Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/630 E. 2023/44 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/630 Esas
KARAR NO: 2023/44
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/09/2019
NUMARASI: 2016/408 E. – 2019/726 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/01/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı alacaklı tarafından müvekkillerin aleyhine, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile 4 adet çekteki “… aval edilmiştir.” yazısı altındaki imzanın müvekkillerin babası, …’na ait olduğunu ve onun vefatı ile mirasçıları sıfatı ile diğer kişilerin yanında müvekkillerin hakkında da takip başlatıldığını, takipte müvekillerin adresi olarak gösterilen adreste her iki müvekkilin de oturmadığını, tebligatın usulsüz olduğunu, öncelikle ileride telafisi mümkün olmayacak zararların önlenmesi için takibin teminatsız olarak tebdiren durdurulmasını, izalei şuyu sonucu icra dosyasına ödenecek paranın alacaklıya ödenmemesini, müvekkilin aleyhine yapılan takibin, takip müstenidi senetteki imzanın müvekkillerin murisi …’na ait olmaması sebebiyle iptaline, %20 kötüniyet tazminatına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların gerçek kişi olup tacir olmadığını, dolayısıyla işbu davanın Asliye Hukuk Mahemesinde açılması gerektiğini, takibin %15 teminat mektubu ile durdurulmasına şeklinde verdiği karar hukuka aykırı olduğunu, icra takip dosyası kambiyo senedine dayalı bir kesinleşmiş takip dosyası olduğunu, bu konuda davalılar İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemeinin 2014/1674 Esas ve 2015/189 Karar sayılı kararıyla davalıların davasını reddetmiş ve ihtiyati tedbiri kaldırıldığını, hukuka aykırı olan durdurmaya yönelik ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını, görev ve yetkiye, zamanaşımına ilişin itirazlar doğrultusunda davanın usulden reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 16.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin10.09.2019 tarih ve 2016/408 Esas – 2019/726 Karar sayılı kararıyla; “Somut olayda; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası içerisinde bulunan çek asıllarının alacaklı vekiline teslim edildiğinin bildirildiği, bu bağlamda davalı tarafa çek asıllarının sunulması için HMK’nın 220 ve 220/3 maddesi gereğince ihtaratlı kesin süre verildiği; ancak davalı taraf çek asıllarının alacaklı vekili Av. …’e teslim edildiği ve fakat çekleri teslim alan vekilin 17.01.2017 tarihinde vefat ettiğinden çek asıllarının ibraz edilemediğinin bildirildiği, yukarıda açıklandığı üzere; çek asıllarının ibrazı ile bu çeklerdeki keşideci imzasının davacı murisine ait olduğunu davalı yanın kanıtlayamadığı anlaşılmıştır. Davacı tarafça icra dosyasına yapılan bir kısım ödemelerin 22.04.2015 tarihinde yani dava tarihinden önce yapıldığı anlaşılmıştır. Borcun tamamının ödenmesinden sonra ve ödeme davadan sonra yapılmış olmadıkça menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmayıp istirdat davası açılması gerekmekte ise de; somut olayda davacının takip konusu borcun tamamını davadan önce ödediğine dair bir iddiası olmadığı gibi talebi takibe konu çekler yönünden borçlu olmadığının tespitine yöneliktir. Bu haliyle davacının takibe konu çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ilişkin dava açmakta hukuki yarar bulunmaktadır. Ancak; ödemelerin davadan önce yapılması sebebiyle eldeki menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmeyeceği ve davacı tarafça usulünce harcı yatırılarak açılmış bir istirdat davası da olmadığından bu konuda karar tesisine yer olmadığına karar vermek gerekmiş, yukarıda açıklana gerekçelerle; davacıların İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takibe konu 10.11.2000 tarih ve 6.000,00 TL bedelli, 05.12.2000 tarih ve 6.000,00 TL bedelli, 15.12.2000 tarih ve 6.000,00 TL bedelli … Konya Şubesi çekleri ile 1 adet 25.11.2000 tarih ve 6.000,00 TL bedelli … Konya Şubesi çeki nedeni ile borçlu olmadıklarının tespitine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacılar vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde; “Davanın menfi tespit yönünden kabulü kararı doğru ise de, İstirdat taleplerimize karşılık bu konuda Karar Tesisine Yer Olmadığına dair karar verilmesinin hatalı olduğunu, Davalı/alacaklı işbu dava devam ederken icra dosyasına müvekkiller adına yatan toplam 68.304,38,TL taşınmaz satışından gelen bedeli tedbir kararına rağmen icra dosyasından tahsil ettiğini, durumun dosyaya bildirildiğini ve tahsil edilen bu tutarlar üzerinden alacak hakkında istirdat talebimiz olduğunu, ödenen bu bedelin istirdadına karar verilmesini yazılı olarak talep ettiklerini, İşbu beyanımızdan sonra davalı/alacaklının tahsil ettiği bu tutar hakkında davanın istirdat davasına dönüşmüş olması karşısında; Mahkeme davamızın kabulüne dair karar oluştururken, davalının bu süreçte haksız olarak tahsil ettiği müvekkilllere ait toplam 68.304,38,TL icra satışından dosyaya yatan tutarın da istirdatına karar vermesinin gerektiğini, Öte yandan dava dilekçemizde davalı aleyhine %20 kötüniyet tazminatı talep ettiklerini, mahkemece bu konuda karar oluşturulmadığını, ayrıca Yargıtay içtihatları gereğince müvekkillerin uğradığı zararların tazmininin gerektiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; “Dava menfi tespit davası olup, menfi tespit davalarının davalının ikametgah adresinde açılmasının gerektiğini, mahkemenin yetkili olmadığını, müvekkil şirketin adresi Küçükçekmecede bulunduğundan bu yer mahkemelerinin yetkili olduğunu, İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/1674 Esas ve 2015/189 Karar sayılı dosyasında davacıların tebligat usulsüzlüğüne yönelik şikayetlerinin reddine, borca itirazlarının süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiğini ve kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, Bir taraftan İcra Hukuk Mahkemelerinin kararının kesin olmadığını kabul eden mahkeme, diğer taraftan onun verdiği bilirkişi raporunu dayanak yaptığını, çek asıllarına ulaşılamadığını, icra müdürlüğünün Sultanahmet adliyesinden taşınırken çekleri kaybettiğini, İspat külfetinin davacılarda olduğunu, imzanın muris …na ait olmadığını ispat edemediklerini, ayrıca ihtiyati tedbir kararıyla takibin durdurulmasının hukuka aykırı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacılar, takibe konu çeklerdeki avalist imzasının murisleri …’na ait olmadığından bahisle menfi tespit isteminde bulunmuş; davalı taraf ise iddiaları kabul etmeyerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından, “Davanın KABULÜ ile; davacıların İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takibe konu 10.11.2000 tarih ve 6.000,00 TL bedelli, 05.12.2000 tarih ve 6.000,00 TL bedelli, 15.12.2000 tarih ve 6.000,00 TL bedelli … Konya Şubesi çekleri ile 1 adet 25.11.2000 tarih ve 6.000,00 TL bedelli … Konya Şubesi çeki nedeni ile borçlu olmadıklarının tespitine, -Davacı tarafın istirdat talebinin; ödemelerin davadan önce yapılmış olması ve eldeki davanın istirdat davasına dönüşemeyeceğinden usulünce açılmış bir istirdat davası da bulunmadığından bu konuda karar tesisine yer olmadığına.” karar verilmiştir.Hüküm davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davalı vekili tarafından “Menfi tespit davalarının davalının ikametgah adresinde açılmasının gerektiğini, davalı adresinin Küçükçekmece’de bulunduğundan bu yer mahkemelerinin yetkili olduğu” yönündeki yetki itirazının ilk derece mahkemesi tarafından 21.03.2017 tarihli celsede reddedildiği, kararın isabetli olduğu ve davanın görevli ve yetkili mahkemede görüldüğü anlaşılmıştır. Davacıların davaya konu çeklerdeki avalist imzasının murislerine ait olmadığından bahisle menfi tespit istemli davada çeklerdeki imzanın davacıların murisine ait olduğunu ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu sabittir. Mahkemece çekler üzerinde imza incelemesi yapılması amacıyla çeklerin temin edilmeye çalışıldığı, bu konuda icra müdürlüğü ile yapılan yazışmada çeklerin davalı alacaklı vekiline teslim edildiğinin bildirildiği, çek asıllarını ibraz etmek üzere davalı tarafa verilen kesin süreye rağmen çeklerin temin edilemediğinin mahkemeye bildirilmesi üzerine mahkemece ispat yükünün davalı tarafta olduğundan bahisle davacıların menfi tespit taleplerinin kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik yoktur. Davacı her ne kadar mahkemece istirdada da karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de; davanın menfi tespit davası olarak açıldığı, yargılama sırasında davacı tarafından ödeme yapıldığı hususunun ispatlanamadığı, davadan önce yapılmış ödemeler için ise açılmış bulunan menfi tespit davasının kendiliğinden istirdat davasına dönüşme olanağının bulunmadığı, sonuç olarak harcı ödenerek usulüne uygun istirdat talebi bulunmadığından mahkemece davacının istirdat talebi konusunda karar verilmemesi yerindedir. Mahkemenin menfi tespit kararının, yukarıda açıklanan şekilde, çeklerdeki imzanın davacıların murisine kesin olarak ait olmamasından değil, çek asıllarının bulunamamasından kaynaklandığı, buna göre davalının takip açmakta kötüniyetli olduğunun sabit olmaması karşısında mahkemece (hükümde belirtilmemiş olması eksiklik ise de bu durum sonuca etkili olmamakla) kötüniyet tazminatına karar verilmemiş olmasında usule aykırılık bulunmadığından; tüm bu açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesi kararının isabetli olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf istemlerinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacılardan alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacılardan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalıdan alınması gereken 1.856,32 TL harçtan, peşin alınan 464,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.392,22 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.18/01/2023