arz ettiği, taraflar arasında hali hazırda Hukuk Mahkemelerinde ve İcra Mahkemelerinde açılmış bulunan davaların olduğu, taraflar arasındaki sorunun çözüm yerinin Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmış olmakla” şeklindeki gerekçe ile kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/1074 Esas sayılı ve icra takibinin iptali talepli davada dosyasında, 28/11/2017 tarihinde takibe dayanak senedin yurtdışında verildiği ve geçerlilik şartlarında herhangi bir eksikliğin olmadığından bahisle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Davalı tarafından sunulan 06.05.2017 Tarihli borçlanma sözleşmesi başlıklı belgede; alacaklı olarak davalı …, borçlu olarak davacı …’ın yer aldığı, 1.maddenin; “borçlu durumda alacaklıya 65.000,00 USD tutarı (borç) borçlu olduğunu kabul eder”. Şeklinde olduğu görülmüştür.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72.maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacının iddiası; takibe konu senedin tehdit ve baskı ile imzalatıldığı, taraflar arasında borç ilişkisi olmadığına yöneliktir. Davaya konu takip dosyası kambiyo senedine dayalı olup kambiyo senedi illetten mücerrettir. Davacı, senetteki imzayı kabul etmiş ancak senetteki bir kısım yazıların kendi eli ürünü olmadığını, imzanın ise tehdide dayalı olduğunu ileri sürmüş olmakla ispat yükü davacıdadır. Davacı, irade bozukluğuna yönelik iddiasını her türlü delille ispatlayabilir. Dosyada mevcut delillere göre bu yöndeki iddiasını ispatlayamamıştır. Senetteki yazıların müvekkiline ait olmadığına yönelik iddianın incelenmediğine yönelik istinaf istemine gelince; davacı senetteki imzayı kabul ettiğinden boş senedin sonradan doldurulduğuna ilişkin iddiasını kesin delille ispatla yükümlüdür. Davacı bu hususta da kesin delil sunmamış, davalı vekili tarafından delil olarak sunulan 06.05.2017 Tarihli borçlanma sözleşmesi başlıklı belgedeki imzayı da kabul etmiştir. Mahkemece konusu suç teşkil edecek hususlarda (senedin cebir ve tehdit ile imzalatıldığı iddiası) yemin deliline gidilemeyeceği dikkate alınarak mevcut delil durumuna göre karar verilmesi gerekirken davalıya yemin eda ettirilmesi yerinde değil ise de neticeten bu husus sonuca etkili görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davanın reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararı yerinde olmakla davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin yatırılan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/12/2022