Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/626 E. 2022/833 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/626 Esas
KARAR NO: 2022/833 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/10/2020
NUMARASI: 2020/98 E. – 2020/298 K.
DAVA: Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzü Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
BİRLEŞEN İSTANBUL 2.FSHHM’NİN 2017/128 E. -2017/165 K. SAYILI DOSYASI
BİRLEŞEN İSTANBUL 1.FSHHM’NİN 2017/126 E. – 2018/321 K. SAYILI DOSYASI
BİRLEŞEN İSTANBUL 1.FSHHM’NİN 2017/562 E.-2018/322 K. SAYILI DOSYASI
DAVA: Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i,Men’i
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekilinin asıl dosya dava dilekçesinde ve birleşen dosya dava dilekçelerinde; müvekkili yayınevinin gerek yerli gerekse de çeviri eserler ile ülkemizin kültürel mirasına katkılarda bulunduğunu, ünlü yazar …’un eserlerinin Türkçe çeviri, çoğaltım ve yayım haklarını 02/02/2017 tarihli sözleşme ile yasal mirasçılarından münhasır olarak devraldığını, davalıların “…-…-…” isimli eserleri, birleşen Mahkemenin 2017/128 esas sayılı dosyası dava dilekçesinde, “…-…-…-…” (“…-…-…” isimli eserleri tek kitap olarak) isimli eserleri, birleşen İstanbul 1.FSHHM’nin 2017/562 esas sayılı dosyası dava dilekçesinde, “…-…-…- …-…-…” isimli eserleri, birleşen İstanbul 1.FSHHM’nin 2017/126 esas sayılı dosyası dava dilekçesinde, “…- …-…” isimli eserleri davalıların, yasal mirasçısı olduğu … çevirisi ile onlardan aldığı devir sözleşmesiyle çoğaltıp yaydığını, davalının dava konusu eserleri asıl eser sahiplerinden hiçbir şekilde izin almadan mülga FSEK 28.maddenin yürürlükte olduğu dönemde yapıldığını iddia ettiği çeviri ile halen çoğaltıp yaydığını, davalının tercüman ile yaptığı sözleşmeleri sunarak kendini asıl eser sahibinin önüne geçirerek hak sahibi olarak tanıttığını ve bu suretle bu kitapları çoğaltıp yaydığını, ancak kanunun hiçbir maddesinin o dönemde yapılan bir çevirinin sonsuza kadar yayılmasına izin vermediğini, FSEK 28. maddenin yürürlükte olduğu dönemdeki çevirmenin elde ettiği eser sahipliğinin, mali ve manevi hakların sona eremeyeceğini, sadece asıl eser sahibinden izinsiz kullanılamamakta olduğunu, çevirmenin bu haklarını kullanma salahiyetinin, asıl eser sahibinin izni ile birleştirildiğini, asıl eser sahibinden izin almadan bu kitapları yayınlamaya devam eden davalının eyleminin hukuka aykırı olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla, davalının yeni çoğaltım ve yayımının engellenmesi suretiyle tecavüzünün men’ine, davaya konu kitapların mümkün olan her mecradan toplatılması şeklinde tecavüzün ref’ine, davalının yeni baskılar yapmasının ve yayımının, aynı zamanda bandrol alımının engellenmesi yönünde tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap ve birleşen dosya cevap dilekçelerinde; birleşen dosya davalarının aynı dilekçe ve ekleri ile birlikte mükerrer olarak açıldığını ve bu davalarda da ayrı ayrı ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğunu, bu hususta ilk yargılamanın İstanbul 1.FSHHM’nin 2003/1140 esas sayılı dosyasında yapıldığını ve bilirkişi raporunda müvekkili yayınevinin çevirisinin yasal olduğunun tespit edildiğini ancak davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, işlenme eser üzerindeki hak sahipliğinin süre ile sınırlı olduğunu, koruma süresi olarak adlandırılan dönemden sonra herkesin eser sahibine tanınan mali haklardan istifade etme imkanına sahip olduğunu, davalara konu tercümelerin incelenmesinden söz konusu eserlerin 1990-1995 yılları arasında yayınlandığının anlaşıldığını, yayınlandığı tarihte yürürlükte bulunan mevzuata aykırı hiçbir basım faaliyetinin söz konusu olmadığını beyanla tüm ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesini ayrıca müvekkilinin … tercümelerini yayınlamasıyla ilgili olarak Ankara 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2011/205 esas sayılı dava dosyası ile dava açıldığını, açılan davanın reddedildiğini ve Yargıtay denetiminden geçerek 07.06.2016 tarihinde kesinleştiğini, mahkememizde açılan dava ve birleşen dosya davaları ile dava konusu aynı olan davaya ilişkin kesin hüküm bulunduğunu bu nedenle de asıl davanın ve birleşen dosya davalarının reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
MAHKEME KARARI: İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 17/01/2019 tarihli 2017/127 E. – 2019/18 K. sayılı kararıyla; “.. asıl eser sahibinin mirasçılarının, çekişmeli … eserlerinin yazarın ölümünü takip eden 70 yıllık koruma süresi içinde, Türkçe’ye yeni çevrilerinin yapılması ve Türkiye’de yayınlanması konusunda haklarının mevcut olduğu, öte yandan davalının da, asıl eser sahibi ve mirasçılar ile sıralı haleflerini ve bu arada davacıyı, bu konuda engelleme hakkı olmadığını …FSEK mülga 28. madde uyarınca çeviri serbestisinden yararlanmış olanların haklarının sadece asıl eserin Türkçe’ye çevrisi ile yaptıkları çevrinin basılıp çoğaltılması, yayılmasından ibaret olup, asıl eser sahibinin yeni tercümeler yapma hakkı ile, diğer mali ve manevi haklarına bir kısıtlama getirilmesinin söz konusu olmadığını, tüm dosya kapsamı Yargıtay incelemesinden geçen ve mahkemece de benimsenen yukarıdaki dosya kapsamıyla uyumlu Ankara 3.FSHHM’nin 2011/205 esas 2013/264 karar sayılı dosya gerekçesi dikkate alınması gerektiği” gerekçesiyle; davacının asıl dava ve birleşen dosya davalarının reddine kararı verilmiştir.
İSTİNAF KARARI: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 07/02/2020 tarihli 2019/1292 esas, 2020/271 karar sayılı kararı ile; “FSEK 28. madde hükmüne göre, ilk defa Türkiye dışında Türkçe’den başka bir dilde yayımlanmış “ilim ve edebiyat eserlerinin” eser veya hak sahipleri tarafından, 10 yıl süreyle Türkçe’ye tercümesi ve “yayımlanması sağlanmamış ise”, Türkçe’ye tercüme edilerek işlenmesinin serbest bırakıldığı anlaşılmıştır. Davacı vekili tarafından asıl ve birleşen davalara konu eserlerin yayımlandığı tarihten itibaren, 10 yıl içerisinde başka kişilerce Türkçe’ye tercüme edildiğini ileri sürüldüğü, dilekçelerinde eserlerin ilk yayım tarihi, Türkçeye çevrildiği ve yayımlandığı yıl, yayınevleri ile çevirmenlere ilişkin bilgilere yer verdiği, İlk Derece Mahkemesinin … tarafından yapılan tercüme tarihini ve ilk 10 yıl içerisinde yapılıp yapılmadığı, konusunda delil toplamadığı, dosya kapsamında celp edilen delillerin kararın gerekçesinde tartışılmadığı ve kararın gerekçesinde yer verilen Ankara 3.FSHHM’nin 2011/205 esas 2013/264 karar sayılı dosyasının celp edilerek incelenmediği, görülmüştür. Yukarıda açıklandığı üzere ilk derece mahkemesince deliller toplanmadan eksik inceleme ile sonuca gidildiği” gerekçesiyle; davacı vekilinin asıl ve birleşen davalarda istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, taraf delilleri toplanarak, gerekli görülürse bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 2. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 01/10/2020 tarihli 2020/98 Esas – 2020/298 Karar sayılı kararıyla; “… Yargıtay incelemesinden geçen ve mahkememizce de benimsenen yukarıdaki dosya kapsamıyla uyumlu Ankara 3.FSHHM’nin 2011/205 esas 2013/264 karar sayılı dosya gerekçesi dikkate alındığında; her ne kadar davacı davalının dava konusu eserleri asıl eser sahiplerinden hiçbir şekilde izin almadan mülga FSEK 28.maddenin yürürlükte olduğu dönemde yapıldığını iddia ettiği çeviri ile halen çoğaltıp yayınlamasının FSEK kapsamında haklarını ihlal ettiği iddiasıyla iş bu davaları açmış ise de yukarıda izah olunduğu üzere FSEK mülga 28. maddeye uygun çevirilerin hükmün yürürlükten kalkmasından sonra basım ve yayınlanmasını önleme hakkının (eser sahibinin haleflerinden asıl eser üzerindeki bir kısım hakları devraldığından bahisle) davacı tarafından ileri sürülemeyeceği, FSEK mülga 28. madde uyarınca çeviri serbestisinden yararlanmış olanların haklarının sadece asıl eserin Türkçe’ye çevrisi ile yaptıkları çevrinin basılıp çoğaltılması, yayılmasından ibaret olduğu, bu noktada asıl eser sahibinin ya da usulünce hak devralanlar yönünden yeni tercümeler yapma hakkı ile, diğer mali ve manevi haklarına bir kısıtlama getirilmesinin söz konusu olmadığı, davacı tarafça davaya konu eserlerin tercüman … öncesi ESER SAHİBİ VEYA ONUN MÜSAADESİ İLE BAŞKA BİR KİMSE tarafından Türkçe tercümesi yapıldığının ispata yarar herhangi bir delil sunulmadığı, tercüme serbestisi döneminde başkaca kişilerin bu serbestiden faydalanarak tercüme yapmış olmasının …in tercümesine ve işleme eser sahibi sıfatına halel getirmeyeceği, esasen dava konu eserlere ilişkin olarak dava dışı yayın evi tarafından açılan davada bu hususlar tartışıldığı dikkate alındığında emsal nitelikteki Yargıtay kararının dikkate alınması gerektiği” gerekçesiyle; davacının sübut bulmayan asıl dava ve birleşen dosya davalarının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Asıl ve Birleşen davalarda davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Mahkemenin dava konusu eserlerin 10 yıl içinde türkçeye tercümesi ve yayımlanması olgusunun eser sahibince veya onun müsaadesine dayanması gerektiği yorumunun, Bern Sözleşmesi ve mülga 28. maddenin ruhuna (amacına) aykırı olup, kabulünün mümkün olmadığını, lafzi yorum yerine Kanun’un sözü ve özüyle birlikte yorumlanması gerektiğini, Bern Sözleşmesi’nin 1896 yılında Paris’te yapılan Revizyonu ile eklenen 5. Madde ile, Bern Birliğine üye ülke vatandaşı olan eser sahiplerinin, eserlerini yabancı dile tercüme etme ve ettirmeye izin verme haklarının 10 yıl ile sınırlandırıldığını, sözleşmenin 1971 yılında Paris’te revize edilmesinden sonra Türkiye’nin Birleşmiş Milletler kriterlerine göre gelişmekte olan ülke statüsünden çıkması nedeniyle, FSEK 28. Maddenin uluslararası hukukta zemininin ortadan kalkması nedeniyle, ihtiyaç kalmadığından 2001 yılında 4630 sayılı Kanun ile bütünüyle mülga olduğunu, 28.maddedeki istisnadan yararlanılabilmesi için; eserin 10 yıl içinde herhangi bir şekilde Türkçe’ye çevrilerek yayınlanmamış olması gerektiğini, bu süre içerisinde eser sahibinin müsaadesi olmasa bile herhangi bir şekilde tercüme edilip Türk halkının istifadesine sunulması halinde tercüme istisnasından yararlanmanın mümkün olmadığını, bunun aksini düşünmenin 28.maddenin ruhuna aykırı olduğunu. -…’un eserlerinin Türkçe’ye çevrilmesine muvafakatının olmadığını düşünmenin de mümkün olmadığını, yazarın Türk asıllı olduğunu, eserleri tercüme edenlerin hayatta olmaması ve yayınevlerinin kapanması nedeniyle tercüme ve yayınların yazarın izniyle yapıldığını gösteren belgelerin sunulmasının mümkün olmadığını, eserlerinin Türkçeye tercümesi ve Türkiye’de yayımlanmasından hiçbir şekilde şikâyetçi olmadığını, itiraz etmediğini, bilakis mutluluk duyduğunu beyan ettiğini, aksi yorum tarzının “eser sahibi lehine yorum” kuralına aykırı olduğunu. -Mahkemenin Bern, WIPO ve TRIPS sözleşmelerinden hareketle mülga madde 28’in yürürlükte bulunduğu dönemde yasal olarak elde edilmiş eser sahipliği ile, mali ve manevi hakların sona erdiği sonucuna ulaşılmasının olanaklı olmadığını; FSEK’in mülga 28. maddesindeki 10 yıllık sürenin 1995 yılında 70 yıla çıkarılmasının geçmişe etkili sonuçlar doğurmayacağı, mezkûr maddenin 2001 yılında bütünüyle ilga edilmiş olmasının da kazanılmış hakları ortadan kaldırmayacağı şeklindeki değerlendirmelerinin maddi vâkıayla bağdaşmadığını, davalı taraflar bakımından dava konusu eserler üzerinde hukuka uygun olarak kazanılmış bir eser sahipliği veya mali hak sahipliğinin varlığından söz edilemeyeceğini, … eserlerinden davaya konu 16 tanesinin … tarafından yapılan Türkçe tercümelerinin Ötüken tarafından yayımlanmasından evvel, Rusça veya Kırgızca orijinal dillerinde ilk kez yayımlanmalarını müteakip 10 yıllık süre dolmadan, Türkiye’de bulunan muhtelif yayınevleri tarafından defalarca yayımlandığını, kazanılmış haktan söz edilebilmesi için, söz konusu eserlerin ilk yayımından itibaren 10 yıllık süre içinde Türkçe olarak yayımlanmamış olması gerektiğini, davalının kazanılmış hak iddiasının maddi gerçeklikle bağdaşmadığını, dava konusu eserlerin mütercimi …’in hiçbir zaman dava konusu eserler üzerinde hukuka uygun bir tercüme hakkını iktisap etmediğini, eserlerin … tercümesinden önce yayımlandığını, kazanılmış haktan söz edilemeyeceğini, davalı …’ın … eserleri üzerindeki haklarının Müvekkili Yayınevinden izinsiz kullanmasının hukuka aykırı olduğunu. -Mahkemenin 4110 Sayılı Kanun’la FSEK’e ilave edilen Ek Madde 2 hükümlerinin 4110 Sayılı Yasa’yla eser sahipleri ve bağlantılı hak sahiplerine tanınan yeni haklar ve uzatılmış koruma süreleri ile ilgili olduğu ve somut olayda uygulanmayacağına ilişkin yorumun hukuka aykırı olduğunu, 4110 sayılı yasanın tüm eserler bakımından koruma sürelerini 50 yıla çıkardığını, mülga 28. Maddenin değiştirilerek 10 yıllık sürenin 70 yıla çıkarıldığını, eser sahibi lehine yorumun esas olduğunu, Geçici Madde 1/3 maddesinde; “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce eser üzerindeki haklar veya bunların kullanılışı tamamen veya kısmen başka birine bırakılmışsa bu kanunla eser sahibine tanınan yeni ve daha geniş hak ve salahiyetler de devredilmiş sayılmaz. Aynı hüküm koruma süresinin eskisine nispetle daha uzun olması haline veya eski kanunun korunmadığı eser ve mahsullere de uygulanır.” hükmü ile, FSEK’in 51/2. maddesindeki “İleride çıkarılacak mevzuatın eser sahibine tanıması muhtemel mali hakların devrine veya bunların başkaları tarafından kullanılmasına müteallik sözleşmeler batıldır. / İleride çıkarılacak mevzuatla mali hakların şümulünün genişletilmesi veya koruma süresinin uzatılmasından doğacak salahiyetlerden vazgeçmeyi yahut bunların devrini ihtiva eden sözleşmeler hakkında aynı hüküm caridir.” hükümleri gözetildiğinde, Mahkeme kararındaki Ek Madde 2’nin koruma süreleriyle ilgili hükümlerinin yalnızca 4110 sayılı Kanunla FSEK’e dâhil edilen koruma konularını içerdiği, dolayısıyla bu kanunla getirilen 70 yıllık koruma süresinin bu kanundan önce FSEK’te bulunan koruma konularına uygulanamayacağı şeklindeki yorumun hukuki temelinin bulunmadığını. -Mahkemenin Bern Sözleşmesine atıfta bulunarak, koruma süresinin dolması nedeniyle, kamuya malolmuş eserlerin korunmayacağına dair değerlendirmesinin, yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu,Yargıtay tarafından koruma süresi değişikliğinden sonra verilen onlarca kararda, koruma sürelerinin uzatılmasına imkân sağlayan kanun değişikliklerinden biri olan 2001 tarih ve 4630 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden evvel alenileşen ve yayımlanan eserlerin FSEK’e göre eser sahibi sayılan kişilerin ve mirasçılarının yararlanacağı içtihat edildiğini, …’un 10 Haziran 2008 tarihinde vefat ettiğini, Yargıtay içtihatlarına göre …’un eserlerine ilişkin 70 yıllık koruma sürelerinin, ilk orijinal dilinde yayımlanmak suretiyle alenileştikleri tarihten başlamak kaydıyla, 70 yıllık sürenin dolduğu tarihe kadar uzadığını, …’in 28. Maddeye göre … eserleri üzerinde kazanılmış hakkı bulunmadığını, hakların 2017 yılından itibaren müvekkiline geçtiğini. -FSEK Ek 2. Maddenin 21/02/2001 tarih ve 4630 Sayılı Yasa’nın 35. Maddesiyle değişik metninin somut olayda doğrudan uygulanamayacağına dair tespitin isabetli olmadığını, Ek 2. Madde ile 6 aylık bir süre tanındığını, 6 aylık süre dolduktan sonra, eser sahibinin muvaffakatı olmadan, mülga 28. maddenin, verdiği haklara göre yeni nüshaların üretimi ve piyasaya sürülmesi, hatta daha önce yasa hükümlerine uygun olarak elde edilen eser nüshalarının dahi piyasaya sürülmesinin mümkün olmadığını. -Mahkemenin FSEK Geçici 2. Maddesindeki koruma süreleriyle ilgili düzenlemelerin FSEK 28’de 4110 sayılı kanunla 1995 yılında ve 4630 sayılı kanunla 2001 yılında yapılan değişikliklere kıyasen uygulanacağı şeklindeki değerlendirmesinin de isabetli olmadığını, maddenin geçici olduğunu ve Geçici 2. Maddede sözü edilen tercümelerin 28. Maddeye göre yapılan tercümeler değil, 1910 tarihli Hakkı Telif Kanunu döneminde yapılan tercümeler olduğunu, davaya konu eserlerin davalı vekilinin beyanına nazaran 1990-1995 yıllarında tercüme edildiğini, buna göre Geçici 2. Maddenin yürürlüğünü yitirdiği tarihten takriben 40 yıl sonra meydana getirilen tercümelere Geçici 2. Madde ile korunan kazanılmış hakların izafesinin mümkün olmadığını, bu hükmün kıyas yasağı olan bir konuda uygulandığını, çünkü 28. Maddenin eser sahibinin haklarını sınırlandıran bir istisna hükmü olduğunu, kıyasen uygulanmasının kanunun ruhuyla bağdaşmayacağını, Madde 28’in konuluş amacının (ratio legis), henüz iktisadi, sosyal ve kültürel gelişimini sağlayamamış Türk halkına, yabancı dilde yazılmış eserlere uzun koruma süresinden daha kısa zamanda erişim imkânı sağlamak olup, kamu yararının 1980’li yılların sonuna doğru sosyo-ekonomik ve kültürel gelişme bakımından ülkemizin belli bir seviyeye ulaşmasıyla birlikte ortadan kalktığını, bu yarar ortadan kalktığı için de zaten genel kuralın istisnasını oluşturan hükmün ilga edildiğini, kıyasen uygulanmanın yasal dayanağının bulunmadığını. -Kararın Ankara 3. FSHHM’nin 2011/205 E. 2013/264 Kararına dayandırılmasının da isabetli olmadığını, mahkeme kararının büyük ölçüde Ankara Mahkemesi’nin tespit ve gerekçelerine dayandığını, Ankara Mahkemesi’nin ise eksik inceleme ve yerinde olmayan gerekçelere dayandırıldığını, uzmanlık gerektirmesi nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğini beyanla; dava konu uyuşmazlıkla ilgili yeniden yargılama yapılmasını, bu çerçevede başta dava konusu kitapların orijinal dillerinde yayımlandıkları tarihten itibaren 10 yıl içinde Türkçeye çevrilerek Türkiye’deki başka yayınevleri tarafından Türk Halkının istifadesine sunulduğunun, dolayısıyla davalı tarafın FSEK’in mülga 28. Maddesine uygun olarak bu eserler üzerinde herhangi bir kazanılmış hakka sahip olmadığının tespiti için dosyaya ibraz olunan kanıtların incelenmesi, bunun için bir bilirkişi raporu da alınarak, mahkeme kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Asıl ve Birleşen davada davalılar vekili istinaf dilekçesine cevabında; Ankara 3. FSHHM’nin 2011/205 Esas sayılı dosyasında bilirkişi raporunun davacı vekilinin de içerisinde bulunduğu bilirkişi heyeti tarafından tanzim edildiğini, o tarihte bilirkişi olan davacı vekilinin, müvekkili yayınevi … A.Ş. ‘nin … eserlerini yayınlamakta hak sahibi olduğunu ifade ettiğini, bu rapora istinaden Ankara 3 FSHHM’nin müvekkili yayınevi lehine karar verdiğini, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, davacı vekilinin dosyaya bu kez hem de o günkü görüşlerinin tam tersi beyanlarda bulunarak vekaletname sunmasını ve kendi görüşlerini çürütmeye çalışarak davanın seyrini değiştirme gayretlerinin şaşkınlık yarattığını, kararda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, FSEK Mülga 28. Maddeye göre dava konusu eserlerin 10 yıllık koruma süresi içinde yasal olarak yayınlanıp yayınlanmadığı hususunda davacı tarafa iki kez süre verilmişse de, davacı yanın herhangi bir delil sunamadığını beyanla istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER: Davacı şirket ile Lisans Sahibi … ve … Ltd. Şti. arasında imzalanan 02.02.2011 tarihli sözleşme ile …’a ait 16 adet kitabın Türkçe diline tercüme etme bu çalışmaları çoğaltma, satma, dağıtma hakkının davacı yayıncıya verildiği görülmüştür. Davacı vekilinin birleşen 2017/562 E.sayılı dosyasında dava konusu eserler ile ilgili Milli Kütüphane kayıtlarını ibraz ettiği, 2017/128 E. Sayılı dosyasında; birleşen dava konusu eserlerle ilgili olarak Kültür Bakanlığından bandrol talep formlarının celp edildiği görülmüştür. İstanbul 1.FSHHM’nin 2003/1140 E. – 2016/7 K.sayılı dosyasında; davacı … Ltd şirketi tarafından … AŞ, … (… mirasçısı) … aleyhine 9 adet …’un yazarı olduğu kitap yönünden tecavüzün ref’i ve men’i davasının açıldığı, dosya içerisinde bulunan …’nun yazarı olduğu “…” isimli kitapta yazarın kitaplarının ve yayın tarihlerinin yer aldığı görülmüştür. Ankara 3.FSHHM’nin 2011/205 esas-2013/264 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı … Ltd.Şti. Tarafından davalı … aleyhine, “…, …, …, …, …, …, …’a …, …, …, …, …, …, …, …, … isimli kitapların basım yayın hakkının davacı tarafça hak sahibinden alındığı, davalı tarafça kitapların izinsiz olarak basılarak satıldığından bahisle, FSEK’e dayalı Tecavüzün önlenmesi, Men’i, Ref’i talepli dava açıldığı, yapılan yargılama sonucunda 17.12.2013 tarihli karar ile “…dava konusu eserler incelendiğinde yayınlanma tarihlerinden 07/06/1995 tarihine kadarki dönem için on yıllık çeviri istisnasına tabi olmaksızın tanınan koruma süresinin geçmiş olduğu, bu sürenin dolduğu tarihten sonra Türkçe’ye tercümelerinin mülga FSEK 28. Madde uyarınca Türkçe tercüme ve yayınının serbest hale geldiği, bir baka ifadeyle kamuya malolduğu, dava dışı … tarafından tercümelerinin bu istisna kapsamında ve yasal olarak yapıldığı, istisna hükmünün kaldırılmasından sonra asıl eser sahibi olan …’a dönen istisnadan ari münhasır işleme hakkı kapsamında, asıl eser üzerindeki haklardan bağımsız olarak çevirmen …’in işlenmeleri üzerindeki haklarının bulunmadığı kuşkusuzdur. Zira FSEK 28 hükmünün 21/02/2001 tarih ve 4630 sayılı yasanın 36. Maddesi uyarınca tamamen yürürlükten kaldırılmasından sonra, asıl eser sahibine dönen hakkın, orijinal eserin koruma süresi içinde bundan böyle izinsiz olarak başkaları tarafından Türkçe’ye çevirilerinin yapılmasını engelleme hakkı olduğu açıktır.Yoksa eserin tercüme hakkının serbest olduğu dönemde Türkçe’ye çevirisini yapan …’in tercüme (işlenme) eserlerini mevcut haliyle yayınlaması hakkının mülga 28. Madde gereğince kanun gereği doğmuş olduğu, bu hakların da çevirmenin yaşamından sonra yetmiş yıllık koruma süresine tabidir…” denilerek ve 5846 Sayılı Kanun’un Geçici 2. Maddesinin 2. Fıkrasının kıyasen uygulanacağı, 4110 Sayılı Kanunla FSEK’e ilave edilen EK Madde 2 hükmünün somut olaya uygulanma kabiliyetinin bulunmadığı, ülkemizin taraf olduğu Bern, WIPO ve TRIP’s Sözleşmelerinden hareketle de FSEK mülga m. 28’in yürürlükte bulunduğu dönemde, yasal olarak elde edilmiş eser sahipliği ve mali ve manevi hakların sona erdiği sonucuna ulaşılmasının olanaklı olmadığı, ancak asıl eser ve mirasçıların yetkisi dahilinde bulunmayan, FSEK mülga 28. maddeye uygun çevirilerin hükmün yürürlükten kalkmasından sonra basım ve yayınlanmasını önleme hakkının, eser sahibinin haleflerinden asıl eser üzerindeki bir kısım hakları devraldığından bahisle davacı tarafından da ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, kararın Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2014/11289 esas-2015/5116 karar sayılı 30/03/2015 tarihli kararı ile onandığı, 22/03/2016 tarihli karar ile karar düzeltme talebinin reddine karar verilerek kesinleştiği anlaşılmıştır. Asıl davaya konu eserlerin; “…, …, …”, birleşen İstanbul 1. FSHHM’nin 2017/562 Esas sayılı dosyasına konu eserlerin; “…, …, …, …, …, …”, birleşen İstanbul 2. FSHHM’nin 2017/128 Esas sayılı dosyasına konu eserlerin; “…, …, …, …”, birleşen İstanbul 1. FSHHM’nin 2017/126 Esas sayılı dosyasına konu eserlerin; “…, …” isimli kitaplar olduğu anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Davacı vekilinin asıl ve birleşen davalarda dava dilekçelerinde; müvekkilinin 02/02/2017 tarihli sözleşme ile asıl hak sahibi …’un yasal haleflerinden , asıl ve birleşen davalara konu eserlerin inhisari lisansını aldığını, davalıların asıl hak sahibinin ve müvekkilinin izni olmaksızın …’in tercümesini çoğaltıp yayınlamasının hukuka aykırı olduğunu beyanla, tecavüzün meni ve ref’ini talep ettiği, davalı tarafın ise haklarına halef oldukları … tarafından eserin Türkçe’ye çevrildiğini, çeviri üzerinde FSEK 28. Madde gereğince müktesep haklarının bulunduğunu savunduğu, ilk derece mahkemesince asıl ve birleşen davaların reddine karar verdiği görülmüştür. Asıl ve birleşen davalarda davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Yürürlükten kalkan FSEK’in 28. maddesinde ( 07.06.1995 gün ve 4110 sayılı Yasanın 11. Madde değişikliğinden önce) “İlk defa Türkçe’den başka bir dilde yayımlanmış olan bir ilim ve edebiyat eseri yayımlandığı tarihten itibaren 10 yıl içinde eser sahibi veya onun müsaadesi ile başka bir kimse Türkçe tercümesi yapılarak yayımlanmamış ise 10 yılın geçmesiyle bu eserin Türkçeye tercümesi serbesttir. Bu hüküm diğer işlemeler hakkında uygulanmaz. ” hükmü ile 5846 Sayılı Yasanın “Müktesep Hakların Korunması ” başlıklı Geçici 2. Maddesinde; “Eski Kanundaki süreler daha uzunsa bu kanunun yayımlanmasından önce yayımlanan eserler hakkında o süreler cereyan eder.” dedikten sonra 2. Fıkrasında “Bu Kanunun yayımlanmasından önce bir eserin haklı olarak yapılan bir tercüme ve işlenmesi yayımlanmış ise tercüme eden veya işleyenin eski kanun hükümlerine göre iktisap ettiği hak ve selahiyetlere halel gelmez” hükmü düzenlenmiştir. FSEK 28. madde hükmüne göre, ilk defa Türkiye dışında Türkçe’den başka bir dilde yayımlanmış “ilim ve edebiyat eserlerinin” eser veya hak sahipleri tarafından, 10 yıl süreyle Türkçe’ye tercümesi ve yayımlanması sağlanmamış ise, Türkçe’ye tercüme edilerek işlenmesinin serbest bırakıldığı, kanun maddesinin genç Cumhuriyetin sanat, kültür ve eğitimi teşvik ile özellikle yabancı klasiklerin Türkçeye kazandırılmasını amaçlandığı, Yasa maddesinin yürürlükten kalkmasından sonra ise, 5846 Sayılı FSEK Geçici 2. Madde ile, tercüme ve işleyenlerin eski kanun hükümlerine göre elde ettikleri hakların korunacağının düzenlendiği anlaşılmıştır. Dairemizin 07/02/2020 tarihli 2019/1292 esas, 2020/271 karar sayılı kararı ile, mahkemenin asıl ve birleşen davalar yönünden verilen davanın reddi kararlarının kaldırılarak, yargılamadaki eksikliklerin giderilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, mahkemece Ankara 3.FSHHM’nin 2011/205 esas 2013/264 karar sayılı dosyası celp edilmiştir. Ankara 3. FSHHM’nin 2011/205 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, dava dışı … Tic. Ltd. Şti. Tarafından, … aleyhine, asıl ve birleşen davalara konu kitapların basım ve yayının yapılmasının davacının mali haklarına tecavüz teşkil ettiğinden bahisle FSEK 66,69 ve 77. Maddeler gereğince tecavüzün men ve refi talepli dava açıldığı anlaşılmıştır. Davanın yargılaması sırasında davalı … vekilinin, kitapların mülga FSEK 28. Maddede öngörülen “tercüme istisnası” kapsamında, … tarafından tercüme edildiği ve müvekkilinin 02/10/2010 tarihli sözleşme ile, … mirasçılarından tercüme eserlerin basılıp çoğaltılması ve yayma hakkının devralındığını ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Ankara 3. FSHHM’nde görülen davaya konu eserler ile, somut uyuşmazlığa konu eserlerin aynı olduğu, mahkeme kararında dava konusu eserlerin yayınlanma tarihlerinden 4110 Sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği 06/07/1995 tarihine kadarki dönem için on yıllık süre içerisinde eser sahibi ve ya onun izniyle tercümesinin yapılmadığı, … tarafından yapılan çevirilerin on yıllık süre bittikten sonra “çeviri istisnasına” tabi olacak şekilde yapıldığının tespit edildiği anlaşılmakla, dava dosyasının delil olarak değerlendirilmesi ve kararın emsal alınmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Uyuşmazlığa konu kitapların tercüme (çeviri) eser olduğu ve FSEK 6. Madde gereğince işlenme olduğu, konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. FSEK 28. Maddenin temelini oluşturan Türkiye’nin de taraf olduğu Bern Sözleşmesi’nin 1986 yılında Paris’te yapılan revizyonu ile eklenen 5. Madde ile, davacı vekilinin de kabulünde olduğu üzere Bern Birliğine üye ülke vatandaşı olan eser sahiplerinin, eserlerini yabancı dile tercüme etme ve ettirmeye izin verme haklarının 10 yıl ile sınırlandırıldığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında davalı tarafça FSEK 28. Madde de düzenlenen 10 yıllık süre içerisinde, eserlerin başka yazarlar tarafından tercüme edildiğini ve tercüme eserlerin yayınlandığını ileri sürmüşse de, tercümelerin … tarafından veya eser sahibinden alınan izin ile tercüme edildiği, …’in FSEK 28. Maddede düzenlenen “tercüme istisnasından” yararlanamayacağına dair ispat vasıtası sunulamamış, yazarın izninin bulunduğu varsayımına dayalı savunma yapılmıştır. … çeviri eserler üzerindeki işlenme eser sahipliği hakkını yasa gereği kazandığından, FSEK 28. Madde hükmü yürürlükten kaldırılsa bile 5846 Sayılı Yasaya eklenen Geçici 2. Madde 2. Fıkrası gereğince, “… tercüme veya işleyenin eski kanun hükümlerine göre iktisap ettiği hak ve selahiyetlere halel gelmez” hükmü gereğince, eser sahibinin mirasçıları ve mirasçılardan mali hakları devralanların, yazarın ölümü tarihinden itibaren 70 yıllık uzamış koruma süresi boyunca, eserin yeni çevirilerinin yapılarak Türkiye’de yayımlanması yetkisi varsa da; kanun gereği çeviri eserler üzerinde hak sahibi olan davalıların çeviri eserlerin basılıp çoğaltılmasını engelleme hakkı bulunmadığından, mahkeme gerekçesi ve davaların reddi kararı yerinde olup, davacı vekilinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Asıl ve birleşen davalar için ayrı ayrı alınması gereken (80,70 TLX4) maktu harçlardan, peşin alınan 237,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 85,60 TL eksik harcın asıl ve birleşen davalarda davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 18/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.